sevdiğim, -hatta bir ara kitabını alıp sabah akşam çözdüğümü hatırlıyorum- gönül verdiğim, 9x9 boyutlarında bir diyagramda çözülen bir japon bulmacası.
şarkılarıyla pek aram yoktur fakat kitaplarını çok severim.
serenad; bir kedi, bir adam, bir ölüm; engereğin gözü kitaplarını pek bir sevdim.
serenad; bir kedi, bir adam, bir ölüm; engereğin gözü kitaplarını pek bir sevdim.
yemeyi-içmeyi, gezmeyi ve kahkahayı seven kadındır. kendimden biliyorum.
eurovision 2012de almanyayı temsil etmiş, justin timberlake çakması güzel çocuk. 1990 doğumluymuş kendisi. şeker tip.
iran doğumlu, 2012 eurovision da norveçi temsil eden şarkıcı. ailesi irandan norveçe göç etmiştir. 1987 doğumludur.
eurovision 2012 de litvanyanın şarkısı. donny montell isimli seslendiren, konsepte uygun olsun diye sahneye gözleri bağlı çıkmıştır. sonra bunaldı da çıkardı heralde.
bir filmde duymuştum.(hangi filmde duydum hatırlamıyorum ama)
"aşkın 5 dili vardır ve hiç birinde kelimeler yoktur."
"aşkın 5 dili vardır ve hiç birinde kelimeler yoktur."
akıcı bir dille, tutkulu aşk kitapları yazan yazar. özellikle de "kusursuz" adlı kitabına bayılırım.
diksiyon dersi almasına rağmen ergen kızlar gibi konuşan tv sunucusu. bilerek mi yapıyor anlamadım.
akıllıca işlenmiş, akıcı olay örgüsüyle zevk alarak okuduğum kitap. okuyanların bir kadının cinsel hayatı hakkındaki bakış açısını biraz daha genişleteceğini düşündüğüm bir kitaptır da ayrıca.
şu alıntıyı yapmak isterim: (konu alınan kadının günlüğünden imiş)
"derin arzu,en gerçek arzu,birbirine yaklaşmak için duyulandır. o noktadan itibaren,tepkiler dile gelir,erkekle kadın oyuna dalar, ama onları bir araya getiren çekim söze dökülmez. bu,katıksız arzudur."
şu alıntıyı yapmak isterim: (konu alınan kadının günlüğünden imiş)
"derin arzu,en gerçek arzu,birbirine yaklaşmak için duyulandır. o noktadan itibaren,tepkiler dile gelir,erkekle kadın oyuna dalar, ama onları bir araya getiren çekim söze dökülmez. bu,katıksız arzudur."
geçen sene gidip hayran olduğum küçük ve sevilesi bir adamız.
dar ama sevimli küçük sokakları sizi kendine çeker. benim gittiğim tarih 26 temmuzdu ve rumların kendine kutsal "aya paraskivi" günleri vardı. ayazma panayırında olan eğlenceleri uzaktan gördüm, yakından bakabilmeyi istedim lakin olmadı.
bozcaadaya bağbozumu zamanında gidilir diye duydum, umarım bende giderim.
ayrıca gerçekten hoşuma giden bir olayı eklemek isterim. bizim gidip kaldığımız pansiyonda ayakkabılarımızı dışarıda çıkartıp içeri girdik. pansiyon sahibi kadın pansiyondan ayrılıp yine kendine ait 1-2 sokak ileride olan diğer pansiyonunda kalacaktı. giderken giriş kapıyı açık bıraktı.(e ayakkabılarda dışarıda kaldıydı)-muhtemelen biz oda kapılarını kitlediysek bile kapıların kilide pek kulak astıkları söylenemezdi.- kitleyecek misiniz giriş kapısını diye sorduğumuzda, bize "siz istanbullusunuz değil mi? biz burada kapıları kitlemeyiz kızım." dedi ve şeker bir kahkaha attı. sabah kalktığımızda da ayakkabılar yerli yerinde duruyordu da -bizde öyle-.
akvaryum dedikleri denizde yüzdük. "bildiğin akvaryum gibi oğlum bu" lafları yükseldi her yerden. nitekim gerçekten de öyle. renk renk balıklarla yüzüyorsunuz, pek de sıcakkanlılar, kaçmıyorlar.
dar ama sevimli küçük sokakları sizi kendine çeker. benim gittiğim tarih 26 temmuzdu ve rumların kendine kutsal "aya paraskivi" günleri vardı. ayazma panayırında olan eğlenceleri uzaktan gördüm, yakından bakabilmeyi istedim lakin olmadı.
bozcaadaya bağbozumu zamanında gidilir diye duydum, umarım bende giderim.
ayrıca gerçekten hoşuma giden bir olayı eklemek isterim. bizim gidip kaldığımız pansiyonda ayakkabılarımızı dışarıda çıkartıp içeri girdik. pansiyon sahibi kadın pansiyondan ayrılıp yine kendine ait 1-2 sokak ileride olan diğer pansiyonunda kalacaktı. giderken giriş kapıyı açık bıraktı.(e ayakkabılarda dışarıda kaldıydı)-muhtemelen biz oda kapılarını kitlediysek bile kapıların kilide pek kulak astıkları söylenemezdi.- kitleyecek misiniz giriş kapısını diye sorduğumuzda, bize "siz istanbullusunuz değil mi? biz burada kapıları kitlemeyiz kızım." dedi ve şeker bir kahkaha attı. sabah kalktığımızda da ayakkabılar yerli yerinde duruyordu da -bizde öyle-.
akvaryum dedikleri denizde yüzdük. "bildiğin akvaryum gibi oğlum bu" lafları yükseldi her yerden. nitekim gerçekten de öyle. renk renk balıklarla yüzüyorsunuz, pek de sıcakkanlılar, kaçmıyorlar.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?