beyazatliprenses

ilk zamanlar saçma diye adlandıracağınız bu oyun zamanla sizi tesiri altına alıyor ve onu açmadan duramıyorsunuz kısacası bağımsızlık yaratan oyun.

pısırık beylerin cazgır annelerinin, masum gelinlere kurduğu baskıyı açıkça dile getiren söz...

sinir olunan durumlardan bir tanesi daha... sarjın bitmek üzere ve birisine son hız mesaj çekiyosun. tam bitti derken telefonun sarjının bitmesi kafanı yerlere vurdurtan durumlardandir.

son zamanlarda radyasyon yayıyor gerekçesiyle uzaklaşılmıştır telefondan. yine de hakkı ödenmez.

siyah gözlüklerle de beyaz saçlı beyleri daha bi karizmatik yapan gömlek.

arkadan yapılmış iki kulaklar,ezik tipler,gözleri kırmızı çıkmış insanlar da cabası bu albümde...

pek anlamamış olmakla beraber;
insanlar sıcak,
dostluklar güzel,
yani sanırım...

şimdi de şarkıcılığa sarmış şahsiyet!!

asuman krause gibi bir şarkıcılık oynayan kadınla beraber yarışmada şansını zorlayan şahsiyet!!

uzun siyah bir pardesü giydiysen ve eğer siyah büyük bir gözlük taktıysan ’’lan,ne iş? matrix gibi olmuşsun!! ’’ gibi sözlerle filmden soğutan işlere yol açmış film... matrix geçti,gitti , modası hala geçmedi,daha doğrusu dalgası...

o hiç ölmemiş,
o hala yüreğimizde,
mavi gözleriyle hala sıcak sıcak bakıyor bize...
onun kadar muhteşem bir insan daha dünyaya gelmedi,gelemez de... çünkü o her şeyi en güzel biçimde yapmış insandan da öte bir varlık... o ölmedi,ölemez de...

en çok çocukların işine yarayan gün(ler).iki el öpmeye lotodan para kazanmış sanarsınız onları.çikolata,şeker ve tatlı ise cabası.ama siz bir hanımefendi olarak bunları yapamassınız. para verilince ’’istemem yo,yo sağolun!’’ gibisinden laflar daha doğrusu palavralar atarsınız.’’neden şuan çocuk değilim ki!!’’ gibi krizlere sokan günlerdir bayramlar aslında...

gitme diyecek gücüm yok,
gururumu çiğnemişsin,ona söz geçiremiyorum...
alışkanlıkmış bizimkisi,
farkediyorum ama etmek istemiyorum...
artık içeceğim kahvenin tadı yok,
biliyorum,hissediyorum...
bundan sonra yelkovanın ne kadar yavaş hareket ettiğini,
zamanın sensiz geçmeyeceğini,
öğrenmek istemesemde öğreniyorum...

alışkanlık olsa gerek,
severek ayrılmayı da öğreniriz elbet!

seni rahatlatacaksa eğer,
git hemen,hiç durma...
inceldiği yerden kopacaksa eğer,
sakın gözlerime bakma...

içinde azıcık sevgi kaldıysa eğer,
kendini bırak yollara
ve bir daha,
sakın karşıma çıkma...

üzmemek istiyorsan eğer,
sakın sarılma,yaklaşma bana...
bir daha adımını atma,
ne bu şehre,ne bu sokağa...

nescafe bile üçü bir arada ama ben hala yalnızım..

anne gibi her şeye karışmayan,para veren,parfüm kokan,koca göbeğine başınızı yasladığınızda içten okşayan,hep gülümseyen ve en önemlisi sizin var olmanızı sağlayan iki büyük insandan biridir baba.

’’bak ben yaşlıyım,atsana 2-3 muhteşem!’’ gibisinden yeni diyalogların kurulacağı muhakkak...