olagan ustu, harika.
rüya gibi
rüyaya benziyor anlamında kullanılan cümle.
bana göresi ise şöyle ;
karanlık yolda bir ileri yürüyorum bir en başa koşuyorum.ıslak yerler bana "biraz önce burda yağmur yağdı" diyor...göz kırpıyorum yerdeki su birikintisine.bastığım toprakta binlerce bebek ölüsü var.hepsi ben, hepsi benden...
onların süt kokusu havadaki duman kokusuna karışıyor.ayaklarımda sızlayan; eksik uykularım.organlarım yer değişiyor...ben,ben değilmişim gibi.gök ağlamaya başlıyor.uğursuz bir keman sesi uğulduyor uzakta.zaman kavramını uyurken bir tekmeyle yatağın altına düşürmüşüm.
bebeklere bakıyorum tekrar,dirilmişler.mor dudaklarına renk gelmiş.hepsi aynı şarkıyı söylüyor keman sesiyle birlikte...
bildiğim bütün küfürleri etmek istiyorum amaçsız...
ağlayan gökyüzü dudaklarımın arasından tuzunu sızdırıyor...kusma hissi bu!bulduğum en büyük ağacın dibine çöküyorum.bebekler susuyor.cebimden moda yolundaki küçük kiliseden çaldığım ince,sarı mumu çıkarıyorum,yakıyorum.
duman kokusu...bebek kokusu...mum kokusu...
arkamda bıraktığım harabe ; şehrim.dönüp son kez bakıyorum enkaza.yıkılmış duvarların arasından pembe, evet koyu ve hatta fosforlu pembe bir sıvı akıyor.rengim harabe şehrimin üstünü kapatırken o kocaman ağacın altındaki bana ve bebeklerime el sallıyor.
ne oldu da böyle oldu diye bilemeden, düşünemeden gözlerimde bir acı hissediyorum.sigara kokan ellerimi gözlerime götürdüğümde irkilmem gereken o şey;
kan...
kokular şimdi daha bir karışık;
duman kokusu...bebek kokusu...mum kokusu ve işte kan kokusu...
gözlerimin olması gereken yerdeki boşluklara ve o boşluktan akan kana dokunuyorum şimdi...mide bulantısı hissi geziniyor yine içimde...peki hala nasıl görebiliyorum? artık soru sormayı bırakmalıyım.
avuç içlerimle yüzümdeki kanı siliyorum.avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum...
ama üzerimde kitap okurken takındığım ciddiyet var istemsiz.rahat bırakıyorum "ben"i.
"gözlerim olsa ağlardım" diyorum.
pembe sıvı şimdi ayak uçlarıma kadar geliyor.arkama baktığımda tüm şehrin forforlu pembe koyu kıvamlı bir sıvıyla kapanmış olduğunu görüyorum.gözlerimi alan her neyse; görme yetimi bana lutfetti sanırım.bir tel insan yüzü görmek istiyorum,kim olursa olsun!
çok sevdiğim bir sevgilim vardı eskiden.bu gördüğüm yüz onun beni aldattığı hatun bile olabilir.sadece bu karanlık,bu yıkık ve ıslak yerde bana benzeyen bir canlı daha görmek istiyorum.bebekler var ama onların gerçek olmadıklarını biliyorum.hem onlar o ürkütücü keman sesiyle birlikte o anlamsız şarkıyı söylemeye devam ediyorlar benim farkımda bile değiller!
cehennemi mi yaşıyorum? yoksa salt bir yalnızlık mı bu bilmiyorum ama çok canım yanıyor!
canım bütünüyle yanıyor...
elimde sadece pembeler,
bebek,duman ve mum kokuları
ve kanayan gözlerim var!...
elbet bulacağım yolun karşısına giden yeri...tüm günahkar organlarımı birer birer takasa çıkardım şimdi...
kanayacaklar, acıyacaklar ama yetilerini hiç bir zaman kaybetmeyecekler...
geçecek...
geçecek...
bana söz veriyorum,geçecek!
bana göresi ise şöyle ;
karanlık yolda bir ileri yürüyorum bir en başa koşuyorum.ıslak yerler bana "biraz önce burda yağmur yağdı" diyor...göz kırpıyorum yerdeki su birikintisine.bastığım toprakta binlerce bebek ölüsü var.hepsi ben, hepsi benden...
onların süt kokusu havadaki duman kokusuna karışıyor.ayaklarımda sızlayan; eksik uykularım.organlarım yer değişiyor...ben,ben değilmişim gibi.gök ağlamaya başlıyor.uğursuz bir keman sesi uğulduyor uzakta.zaman kavramını uyurken bir tekmeyle yatağın altına düşürmüşüm.
bebeklere bakıyorum tekrar,dirilmişler.mor dudaklarına renk gelmiş.hepsi aynı şarkıyı söylüyor keman sesiyle birlikte...
bildiğim bütün küfürleri etmek istiyorum amaçsız...
ağlayan gökyüzü dudaklarımın arasından tuzunu sızdırıyor...kusma hissi bu!bulduğum en büyük ağacın dibine çöküyorum.bebekler susuyor.cebimden moda yolundaki küçük kiliseden çaldığım ince,sarı mumu çıkarıyorum,yakıyorum.
duman kokusu...bebek kokusu...mum kokusu...
arkamda bıraktığım harabe ; şehrim.dönüp son kez bakıyorum enkaza.yıkılmış duvarların arasından pembe, evet koyu ve hatta fosforlu pembe bir sıvı akıyor.rengim harabe şehrimin üstünü kapatırken o kocaman ağacın altındaki bana ve bebeklerime el sallıyor.
ne oldu da böyle oldu diye bilemeden, düşünemeden gözlerimde bir acı hissediyorum.sigara kokan ellerimi gözlerime götürdüğümde irkilmem gereken o şey;
kan...
kokular şimdi daha bir karışık;
duman kokusu...bebek kokusu...mum kokusu ve işte kan kokusu...
gözlerimin olması gereken yerdeki boşluklara ve o boşluktan akan kana dokunuyorum şimdi...mide bulantısı hissi geziniyor yine içimde...peki hala nasıl görebiliyorum? artık soru sormayı bırakmalıyım.
avuç içlerimle yüzümdeki kanı siliyorum.avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum...
ama üzerimde kitap okurken takındığım ciddiyet var istemsiz.rahat bırakıyorum "ben"i.
"gözlerim olsa ağlardım" diyorum.
pembe sıvı şimdi ayak uçlarıma kadar geliyor.arkama baktığımda tüm şehrin forforlu pembe koyu kıvamlı bir sıvıyla kapanmış olduğunu görüyorum.gözlerimi alan her neyse; görme yetimi bana lutfetti sanırım.bir tel insan yüzü görmek istiyorum,kim olursa olsun!
çok sevdiğim bir sevgilim vardı eskiden.bu gördüğüm yüz onun beni aldattığı hatun bile olabilir.sadece bu karanlık,bu yıkık ve ıslak yerde bana benzeyen bir canlı daha görmek istiyorum.bebekler var ama onların gerçek olmadıklarını biliyorum.hem onlar o ürkütücü keman sesiyle birlikte o anlamsız şarkıyı söylemeye devam ediyorlar benim farkımda bile değiller!
cehennemi mi yaşıyorum? yoksa salt bir yalnızlık mı bu bilmiyorum ama çok canım yanıyor!
canım bütünüyle yanıyor...
elimde sadece pembeler,
bebek,duman ve mum kokuları
ve kanayan gözlerim var!...
elbet bulacağım yolun karşısına giden yeri...tüm günahkar organlarımı birer birer takasa çıkardım şimdi...
kanayacaklar, acıyacaklar ama yetilerini hiç bir zaman kaybetmeyecekler...
geçecek...
geçecek...
bana söz veriyorum,geçecek!
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?