bir tur materyalizm belgeseri. fizikten yola cikarak tanriyi sorgulamayi deneyen dusunce zinciri. izlemesi zevk veren bir tur kisisel felsefenin son 70 yilda inanilmaz patlama yapan bilmi yakalama cabasi.
what the bleep do we know
yeni bir bilgiç adayı, ho$gelmi$ler.
hoşgelmiş.
#584635
kendisine ’göya’ şeysinin eski dil bir kelime olmadığını, göya diye bir şeyin hiç olmadığını en az yalancıya ’yalançı’ demek kadar yanlış olduğunu söylemek isteyip, ’güya’nın da zaten yeterince eski olduğunu, farsça olduğunu ifade ederim.
umarım kendimi ifade edebilmişimdir. olması olası anlayışı için de şimdiden teşekkür ederim.
edit: kendisi de doğrusunu bilmekte, şirinleştirmek amaçlı egelilerin ağzından konuşmaktadır . dolayısıyla özür diler beyaz bayrak açıp geri çekiliriz.
kendisine ’göya’ şeysinin eski dil bir kelime olmadığını, göya diye bir şeyin hiç olmadığını en az yalancıya ’yalançı’ demek kadar yanlış olduğunu söylemek isteyip, ’güya’nın da zaten yeterince eski olduğunu, farsça olduğunu ifade ederim.
umarım kendimi ifade edebilmişimdir. olması olası anlayışı için de şimdiden teşekkür ederim.
edit: kendisi de doğrusunu bilmekte, şirinleştirmek amaçlı egelilerin ağzından konuşmaktadır . dolayısıyla özür diler beyaz bayrak açıp geri çekiliriz.
#584635
bana görüldüğü üzere ısrarla çömez demektedir. hatta şirin çömez demiştir, kendisidir o aslında... sensin çömez!
(bkz: çömez kılıklı bilgiç)
neden çömez sıfatı verdiğini de sormuşumdur, aldığım cevap ’hepimiz çömeziz’ gibi ya felsefi, ya halkçı, ya da ’ben şuursuzum kardeş kusura bakma’ anlamı içeren bir mesaj olmuştur.
kendisine çömez olmaya gerek duymadan da halkçı bir komünar olunabileceğini hatırlatır, birer bilgiç olarak intelijansiyanın da çömezlerin sınıf kavggasında yardım edebileceğini unutmaması gerektiğini ayrıca belirtir, o nedenle bilgiç olmak kötü değildir demek isterim... ki dedim. ayrıca bilgiç ya da çömez olmak değil ki sorun, önemli olan; sorun olan insan olmak.
(bkz: üstü kapalı toplumsal mesaj veren entry girmek)
bana görüldüğü üzere ısrarla çömez demektedir. hatta şirin çömez demiştir, kendisidir o aslında... sensin çömez!
(bkz: çömez kılıklı bilgiç)
neden çömez sıfatı verdiğini de sormuşumdur, aldığım cevap ’hepimiz çömeziz’ gibi ya felsefi, ya halkçı, ya da ’ben şuursuzum kardeş kusura bakma’ anlamı içeren bir mesaj olmuştur.
kendisine çömez olmaya gerek duymadan da halkçı bir komünar olunabileceğini hatırlatır, birer bilgiç olarak intelijansiyanın da çömezlerin sınıf kavggasında yardım edebileceğini unutmaması gerektiğini ayrıca belirtir, o nedenle bilgiç olmak kötü değildir demek isterim... ki dedim. ayrıca bilgiç ya da çömez olmak değil ki sorun, önemli olan; sorun olan insan olmak.
(bkz: üstü kapalı toplumsal mesaj veren entry girmek)
(bkz: başkent üniversitesi) güzel sanatlar fakültesi iç mimarlık 4. sınıf öğrencilerinin tasarım analizi dersinde izlemek zorunda oldukları film.
kuantum fiziği, olasılıklar, hayatın kontrolünü ele almak, günü yaratmak, tanrı sorgusu, kimlik sorgusu, peptit, aminoasit, elektrik akımı, biyokimya, din, felsefe,spirutalizm, paralel evren, aynı anda pek çok yerde bulunabilen cisimler … bir çok konuya değinmiş, insanın aklını karıştıran belgesel yapım. oldukça şaşırtıcı, bilimsel bir kadroyla çalışılmış ama belgeseldeki en önemli bilim adamının dava açtığı, diğer bilim adamlarının ise bir şekilde ramtha ile bağlantılı oldukları gerçeğinin yadsınmaması gerek. ama sanırım bu filmi izlememizin amacı bunda öte bir şeydi.
filmi 20. dakikasındaki colomb ve kızılderililer ile ilgili hikaye algı ile ilgili aslında filmin vermek istediği bilgilerdendir. bilmediğimiz şeyi görmemizden bahseder. bu hikayede şamanın gemileri görmemesi ama dalgaların kabardığını görmesi, bu kabarmadan sonra gemileri fark etmesi ve insanların bunu şaman söylediği zaman görmeleri çünkü şamana güvenmeleri anlatılır. peki kendi hayatımızda daha önce hiç görmediğimiz şeyleri görmüyor muyuz yoksa asıl onlar mı dikkatimizi çekiyor ve direk onlara mı yöneliyoruz?
film boyunca ama özellikle düğün sahnesinde bolca karşılaştığımız animasyonlar ise filme biraz daha fazla ilgi duymamızı sağlamaya yönelik bir çalışma, farklı bir durumun farklı bir teknikle anlatılması, odak oluşturulmaya çalışmak. kısmen başarılı da olur. vermek istediği bilgiyi ve duyguyu sadece sözlerle ifade etse gözümüzün önünde oluşturmakta zorlanabilirdik. şimdiyse hepimiz yapımcının, yönetmenin vermek istediği şekilde görmüş, algılamış olduk. pek çoklarımız aynı biçimde etkilendik çünkü gösterilenler çok klasik ve hepimizin aşina olup aşağı yukarı aynı tepkileri vereceğimiz biçimde düzenlenmişti.
hayatı algılayışında faklılık yaratmaya çalışan bu filmde önemli bir nokta da su ile ilgili söylenen-gösterilenlerdir. bir şeye-objeye-kişiye-duruma… yüklediğimiz anlam onun varoluşunu ve başkaları tarafından algılanışını etkileyebilir-değiştirebilir mi? ya da vücudumuza çizdiğimiz çiçekler kalpler bedenimizi daha çok sevmemizi sağlayabilir mi? bir objeye anlam yüklemek ona bezeme yaparak mı olur yoksa onu estetize etmek için kendimizden bir şeyler mi katmamız gerekir?
filmde aslında algımızla oynanarak pek çoklarımızın aslında çokta aşina olmadığı bir konu ile pek çoklarımızın kendimizi sorduğumuz soruların cevapları hakkında düşünmeye itmeye çalışılmış, ve neredeyse tüm filmlerde olduğu gibi alt metni ile bizlere kendi düşüncesini, felsefesini empoze etmeye çalışılmıştır. bir atomun bir basketbol topu gibi algılanabileceği, aslında dünyanın uzay boşluğunda olması gibi bizimde obje olarak gördüğümüz şeylerin aslında çoğunlukla boşlukların birlikteliği olduğu daha önce düşünmediğimiz bir dille anlatılmıştır…
kuantum fiziği, olasılıklar, hayatın kontrolünü ele almak, günü yaratmak, tanrı sorgusu, kimlik sorgusu, peptit, aminoasit, elektrik akımı, biyokimya, din, felsefe,spirutalizm, paralel evren, aynı anda pek çok yerde bulunabilen cisimler … bir çok konuya değinmiş, insanın aklını karıştıran belgesel yapım. oldukça şaşırtıcı, bilimsel bir kadroyla çalışılmış ama belgeseldeki en önemli bilim adamının dava açtığı, diğer bilim adamlarının ise bir şekilde ramtha ile bağlantılı oldukları gerçeğinin yadsınmaması gerek. ama sanırım bu filmi izlememizin amacı bunda öte bir şeydi.
filmi 20. dakikasındaki colomb ve kızılderililer ile ilgili hikaye algı ile ilgili aslında filmin vermek istediği bilgilerdendir. bilmediğimiz şeyi görmemizden bahseder. bu hikayede şamanın gemileri görmemesi ama dalgaların kabardığını görmesi, bu kabarmadan sonra gemileri fark etmesi ve insanların bunu şaman söylediği zaman görmeleri çünkü şamana güvenmeleri anlatılır. peki kendi hayatımızda daha önce hiç görmediğimiz şeyleri görmüyor muyuz yoksa asıl onlar mı dikkatimizi çekiyor ve direk onlara mı yöneliyoruz?
film boyunca ama özellikle düğün sahnesinde bolca karşılaştığımız animasyonlar ise filme biraz daha fazla ilgi duymamızı sağlamaya yönelik bir çalışma, farklı bir durumun farklı bir teknikle anlatılması, odak oluşturulmaya çalışmak. kısmen başarılı da olur. vermek istediği bilgiyi ve duyguyu sadece sözlerle ifade etse gözümüzün önünde oluşturmakta zorlanabilirdik. şimdiyse hepimiz yapımcının, yönetmenin vermek istediği şekilde görmüş, algılamış olduk. pek çoklarımız aynı biçimde etkilendik çünkü gösterilenler çok klasik ve hepimizin aşina olup aşağı yukarı aynı tepkileri vereceğimiz biçimde düzenlenmişti.
hayatı algılayışında faklılık yaratmaya çalışan bu filmde önemli bir nokta da su ile ilgili söylenen-gösterilenlerdir. bir şeye-objeye-kişiye-duruma… yüklediğimiz anlam onun varoluşunu ve başkaları tarafından algılanışını etkileyebilir-değiştirebilir mi? ya da vücudumuza çizdiğimiz çiçekler kalpler bedenimizi daha çok sevmemizi sağlayabilir mi? bir objeye anlam yüklemek ona bezeme yaparak mı olur yoksa onu estetize etmek için kendimizden bir şeyler mi katmamız gerekir?
filmde aslında algımızla oynanarak pek çoklarımızın aslında çokta aşina olmadığı bir konu ile pek çoklarımızın kendimizi sorduğumuz soruların cevapları hakkında düşünmeye itmeye çalışılmış, ve neredeyse tüm filmlerde olduğu gibi alt metni ile bizlere kendi düşüncesini, felsefesini empoze etmeye çalışılmıştır. bir atomun bir basketbol topu gibi algılanabileceği, aslında dünyanın uzay boşluğunda olması gibi bizimde obje olarak gördüğümüz şeylerin aslında çoğunlukla boşlukların birlikteliği olduğu daha önce düşünmediğimiz bir dille anlatılmıştır…
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?