(bkz: şiiriçi hatları vapuru)
sunay akının bir şiiridir..
"nazım hikmet vapuru
deniz ile arasına
dökülen asfaltı kırar
ve özgürlüğüne kavuşturur
salacak iskelesini
batmak pahasına
can yücel vapuru
alaycı bir düdük çalar
savaş gemilerine
ki rakı şişeleri asılıdır
can simitlerinin
yerine
attila ilhan vapuru
keyfile yarar suları
içinde çünkü sevgililer öpüşür
ve güvertesinde
sigarasını rüzgara karşı yakan
bir katil üşür
edip cansever vapuru
denize yansıyan
otel ışıkları altında
gider gelir boğazın en uzak
iki iskelesi arasında
orhan veli vapuru
evlerine taşırken
telaş içindeki insanları
küpeştesinden atılan
simitleri kapışır
martı kuşları
cemal süreya vapuru
akşamüstleri giyince
ışıklı elbisesini
ince bir duman savurarak havaya
dansa kaldırır
kız kulesini"
"nazım hikmet vapuru
deniz ile arasına
dökülen asfaltı kırar
ve özgürlüğüne kavuşturur
salacak iskelesini
batmak pahasına
can yücel vapuru
alaycı bir düdük çalar
savaş gemilerine
ki rakı şişeleri asılıdır
can simitlerinin
yerine
attila ilhan vapuru
keyfile yarar suları
içinde çünkü sevgililer öpüşür
ve güvertesinde
sigarasını rüzgara karşı yakan
bir katil üşür
edip cansever vapuru
denize yansıyan
otel ışıkları altında
gider gelir boğazın en uzak
iki iskelesi arasında
orhan veli vapuru
evlerine taşırken
telaş içindeki insanları
küpeştesinden atılan
simitleri kapışır
martı kuşları
cemal süreya vapuru
akşamüstleri giyince
ışıklı elbisesini
ince bir duman savurarak havaya
dansa kaldırır
kız kulesini"
sunay akının bir şiiridir..
"tozlu bir şemsiye durur
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
anımsar mısın bilmem
yağmurun bardaktan
boşanırcasına yağdığı o günü
hani şemsiyeyi iyice çekip başımıza
dudaklarımla hesaplamıştım
yüz ölçümünü
nicedir sokağa çıkarmıyorum
şemsiyeyi
korkuyorum çünkü
kapısı açık kafesinden
uçan bir kanarya gibi
beni ikinci kez terk etmenden
yanıt alamayacağımı bilsem bile
yanına gidip
sorarım hergün şemsiyeye
altında elele
nasıl görünürdük diye"
"tozlu bir şemsiye durur
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
anımsar mısın bilmem
yağmurun bardaktan
boşanırcasına yağdığı o günü
hani şemsiyeyi iyice çekip başımıza
dudaklarımla hesaplamıştım
yüz ölçümünü
nicedir sokağa çıkarmıyorum
şemsiyeyi
korkuyorum çünkü
kapısı açık kafesinden
uçan bir kanarya gibi
beni ikinci kez terk etmenden
yanıt alamayacağımı bilsem bile
yanına gidip
sorarım hergün şemsiyeye
altında elele
nasıl görünürdük diye"
(bkz: bir taşla iki kuş vurmak)
(bkz: ikiz)
çocuk:anne..beni seviyor musun?
anne:seviyorum tabii..
çocuk:eee kardeşimi mi sevmiyorsun?
anne:yok canım olur mu onu da seviyorum..
çocuk:e o zaman beni sevmiyorsun sen..
anne:ne diyorsun yavrucuum ben ikinizi de seviyorum!
çocuk:aynı anda!
anne:yok!sabahtan öğlene kadar seni seviyorum,öğleden sonra kardeşini..
anne:seviyorum tabii..
çocuk:eee kardeşimi mi sevmiyorsun?
anne:yok canım olur mu onu da seviyorum..
çocuk:e o zaman beni sevmiyorsun sen..
anne:ne diyorsun yavrucuum ben ikinizi de seviyorum!
çocuk:aynı anda!
anne:yok!sabahtan öğlene kadar seni seviyorum,öğleden sonra kardeşini..
bir zamanlar bu hanımefendi marilyn monroeye özenir bir saç modelleri,bi şeyler yapardı...gençliğinde tabii...
(bkz: sırlarıyla beraber gömülmek)
aynı zamanda yaramaz, mızıkçı, gıcık, paylaşmayı bilmeyen, dayaklık veletlerin oyuncaklarını, çikolatalarını, sakız, bonibon, hede, hodolarını komşu çocuklarından esirgerken bir yandan da sarfettikleri söz olabiliyor bu...
bir zamanlar show tv.de yayınlanmış bir reality showun adı..
(bkz: sıcağı sıcağına)
(bkz: saadet zinciri)
market teyzesi:büyüyünce ne olacaksın bakiim?
veli desidero:traş olacam!
veli desidero:traş olacam!
okyanus yayınlarından çıkan bir kitap..bu kitap içinde 7-19. yy.lar arasında japon soylularından geyşalarına,rahiplerine varana kadar pek çok şairin ayrılık,özlem ve aşk şiirleri yeralıyor...şiirler kısa olduğu için adeta özdeyişlere benziyor...
şiirlerden bir iki örnek:
"terk edilmek
alınyazım,
anlıyorum.
anlamayan
gözyaşlarım."
"düşümde, bir kılıç
saplandı etime,
demek
yakında kavuşuyoruz."
"geceler ayaza çekiyor
ciğerime işliyor soğuk.
gittin gideli, perişanım.
merak bu ya,
yatağında yalnız mısın?"
şiirlerden bir iki örnek:
"terk edilmek
alınyazım,
anlıyorum.
anlamayan
gözyaşlarım."
"düşümde, bir kılıç
saplandı etime,
demek
yakında kavuşuyoruz."
"geceler ayaza çekiyor
ciğerime işliyor soğuk.
gittin gideli, perişanım.
merak bu ya,
yatağında yalnız mısın?"
"fazla akıllı olup mutsuz olacağına,aptal olup mutlu olmak daha iyidir"diye düşünen bazı zeki insanların düşüncesidir..bunlar zekidir,"allahtan daha ne istemektedirler belalarını mı?"diye düşündürürler insana ister istemez..
(bkz: o kendini biliyor)
(bkz: o kendini biliyor)
(bkz: aptallık erdemdir)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?