on an island

deep driver
dinlenesi bir gilmour albümü. hafif, ağır olmayan bir tadı var. bir iki kere dinlemek gerekiyor. bu arada gilmour albümle ilgili bir turneye çıkıyor. türkiye’ye gelir mi bilinmez.
floydian
david gilmourun son albümü. albümü dinledim. ilk başta büyük beklentiler içine girerseniz albüm biraz hayal kırıklığına uğratıyor ama dinledikçe şarkılar güzelleşiyor. en iyi parça şüphesiz on an island.

pinkfloydturk.net sitesinin albüm hakkındaki yorumu:

parçalar:
1. castellorizon
enstrumental bu parça efektlerle açılan floydvari kısa bölümden sonra yaylıların pizzicatoları ve ilk baştaki efekterle devam ediyor. arada gitar ve the division bell deki çan seslerini duyuyoruz. fakat daha sonra orkestranın uzun sesleri gelecek olan gilmour solosunu bize hatırlatıyor. bach/albinoni havasındaki klasik müzik eserine gilmour`un ne gibi bir katkısı olabileceği işte bu girişten anlaşılıyor. yine uzun bluesy gitar tarzıyla daha önce about face albümündeki "lets get metaphysical" havasında. 5 üzerinden 3.

2. on an island
vokallerde crosby&stills&nash grubundan crosby ve nash`in katkılarıyla güzelleşen bu parça da gilmour`un vokalinin yıllar geçmesine karşın hiç değişmediği gözleniyor. yumuşak balad vals tarzı parça ilk bölümünden sonra uzun bir gitar solosuyla devam ediyor. altyapıda yer alan çok başarılı orkestra desteğiyle süren parçanın sonunda da gene uzunca bir solo sona eriyor. yaz akşamlarının vaz geçilmez bir albümü olacak bu albümün belki de en sevilen parçalarından biri olacak. 5 üzerinden 4.

3. the blue
işte bir başka çok yumuşak ve tatlı bir balad ile karşı karşıyayız. insana harika bir ortamda rüyalara sürükleyecek naiflikte. yine gilmour`un çok yumuşak vokali parçanın sonuna doğru o meşhur slide tekniğiyle süslenmiş gitar solosuyla son buluyor. 5 üzerinden 3.

4. take a breath
albümün en ve tek rock parçası. açılışı ve akorları itibariyle astronomy domine`i bire bir hatırlattığını söyleyebiliriz. sürekli tekrarlanan take a breath sözlerinin altında psychodelic bir havaya rastlıyoruz. davul`un girişi bize sonunda sert bir parça dinlediğimizi hatırlatıyor. ancak yine bu parça da orkestra ile desteklenmiş. parçanın ortasında albümün başında rasladığımız ses, gitar, orkestra, çan efektleriyle karşılaşıyoruz. çok başarılı bir gitar solonun ardından parça sona eriyor. 5 üzerinden 4.

5. red sky at night
işte "shine on you.." girişini anımsatan bir kısa parça. yumuşak bir pad synth ve üzerine gilmour`un kendisinin çaldığı saksafon. ancak enteresandır ki arkadan gelmekte olan çocuk sesleri efektleri the wall`dan kalma bir alışkanlık sanki. ancak bu soloda dick parry`nin tarzını arayanlar, belki de gilmour`un gitarının saksafon versiyonunu bulacak. 5 üzerinden 2.

6. this heaven
caz-blues tarzındaki bir balad ile bu parçada gilmour alışıldık tarzlarından farklı bir yapıyla karşımıza çıkıyor. konserlerinde unplugged olarak çalınması mümkün olacak bu parçanın arka planında yine orkesta yer alıyor. ilk dinleyişte pek sarmadığını söyleyebilirim ancak gitar solosu için yine söylenebileecek pek birşey yok. 5 üzerinden 2.

7. then i close my eyes
bu parçada gilmour, albüm bilgilerinde belirtilen ve muhtemelen türkiyeden aldığı cümbüş`ü, yat da kaydedilmiş ses efektlerinin üzerinde çalıyor. daha sonra ise değişik tonlardaki akustik ve elektro gitar ile çok hoş gelişen melodik bir yapısı var. piyano ilave olarak sürüyor. daha sonra çello`nun katılımıyla daha çok new age bir havaya sahip olmuş. 5 üzerinden 3.

8. smile
david gilmour in concert dvdsinde de yer alan bu parça, yine çok yumuşak slide gitar üzerine gilmour`un vokaliyle sürüyor. 5 üzerinden 3.

9. a pocketful of stones
karanlık bir synth pad girişini orkestranın pizzicatosu süslüyor. film müziğini andıran bu girişin ardından yine çok yumuşak melodilerle süslü sakin bir piyano, orkestra eşliğinde gilmour`u dinliyoruz. daha sonra yine bir gitar solo giriyor. 5 üzerinden 2.

10. where we start
açılıştaki kadar başarılı bir bitiş parçası. obscured by clouds`un balad parçalarını andıran havasıyla aslında çok da başarılı olsa bile albümün tamamının çok yavaş parçalardan oluşması beklentileri sanırım bir ölçüde olumsuz çıkaracaktır. gilmour artık yaşını başını aldığını düşündüğü için 59 yaşında yaşlıların bile rahatlıkla dinleyebileceği bir albüm yapmış. ona karşın waters ise hala rock konserleri ve rock albümlerinin peşinde belki de son büyük kalemiz olarak kalacak. bu albümü dinlediğimizde gilmour`un neden pink floyd olarak yeniden karşımıza çıkmadığını da anlamış oluyoruz. 5 üzerinden 3.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol