1954 yilinda kocaeliden ayrilip il olmu$tur. plakasida 54 tur.
sakarya
adini turbesi de bulunan sakar babadan aldigi soylenen nehre sahip il.
ekonomisi sanayi ve eğitime dayalıdır.eğitim dediysek eğitim sektörü gelişmişliğinden değildir.öğrencinin sırtından muhteşem para kazanılır.hatta öğrenci kısmısının halkın karnını doyuruyo olmasına rağmen hiç sevilmediği ve habire her fırsatta gotune kazığın sokulduğu, depremden kalma hasarlı binaların makyajlanıp yurt veya kiralık öğrenci evi yapıldığı, bir de üzerine 450ytl-650 ytl arası değişen meblağlarda kiraya verildiği bir şehirdir.halkı büyük oranda uyuşturucu, kadın, silah ticaretinden geçinmekle beraber; aralarında helal süt emmiş, fındığını ekip biçen, bağından bahçasından alnının teriyle kazananı da vardır.bi de dolmuşçuluktan.
gündüz üniversiteli bayanın arkasından "namussuz bunlar alayının gtü delik" diyenin gece nerde sabahladığı pek de belli olmayan biryerdir.halkından muhafazakar gözüken ancak bastırılmışlığını ilk fırsatta hayvan gibi yüzeye vurmayı beceren kısmısı az değildir.
toyoto, otokar şehirde fabrika kurmuşlardır.özellikle toyotodan sağlıklı şekilde ayrılan olmamıştır.çalışanların mutlaka biyerleri kalıcı olarak sakatlanmaktadır; ağır şartlarda çalıştıkları için.
özellikle hacı-hocasından uzak durulması pek faydalı olan bi memlekettir.öyle şirin biyer değildir.
gündüz üniversiteli bayanın arkasından "namussuz bunlar alayının gtü delik" diyenin gece nerde sabahladığı pek de belli olmayan biryerdir.halkından muhafazakar gözüken ancak bastırılmışlığını ilk fırsatta hayvan gibi yüzeye vurmayı beceren kısmısı az değildir.
toyoto, otokar şehirde fabrika kurmuşlardır.özellikle toyotodan sağlıklı şekilde ayrılan olmamıştır.çalışanların mutlaka biyerleri kalıcı olarak sakatlanmaktadır; ağır şartlarda çalıştıkları için.
özellikle hacı-hocasından uzak durulması pek faydalı olan bi memlekettir.öyle şirin biyer değildir.
tuncay şanlı ve hakan şükür gibi birçok ünlü futbolcunun memleketi olan il.
(bkz: semih saygıner)
(bkz: sakarya üniversitesi)
adını sınırları içinden geçen sakarya nehrinden alır.
uyandırmadan albümünden pilli bebek’e ait enstrümantal bir şarkı.
(bkz: sevgi sakarya)
pek fazla sevdiğimi söyleyemeyeceğim şehir
necip fazıl kısakürekin bir $iiri;
insan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
bir yanda akan benim, öbür yanda sakarya.
su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
herşey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
oluklar çift; birinden nur akar, birinden kir.
akışta demetlenmiş, büyük-küçük kâinat;
şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
fakat sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
hey sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
rabb’im isterse, sular büklüm büklüm burulur,
sırtına sakaryanın, türk tarihi vurulur.
eyvah eyvah, sakarya’m, sana mı düştü bu yük?
bu dava hor, bu dava öksüz, bu dava büyük! ..
ne ağır imtihandır, başındaki, sakarya!
bin bir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?
insandır sanıyordum mukaddes yüke hamal;
hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal.
yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan;
şimdi dövün sakarya, dövünmek vakti bu an;
kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
hani yunus emre ki, kıyında geziyordu;
hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
nerede kardeşlerin, cömert nil, yeşil tuna;
giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
bulur mu deli rüzgâr o sedayı: allah bir!
bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
sakarya, kandillere katran döktü geceler.
vicdan azabına eş, kayna kayna sakarya,
öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!
insan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
kafdağı’nı assalar, belki çeker de bir kıl!
bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
sakarya, saf çocuğu, masum anadolunun,
divanesi ikimiz kaldık allah yolunun!
sen ve ben, gözyaşıyla ıslanmış hamurdanız;
rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
sen kıvrıl, ben gideyim, son peygamber kılavuz!
yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, sakarya! ..
insan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
bir yanda akan benim, öbür yanda sakarya.
su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
herşey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
oluklar çift; birinden nur akar, birinden kir.
akışta demetlenmiş, büyük-küçük kâinat;
şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
fakat sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
hey sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
rabb’im isterse, sular büklüm büklüm burulur,
sırtına sakaryanın, türk tarihi vurulur.
eyvah eyvah, sakarya’m, sana mı düştü bu yük?
bu dava hor, bu dava öksüz, bu dava büyük! ..
ne ağır imtihandır, başındaki, sakarya!
bin bir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?
insandır sanıyordum mukaddes yüke hamal;
hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal.
yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan;
şimdi dövün sakarya, dövünmek vakti bu an;
kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
hani yunus emre ki, kıyında geziyordu;
hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
nerede kardeşlerin, cömert nil, yeşil tuna;
giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
bulur mu deli rüzgâr o sedayı: allah bir!
bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
sakarya, kandillere katran döktü geceler.
vicdan azabına eş, kayna kayna sakarya,
öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!
insan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
kafdağı’nı assalar, belki çeker de bir kıl!
bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
sakarya, saf çocuğu, masum anadolunun,
divanesi ikimiz kaldık allah yolunun!
sen ve ben, gözyaşıyla ıslanmış hamurdanız;
rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
sen kıvrıl, ben gideyim, son peygamber kılavuz!
yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, sakarya! ..
zıbar isimli bir bari var, sadece ogrencilere hizmet ediyor ama elin yuzun duzgunse seni de iceri almamazlik yapmiyorlar. bir ugranmali.
tatil beldeleri de gorulmeli ama kalinmamalidir. soyle bir bakip gecilmelidir. dogasi bir harikadir, ama o kadar...
(bkz: karasu)
(bkz: kocaali)
(bkz: melenagzi)
(bkz: karasu)
(bkz: kocaali)
(bkz: melenagzi)
ankara’da barlarin bulundugu caddenin adi.
(bkz: sakarya caddesi)
marmarada bulunan belki de en bağnaz il.. son yıllarda üniversiteli gençlik sayesinde biraz toparlansa da hala uzun saçı, sevgiliyle el ele dolaşmayı, öpüşmeyi, askılı t-shirtlerle gezen kızları tü kaka gören insanlarıyla ha bir de çark caddesiyle meşhurdur..
(bkz: sakarya anadolu lisesi)
(bkz: sapanca)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?