böyle ortamın ağır abisidir, sevdikleri arkadaşları aslına onun marabalarıdır, bu abimiz aslında cebi kabarık bir abidir, böyle eğlenmesini eğlendirmesini seven bir abidir, ee çocuklarda istemiş şimdi kırmakta ayıp olur demi sonra delikanlılık çizilmesin falan diye bir götürür yani ne var bunda canim ya da tamamen bunların dışında bir şeydir sadece arabası vardır diskoya kadar götürüp gelir yanı nabalım.
ustalarin çiraklarina sadece edindikleri mesleği, zanaati değil hayati da
öğrettikleri, en geniş ve gerçek anlamiyla öğretmen olduklari dönemde
hintli bir ahsap ustasi yasiyordu.
bu ustanin çiraği büyüdü, ahsap işlemeyi ve hayati öğrendi, kendi işini
kurup başlatti. bir süre sonra dostlarindan biri oğlunu getirdi, ustadan
onu yanina çirak almasini istedi.
fakat bu çirak sürekli yakinip duran, her şeye bozulan bir çocuk çikti.
tahta getirmeye gidiyor, döndügünde ellerine kıymık battiğindan uzun uzun
yakiniyordu. bir iş teslim etmeye gidiyor, döndügünde yoldan, sicaktan,
müşterinin tavrindan yakiniyordu.
usta çocuğa bir şeyler anlatmaya çalişiyordu ama sözlerinin hiçbir etkisi
olmuyordu.
bir gün usta çirağini köye tuz almaya gönderdi.
çirak ustasinin söylediği gibi, tuzu alip döndu. usta bir bardak su getirmesini söyledi. çirak bir bardak suyu da getirdi.
usta, şimdi o tuzu suyun içine at dedi. çirak ustasinin söyledigini yapti.
sonra usta şimdi o suyu iç dedi. çirak suyu içti ve tabii ki içer içmez de tukurdu. öfkeyle ustasina bakarken, usta nasildi tadi diye sordu. çirak nefretle, cok aci dedi.
usta çocuğa tuzu yanina al gel, gidiyoruz dedi. çirak ustasinin peşine takildi. bir süre sonra civardaki gölün kiyisina geldiler.
usta çirağa bütün tuzu göle dök dedi. çirak söyleneni yapti.
usta simdi gölun suyundan iç dedi. çirak içti.
suyun tadi nasildi diye sordu usta. cirak, cok guzeldi dedi.
peki tüzün acisini hissettin mi diye sordu bu kez de.
cirak hayir dedi.
usta ciragi karsisina oturtup anlatti:
hayattaki bütün olumsuzluklar iste bu bir avuç tuz gibidir. eğer sen küçük bir bardak su isen, nasil tuzun bütün acisini tattiysan, hayatin bütün olumsuzluklarindan da öyle etkilenirsin. eğer sen kişiliğinle ve gönlünle bu önümüzdeki göl gibi isen, hayatta karşılaşabileceğin bütün olumsuzluklar seni, o bir avuç tuz gölün suyunu nasil etkilediyse öyle etkiler, bir bardak suda tattigin aciyi vermez sana.
secim senindir :
ya bardak olacaksin ya da göl...
öğrettikleri, en geniş ve gerçek anlamiyla öğretmen olduklari dönemde
hintli bir ahsap ustasi yasiyordu.
bu ustanin çiraği büyüdü, ahsap işlemeyi ve hayati öğrendi, kendi işini
kurup başlatti. bir süre sonra dostlarindan biri oğlunu getirdi, ustadan
onu yanina çirak almasini istedi.
fakat bu çirak sürekli yakinip duran, her şeye bozulan bir çocuk çikti.
tahta getirmeye gidiyor, döndügünde ellerine kıymık battiğindan uzun uzun
yakiniyordu. bir iş teslim etmeye gidiyor, döndügünde yoldan, sicaktan,
müşterinin tavrindan yakiniyordu.
usta çocuğa bir şeyler anlatmaya çalişiyordu ama sözlerinin hiçbir etkisi
olmuyordu.
bir gün usta çirağini köye tuz almaya gönderdi.
çirak ustasinin söylediği gibi, tuzu alip döndu. usta bir bardak su getirmesini söyledi. çirak bir bardak suyu da getirdi.
usta, şimdi o tuzu suyun içine at dedi. çirak ustasinin söyledigini yapti.
sonra usta şimdi o suyu iç dedi. çirak suyu içti ve tabii ki içer içmez de tukurdu. öfkeyle ustasina bakarken, usta nasildi tadi diye sordu. çirak nefretle, cok aci dedi.
usta çocuğa tuzu yanina al gel, gidiyoruz dedi. çirak ustasinin peşine takildi. bir süre sonra civardaki gölün kiyisina geldiler.
usta çirağa bütün tuzu göle dök dedi. çirak söyleneni yapti.
usta simdi gölun suyundan iç dedi. çirak içti.
suyun tadi nasildi diye sordu usta. cirak, cok guzeldi dedi.
peki tüzün acisini hissettin mi diye sordu bu kez de.
cirak hayir dedi.
usta ciragi karsisina oturtup anlatti:
hayattaki bütün olumsuzluklar iste bu bir avuç tuz gibidir. eğer sen küçük bir bardak su isen, nasil tuzun bütün acisini tattiysan, hayatin bütün olumsuzluklarindan da öyle etkilenirsin. eğer sen kişiliğinle ve gönlünle bu önümüzdeki göl gibi isen, hayatta karşılaşabileceğin bütün olumsuzluklar seni, o bir avuç tuz gölün suyunu nasil etkilediyse öyle etkiler, bir bardak suda tattigin aciyi vermez sana.
secim senindir :
ya bardak olacaksin ya da göl...
(bkz: terbiyesiz)
herkesin baktığı açıdan değilde daha farklı daha uçarı gözüken anlamda görebilme, uygulayabilme, bakabilme, yapabilme hali.
kârânlîğîn pêzêvênk ølûp yâlnîzlîğî bânâ sâtmâsînâ, yâlnîzlîğîn ørøspû ølûp bênîmlê yâtmâsînâ, dûşlêrîmîn pîç ølmâsînâ âlîştîm ârtîk..
(insan) = (yemek) + (uyumak ) + (para kazanmak için çalışmak) + (eğlenmek)
(eşek) = (yemek) + (uyumak)
olduğuna göre ilk denklemde (yemek) + (uyumak ) yerine (eşek) koyabiliriz...
(insan) = (eşek) + (para kazanmak için çalışmak) + (eğlenmek)
bu yeni denklemde her iki taraftan (eğlenmek) çıkartılırsa:
(insan ) - (eğlenmek) = (eşek) + (para kazanmak için çalışmak)
sonuç:
eğlenmesini bilmeyen insan, sadece para kazanmak için çalışan eşekten başka bir şey değildir.
çinli filozof chang ying yuedan:
her kim gün boyunca arı kadar aktif, bir boğa kadar güçlü, bir at kadar çalışkan olduğu halde, akşam olunca bir köpek kadar bitkin eve dönüyorsa; bir veterinere görünmelidir. çünkü eşek olması, kuvvetle muhtemeldir.
(eşek) = (yemek) + (uyumak)
olduğuna göre ilk denklemde (yemek) + (uyumak ) yerine (eşek) koyabiliriz...
(insan) = (eşek) + (para kazanmak için çalışmak) + (eğlenmek)
bu yeni denklemde her iki taraftan (eğlenmek) çıkartılırsa:
(insan ) - (eğlenmek) = (eşek) + (para kazanmak için çalışmak)
sonuç:
eğlenmesini bilmeyen insan, sadece para kazanmak için çalışan eşekten başka bir şey değildir.
çinli filozof chang ying yuedan:
her kim gün boyunca arı kadar aktif, bir boğa kadar güçlü, bir at kadar çalışkan olduğu halde, akşam olunca bir köpek kadar bitkin eve dönüyorsa; bir veterinere görünmelidir. çünkü eşek olması, kuvvetle muhtemeldir.
-fire in the holeeeeeee
zobartttttttttttt
-oh içim açıldı.
zobartttttttttttt
-oh içim açıldı.
(bkz: manita yapmışız)
evet daha önce dediğim gibi hiçte öyle deli gözükmektedir. evet bir hunisi vardır ama bilmem tam olarak nerde kullanmaktadır. müzik ile uğraşlarını güzel bir olayla taçlandırmak üzere olan yazarımızdır.zira gayette duyarlı adamdır. daha fazla bilgi için;
http://tinyurl.com/2ezsj6
http://tinyurl.com/2ezsj6
an itibariyle kimler var butonunda gözükmüş bir haberci nitelikli yazar adayı. bir şeyin nesli tükenmiş ama neyse...hoşgelmiştir, sefalar getirmiştir. (bkz: bskk)
emrahsar & eren türkmen kişilerinin söylediği farklı bir versiyonuda vardır ki kendileri şöyle bir şeydir;
şiir kısmı:
seni benden alan rüzgarlar
çok mu tekin sanırsın
evet gittin
gittin ve beni yapayalnız bıraktın
bunu düşünür de ağlar mısın
bakar mısın bana gökyüzünden
bekler misin benim seni beklediğim gibi
inan inan seneler çok çabuk geçti
ve senin yollarını gözlerken haberin geldi
bu şehir de hüzünlendi benim hüzünlendiğim gibi
yağmur yağmaz rüzgar esmez oldu
işıklar eskisi gibi yanmaz oldu artık
sen gözlerimi yaşlarla bırakmış olsan da ardında
sana hiç kırılmayacağım
ve gözyaşlarımı dindireceğim
inan dostum
inan bana
şarkı kısmı:
söyle hangi rüzgar aldı seni
söyle hangi yağmur
içimde bir fırtına koptu sanki
dön özledim seni
oğlum sen gidemezsin uzaklara
gel bırakma gözleri yaşlarla
anlamadım ben bu ne yalan dünya
uyan ne olursun uyan
seneler bu ne çabuk geldi geçti
seni bekliyorken haberin geldi
o an bu şehir de hüzünlendi
dön özledim seni
bekle dostum geleceğim yanına
yeter ki sen
rahat uyu
şiir kısmı:
seni benden alan rüzgarlar
çok mu tekin sanırsın
evet gittin
gittin ve beni yapayalnız bıraktın
bunu düşünür de ağlar mısın
bakar mısın bana gökyüzünden
bekler misin benim seni beklediğim gibi
inan inan seneler çok çabuk geçti
ve senin yollarını gözlerken haberin geldi
bu şehir de hüzünlendi benim hüzünlendiğim gibi
yağmur yağmaz rüzgar esmez oldu
işıklar eskisi gibi yanmaz oldu artık
sen gözlerimi yaşlarla bırakmış olsan da ardında
sana hiç kırılmayacağım
ve gözyaşlarımı dindireceğim
inan dostum
inan bana
şarkı kısmı:
söyle hangi rüzgar aldı seni
söyle hangi yağmur
içimde bir fırtına koptu sanki
dön özledim seni
oğlum sen gidemezsin uzaklara
gel bırakma gözleri yaşlarla
anlamadım ben bu ne yalan dünya
uyan ne olursun uyan
seneler bu ne çabuk geldi geçti
seni bekliyorken haberin geldi
o an bu şehir de hüzünlendi
dön özledim seni
bekle dostum geleceğim yanına
yeter ki sen
rahat uyu
(bkz: uyan nolursun uyan)
melon sapka (eren - okan)şarkısıdır efenim kendileri. aslında başka isimlerde geçmektedir lakin kesin bir şey söyleyemicem bu şarkıyı seslendirenler için fakat şöyle sözleri vardır;
söyle hangi rüzgar aldı seni
söyle hangi yağmur
içimde bir fırtına koptu sanki
dön özledim seni...
oğlum sen gidemezsin uzaklara
gel bırakma gözleri yaşlarla
anlamadım ben bu ne yalan dünya
uyan nolursun uyan...
seneler bu ne çabuk geldi geçti
seni bekliyorken haberin geldi
o an bu şehir de hüzünlendi
dön özledim seni...
söyle hangi rüzgar aldı seni
söyle hangi yağmur
içimde bir fırtına koptu sanki
dön özledim seni...
oğlum sen gidemezsin uzaklara
gel bırakma gözleri yaşlarla
anlamadım ben bu ne yalan dünya
uyan nolursun uyan...
seneler bu ne çabuk geldi geçti
seni bekliyorken haberin geldi
o an bu şehir de hüzünlendi
dön özledim seni...
hiç karşılanmamışlar hadi bari ben gene geleneği bozmuyayımda: efenim kendileri hoşgelmişler sefa getirmişler.yeni yazar adayımızdır. (bkz: bskk)
stern deneyinin mucidi sayılmaktadır. 1920li yıllarda bulunmuştur.elektronun spininin olduğunu göstermektedir. manyetik alana gümüş atomu koyup sonra bunları hızla döndürüp fotofilme düşürülmesiymiş.daha ayrıntılı bilgi için ;http://tinyurl.com/2z36py
internet dilinde (bkz: arkadaş).
böyle çılgınlarca eğlence istersiniz, herkesle konuşmak isterseniz, herkesin sizinle ilgilinmesini istersiniz, yaptığınız her şeyin hoş karşılanmasını ve en sevdiklerinizin yanınızda olmasını isterseniz.kocaman bir topluluk olup bu mutlu anınızı paylaşmak isterseniz. ya da hayatın acı gerçekleri ile karşılaşır doğum gününüzü sadece ailenizin hatırladığı bilgisayarın karşısında pinekliyerek normal bir gün gibi geçirirsiniz.
çok güzel bir filmdir kendileri. izlenilesidir zira kendileri güzel bir öğüt vermektedir aslında; her şeyi zamanında yaşamak lazım.
*osuruğun en fazla tahribat yaptığı yer asker koğuşlarıdır.
- tertip bi nbc alarmı mı versek diyorum.
- ne alarmı lan!
zooorrrtttt!!!
- oha oha boşaltın lan koğuşu.
- tertip bi nbc alarmı mı versek diyorum.
- ne alarmı lan!
zooorrrtttt!!!
- oha oha boşaltın lan koğuşu.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?