pink floyd grubuna ait sarkilarin en iyilerinden. aynen oz buyucusundeki dorothy´i anlatir. dark side of the moon ile birlikte oz buyucusu senkron seyredilirken dorothy´nin artik eve dondugu sırada ucuncuye donen albumden de "home home again" kisimlari duyulur ki duygu selidir.
sarkinin yukaridaki sozlere ek bir de su son sozleri vardir:
home, home again
i like to be here when i can
and when i come home cold and tired
it’s good to warm my bones beside the fire
far away across the field
the tolling of the iron bell
calls the faithful to their knees
to hear the softly spoken magic spells.
edit: bu sözler breath reprise´a aittir.
time
dark side of the moon albumunden bir sarki...
ticking away the moments that make up a dull day
you fritter and waste the hours in an offhand way.
kicking around on a piece of ground in your home town
waiting for someone or something to show you the way.
tired of lying in the sunshine staying home to watch the rain.
you are young and life is long and there is time to kill today.
and then one day you find ten years have got behind you.
no one told you when to run, you missed the starting gun.
so you run and you run to catch up with the sun but it’s sinking
racing around to come up behind you again.
the sun is the same in a relative way but you’re older,
shorter of breath and one day closer to death.
every year is getting shorter never seem to find the time.
plans that either come to nought or half a page of scribbled lines
hanging on in quiet desparation is the english way
the time is gone, the song is over,
thought i’d something more to say.
ticking away the moments that make up a dull day
you fritter and waste the hours in an offhand way.
kicking around on a piece of ground in your home town
waiting for someone or something to show you the way.
tired of lying in the sunshine staying home to watch the rain.
you are young and life is long and there is time to kill today.
and then one day you find ten years have got behind you.
no one told you when to run, you missed the starting gun.
so you run and you run to catch up with the sun but it’s sinking
racing around to come up behind you again.
the sun is the same in a relative way but you’re older,
shorter of breath and one day closer to death.
every year is getting shorter never seem to find the time.
plans that either come to nought or half a page of scribbled lines
hanging on in quiet desparation is the english way
the time is gone, the song is over,
thought i’d something more to say.
(bkz: newsweek)
zamanin birinde ataturkun resmini kapak yapmis olan ve arastirmalara gore en cok okunan dergilerden biri.
pentagramin enstrumantal parcasi. felaket gaz verir, sarhos bunyeye iyi gelmez dinlemeye istanbulda baslarsin bir bakmissin izmir yolundasin acayip bir hirsla. aman aman.
(bkz: zaman)
dunyanin en unlu dergilerinden biri.
(bkz: time magazine)
sıradan bir günü oluşturan anları sayarak
zamanı parçalarsın, kolaycacık harcarsın
doğduğun topraklarda bir parça toprağın üstünde dolanarak
sana yol gösterecek birini, birşeyi bekleyerek.
yoruldun eve kapanıp yağmuru seyretmekten ve güneşte mayışmaktan
daha gençsin ve yaşam uzun, harcayacak vaktin var bugün
ve bir gün bakmışsın ki on yılı bırakmışsın ardında
kimse söylemez sana koşacağın yeri, başlama işaretini kaçırmışsın.
ve koşarsın koşarsın güneşi yakalamak için ama güneş batmakta
ve dolanmakta tekrar sana görünmek için
güneş aynı güneş aslında ama sen yaşlısın artık
bir nefeslik ömrün var ve bir gün daha yakınsın ölüme
gittikçe kısalmakta yıllar, vakit bulamayacağız galiba
tasarılar ya sıfır ya da yarım sayfa karalama
umutsuzluğa sarılarak avarelik etmek ingilizlere özgüdür
vakit geçti bitti şarkı, söyleyeceklerim bitmedi ama.
evdeyim, evdeyim yine
seviyorum burda olmayı fırsat buldukça
eve döndüğümde üşümüş ve yorgun
iyi geliyor kemiklerimi ısıtmak ateşin başında
uzakta çayırların ötesinde
ağır ağır çalan demir çan
çağırıyor insanları dizleri üzerine çökmeye
duymak için kısık sesli o sihirli sözleri.
zamanı parçalarsın, kolaycacık harcarsın
doğduğun topraklarda bir parça toprağın üstünde dolanarak
sana yol gösterecek birini, birşeyi bekleyerek.
yoruldun eve kapanıp yağmuru seyretmekten ve güneşte mayışmaktan
daha gençsin ve yaşam uzun, harcayacak vaktin var bugün
ve bir gün bakmışsın ki on yılı bırakmışsın ardında
kimse söylemez sana koşacağın yeri, başlama işaretini kaçırmışsın.
ve koşarsın koşarsın güneşi yakalamak için ama güneş batmakta
ve dolanmakta tekrar sana görünmek için
güneş aynı güneş aslında ama sen yaşlısın artık
bir nefeslik ömrün var ve bir gün daha yakınsın ölüme
gittikçe kısalmakta yıllar, vakit bulamayacağız galiba
tasarılar ya sıfır ya da yarım sayfa karalama
umutsuzluğa sarılarak avarelik etmek ingilizlere özgüdür
vakit geçti bitti şarkı, söyleyeceklerim bitmedi ama.
evdeyim, evdeyim yine
seviyorum burda olmayı fırsat buldukça
eve döndüğümde üşümüş ve yorgun
iyi geliyor kemiklerimi ısıtmak ateşin başında
uzakta çayırların ötesinde
ağır ağır çalan demir çan
çağırıyor insanları dizleri üzerine çökmeye
duymak için kısık sesli o sihirli sözleri.
şarkının başındaki çalar saat seslerini ses mühendisi alan parsons bi antika dükkanındaki tüm eski saatlerin seslerini ayrı ayrı kaydedip sonra üstüste koyarak elde etmiştir.
dark side of the moon albümünde grubun dört üyesinin de imzasını taşıyan tek şarkıdır.
don carlos şarkısı, şarkının arasında gurruk gurruk diye güvercin sesine benzer bir ses vardır. bob marley’in sun is shining den sonra dinlenildiğinde dertlerinizi alır götürür. ( tomorrow is another day... )
yılın adamı olarak kişisel bilgisayar ve internet kullanıcılarını seçmiş popüler amerikan dergisi.seçtikleri sloganla millete gaz üstüne gaz vermektedirler.
bu sene seçtikleri slogan şöyle;
(bkz: you)
bu sene seçtikleri slogan şöyle;
(bkz: you)
iki elinin parmaklarının arasından çıkan basamakların denize doğru hatta kameranın açısıyla göğe yükselmesiyle akıp gidendir,zaman.kim ki duk,kendi coğrafyasında geçen modern hayata entegre olmuş iki kişinin birbirine olan delice duygularını anlatmanın yanında kapitalist sistemin zorunlu kıldığı estetik anlayışını da anlatmaktadır.bu öyle bir aşamaya varacaktır ki kişi zamanın içinde kaybolup kendi yüzünü bile unutacaktır.değişiklik uğruna kaybedilen şeylerin nelere yol açabileceğini yansıtmaktadır,filminde.
engin ardıç kişisinin dünkü yazısını konu alan dergi.
http://www.aksam.com.tr/yazar.asp?a=84755,10,2
http://www.aksam.com.tr/yazar.asp?a=84755,10,2
mercyful fatein tim kimsey prodüktörlüğünde ekim 1994 tarihinde piyasaya dürdüğü mükemmel albümü.
king diamond - vocals, harpsichord, keyboards
hank shermann - guitars
michael denner - guitars
sharlee dangelo - bass
snowy shaw - drums
kadrosuyla çıkardığı albümde 11 şarkı bulunuyor.albümde öne çıkan şarkılar nightmare be thy name , witches dance ve abdul alhazredin hikayesinin anlatıldığı the mad arab.
nightmare be thy name
angel of light
witches dance
the mad arab
my demon
time
the preacher
lady in black
mirror
the afterlife
castillo del mortes
king diamond - vocals, harpsichord, keyboards
hank shermann - guitars
michael denner - guitars
sharlee dangelo - bass
snowy shaw - drums
kadrosuyla çıkardığı albümde 11 şarkı bulunuyor.albümde öne çıkan şarkılar nightmare be thy name , witches dance ve abdul alhazredin hikayesinin anlatıldığı the mad arab.
nightmare be thy name
angel of light
witches dance
the mad arab
my demon
time
the preacher
lady in black
mirror
the afterlife
castillo del mortes
ufak mavi ışıklı karanlık odalarda dinlenesi pink floyd şarkısı. bir şeyler yapmak isterken, onları yapmak yerine boş oturularak geçirilen zamanlara yana yakıla üzerinde düşünülen sözleri var. bir nevi oblomovluk. harekete geçmek için hep bir şeyi bekleme hali ve tabii o bir şeyin köşesine çekilmiş birine hiç gelmemesi. harcanan hayat. insanı bir yandan gaza getiren öte yandan melankolik bir hale sokup iyice miskinleştiren şarkı.
roger waters imzası taşıyan ve richard wrightın rahmetli oldugu bu günlerde dinlenesi ve ders alınası bi parça. şarkının temposu da sözleriyle aynı şeyi anlatmakta.sert ve güçlü bi müzik havasında bir genci tasvir eden şarkı sona dogru yaklaştıkça hızını kaybeder ve pink floydun o depresif havasına girer ve dinleyeni de bu havaya sokar.biz zamanın içerisinde birilerini beklerken zaman kimseyi beklemez. sona geldigimizde de ölümün bize gülerek mi gelecegini yoksa çıplak mı gelecegini düşünürüz ama o geldiginde biz coktan gitmiş oluruz.işte böyle...
(bkz: andain)
(bkz: the time of my life)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?