yakildik ey halkim unutma bizi...
sivas katliaminda kaybettiğimiz canlarimiz
02 temmuz 1993
asım bezirci
metin altıok
dr. behçet aysan
uğur kaynar
erdal ayrancı
asaf koçak
nesimi çimen
muhlis akarsu
muhibe leyla akarsu
hasret gültekin
muammer çiçek
inci türk
nurcan şahin
özlem şahin
sait metin
huriye özkan
yeşim özkan
carina thuijs
yasemin sivri
asuman sivri
belkıs çakır
menekşe kaya
koray kaya
edibe sulari
sehergül ateş
murat gündüz
serpil canik
ahmet özyurt
serkan doğan
mehmet atay
gülsün karababa
handan metin
gülender akça
vurulduk ey halkım unutma bizi
asildik ey halkim unutma bizi...
şeyh bedreddin (1416 - 1420 yılları arası)
pir sultan abdal (1550li yıllar...)
6 mayis 1972
deniz gezmiş
yusuf aslan
hüseyin inan
şeyh bedreddin (1416 - 1420 yılları arası)
pir sultan abdal (1550li yıllar...)
6 mayis 1972
deniz gezmiş
yusuf aslan
hüseyin inan
boğazlandik ey halkim unutma bizi
malatya katliami (18 nisan 2007)
tilnman geske
necati aydın
uğur yüksel
yargisiz infaz edildik ey halkim unutma bizi
ernesto che guevara (14 haziran 1928 / 09 ekim 1967)
malatya katliami (18 nisan 2007)
tilnman geske
necati aydın
uğur yüksel
yargisiz infaz edildik ey halkim unutma bizi
ernesto che guevara (14 haziran 1928 / 09 ekim 1967)
(bkz: uğur mumcu)
dağ gibi, kara yağız birer delikanlıydık. babamız, sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi. arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken bizler bir mum ışığında bitirdik kitaplarımızı. kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya. ecelsiz öldürüldük. dövüldük, vurulduk, asıldık,
vurulduk ey halkım, unutma bizi!
yoksulluğun bükemediği bileklerimize çelik kelepçeler takıldı. işkence hücrelerinde sabahladık kaç kez. isteseydik, diplomalarımızı, mor binlikler getiren senetler gibi kullanırdık. mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık. yazlık kışlık katlarımız, arabalarımız olurdu. yüreğimiz, işçiyle birlikte attı. yaşamımızın en güzel yıllarını, birer taze çiçek gibi verdik topluma. bizleri yok etmek istediler hep.
öldürüldük ey halkım, unutma bizi!
fidan gibi genç kızlardık. hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı göz bebeklerimizden. yirmi yaşında, yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında, işkencecilerin acımasız ellerine terk edildik. direndik küçücük yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla. tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi. utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar erkekliklerinden.
hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi!
ölümcül hastaydık. bağırsaklarımıza düğümlenmişti. hipokrat yemini etmiş doktor kimlikli işkencecilerin elinde öldürüldük acınmaksızın. gelinliklerimizin ütüsü bozulmamıştı daha. cezaevlerine kilitlenmiş kocalarımızın taptaze duyularına, birer mezar taşı gibi savrulduk. vicdan sustu. hukuk sustu. insanlık sustu.
göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi!
kanserdik. ölüm, her gün bir sinsi yılan gibi dolaşıyordu derilerimizde. uydurma davalarla kapattılar hücrelere. hastaydık. yurt dışına gitseydik kurtulurduk belki. bir buçuk yaşındaki kızlarımızı öksüz bırakmazdık. önce kolumuzu, omuz başından keserek yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak fırlattık attık önlerine. sonra da otuz iki yaşında bırakıp gittik bu dünyayı, ecelsiz.
öldürüldük ey halkım, unutma bizi!
giresundaki yoksul köylüler, sizin için öldük. egedeki tütün işçileri, sizin için öldük. doğudaki topraksız köylüler, sizin için öldük. istanbuldaki, ankaradaki işçiler, sizin için öldük. adanada paramparça elleriyle, ak pamuk toplayan işçiler, sizin için öldük.
vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım, unutma bizi!
bağımsızlık, mustafa kemalden armağandı bize. emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara. mezar taşlarımıza basa basa, devleti yönetenler, gizli emirlerle başlarımızı ezmek, kanlarımızı emmek istediler. amerikan üsleri kaldırılsın dedik, sokak ortasında sorgusuz sualsiz vurdular.
yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım, unutma bizi!
yabancı petrol şirketlerine karşı devletimizi savunduk, komünist dediler. ülkemiz bağımsız değil dedik, kelepçeyle geldiler üstümüze. kurtuluş savaşında emperyalizme karşı dalgalandırdığımız bayrağımızı daha da dik tutabilmekti bütün çabamız. bir kez dinlemediler bizi. bir kez anlamak istemediler.
vurulduk ey halkım, unutma bizi!
henüz çocukluğumuzu bile yasamamıştık. bir kadın eline değmemişti ellerimiz. bir sevgiliden mektup bile alamamıştık daha. bir gece sabaha karşı, pranga vurulmuş ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam sehpalarına. herkes tanıktır ki korkmadık. içimiz titremedi hiç. mezar toprağı gibi taptaze, mezar taşı gibi dimdik boynumuzu uzattık yağlı kementlere...
asıldık ey halkım, unutma bizi!
bizi öldürenler, bizi asanlar, bizi sokak ortasında vuranlar, ağabeyimiz, babamız yaşlarındaydılar. ya bu düzenin kirli çarklarına ortak olmuşlardı, ya da susmuşlardı bütün olup bitenlere. öfkelerini bir gün bile karşısındakilere bağırmamış insanların gözleri önünde öldürüldük. hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına. batı uygarlığı adına, bizleri bir şafak vakti ipe çektiler.
korkmadan öldük ey halkım, unutma bizi!
bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi!
bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi!
özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz şimdi, hep birlikteyiz, ey halkım, unutma bizi, unutma bizi, unutma bizi, untuma bizi...
vurulduk ey halkım, unutma bizi!
yoksulluğun bükemediği bileklerimize çelik kelepçeler takıldı. işkence hücrelerinde sabahladık kaç kez. isteseydik, diplomalarımızı, mor binlikler getiren senetler gibi kullanırdık. mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık. yazlık kışlık katlarımız, arabalarımız olurdu. yüreğimiz, işçiyle birlikte attı. yaşamımızın en güzel yıllarını, birer taze çiçek gibi verdik topluma. bizleri yok etmek istediler hep.
öldürüldük ey halkım, unutma bizi!
fidan gibi genç kızlardık. hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı göz bebeklerimizden. yirmi yaşında, yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında, işkencecilerin acımasız ellerine terk edildik. direndik küçücük yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla. tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi. utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar erkekliklerinden.
hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi!
ölümcül hastaydık. bağırsaklarımıza düğümlenmişti. hipokrat yemini etmiş doktor kimlikli işkencecilerin elinde öldürüldük acınmaksızın. gelinliklerimizin ütüsü bozulmamıştı daha. cezaevlerine kilitlenmiş kocalarımızın taptaze duyularına, birer mezar taşı gibi savrulduk. vicdan sustu. hukuk sustu. insanlık sustu.
göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi!
kanserdik. ölüm, her gün bir sinsi yılan gibi dolaşıyordu derilerimizde. uydurma davalarla kapattılar hücrelere. hastaydık. yurt dışına gitseydik kurtulurduk belki. bir buçuk yaşındaki kızlarımızı öksüz bırakmazdık. önce kolumuzu, omuz başından keserek yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak fırlattık attık önlerine. sonra da otuz iki yaşında bırakıp gittik bu dünyayı, ecelsiz.
öldürüldük ey halkım, unutma bizi!
giresundaki yoksul köylüler, sizin için öldük. egedeki tütün işçileri, sizin için öldük. doğudaki topraksız köylüler, sizin için öldük. istanbuldaki, ankaradaki işçiler, sizin için öldük. adanada paramparça elleriyle, ak pamuk toplayan işçiler, sizin için öldük.
vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım, unutma bizi!
bağımsızlık, mustafa kemalden armağandı bize. emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara. mezar taşlarımıza basa basa, devleti yönetenler, gizli emirlerle başlarımızı ezmek, kanlarımızı emmek istediler. amerikan üsleri kaldırılsın dedik, sokak ortasında sorgusuz sualsiz vurdular.
yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım, unutma bizi!
yabancı petrol şirketlerine karşı devletimizi savunduk, komünist dediler. ülkemiz bağımsız değil dedik, kelepçeyle geldiler üstümüze. kurtuluş savaşında emperyalizme karşı dalgalandırdığımız bayrağımızı daha da dik tutabilmekti bütün çabamız. bir kez dinlemediler bizi. bir kez anlamak istemediler.
vurulduk ey halkım, unutma bizi!
henüz çocukluğumuzu bile yasamamıştık. bir kadın eline değmemişti ellerimiz. bir sevgiliden mektup bile alamamıştık daha. bir gece sabaha karşı, pranga vurulmuş ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam sehpalarına. herkes tanıktır ki korkmadık. içimiz titremedi hiç. mezar toprağı gibi taptaze, mezar taşı gibi dimdik boynumuzu uzattık yağlı kementlere...
asıldık ey halkım, unutma bizi!
bizi öldürenler, bizi asanlar, bizi sokak ortasında vuranlar, ağabeyimiz, babamız yaşlarındaydılar. ya bu düzenin kirli çarklarına ortak olmuşlardı, ya da susmuşlardı bütün olup bitenlere. öfkelerini bir gün bile karşısındakilere bağırmamış insanların gözleri önünde öldürüldük. hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına. batı uygarlığı adına, bizleri bir şafak vakti ipe çektiler.
korkmadan öldük ey halkım, unutma bizi!
bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi!
bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi!
özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz şimdi, hep birlikteyiz, ey halkım, unutma bizi, unutma bizi, unutma bizi, untuma bizi...
uğur mumcu bu dizeleri cumhuriyet gazetesi ndeki ilk köşe yazısı için yazmıştır
geçmişimize, bugünümüze, geleceğimize dair yazılabilecek en güzel sözler ve en özetle yaşam hikayesi.
özgürlük ve barış uğruna mücadele eden ve bu uğurda canlarından olmuş büyük insanlara, aydınlara ve insanlığa söylenebilecek en güzel sitem.
unutmamak adına, tekerrür etmemesi adına dileklerde bulunulabilecek; insanların terörizme, siyasi oyunlara ve kirli derin devletin kuklalığına dönüşmemesi umulacak en güzel yazı.
özgürlük ve barış uğruna mücadele eden ve bu uğurda canlarından olmuş büyük insanlara, aydınlara ve insanlığa söylenebilecek en güzel sitem.
unutmamak adına, tekerrür etmemesi adına dileklerde bulunulabilecek; insanların terörizme, siyasi oyunlara ve kirli derin devletin kuklalığına dönüşmemesi umulacak en güzel yazı.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?