broken

(bkz: üçü bir arada)

maksat ruh güzelliğiyse diyeceğim bir laf olmaz bu önermeye. ama fiziksel olarak bakarsak, uykusuzluktan çökmüş gözleriyle, saçı başı dağılmış, değil makyaj yapmaya zaman ayırmak, üstüne başına ne geçirdiğinin bile farkında olamayacak kadar yorgun bir kadındır anne. yorgundur yorgun.göze gönüle hitap edecek hali kalmamıştır.ben bunu bilir bunu söylerim.

latife tekin’in 20 li yaşlarının başında yazmış olduğu, ailesinin köyden kente göçünü konu alan ilk romanı. fantastik bir dille yazılmış, o günün edebiyat dilinde yeni bir çığır açmıştır. yazıldığı dönemden bu güne kadar pek çok kere basılmış, pek çok kişi tarafından okunmuş ve okunmaktadır.

kıçınızın açık kaldığına delalet bir durum.

(bkz: aşkın z si)
(bkz: siyah)

sokakları, aşkı ve sarhoşluğu seven uğur özakıncı’dan sokağın diliyle yazılmış, günümüz kaybeden, bir türlü ’’tutunamayan’’ bireyine dair öyküler. öyküleri aracılığıyla ‘hiç’liğe ermeye çalışan, ‘hiç’liğin aslında ‘her şey’ olduğuna inanan yazar bu kitabında da, işkenceye alınma seanslarından, bir kadının bedeninde gezinme zamanlarından, intiharın yedi renginden söz alıyor, hiçliğin ve yok oluşun akıntısına bırakıyor.

siyah hiçliğin ve mülkiyetsizliğin öyküleri. şair,yazar uğur özakıncı’nın öykü kitabının adı.
"ben bu hikayeleri, yoksulluğun ve umutsuzluğun hayatıma yalın kılıç daldığı günlerde yazdım...her şey ile hiçbir şey arasındaki farksızlığı anladığım, kendime sığındığım, aya bakmaktan korktuğum, zamanı unuttuğum, saçlarıma düğümler atıp dilimde kor demirler söndürdüğüm günlerde...bu hikayeleri yazdığım günlerde kedim dişi bir kedi bulabileceğini, kuşum kafesini açık unuttuğumu, sevgilim bu kitapta hiç aşk hikayesi yazmadığımı zannettikleri için beni terk etti. oysa kedim kısırlaştırıldığını, kuşum zaten hiç kafesi olmadığını, sevgilimse aşkın sadece yaşanabileceğini bilmiyordu...
senin iz sürmeyi sevdiğini düşünüyorum, bu yüzden bütün bir kitabın içine gizlediğim son hikayeyi bulabilmen için sana her hikayede küçük bir ipucu bıraktım. şimdi yıldızsız, haritasız, pusulasız ve rotasızsın...
gizli hikayeyi, öbür hikayelerdeki ipuçlarını yakaladığında, bunu sakın kimseye söyleme...
bu, seninle aramızda küçük bir sır olarak kalsın." diyor kitabının arka sayfasında.
okunmalı diyorum başka da birşey demiyorum.

1972, aydın doğumlu. izmir’li. istanbul’da yaşıyor. garsonluk, karanlık odacılık, çevirmenlik, gazetecilik ve yayıncılık işlerinde çalışmış. ilk romanı ’tol’ 2002 yılında, ikinci kitabı ’har’ 2006 yılında basıldı.
kendi adıma diyebilirim ki, müthiş bir dil ustası,kitaplarında kullandığı üslup çok farklı, kesinlikle okunmalı.

murat uyurkulak’ın şubat 2006’da metis yayınlarından çıkan romanının adı. yazarın ’ezilenler külliyatı’ olarak nitelendirilen romanlarından ikinci olan har’da netamiye isimli uzak ve fantastik bir ülke anlatılıyor. netamiye tahmin ettiğiniz üzere türkiye. kısaca kitapta türkiye’nin yakın geçmişi anlatılıyor.murat uyurkulak kitabı yazarken ki ruh halini şöyle anlatıyor; "ciğerim kavruldu, saçlarım döküldü, karaciğerim ayvayı yedi, organizmam bozuldu, daha ne deyim?" ayrıca yazar, ilk kitabı ’tol için, bir intikam romanı nitelemesini yapmışken, ’har’ için de bir kıyamet romanı nitelemsini yapmıştır.
(bkz: tol)
(bkz: murat uyurkulak )

ilk 10. saniyede böööağğğğ diyebildiğim ve devamını seyredemediğim video.

sen tut gecenin bir vakti o kadar parayı bankada duracağına cebimde dursun diye çek. olmadı git üstüne iyice zom ol. e olacağı budur.neyse yinede geçmiş olsun dileklerimizi iletelim kendisine.allahtan bu olay jedinin başına ankarada gelmiştir. zira istanbulda olsaydı kendisini teselli edecek aşkısı yanında olmayacaktı.

internet aşklarına hatta aşka inanmayan darklordun,etrafında sarmaş dolaş gezen çiftlerin çoğalması ve tabi baharın da bünyede yarattığı etkiyle nihayet yalnızlıktan bunalması neticesi, ufaktan zarf atayım sonucuna bakayım türünden bir girişiminin sonucudur bu başlık. kendisinin söyleyemediği ancak belki hayırlı bir arkadaşım akıl eder de söyler diye umduğu bir takım sıfatlarının da başlık altına eklenmesini sabırsızlıkla beklemektedir. hayırlı ve düşünceli bir arkadaş olarak üzerimize düşeni yapalım ve şöyle devam edelim efendim;
"merhaba ben darklord ankaralıyım bekarım zeki çevik sağlıklı ve yakışıklıyım. günde on kere dişlerimi fırçalar,parfümümü sıkınırım. gerektiğinde maço grektiğinde metroseksüel olabilirim yani kadın dilinden acaip anlarım. ayrıyeten kültürlüyüm her türlü muhabbete gelirim. gitar bile çalıyorum anasını satayım daha ne. daha neeee...konuyu kapatıyorum houstondan mesajlarınızı bekliyorum."

(bkz: çagrisimin allahini yapmak)

kitapları kütüphanesinin ebatlarına göre metreyle alan ve duvarlarının rengine göre ciltlettiren zihniyetin başlık açma çabası.

bunları yapınca bi bok oldum zanneden kıçımın entellektüelinin yaşam felsefesi.
edit:gelen eleştiriler karşısında eklemeden geçemeyeceğim. efendim burada eleştirilen radikal okuyan, cnbc-e izleyen kişiler değildir. ben de radikal okuyorum (ki mevcutlar içinde en okunabilir bulduğum gazetedir), ben de cnbc-e seyredediyorum (ki mevcutlar içinde en izlenebilir bulduğum kanaldır). ancak bunları yapmak birebir kaliteli yaşıyor olmanın göstergesi değildir. bu entry, bu iki fiili gerçekleştirince entellektüelliğin doruğuna erdiğini zanneden ve bu nedenle de ortada bunları haykırarak dolaşan kişilere hitap etmektedir.

o durağın son durak olduğunu bilmeyen ya da aşırı tedbirli vatandaşın yapabileceği eylem. kınamamak lazım en nihayetinde.

ferrarideki kız yalnız değilse tehlikeli bir aktivite olabilir.

ilk defa duyduğum hede. türkçülük nedir ya? türkçülük, kürtçülük, alevicilik, çerkezcilik,ingilizcilik,culk,gulk...

cem babanın unutulmaz şarkısı.
işçisin sen işçi kal giy dedi tulumlarıııı...

(bkz: işçisin sen işçi kal)