cogu sentezler gibi ozunde bir kotuluk yoktur. fakat her kagit ustu yazilmis sentez gibi yozlasmaya yuz tutmustur. tipki sagli-sollu diger butun akimlar gibi.
bu sentezi yaratma da ahmet arvasinin katkilarini unutmamak gerekir. bbp bu yolun yolcusu oldugunu savunmaktadir.
ben turk islam sentezini benimsemis biri degilim, ummetciligin ve ne yazik ki islaminda birlestirici unsur olarak istenilen seviyede olmadigini anlamis vaziyetteyim.
tabii sorun islamda degil ama muslumanlarda.
türk islam sentezi
aslında bu sentez ile ilgili söylenebilecek o kadar çok şey var ki. o halde başlayalım.
bilenler bilir, 27 mayıs 1960 yılında demokrat parti iktidarına son veren askeri ihtilâlin içinde eski mhp genel başkanı alparslan türkeş de vardı. bu bir komiteydi aslında ve ismi de milli birlik komitesiydi. daha sonra bu komitenin yaptığı kısa bir araştırma neticesinde alparslan türkeş ve yandaşlarının "ırkçı bir darbe" hazırlığı içinde olduğu tespit edildi ve tarihte 14’ler adı ile anılan alparslan türkeş ve grubu yurtdışına sürüldü. alparslan türkeş ise delhi’ye sürüldü, orada müşavirlik görevi yaptı.
1963 yılında memlekete dönen alparslan türkeş, kendi siyasi düşüncelerini yansıtabileceği bir parti arayışı içindeydi, çünkü siyasete girmek istiyordu. alparslan türkeş, 1965 yılında o zamanlar osman bölükbaşı’nın başında olduğu cumhuriyetçi köylü millet partisine girdi. bu partiye zamanında yurtdışına sürülen 14’erin 10’u da partiye girdi. hatta bu partiye nihal atsız gibi ateşli ırkçı kişiliğiyle tanınan düşünür de girdi. kısa sürede partide otorite kazanmaya başlayan alparslan türkeş bu partide kendisini parti genel müfettişi seçtirdi ve yine 1965’te yapılan olağanüstü kongrede bu partinin genel başkanı oldu. başkan olduktan sonra 1969 yılında partinin örgütlenmesini, programını belirledi ve sonunda ise partinin ismini milliyetçi hareket partisi olarak değiştirdi.
partinin ismi değiştikten sonra alparslan türkeş gittikçe daha da ateşli bir türkçü olmaya başladı. 1973 yılındaki seçim bildirgesinde "ey türk, titre ve kendine dön. sen, milli kültürüne, hasletlerine, değerlerine sahip olduğun sürece kudretli ve kuvvetli olacaksın ebediyyen (sonsuza dek) efendi olarak yaşayacaksın." bu tip söylemleriyle özellikle genç kesimi hedef alan alparslan türkeş o zamanın gençlerinin büyük bir kısmını etkileyerek kendine taraftar topladı. o gençler çeşitli kamplarda eğitildi.
mhp’li gençler, nurcu gençleri pasif olmakla suçluyorlardı çünkü onlara "siz hicret sünnettir deyip kaçıyorsunuz, oysa biz cihat farzdır deyip saldırıyoruz" diyorlardı.
alparslan türkeş cumhuriyet gzatesine verdiği demeçte "çarşaflı kadınları görünce tüylerim ürperiyor, ezanın arapça döndürülmesi büyük ihanettir" diyordu.
nihal atsız ise "islamiyeti tanıman. kur’an, muhammed’in kendi kafasına göre yazmış olduğu bir kitaptır" diyordu.
işte gördüğünüz gibi mhp ilk başlarda ırkçı-turancı bir görüş sergiliyordu. ama daha sonra islamcı bir çizgiye geçmeye başladı. çünkü alparslan türkeş islamcılığın çok prim yaptığını farketmişti. mhpliler komünistleri en tehlikeli düşmanlar olarak gösteriyorlardı. ardından da aleviler ve kürtler en tehlikeli düşmanlar olarak gösteriliyor ve yoksul sünniler bunlara karşı kışkırtılıyordu mhp tarafından. hatta "biz, tanrı dağı kadar türk, hira dağı kadar müslümanız" söylemi türemişti. bu yüzden parti içindeki nihal atsız ve şamancılar partiden ayrılmak zorunda kaldı ve aşırı dinci söylemleriyle tanınan necip fazıl kısakürek, necmettin erbakan’ın partisi olan milli selamet partisini bırakıp mhp’yi desteklemeye başladı.
parti programına dini de karıştıran alparslan türkeş bu sayede iyice kendine taraftar toplamaya başladı. memleketteki çeşitli kamplarda ırkçı ve dinci söylemi ve düşünceyi esas alan kamplar kuruldu ve bu kamolarda beyinleri yıkanmış gençler adeta bir komando gibi yetiştirildi. bu kamplar "ülkü ocakları" adı verilen bir ocak sistemi ile bir araya geldi. bu ocaklardan yetişen beyinleri yıkanmış gençler o dönemlerde türlü türlü cinayet işlemeye başladılar, masum insanları öldürmeye, kahvehaneleri taramaya başladılar. marmara üniversitesinde "oruç tutmuyor" diye oruç tutmayan öğrencileri yaralamak, ankara’da 7 tane tip’li öğrencinin hunharca öldürülmesi gibi çok sayıda rezil cinayretler ve zinciri işte bu ocaklardan çıkan beyinleri yıkanmış gençler tarafından yapıldı.
bunlar en son 1993’te sivas’taki madımak otelinde yüzlerce aydının kaldığı madımak otelini ateşe verdiler. üstelik tekbir sesleriyle yaptılar bunu ve aziz nesin gibi önemli bir aydınımız son anda ölmekten kurtuldu.
işte bütün bu olayların başlangıcı, gelişimi ve sonucu türk islam sentezinin eseridir. türk islam sentezi mhp tarafından ortaya atılan ama içi son derece bozuk, kokuşmuş, çürümüş, at gözlüklü, kör zihniyetli ve asla insancıl olmayan tuhaf bir sentezdir. bu sentezi yaratıp memleketin huzurunu bölmeye kalkışanlar, binlerce gencecik fidanları yok edenler elbet bir gün mutlaka tarihin ve hakk’ın önünde hesap vereceklerdir...
not: bu yazının yazılmasında lütfi kaleli’nin "irtica ve abd kıskacında türkiye" isimli kitabından yararlanılmıştır.
bilenler bilir, 27 mayıs 1960 yılında demokrat parti iktidarına son veren askeri ihtilâlin içinde eski mhp genel başkanı alparslan türkeş de vardı. bu bir komiteydi aslında ve ismi de milli birlik komitesiydi. daha sonra bu komitenin yaptığı kısa bir araştırma neticesinde alparslan türkeş ve yandaşlarının "ırkçı bir darbe" hazırlığı içinde olduğu tespit edildi ve tarihte 14’ler adı ile anılan alparslan türkeş ve grubu yurtdışına sürüldü. alparslan türkeş ise delhi’ye sürüldü, orada müşavirlik görevi yaptı.
1963 yılında memlekete dönen alparslan türkeş, kendi siyasi düşüncelerini yansıtabileceği bir parti arayışı içindeydi, çünkü siyasete girmek istiyordu. alparslan türkeş, 1965 yılında o zamanlar osman bölükbaşı’nın başında olduğu cumhuriyetçi köylü millet partisine girdi. bu partiye zamanında yurtdışına sürülen 14’erin 10’u da partiye girdi. hatta bu partiye nihal atsız gibi ateşli ırkçı kişiliğiyle tanınan düşünür de girdi. kısa sürede partide otorite kazanmaya başlayan alparslan türkeş bu partide kendisini parti genel müfettişi seçtirdi ve yine 1965’te yapılan olağanüstü kongrede bu partinin genel başkanı oldu. başkan olduktan sonra 1969 yılında partinin örgütlenmesini, programını belirledi ve sonunda ise partinin ismini milliyetçi hareket partisi olarak değiştirdi.
partinin ismi değiştikten sonra alparslan türkeş gittikçe daha da ateşli bir türkçü olmaya başladı. 1973 yılındaki seçim bildirgesinde "ey türk, titre ve kendine dön. sen, milli kültürüne, hasletlerine, değerlerine sahip olduğun sürece kudretli ve kuvvetli olacaksın ebediyyen (sonsuza dek) efendi olarak yaşayacaksın." bu tip söylemleriyle özellikle genç kesimi hedef alan alparslan türkeş o zamanın gençlerinin büyük bir kısmını etkileyerek kendine taraftar topladı. o gençler çeşitli kamplarda eğitildi.
mhp’li gençler, nurcu gençleri pasif olmakla suçluyorlardı çünkü onlara "siz hicret sünnettir deyip kaçıyorsunuz, oysa biz cihat farzdır deyip saldırıyoruz" diyorlardı.
alparslan türkeş cumhuriyet gzatesine verdiği demeçte "çarşaflı kadınları görünce tüylerim ürperiyor, ezanın arapça döndürülmesi büyük ihanettir" diyordu.
nihal atsız ise "islamiyeti tanıman. kur’an, muhammed’in kendi kafasına göre yazmış olduğu bir kitaptır" diyordu.
işte gördüğünüz gibi mhp ilk başlarda ırkçı-turancı bir görüş sergiliyordu. ama daha sonra islamcı bir çizgiye geçmeye başladı. çünkü alparslan türkeş islamcılığın çok prim yaptığını farketmişti. mhpliler komünistleri en tehlikeli düşmanlar olarak gösteriyorlardı. ardından da aleviler ve kürtler en tehlikeli düşmanlar olarak gösteriliyor ve yoksul sünniler bunlara karşı kışkırtılıyordu mhp tarafından. hatta "biz, tanrı dağı kadar türk, hira dağı kadar müslümanız" söylemi türemişti. bu yüzden parti içindeki nihal atsız ve şamancılar partiden ayrılmak zorunda kaldı ve aşırı dinci söylemleriyle tanınan necip fazıl kısakürek, necmettin erbakan’ın partisi olan milli selamet partisini bırakıp mhp’yi desteklemeye başladı.
parti programına dini de karıştıran alparslan türkeş bu sayede iyice kendine taraftar toplamaya başladı. memleketteki çeşitli kamplarda ırkçı ve dinci söylemi ve düşünceyi esas alan kamplar kuruldu ve bu kamolarda beyinleri yıkanmış gençler adeta bir komando gibi yetiştirildi. bu kamplar "ülkü ocakları" adı verilen bir ocak sistemi ile bir araya geldi. bu ocaklardan yetişen beyinleri yıkanmış gençler o dönemlerde türlü türlü cinayet işlemeye başladılar, masum insanları öldürmeye, kahvehaneleri taramaya başladılar. marmara üniversitesinde "oruç tutmuyor" diye oruç tutmayan öğrencileri yaralamak, ankara’da 7 tane tip’li öğrencinin hunharca öldürülmesi gibi çok sayıda rezil cinayretler ve zinciri işte bu ocaklardan çıkan beyinleri yıkanmış gençler tarafından yapıldı.
bunlar en son 1993’te sivas’taki madımak otelinde yüzlerce aydının kaldığı madımak otelini ateşe verdiler. üstelik tekbir sesleriyle yaptılar bunu ve aziz nesin gibi önemli bir aydınımız son anda ölmekten kurtuldu.
işte bütün bu olayların başlangıcı, gelişimi ve sonucu türk islam sentezinin eseridir. türk islam sentezi mhp tarafından ortaya atılan ama içi son derece bozuk, kokuşmuş, çürümüş, at gözlüklü, kör zihniyetli ve asla insancıl olmayan tuhaf bir sentezdir. bu sentezi yaratıp memleketin huzurunu bölmeye kalkışanlar, binlerce gencecik fidanları yok edenler elbet bir gün mutlaka tarihin ve hakk’ın önünde hesap vereceklerdir...
not: bu yazının yazılmasında lütfi kaleli’nin "irtica ve abd kıskacında türkiye" isimli kitabından yararlanılmıştır.
yanli$ anladigim ba$lik, bu yüzden girdigim entryi silmi$imdir.
ayrica tarihci ibrahim kafesoglunun bir kitabi.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?