bazı sebeplerdir.
öncelikle hayatlarımızın kitaplarda ki kadar giriş gelişme ve sonuçtan ibaret olması.
boş vakitlerimizi alternatif sıradanlıklar ile geçirmemiz.
öğrenmeye kapalı oluşumuz.
bir şeyler okumayı zaman kaybı olarak düşünmemiz. yada gerçekten zamanımızın olmayışı (yalan).
aklıma geldikçe yazacağım.
türkiye de kitap okunulmamasının sebebi
bana sorarsanız özgür irade olmamasındandır. okuma kültürü(kültür de neyse artık) olmayan bir ülkede yetişiyoruz. okuma kültürü olan bir toplumda yetişseydik okuma oranımız daha fazla olurdu muhtemel.
bu durumda da bir tercih söz konusu değil yani toplum okuyor ben okuyayım ve toplum okumuyor ben de okumayayım. istediğimiz kadar kitap okumanın artılarını yazalım, kitap okumak için motivasyon oluşturalım bana sorarsan olmayacaktır.
(bkz: içinden gelmiyor)
bu durumda da bir tercih söz konusu değil yani toplum okuyor ben okuyayım ve toplum okumuyor ben de okumayayım. istediğimiz kadar kitap okumanın artılarını yazalım, kitap okumak için motivasyon oluşturalım bana sorarsan olmayacaktır.
(bkz: içinden gelmiyor)
bu kadar yoğun televizyon izleyen bir toplum kitap okumaya zaman ayıramaz.
acun izlemekten vakitlerinin kalmaması.
silsilesi olan sebepler. bu silsilenin en depdebelisi ve en başta bulunanı, şüphesiz dinlemesini bilmeyen bir toplum olduğumuzdan dolayıdır. kitap okumak başlı başına dinleme ve onunla birlikte anlamayı gerektirir. dinlemesini bilmediğimiz sokaktan, caddeden, beşeri ilişkilerimizden, meclisten, açık oturum ve ekranlardan kendini belli eden bir olay. silsile birçok gerekçesiyle sürer ve herkesin kendince bir sebep sonuç ilişkisi var bu konuda. benim gerekçem çok gerçek, hayattan gerçek bir kesit. dinlemesini bilmeyen okumaya tahammül edemez. bunun için ilkin dinlemesini öğrenecek, hazmedecek ve sonrasında kâri olacağız. bu da zor bir ihtimal. ki anadolunun şöyle bir deyişi var: okuyup komünist mi olacan lan! bu deyiş yerin dibine batsın!
diyeceğim o ki; köhnemiş, yozlaşmış, örümcek ağı bağlamış zihinleri durulamak zor iş. yeni nesil diyeceğim de; net olayı hazırcı ve kahve kitap fotoğraflı bir nesil peyda ettirdi.
okuyalım, okuyun, oku.
mürekkep kokmayan bir yer pis kokar.
diyeceğim o ki; köhnemiş, yozlaşmış, örümcek ağı bağlamış zihinleri durulamak zor iş. yeni nesil diyeceğim de; net olayı hazırcı ve kahve kitap fotoğraflı bir nesil peyda ettirdi.
okuyalım, okuyun, oku.
mürekkep kokmayan bir yer pis kokar.
kitaba ne gerek var?
bizim milletten iyi bilen var mı?
cem yılmaz'ın ''bilmiyorum kelimesini en son ne zaman duydunuz?'' isyanı aklıma geldi.
gerçekten ülkemizde ''bilmiyorum'' diyen var mı?
yok işte bu yüzden kitap okunmuyor. okunmayacak. okunmaz.
edit:imla
bizim milletten iyi bilen var mı?
cem yılmaz'ın ''bilmiyorum kelimesini en son ne zaman duydunuz?'' isyanı aklıma geldi.
gerçekten ülkemizde ''bilmiyorum'' diyen var mı?
yok işte bu yüzden kitap okunmuyor. okunmayacak. okunmaz.
edit:imla
yeni fikirler edinmekten korkmamız.
urfa 'da kütüphane vardı biz mi gitmedik ?
ıyı bır aıle yetıştırılmesınde öğretılmesı gereken en önemlı öğretıdır. ancak türkıye'de bu konuda bılınç sevıyesı düşük. televızyonla büyüyen çocuklar ılerıde tek yaptığı sosyal aktıvıtesı televızyon ızlemek olan bıreylere dönüşmektedır
belki kitapların çok pahalı olmasindan da bu yuzden satin almaya tesvik etmemesi kaynakli olabilir. universiteye kadar kitap okuma aliskanligim sifirdi. eksikligini hissetmeye baslayinca edebiyat seven bir arkadasimin destegiyle şu sıralar kendime aliskanlik edinmeye calisiyorum. aldigim bir kitap 20 lira. tas catlasin 3-4 gun icinde bitiyor. ogrenci halimle ne kadar fazla okuyabilirim. bence fiyatlar daha makul seviyeye inerse okuma oranı da artabilir.
"- efendim, havuc piyasa fiyatlari malum, eh bu sebzenin goz sagligina faydalari taa imam hatip birinci siniflarda okutuluyor okutulmasina ama halk dedigimiz guruh, fakir. fakirlik sebebiyle de havuc tuketimi dustu. bu durumun dogal getirisi ise, havucun yine halk dedigimiz guruh tarafindan tuketilememesi oldu. kisaca bu durumda kitap okumak zor."
"+ tamam, cami yapsinlar o zaman".
bu yuzden oldugunu dusunuyorum, sozluk.
"+ tamam, cami yapsinlar o zaman".
bu yuzden oldugunu dusunuyorum, sozluk.
kolaya kaçmaya alışık bir millet olduğumuz için.dini,siyaseti,sporu kahvehanelerden tarihi televizyondan öğrenmek varken kitabı kim ne yapsın allah aşkına şimdi birde sosyal medya var
pek katılmadığım konudur. kitap okunmuyor değil kitap satılmıyor satılamıyor. kurbanlık danaya girer gibi kitaba giriyoruz arkadaşlarla mübala etmiyorum ciddiyim bir kitabı 10 kişi okuduğumuz oluyor ama istatistiklerde kitap bir kere satıldığı için okumuyormuş gibi görünüyoruz.
yalnızca kitap olarak nitelendiğinde sorun yavan kalmaktadır. şahsi fikrim kitap ile kastedilen içerik, akademik düzey (calculustan muhasebenin temellerine kadar bir yelpazede) ve edebi içerik olarak ayrılmalıdır.
akademik olarak zaten referans kitapları dışında özellikle makaleler vb. yayınlar sürekli fotokopi üzerinden döndüğü için sayı çok gerçekçi değildir.
aslan payını oluşturan edebi kısım ise korsanın hesaba katılmasıyla bile açıklanamaz. bu konudaki şahsi gözlemim ise toplumun bazı kesimlerinde kitap okumanın bir ihtiyaç olarak addedilmemesidir. toplumum bazı kesimleri ile diğer bazı kesimleri arasındaki fark ise tamamen başka bir entry konusudur.
akademik olarak zaten referans kitapları dışında özellikle makaleler vb. yayınlar sürekli fotokopi üzerinden döndüğü için sayı çok gerçekçi değildir.
aslan payını oluşturan edebi kısım ise korsanın hesaba katılmasıyla bile açıklanamaz. bu konudaki şahsi gözlemim ise toplumun bazı kesimlerinde kitap okumanın bir ihtiyaç olarak addedilmemesidir. toplumum bazı kesimleri ile diğer bazı kesimleri arasındaki fark ise tamamen başka bir entry konusudur.
darbe zamanında kitapların çoğunun toplatılmasının sonuçlarından birisidir. darbe zamanında sindirilen insanlar daha sonra aile sahibi olmuş, belki de o dönem ki korkularından kitaba (hatta ve hatta okullara) öcü gözü ile bakmışlardır. tabi ki tek sebep bu değil. yayınevlerinin uyguladığı fahiş fiyat politikaları, sosyal medya ve televizyonun yaygınlaşması, bir çok romanın filmi çekildiği ve izlenmesi daha kısa süreceği için filminin izlenmesi... oysa kitap kokusunu içine çeke çeke, karakterleri kendi düşünce gücünü de katarak şekillendire şekillendire yaşamak bambaşka bir güzelliktir. yurt dışında da sosyal medya, televizyon ve film çekilmesinin olumsuz etkileri görünüyor, fakat yayınevleri çok daha uygun fiyatlardan kitap satıyorlar ve halkın üzerinde kitaplar konusunda bir baskı oluşmamış bizdeki gibi ve bir nesil bu korku ile büyümemiş. aradaki temel fark da bundan kaynaklı sanırım.
sanıldığından daha fazla okunmaktadır.yıllardır dönen bir geyik var türkiye'de 1000 kişiye 1 kitap düşüyor diye.geçen sene satılan kitaplar hakkında tüik verilerinden satılan ders kitaplarını düşünce kişi başı 1 bir kitap düşüyor ki bu çok da kötü değil.
(bkz: kitapsızlık)
insanların hobileri ya da özel ilgi alanları pek yok veya en azından yaşamlarında baskın önemde değil. durup dururken niye kitap okuyasın ki? amaç kitabı okumak değil kendini geliştirmek istediğin bir alanda bilgi kazanmak. tarihle ilgilenirsin tarih kitabı alırsın, enstrüman çalarsın müzik kitabı alırsın, spor yaparsın spor kitabı alırsın, uzayı falan merak edersin gider fizik kitabı alırsın. tek yaptığın işe gidip eve dönmek ve kazandığın para da yetersiz olduğu için tv başında kafa boşaltmaksa ya da eşin-dostunla çay içip memleket meselelerini tv haberleri üzerinden tartışmaksa ne yapacaksın kitabı? ihtiyacı olanlar okuyor, olmayanlar okumuyor.
bir de, kitap okumak ruhsal dinginlik ve tek başına kalabilme becerisi gerektirir. sessiz bir ortamda, bedensel olarak durağan şekilde ve içe dönük bir eylem kitap okumak. bizimki gibi anne egemenliği altında büyümüş çocuklardan oluşan, suçluluk duyguları ve bastırılmış cinsellikle yüklü toplumlarda tek başına kalabilmek ve ruhsal dinginlik kolay elde edilmez. bastırılmış kişilikler kitap okurken oluşan yavaşlığa ve yalnızlığa katlanamazlar. az önce duvarlara tırmanacak enerjisi olan adam daha üçüncü satırda esnemeler içinde kalır, göz kapakları ağırlaşır, içine sıkıntılar basar... niyeti başta okumak olsa bile yeterince olgun değildir yani... bu aslında tüm insanlar için böyledir de,.. bizim toplumda bu tip karakter biraz daha yaygın. kültürümüz böyle insanlar yetiştiriyor.
bir de, kitap okumak ruhsal dinginlik ve tek başına kalabilme becerisi gerektirir. sessiz bir ortamda, bedensel olarak durağan şekilde ve içe dönük bir eylem kitap okumak. bizimki gibi anne egemenliği altında büyümüş çocuklardan oluşan, suçluluk duyguları ve bastırılmış cinsellikle yüklü toplumlarda tek başına kalabilmek ve ruhsal dinginlik kolay elde edilmez. bastırılmış kişilikler kitap okurken oluşan yavaşlığa ve yalnızlığa katlanamazlar. az önce duvarlara tırmanacak enerjisi olan adam daha üçüncü satırda esnemeler içinde kalır, göz kapakları ağırlaşır, içine sıkıntılar basar... niyeti başta okumak olsa bile yeterince olgun değildir yani... bu aslında tüm insanlar için böyledir de,.. bizim toplumda bu tip karakter biraz daha yaygın. kültürümüz böyle insanlar yetiştiriyor.
bu tamamen eğitim sistemimiz ile alakalıdır ! tıpkı bize 4. sınıftan itibaren ingilizce vermeleri ama bir türlü öğretememeleri gibi . kitap okumanın ehemniyetini kavrayamayan insanlar kitaplara zararlı maddelermiş gibi bakarlar .bknz:ne okuyorsun onu ateist olursun . !
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?