xyzwq

"üstünlerin hukuku"'nu dayatan bir resmi ideoloji var ve egemen iken bir de mutlu olabilme ön-koşullu etnik kimlik dayatması meşrulaştırıldığı süre ve süreç boyunca pek göremeyeceğimiz.

hayata yön veren kitap/lar var mıdır, bilmiyorum; ama okuma alışkanlığının külliyen hayata yön verme gibi etkisi olduğu çok açık.

eğer tek kitap hayatınıza yön vermiş ise orada sorun vardır...ne hayat bu kadar sığdır ne okuyarak kendisini geliştiren bir insan.

epeyce bilim kurgu okuduğum bir dönemimde strugatski kardeşlerin türkçe'ye uzayda piknik adı ile çevrilen kitabını okumuştum ki hala zaman zaman yeniden elime alır, içerdiği kimi iddiaları, evrenin/maddenin aklı zorlayan var oluş haline dair bilgilerim ışığında yeniden gözden geçiririm.

evet bu kitap ( uzayda piknik ) hayatıma yön vermiş olmasa dahi ciddi şekilde etkilemiştir. en azından enerjinin ( ve ve tabii maddenin ) korunumu kanununun göründüğü kadar da sağlam olmaması gerektiğini düşündürerek...

doğruluğuna ( veya yanlışlığına!) ilişkin çok sağlam olduğunu "bildiğiniz" bilgilerinizi sorgulatıyor ise o kitap/lar tam da budur işte!

1-siyasal demokrasi, 2-hukuk( roma temelli çağdaş hukuk),3- insan hakları ve nihayet 4-asli işlevi gayri safi milli hasıla'dan alınacak payın tayini için sosyal sınıf ve tabakalar tarafından verilen karşılıklı legal mücadele demek olan siyaset, kavramları içselleştirilmemiş ise gündeme gelebilecek tartışma.

siyasi parti ile ideoloji örgütü arasındaki temel farkın bilinmediği, anlamını yitirdiği faşizm veya öncesi koşullarında bizzat rezil küçük burjuva aydınları tarafından devlete biat kaynaklı olarak gündeme getirilir.

başta laiklik olmak üzre siyasal demokrasi, özellikle kadınlar için olanı seçilip ayrılarak çağdaş hukuk kısacası insan hak ve hürriyetlerinin gelişimine yönelik kazanım adına ne var ise toptan reddi anlamına gelir.

başta silahlı-silahsız, derin veya aleni yüksek bürokrasi de dahil olacak şekilde sistem, statükoyu korunak adına nihai tercihini faşist iktidardan yana yapmış görünüyor...gidiş o gidiştir ve bu gidiş hiçbir devlete bugüne dek kalıcı ikbal sağlamamıştır.

daha çok kan ve vahşet!..

dönemin koşullarında italya'da, ispanya'da üretim içi veya dışı olan nerede ise tüm sosyal sınıf ve katmanlar hangi saikler ile faşist partilerin peşinden gitti ise aynı sosyal mekaniğin çalıştığını anlatan durum/lar.

...yaşadığınız ülke de konuya ilişkin somut veriler sunuyor zaten.işçi sınıfına oturan, sınıfın sosyal, ekonomik ve siyasal yakın ve uzak hedeflerinin deklare edildiği bir sosyalist parti programı devrim hedefi ile iktidara yürümekte başarısız olduğu anda faşizm ve faşist parti iktidarları için kapı aralanır. içinde devrim de olan ekonomik-sosyal-siyasal-kültürel (ve kısmen ideolojk ) alt-üst oluşun gerçekleşmemesi durumunda, başarısız olması durumunda en köksüz, en mesleksiz, en işsiz, en niteliksiz ve bir sosyal sınıf dahi oluşturamayan küçük burjuva tabakada tabir-i caiz ise şafak atar...içinde yer bulduğu her siyasal parti, her legal veya illegal örgütü bir faşist parti iktidarı için kullanmaya başlar ve egemen sınıf için de durum müsait ise faşist parti iktidarı körüklenir. faşist ideolojik söyleme uygun kaç "siyasi partinin" atakta olduğuna bakarsanız durum bizim için de pek iç-açıcı değil.

milliyetçilik hastalıktır.

ulus devletini kurmuş, başka etnik kimliklere ait devletler veya devletler örgütünün fiili işgali altında olmayan siyasi otorite koşullarında egemen ulus milliyetçiliği önderliğini küçük burjuvazinin yaptığı ( videodaki güruh ) sa ve ss tipi örgütlenmeler ile faşizme doğal kitle tabanı sonra da milis gücü oluşturur.

meşruluk değerini siyasi kimlik ve kitlesellik kazanmış islamcılık ile aynı slogan ve politikaları paylaşarak perçinleyen bir ırkçılık var orta yerde. ve bunun adı bal gibi de sivil faşist milislerdir...gidiş, siyasi dincilik ile kol-kola faşizme doğrudur.

ilhamını derin kemalizmden ve maoculuktan alan bir milis örgütlenmesi içinde itiyle-mitiyle, derin devleti ile birlikte faşizme gitmektedir.

düzeltme adına yapılan ( veya yapılmaya kalkışılan ) gazete yorumlarında dahi yanlışlıkların devam ettiği, durum. hoş ulusal bazda yayımlanan büyük gazetelerde dahi güya haberlerde ısı ve sıcaklık kavramlarının yanlış olarak kullanıldığına defalarca şahit olmuş iken devam ediliyor olması da şaşırtıcı değil.

kastettiğim, haberdeki şu ifade tümüyle yanlış, ki düzeltmeye kalkarken işleri daha berbat hale getiriyorlar:

"...14.soruda ise sorunun 3. öncülü “bazı ışıkları insan gözü göremez” şeklindedir. burada doğru ifade “bazı ışınları insan gözü göremez” şeklinde olmalıydı çünkü ışıktan bahsedilirken her zaman görünür ışık bölgesi kastedilir..."!!!!


"...bazı ışınları insan gözü göremez...", e hangi ışınları insan gözü görür peki!..veya insan gözünün görebildiği bir ışın var mıdır? görünen objedir, ışın veya ışık değil. şu an için bulunduğunuz odada yüksek ihtimal beyaz ışık kaynağı var ve odadaki çeşitli nesneler kırmızı, sarı, yeşil, mavi ve ilh. renklerinde olmalılar...görünen ışık olsa idi sadece beyaz algılamamız gerekirdi...sorudaki temel yanlışlık işaret edildiğinden daha vahim. zira soru kökü "...ışık görülebilir... gibi, basını dahi içine çeken bir yanlışlık daha taşıyor...hûlasa bu siyasi otorite de diğer tüm orta-doğu coğrafyasındakiler gibi bilim, bilgi üretmeye yabancı. yazık!
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/egitim/498015/YGS_de_10_soru_hatali.html

daha iyi bir sözlük için çabalamaktır.

beyaz ışık, kırmızı, yeşil ve mavi bant ışınımlarının ( görünür spektrum bölgesinin ) eşit şiddetlerde düşmeleri halinde oluşturabilecekleri en yüksek enerjili bileşik rengidir...bu bölge için frekans ( ya da enerji ) değerleri yüksekten düşüğe doğru mavi, yeşil ve kırmızı olacak şekilde sıralanır. uzun süre bakılması hedeflenen bir ekranda en az rahatsız olacağımız veya gözümüzü en az yoracak tema siyah ( ışıksızlık ) olabilir...daha uzun açıklamalar yapmak mümkün fakat kısaca tavsiyem ekranda en geniş bölge siyah olarak ayarlanır iken yazılar da siyah olarak seçilmeli...illa ışık kullanmanın gerekeceği bölgeler için ise öncelikle kırmızı , sonra yeşil ve en az olacak şekilde mavi renk tercih edilmeli.

içanadolu seçmen profili için tipik, tepki.

bir resmi ideoloji ( kemalizm ) egemen ve bazı resmi çevrelerce destekli dini ideoloji ile kol-kola ( sünni islam ) siyasi iktidarı paylaşır ise ortaya çıkan da bu olur...utanç duymamızı gerektirecek kadar toplumsal eblehlik var orada. bu eblehlik halinin siyasi iktidarı ele geçirmiş hali faşizmdir ve yaşanan tam da budur!

araç ( veya başlıktan ilhamla "yol" ) uyumlu olmaz ise zaten amaca ulaşılamaz...ulaşıldığını düşünseniz dahi elde ettiğiniz şey "kötü bir yol"'a dair hemen her şeyi içinde taşır. nihai olarak umulan faydayı üretmeyecek hadise.

yargı bağımsızlığı ve bu bağımsızlığı korumaya kararlı onurlu yargı mensupları olduğunda elde edilecek sonuç ne ise onunla karşılaşmış, soyguncu, hırsız ,kendi halkına düşman bir zat!..darısı parmağını yalayan, halen de yalamakta olanların başına.

arkasında resmi destek var mı bilmiyorum ki mevcut sağlık politikaları ve uygulamalarındaki nitelik, olabileceğini gösteriyor.

yakın bir zaman önce anadolu'da büyükçe bir kentin fakülte hastahanesinin üroloji servisinde tam bir hafta kalmam gerekti. ağzında emzik olan bebelerden başlayıp 4, 10, 12, 16 ve daha muhtelif yaşlarda çocuğun sadece "-anne" diye feryat ederek medet aradığına şahit oldum. çocuklarımız, biz yetişkinlerin yaşadığı tüm sağlık sorunları ile nerede ise tümüyle muhatap oluyorlar...bugünleri ödünç aldığımız çocuklarımız için ne kadar maddi kaynak, yetişmiş insan, kurum veya sistem oluşturabiliyor isek o kadar medeni, insani ve istikrarlı bir siyasi otorite yaratılabilir...destek olunması gereken bir kurum.

kaçmak değil; ama kutsal bilgi kaynağı olduğu iddiası bulunan ve uzun bir süre de bunun hakkını vererek var ola-gelen bir yapının kazanç vb. kaygılardan mütevellit nitelik kaybına uğramasına gösterilen tepki olsa gerek...yazık oldu.

memleket siyasi yaşamına musallat egemen genel düşüş ekşi'de kendisini gösterdi, umarım toparlarlar.