sanıldıgının aksine yasadıgımız donem degildir tek parti donemi, demokrasinin olusumu itibari ile. zira secimler coktan secmeli sekilde yapılmsıtır yani secmenin birden fazla partiye oy verme olanagı vardır; fakat secim barajı ve akp’nin aldıgı oy oranı ikilisi akp’nin tek parti olarak hukumet kurabilcek sandalye sayısına ulasması sonucunu dogrumustur. sozun ozu su anki hali turkiye tek parti donemini degil, tek partili iktidar donemini yasamaktadır...
tek parti donemi
şimdi yaşadığımız dönemdir. meclisteki diğer partilerin pek bir önemi yoktur nasılsa.
chpnin tek parti olduğu döneme verilen isimdir. demokrat parti kurulana kadar geçen süreye bu isim verilmiştir. insafsızca eleştirilen ancak bir amiral gemisi niteliği görmüş, yani halkı eğitici bir rol üstlenmiş olan dönemdir. bu tek parti döneminin tamamen demokrasiden uzak olduğunu söylemek tarihi ve o dönemin şartlarını bilmemek demektir.
ayrıca özdemir ince bu dönem hakkında şu yazıyı kaleme almıştır, okumaya değer.
"evet efendim!
ernst e. hirschin kim olduğunu biliyor musunuz? yakınlarda bir gün anlatacağım. bugün sadece şu kadarını yazayım.
prof. hirch, nazi almanyasından kaçarak türkiyeye sığınan üniversite hocalarından biridir. 1933-1943 yılları arasında istanbul hukuk fakültesinde, 1943-1952 yılları arasında ankara üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalıştı. bu iki fakültenin dünya çapında bir bilim yuvası haline gelmesine katkıda bulundu.
hocaların hocası bu hukuk anıtı "anılarım" (tübitak popüler bilim kitapları) adlı kitabından atatürk türkiyesinden söz eder:
zitlarin birliği
"türk halkı, sadece bu tek parti, bu parti de, politik bakımdan birlik içinde bir parlamento aracılığıyla temsil edildiği halde, gene de, yukarda saydığım altı ilkenin birden çok anlama gelebilmesi yüzünden tek bir politik çizgi oluşturamıyor ve varlığını sürdüremiyordu. bunun yerine, hükümetlerin kurulmasında, meclis başkanı seçimlerinde, parlamento komisyonlarının oluşmasında ve kanunlar üzerine yapılan parlamento tartışmalarında açıkça kendini belli eden, bazı akım ve yönler görülüyordu. türkiye büyük millet meclisi, üyeleri sadece tek bir parti mensubu oldukları halde, hitler döneminin alman rayhstagı gibi, ya da doğu berlindeki volkskammer gibi, politika nüfuzu sıfır olan bir evet efendimciler topluluğu hiç değildi. türkiye büyük millet meclisi, pek çok değişik, evet hatta birbirine zıt akım ve menfaatlerin çarpıştığı, tek bir parti çerçevesi içinde enine boyuna tartışıldıktan sonra bunlar arasında bir denge ve uzlaşma sağlayan bir arenaydı. bu niteliğiyle tek parti sistemi, türkiyedeki işleyiş tarzıyla hiçbir şekilde peşinde maiyeti olan bir "führer" devletine benzemiyordu. bu sistem, devletin üst kademelerinden emir verilmeyen, yön verilen bir parlamenter demokrasi niteliğindeydi. ama son karar mercii parlamentoydu. (s. 300-3001)
soroslu cahiller
bunları bir zırtullah-u kirmani değil, dünya çapında bir hukuk bilgini yazıyor. 1923 cumhuriyetinin bir faşist rejim olduğunu yazan soroslu cahil müderrislerin suratsızlıklarına şamar gibi inen gerçektir bu!
önlerindeki somut durumu liberal demokrasinin mihenk taşına vurmaları gerekirken, 1950 öncesine saldıranların akp yağcılıkları midemi bulandırıyor. akpnin yüzde 25 temsil gerçeğini "halk iradesi" olarak tanımlayıp geriye kalan yüzde 75 halklıktan çıkartanların budalalıkları kanımı donduruyor.
akp ve erdoğanın radikal islamcılıktan ve şeraitten vazgeçerek sivil islamı öğrenmeye başladığını, anayasaya saygı duyacak kadar değiştiğini ileri sürenler, falcı kefaletlerinin boş çıkmasına karşın, şimdi cumhurbaşkanlığının ıslah edici büyüsünden söz ediyorlar.
seçim ve adalet!
abd diplomatlarına bir dirhem güvenmem ama 1990ların yugoslavyası konusunda "seçimlerin özgür ve adaletli, seçilenlerin ise ırkçılar, faşistler ve ayrılıkçılar olduğunu düşünün. işte ikilem bu!" diyen richard holbrookeu anımsayarak olan biteni ibretle seyrediyorum. üstelik seçimin de ne özgürlükle ne de adaletle bir hısım-akrabalığı var!"
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=6350486&yazarid=72
ayrıca özdemir ince bu dönem hakkında şu yazıyı kaleme almıştır, okumaya değer.
"evet efendim!
ernst e. hirschin kim olduğunu biliyor musunuz? yakınlarda bir gün anlatacağım. bugün sadece şu kadarını yazayım.
prof. hirch, nazi almanyasından kaçarak türkiyeye sığınan üniversite hocalarından biridir. 1933-1943 yılları arasında istanbul hukuk fakültesinde, 1943-1952 yılları arasında ankara üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalıştı. bu iki fakültenin dünya çapında bir bilim yuvası haline gelmesine katkıda bulundu.
hocaların hocası bu hukuk anıtı "anılarım" (tübitak popüler bilim kitapları) adlı kitabından atatürk türkiyesinden söz eder:
zitlarin birliği
"türk halkı, sadece bu tek parti, bu parti de, politik bakımdan birlik içinde bir parlamento aracılığıyla temsil edildiği halde, gene de, yukarda saydığım altı ilkenin birden çok anlama gelebilmesi yüzünden tek bir politik çizgi oluşturamıyor ve varlığını sürdüremiyordu. bunun yerine, hükümetlerin kurulmasında, meclis başkanı seçimlerinde, parlamento komisyonlarının oluşmasında ve kanunlar üzerine yapılan parlamento tartışmalarında açıkça kendini belli eden, bazı akım ve yönler görülüyordu. türkiye büyük millet meclisi, üyeleri sadece tek bir parti mensubu oldukları halde, hitler döneminin alman rayhstagı gibi, ya da doğu berlindeki volkskammer gibi, politika nüfuzu sıfır olan bir evet efendimciler topluluğu hiç değildi. türkiye büyük millet meclisi, pek çok değişik, evet hatta birbirine zıt akım ve menfaatlerin çarpıştığı, tek bir parti çerçevesi içinde enine boyuna tartışıldıktan sonra bunlar arasında bir denge ve uzlaşma sağlayan bir arenaydı. bu niteliğiyle tek parti sistemi, türkiyedeki işleyiş tarzıyla hiçbir şekilde peşinde maiyeti olan bir "führer" devletine benzemiyordu. bu sistem, devletin üst kademelerinden emir verilmeyen, yön verilen bir parlamenter demokrasi niteliğindeydi. ama son karar mercii parlamentoydu. (s. 300-3001)
soroslu cahiller
bunları bir zırtullah-u kirmani değil, dünya çapında bir hukuk bilgini yazıyor. 1923 cumhuriyetinin bir faşist rejim olduğunu yazan soroslu cahil müderrislerin suratsızlıklarına şamar gibi inen gerçektir bu!
önlerindeki somut durumu liberal demokrasinin mihenk taşına vurmaları gerekirken, 1950 öncesine saldıranların akp yağcılıkları midemi bulandırıyor. akpnin yüzde 25 temsil gerçeğini "halk iradesi" olarak tanımlayıp geriye kalan yüzde 75 halklıktan çıkartanların budalalıkları kanımı donduruyor.
akp ve erdoğanın radikal islamcılıktan ve şeraitten vazgeçerek sivil islamı öğrenmeye başladığını, anayasaya saygı duyacak kadar değiştiğini ileri sürenler, falcı kefaletlerinin boş çıkmasına karşın, şimdi cumhurbaşkanlığının ıslah edici büyüsünden söz ediyorlar.
seçim ve adalet!
abd diplomatlarına bir dirhem güvenmem ama 1990ların yugoslavyası konusunda "seçimlerin özgür ve adaletli, seçilenlerin ise ırkçılar, faşistler ve ayrılıkçılar olduğunu düşünün. işte ikilem bu!" diyen richard holbrookeu anımsayarak olan biteni ibretle seyrediyorum. üstelik seçimin de ne özgürlükle ne de adaletle bir hısım-akrabalığı var!"
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=6350486&yazarid=72
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?