aruoba, kitabın içinde yer alan özlem çekene kılavuz isimli bölümün 32. maddesinde şöyle der:
özlem, bütün dünyanın grileşmesidir:
herşeyin renksiz bir arkaplan haline gelerek,
yalnızca o geçmiş rengin, bütün dünya içinde
tek renk olarak görülmesi-
bütün dünyaya ancak onun renk verebilmesi...
özlem, dünyaya rengini veren griliktir.
uzak
kazım özün belgesel filmi. filmin konusu: film tunceli-pertekin bir köyü olan kürmeşte, genç kuşağın metropollere ve avrupa ülkelerine göçmesinin ardından geriye kalan yaşlı kuşağın yalnızlığını ve köyden uzakta yaşayanların köy özlemini anlatıyor.
filmin diğer ismi "dûr" dur. dûr; zazaca uzak demektir.
filmin diğer ismi "dûr" dur. dûr; zazaca uzak demektir.
21 ocakta saat 22:00da cnbc-ede yayınlanacak olan nuri bilge ceylan filmi.
uzak mümkünse bana uzak ol demek zorunda bırakan, sanıldığının aksine o kadar ağır ve gerekli olmayan filmdir kendisi. son üç dakikasında hala vurucu bir son ve şık bir bitiş bekliyordum. ama ne oldu? entel ve yalnızlığıyla, tek kişilik koltuğu ve pornolarıyla hoş bir hayat yaşayan sakallı abimiz, yusuf´un gidişi üzerine yaktı bir samsun. e iyi de, bana ne?
istanbul görüntüleri, bendeki kar hasreti ve benzeri şıklıklar dışında bütün film "eeh!" nidası içinde geçti.
istanbul görüntüleri, bendeki kar hasreti ve benzeri şıklıklar dışında bütün film "eeh!" nidası içinde geçti.
guardian ın son on yılın en iyi filmlerinden biri olarak bahsettiği 105 dakikalık eser.
bir çift güzel göz dalıp gider uzaklara , hayat kötü yüzünü göstermemiştir henüz ona... sokaklar bir baş belasıdır yalnızlığıma kurşun atardım ben fesata mani ol yarabbim...
ölüm etine tenine bulaşmadan uzaklara değil bana bak... saçlarından dökülen kestane her bir tel idam ipimdir kirpiklerinin her biri kalbime oktur...
akdeniz kadar büyürdü fevkalade gözlerin ve boynundan yekpare dirhem dirhem elbisenle girdin ömrüme...
ama umudum dört nala kaçar... ben , uzaklar demektir...
şeklinde özetlenir...
ölüm etine tenine bulaşmadan uzaklara değil bana bak... saçlarından dökülen kestane her bir tel idam ipimdir kirpiklerinin her biri kalbime oktur...
akdeniz kadar büyürdü fevkalade gözlerin ve boynundan yekpare dirhem dirhem elbisenle girdin ömrüme...
ama umudum dört nala kaçar... ben , uzaklar demektir...
şeklinde özetlenir...
ingilterede yayımlanan the guardian gazetesinin film-müzik ekindeki ölmeden önce seyredilmesi gereken 1.000 film listesine girmiştir.
uzak
herkesin bir yağmuru vardır ve bir rüzgârı
aşk biraz ıslanmaktır
al götür beni o uzak yağmurlara
herkesin bir şiiri vardır ve bir şarkısı
aşk biraz çoğalmaktır
al götür beni o uzak şarkılara
herkesin bir akşamı vardır ve bir masalı
aşk biraz yorulmaktır
al götür beni o uzak akşamlara
a. hicri izgören
herkesin bir yağmuru vardır ve bir rüzgârı
aşk biraz ıslanmaktır
al götür beni o uzak yağmurlara
herkesin bir şiiri vardır ve bir şarkısı
aşk biraz çoğalmaktır
al götür beni o uzak şarkılara
herkesin bir akşamı vardır ve bir masalı
aşk biraz yorulmaktır
al götür beni o uzak akşamlara
a. hicri izgören
gidilmesi çok süren, çok ötelerde bulunan, ırak, yakın karşıtı.
macera,bilim-kurgu,trajedi içerikli filmlere her sene milyon dolarlarca para heba ediliyorken , sırf aksiyon içersin,sıradışı olsun biz de bol bol kazanalım zihniyetine; tribünlere harcanan o emeklere,o kirli ikiyüzlülüğe en güzel yanıtı vermiştir uzak.
çok kısıtlı bir bütçeyle nasıl bir şaheser yaratılır buna uzak ile en güzel yanıtı vermiştir nuri bilge.mayıs sıkıntısı diye bir film daha yapmıştı daha önce de; yine çok sevmiştim.ama uzakın tattırdığı haz apayrıydı bende.
adeta bir görsel şölen ... çarpıcı diyaloglar,çok çarpıcı kareler her biri adeta; çıldırtan bir yalnızlık başıboşluk tualinin üzerinde dağılıvermekte.
çağımızın evrensel sorunu belki de evrensel neticesi yalnızlık,bencillik...aynı topraklarda yaşayan,aynı şehrin havasını soluyan,hatta aynı dört duvarı paylaşan insanların birbirlerine nasıl bu denli yabancılaştıklarını anlatıyor uzak.kalabalıklar içinde en sancılı çaresizliği,en sancılı yalnızlıkları paylaşan başıboşları...
ama sade...abartmadan,süslemeden...
çok kısıtlı bir bütçeyle nasıl bir şaheser yaratılır buna uzak ile en güzel yanıtı vermiştir nuri bilge.mayıs sıkıntısı diye bir film daha yapmıştı daha önce de; yine çok sevmiştim.ama uzakın tattırdığı haz apayrıydı bende.
adeta bir görsel şölen ... çarpıcı diyaloglar,çok çarpıcı kareler her biri adeta; çıldırtan bir yalnızlık başıboşluk tualinin üzerinde dağılıvermekte.
çağımızın evrensel sorunu belki de evrensel neticesi yalnızlık,bencillik...aynı topraklarda yaşayan,aynı şehrin havasını soluyan,hatta aynı dört duvarı paylaşan insanların birbirlerine nasıl bu denli yabancılaştıklarını anlatıyor uzak.kalabalıklar içinde en sancılı çaresizliği,en sancılı yalnızlıkları paylaşan başıboşları...
ama sade...abartmadan,süslemeden...
sahnelerinde isigin kullanilisina ve istanbul’un nasil dunya capinda bir guzelligi oldugunu gosteren muhtesem film.
cannesda ancak 30.000 civarinda seyirci bulabilmis, yonetmeninin fotografla sinemayi ayni sey zannettigini dusundugum, zannedilenin aksine agir ve karmasik olmaktan cok "uzak", icinde oyuncu barindirmayan (fare haric), bu kadar abartilmasinin tek bir nedenini bile anlayamadigim onlarca kliseyle dolu "bisey".
bbcnin dunya sinema odullerine ( bbc four world cinema award 2005 ) aday gosterilen filmler icinde ilk altiya girmeyi basarmis nuri bilge ceylan filmi.
(bkz: irak)
super bir oruc aruoba kitabi.
cok guzel ama cogu bunyenin kaldiramayacagi kadar agir bir film.
gidilmesi cok zor oldugu dusunulen,cok otelerde bulunan mevki.
nuri bilge ceylanin cannesda odule doymayan filmi. kentlesme ve yabancilasma uzerine birakin turkiyeyi dunyada esi benzeri yoktur. sahip oldugu essiz dogac fazla bir vurucudur.
yakin olmayan.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?