(bkz: hazımsızlık)
sevgiliden geriye kalanlar
sevgiliye göre deiğişiklik gösterir.ama illa ki birşeyler bırakır ve bu size kalan onun götürdükleri yanında hiç kalır.
başınızı yastığa koyduğunuzda hissettiğiniz boşluk kalır sevgiliden geriye.öyle bir boşlık ki içine düşüp kaybolacak gibi hissedersiniz..içinizdekileri anlayacak kimse yoktur.paylaşmak da istemezsiniz zaten.belki bunu sadece kendinize anlatmalısınızdır.kağıtla,kalemle paylaşmalısınızdır.bir şeyler karalayıp rahatlamalısınızdır.
aslında çok zor değil hayata yeniden başlamak
bir çiçeği dalından koparıp akan suya bırakmak
kalbim çok uzaklarda yaralı bir kaçak
yıllar geçse de arasından yine canım yanacak
yüreğim parça parça tutturdum ataçlarla
sen gelmesen de bilirim umut doğar insana
kalbim parça parça tutturdum ataçlarla
sen gelmesen de bilirim zaman iyi gelir insana..
aslında çok zor değil hayata yeniden başlamak
bir çiçeği dalından koparıp akan suya bırakmak
kalbim çok uzaklarda yaralı bir kaçak
yıllar geçse de arasından yine canım yanacak
yüreğim parça parça tutturdum ataçlarla
sen gelmesen de bilirim umut doğar insana
kalbim parça parça tutturdum ataçlarla
sen gelmesen de bilirim zaman iyi gelir insana..
kıçdaki ayakkabı numarası ve halkalı çöplüğündeki gazla yakılmış hediyeler.
bırakıldığın kapının önünde, ona son kez içinden sevgilim derken baktığın, sonsuza dek seninle kalacak olan gözleri.
"li"si gider,yalnızca "sevgi"si kalır geriye.
daha kötüsü ise sen gitmişsen yaşadığındır bir şekilde bir hata yapıp gitmişsindir geride dönemezsin neolursa olsun ama onsuz geçirdğin bir süre sonra hata yaptıgnı farketmek ve onun sana bıraktığı kitaplar hediyeler arasında kalmaktan daha kötüsü bir parçasını sana bıraktığını farketmektir.
eğer sizi sürekli yiyen, bitiren, tüketen bir ilişki yaşadıysanız geriye hiçbir şey kalmaz..
ne kalırsa kalsın onun adı tecrübedir.
powered by iphone test.
hiç bir zaman unutulmayacak hatıralar..
gitmiştir, o da sizi seviyordur; lakin, şartlar artık birlikte olmanıza elverişli değildir. her iki taraf da çok istiyordur oysa; beraber günü geçirmeyi, akşam olunca birlikte bir yerlere gidip yemek yemeyi, içmeyi, uyumayı, sevişmeyi, dertleşmeyi; hatta, eve ikinizin de sarhoş geldiğiniz bir günün gecesinde, üzerinizdekileri bir hışımla çıkartıp, öylece sızmayı.. onunla yapılacak her şeyi çok istiyorsunuzdur.. o da!
kalan bir boşluktur. içinde, geriye dönmeyecek olan sevgilinin bıraktığı saç kokulu bir boşluk.
ve avucunuzun içinden kayıverip giden elleri. ani bir telefonla, arkadaşından duyduğunuz hastalığı anında, yanında olamayışın verdiği tek başına kalmasının getirdiği huzursuzluk. "beni böyle görmeni istemiyorum cem" der gibi bir sessizliğe bürünüşü. kadınlığını, o ibne hastalık yüzünden, geride kalan yaşamında eksik yaşayacağını bilmeniz ve her şeye rağmen o nu bırakmak istemeyişiniz. saatlerce anlatılabilinen, siktiri boktan bir eminönü alışverişi varken birbirinizle telefonda konuşulan, eskiden.. artık, bir "merhaba"yı, "nasılsın"ı dahi söyleyememek. yattığı hastahanenin bahçesinde saatlerce bekleyip, o nu görmek için, pencerisine bakılı kalmak. tülde gölgesini görmek dahi yetecekken, o nun hareket edemeyişini bilerek, gene de ummak.. ummak ve, bir gün bunları yazdığınızı hatırlayarak, o nunla gene bir boğaz gezintisi sırasında, bunları "çok eski bir anıydı" diyerek ve gözlerinin gülümseyişini gülümseyerek seyretmeyi.
günün her anında ismini sayıklamak. gecenin bir vakti, ki bu vakit her vakittir; telefonunu çaldırmak, kapatmak.. "ben buradayım gülüm hâlâ" demek, çaresizce. sırf aranızdaki yaş farkından ötürü, insanlardan kaçarak yaşadığınız onca ânı; "yeter ulan(!)" deyip, bir daha olursa, bu kez göğsünü gere gere, yeniden yaşayacağına söz vermek ve olmayacağını bilmek.. ama, gene de ve inatla düşünmek.
evde, almayı unuttuğu; bir zamanlar kulaklarına taktiğinda, "maymuna dönmüşsün, nerden buldun kız bunları(?)" dediğiniz küpeleri bile koklayarak uyumak.. onsuz uyumak.. onsuz yaşamak.. onsuz öleceğinizi bilerek yutkunmak.. hâlâ yaşadığınızı zannetmek, ama hep ummak...
gitmiştir, o da sizi seviyordur; lakin, şartlar artık birlikte olmanıza elverişli değildir. her iki taraf da çok istiyordur oysa; beraber günü geçirmeyi, akşam olunca birlikte bir yerlere gidip yemek yemeyi, içmeyi, uyumayı, sevişmeyi, dertleşmeyi; hatta, eve ikinizin de sarhoş geldiğiniz bir günün gecesinde, üzerinizdekileri bir hışımla çıkartıp, öylece sızmayı.. onunla yapılacak her şeyi çok istiyorsunuzdur.. o da!
kalan bir boşluktur. içinde, geriye dönmeyecek olan sevgilinin bıraktığı saç kokulu bir boşluk.
ve avucunuzun içinden kayıverip giden elleri. ani bir telefonla, arkadaşından duyduğunuz hastalığı anında, yanında olamayışın verdiği tek başına kalmasının getirdiği huzursuzluk. "beni böyle görmeni istemiyorum cem" der gibi bir sessizliğe bürünüşü. kadınlığını, o ibne hastalık yüzünden, geride kalan yaşamında eksik yaşayacağını bilmeniz ve her şeye rağmen o nu bırakmak istemeyişiniz. saatlerce anlatılabilinen, siktiri boktan bir eminönü alışverişi varken birbirinizle telefonda konuşulan, eskiden.. artık, bir "merhaba"yı, "nasılsın"ı dahi söyleyememek. yattığı hastahanenin bahçesinde saatlerce bekleyip, o nu görmek için, pencerisine bakılı kalmak. tülde gölgesini görmek dahi yetecekken, o nun hareket edemeyişini bilerek, gene de ummak.. ummak ve, bir gün bunları yazdığınızı hatırlayarak, o nunla gene bir boğaz gezintisi sırasında, bunları "çok eski bir anıydı" diyerek ve gözlerinin gülümseyişini gülümseyerek seyretmeyi.
günün her anında ismini sayıklamak. gecenin bir vakti, ki bu vakit her vakittir; telefonunu çaldırmak, kapatmak.. "ben buradayım gülüm hâlâ" demek, çaresizce. sırf aranızdaki yaş farkından ötürü, insanlardan kaçarak yaşadığınız onca ânı; "yeter ulan(!)" deyip, bir daha olursa, bu kez göğsünü gere gere, yeniden yaşayacağına söz vermek ve olmayacağını bilmek.. ama, gene de ve inatla düşünmek.
evde, almayı unuttuğu; bir zamanlar kulaklarına taktiğinda, "maymuna dönmüşsün, nerden buldun kız bunları(?)" dediğiniz küpeleri bile koklayarak uyumak.. onsuz uyumak.. onsuz yaşamak.. onsuz öleceğinizi bilerek yutkunmak.. hâlâ yaşadığınızı zannetmek, ama hep ummak...
(bkz: keşke bir şeyler kalsaydı)
kırık dökük bi kalp ve o enkazı toparlamaya çalışan beyin
mal gibi kendisine almi$ oldugunuz pahali hediyelerin taksitleri mesela.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?