onur akinin en guzel bestelerindendir.
otuz üç kurşun
bu şiir fikret kızılok tarafından bestelenmiş ve yorumlanmıştır...(şiirin 3. bölümü)
ahmed arifin bir şiiri... epik bir şiirdir, şiiri okurken otuz üç kurşun olayını bilmek lazım. kişi bu olayı bildikten sonra ancak şiirin tadına tam olarak varabilir. cemal süreyanın deyimiyle, ahmed arif bu şiirinde arkaik ozanların kullandığı bir dil kullanmıştır. şiir bazı yerlerinde dingin, bazı yerlerinde bıçkın, bazı yerlerinde hırçın ve bazı yerlerinde uysal bir seyirde gider. bu kadar demişken şiiri de yazalım ki yerini bulsun;
1.
bu dag mengene dagidir
tanyeri atanda van`da
bu dag nemrut yavrusudur
tanyeri atanda nemruda karsi
bir yanin çig tutar, kafkas ufkudur
bir yanin seccade acem mülküdür
doruklarda buzullarin salkimi
firari güvercinler su baslarinda
ve karaca sürüsü,
keklik takimi...
yigitlik inkar gelinmez
tek`e - tek dögüste yenilmediler
bin yillardan bu yan, bura usagi
gel haberi nerden verek
turna sürüsü degil bu
gökte yildiz burcu degil
otuzüç kursunlu yürek
otuzüç kan pinari
akmaz,
göl olmus bu dagda...
2.
yokusun dibinden bir tavsan kalkti
sirti alacakir
karni sütbeyaz
garip, ikicanli, bir dag tavsani
yüregi agzinda öyle zavalli
tövbeye getirir insani
tenhaydi, tenhaydi vakitler
kusursuz, çirilçiplak bir
safakti
bakti otuzüçten biri
karninda açligin agir
boslugu
saç, sakal bir karis
yakasinda bit,
bakti kollari vurulu,
cehennem yürekli bir yigit,
bir garip tavsana,
bir gerilere.
düstü nazli filintasi aklina,
yastigi altinda küsmüs,
düstü, harran ovasindan getirdigi tay
perçemi mavi boncuklu,
alnindan akitma
üç topugu ak,
eskini hovarda, kivrak,
doru, seglavi kisragi.
nasil uçmuslardi hozat önünde!
simdi, böyle çaresiz ve bagli,
böyle arkasinda bir soguk namlu
bulunmayaydi,
siginabilirdi yüceltilere...
bu daglar, kardes daglar, kadrini bilir,
evvel allah bu eller utandirmaz adami,
yanan cigaranin külünü,
güneslerde çatal kivilcimlanan
engeregin dilini,
ilk atimda uçuran
usta elleri...
bu gözler, bir kere bile faka basmadi
çig bekleyen bogazlarin
kiyametini
karli, yumusacik hiyanetini
uçurumlarin,
önceden bilen gözleri...
çaresiz
vurulacakti,
buyruk kesindi,
gayri gözlerini kör sürüngenler
yüregini les kuslari yesindi...
3.
vurulmusum
daglarin kuytuluk bir bogazinda
vakitlerden bir sabah namazinda
yatarim
kanli, upuzun...
vurulmusum
düsüm, gecelerden kara
bir hayra yoranim çikmaz
canim alirlar ecelsiz
sigdiramam kitaplara
sifre buyurmus bir pasa
vurulmusum hiç sorgusuz, yargisiz
kirvem, hallarimi ayni böyle yaz
rivayet sanilir belki
gül memeler degil
domdom kursunu
paramparça agzimdaki...
4.
ölüm buyrugunu uyguladilar,
mavi dag dumanini
ve uyur-uyanik seher yelini
kanlara buladilar.
sonra oracikta tüfek çattilar
koynumuzu usul-usul yoklayip
aradilar.
didik-didik ettiler
kirmansah dokumasi al kusagimi
tespihimi, tabakami alip gittiler
hepside armagandi acemelinden...
kirveyiz, kardesiz, kanla bagliyiz
karsiyaka köyleri, obalariyla
kiz alip vermisiz yüzyillar boyu,
komsuyuz yaka yakaya
birbirine karisir tavuklarimiz
bilmezlikten degil,
fukaraliktan
pasaporta isinmamis içimiz
budur katlimize sebep suçumuz,
gayri eskiyaya çikar adimiz
kaçakçiya
soyguncuya
hayina...
kirvem hallarimi ayni böyle yaz
rivayet sanilir belki
gül memeler degil
domdom kursunu
paramparça agzimdaki...
5.
vurun ulan,
vurun,
ben kolay ölmem.
ocakta küllenmis közüm,
karnimda sözüm var
haldan bilene.
babam gözlerini verdi urfa önünde
üç de kardasini
üç nazli selvi,
ömrüne doymamis üç dag
parçasi.
burçlardan, tepelerden, minarelerden
kivre, hisim, daglarin çocuklari
fransiz kusatmasina karsi koyanda
biyiklari yeni terlemis daha
benim küçük dayim nazif
yakisikli,
hafif,
iyi süvari
vurun kardas demis
namus günüdür
ve saha kaldirmis atini.
kirvem hallarimi ayni böyle yaz
rivayet sanilir belki
gül memeler degil
domdom kursunu
paramparça agzimdaki...
1.
bu dag mengene dagidir
tanyeri atanda van`da
bu dag nemrut yavrusudur
tanyeri atanda nemruda karsi
bir yanin çig tutar, kafkas ufkudur
bir yanin seccade acem mülküdür
doruklarda buzullarin salkimi
firari güvercinler su baslarinda
ve karaca sürüsü,
keklik takimi...
yigitlik inkar gelinmez
tek`e - tek dögüste yenilmediler
bin yillardan bu yan, bura usagi
gel haberi nerden verek
turna sürüsü degil bu
gökte yildiz burcu degil
otuzüç kursunlu yürek
otuzüç kan pinari
akmaz,
göl olmus bu dagda...
2.
yokusun dibinden bir tavsan kalkti
sirti alacakir
karni sütbeyaz
garip, ikicanli, bir dag tavsani
yüregi agzinda öyle zavalli
tövbeye getirir insani
tenhaydi, tenhaydi vakitler
kusursuz, çirilçiplak bir
safakti
bakti otuzüçten biri
karninda açligin agir
boslugu
saç, sakal bir karis
yakasinda bit,
bakti kollari vurulu,
cehennem yürekli bir yigit,
bir garip tavsana,
bir gerilere.
düstü nazli filintasi aklina,
yastigi altinda küsmüs,
düstü, harran ovasindan getirdigi tay
perçemi mavi boncuklu,
alnindan akitma
üç topugu ak,
eskini hovarda, kivrak,
doru, seglavi kisragi.
nasil uçmuslardi hozat önünde!
simdi, böyle çaresiz ve bagli,
böyle arkasinda bir soguk namlu
bulunmayaydi,
siginabilirdi yüceltilere...
bu daglar, kardes daglar, kadrini bilir,
evvel allah bu eller utandirmaz adami,
yanan cigaranin külünü,
güneslerde çatal kivilcimlanan
engeregin dilini,
ilk atimda uçuran
usta elleri...
bu gözler, bir kere bile faka basmadi
çig bekleyen bogazlarin
kiyametini
karli, yumusacik hiyanetini
uçurumlarin,
önceden bilen gözleri...
çaresiz
vurulacakti,
buyruk kesindi,
gayri gözlerini kör sürüngenler
yüregini les kuslari yesindi...
3.
vurulmusum
daglarin kuytuluk bir bogazinda
vakitlerden bir sabah namazinda
yatarim
kanli, upuzun...
vurulmusum
düsüm, gecelerden kara
bir hayra yoranim çikmaz
canim alirlar ecelsiz
sigdiramam kitaplara
sifre buyurmus bir pasa
vurulmusum hiç sorgusuz, yargisiz
kirvem, hallarimi ayni böyle yaz
rivayet sanilir belki
gül memeler degil
domdom kursunu
paramparça agzimdaki...
4.
ölüm buyrugunu uyguladilar,
mavi dag dumanini
ve uyur-uyanik seher yelini
kanlara buladilar.
sonra oracikta tüfek çattilar
koynumuzu usul-usul yoklayip
aradilar.
didik-didik ettiler
kirmansah dokumasi al kusagimi
tespihimi, tabakami alip gittiler
hepside armagandi acemelinden...
kirveyiz, kardesiz, kanla bagliyiz
karsiyaka köyleri, obalariyla
kiz alip vermisiz yüzyillar boyu,
komsuyuz yaka yakaya
birbirine karisir tavuklarimiz
bilmezlikten degil,
fukaraliktan
pasaporta isinmamis içimiz
budur katlimize sebep suçumuz,
gayri eskiyaya çikar adimiz
kaçakçiya
soyguncuya
hayina...
kirvem hallarimi ayni böyle yaz
rivayet sanilir belki
gül memeler degil
domdom kursunu
paramparça agzimdaki...
5.
vurun ulan,
vurun,
ben kolay ölmem.
ocakta küllenmis közüm,
karnimda sözüm var
haldan bilene.
babam gözlerini verdi urfa önünde
üç de kardasini
üç nazli selvi,
ömrüne doymamis üç dag
parçasi.
burçlardan, tepelerden, minarelerden
kivre, hisim, daglarin çocuklari
fransiz kusatmasina karsi koyanda
biyiklari yeni terlemis daha
benim küçük dayim nazif
yakisikli,
hafif,
iyi süvari
vurun kardas demis
namus günüdür
ve saha kaldirmis atini.
kirvem hallarimi ayni böyle yaz
rivayet sanilir belki
gül memeler degil
domdom kursunu
paramparça agzimdaki...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?