nazım hikmet

6 /
john maynard keynes
yoruldun ağırlığımı taşımaktan
ellerimden yoruldun
gözlerimden gölgemden
sözlerim yangınlardı
kuyulardı sözlerim
bir gün gelecek ansızın gelecek bir gün
ayak izlerimin ağırlığını duyacaksın içinde
uzaklaşan ayak izlerimin
ve hepsinden dayanılmazı bu ağırlık olacak...
goetica
sarışın bir kadındı adı kuğularda
zamansız elde edilmiş özgürlüklerle
uzun uzun süslenirdi geceleri yatmadan

yıldızlara iyi bakan bir delikanlıdan
mektup beklerdi sanki gizli gizli
pencerelerinin kenarları kızıl atlastan

en yakışıklı sardunya ran

diye duymuştu başı kesik kısraktan ve
emekleyerek yaklaşan sivri sakallı şeytan
örtünmüştü köpük köpük bir bulutun tozuyla

tozda yüz bin yürek gibi çarpan kabahat
karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
aslından en uzak ve aslına en yakın hayale çarpacak

kadının saçları çakmak çakmak

dumanlı, eğri bir ayna
kırk dakka sonra şafak
tekrardaki mucize

kara paltosunun yakası ak ve sedef düğmeleri koskocaman
bir kindar adam
olmasın sakın iki sol bacaklı partizan

kokaine şavkı vuruyor masalın an be an.

ben yanlış günde doğmuşum veya sen yanlı$ günde ölmü$sün.mekanın cennet olsun.
goetica
hapishane’de bozulan saatinin içini bo$altmı$ piraye ve çocuklarının resmini koymu$ kayı$ına tırnaklarıyla piraye ismini kazımı$ buna da bir $iir yazmı$ gönül adamı..

senin adını
kol saatimin kayı$ına tırnağımla kazıdım
malum ya, bulunduğum yerde
ne sapı sedefli bir çakı var
(bizlere alatlı katıa verilmez)
ne de ba$ı bulutlarda bir çınar
belki avluda bir ağaç bulunur ama
gökyüzünü ba$ımın üstünde görmek
bana yasak..
burası benden ba$ka kaç insanın evidir
bilemiyorum
ben bir ba$ıma onlardan uzağım,
hep birlikte onlar benden uzak
bana kendimden ba$kasıyla konu$mak yasak.
ben de kendi kendimle konu$uyorum
fakat çok can sıkıcı bulduğumdan sohbetimi
$arkı söylüyorum karıcığım.
hem ne dersin,
o berbat, ayarsız sesim
öyle bir dokunuyor ki içime
yüreğim parçalanıyor.
ve o tıpkı eski
acıklı hikayelerdeki
yalnayak, karlı yollara dü$mü$,
yetim çocuk gibi bu yürek,
mavi gözleri ıslak
kırmızı, küçücük burnunu çekerek
senin bağrına sokulmak istiyor.

5.3.938

(#638679)
devrim
yıllarca rusya’da yaşamak zorunda kalan, komunizm propagandası yaptığı gerekçesiyle sevdalısı olduğu yurdundan ayrı kalan, daha sonra ise türkeş tarafından bile şiirleri okunanan büyük türk şairi ve düşünürü...
johncoffey
ona yapılanları okumak insanın içinin büyük bir öfke ile kaplanmasına neden olur, dünya kabul etmiş biz utanmadan vatan haini demişiz, kimlere dememişizki.. şiirleri sonsuza dek yaşayacak insan..
shevek
"bu sorularının cevabını hiçbir zaman alamayacak, ama eleştirilerine devam etmekten de geri durmayacaktır. ocak 1962’de sscb pasaportunu aldığında sbkp merkez komite üyelerinden biri kendisine yaptığı açıklamada, onu kurultaya getirmesini tkp’nin harici büro üyesi i. bilen’den defalarca istediklerini, fakat i. bilen’in her seferinde kendisinin gelemeyecek kadar hasta olduğunu söylediğini anlatır. bu olay nazım’da adeta şok etkisi yapar. bilen’in kendisini kıskandığını, hatta yerini kaptırmaktan korktuğunu düşünür. kendisinin yıllarca partinin yönetici kadrosundan uzak tutulmasını da buna bağlar. ayrıca i. bilen koyu bir stalinistken kendisinin sürekli stalin’i eleştirmesinin de sbkp’nin tavırlarını etkilediği kanaatine varır. yine de kalemini sivriltmekten geri durmaz:

taştandı tunçtandı kağıttandı iki santimden yedi
metreye kadar

taştandı tunçtandı ve kağıttan çizmeleri şehrin
bütün meydanlarında

yok oldu bir sabah
yok oldu çizmesi meydanlardan
çorbamızdan bıyığı
odalarımızdan gözleri
ve kalktı göğsümüzden baskısı binlerce ton taşın
tuncun alçının ve kağıdın

1961’de pravda ve literaturya gazetelerinde yayınlanan bu şiirinde, stalin’in diktatörlüğüne çatar. tüm bu düşünceleri ve şiirleri sovyet düşmanlığı şeklinde yorumlanır. hatta 1963’te lenin ödülünün kendisine verilmesi bile engellenir. ancak her şeye rağmen nazım, partisine olan inancı ve bağlılığından dolayı ciddi bir mücadeleye girmekten kaçınır. dost gibi görünen düşmana karşı üstü örtülü bir üslup kullanmakla yetinmek zorunda kalır:

artık şaşırtmıyor beni dostun kahpeliği,
elimi sıkarken sapladığı bıçak."



not: bu çeşit bir alıntıyla nazım hakkında kısa bilgi verme yoluna gitme nedenim bazı bilgiçler tarafından ayırdına varılmamış stalin-hikmet kapışmasıdır.
tandt
"çok alametler belirdi,
vakit tamamdır.

haram, helal oldu
helal haramdır.

kendi kendimizle yarışmaktayız gülüm.
ya ölü yıldızlara götüreceğiz hayatı,

ya da dünyamıza inecek ölüm."
nickmickyock
...üzülme kalbimin kızıl saçlı bacısı,
en fazla bir yıl sürer 20 nci yüzyıllarda ölüm acısı..

dizelerinin boğazda düğümlenmesine neden olan büyük şairdir.
mechul
bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun.
giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.
sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. hani ağzınla kuş tutsan "bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin.
iki ucu keskin bıçaktır bu işin.
yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur.iyi halin cezanda sen, "ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye
cevap verecektir. ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır.
üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.
özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin,düşündün, şiirler yazdın.
"peki o ne yaptı" deme.
herkes kendinden sorumludur aşkta.
sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu.
bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun
için?
hayatı ıskalama lüksün yok senin.
onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.
her zamanki gibi yaşayacaksın sen.
"acılara tutunarak" yaşamayı öğreneli çok oldu.
hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.
epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu?
kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.
yine içeceksin rakını balığın yanında.
üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası.
sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan
yürektir.
yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte.
sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu.
elbet bitecek güneşe hasret günler.
ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini.
hayatı ıskalamaya lüksün yok senin.
nazım hikmet
sarkilarbircigligasiginmaksasimdi
’’ yeryüzünde tohum gibi saçmışım ölülerimi,
kimi odesa’da yatar,kimi istanbul’da,prag’da kimi.
en sevdiğim memleket yeryüzüdür.
sıram gelince yeryüzüyle örtün üzerimi.. ’’

şiirlerindeki her kelime satır satır yüreğimize işlenmiş gibi,onda sanki her güzel hece her güzel sözcük merdiveni..unutulmaz büyük bir şair..
mechul
baba!
her yılbaşında
sana söyleyecek
bir tek sözüm var :
"seni ne kadar çok seversem o kadar çok olsun ömründen geçen yıllar..."

baba!
babam, ağabeyim, kardeşim, arkadaşım!
ne zulüm, ne ölüm, ne korku başımı eğemez!
yalnız senin elini öpmek için eğilir başım.
babam, ağabeyim, kardeşim, arkadaşım...



kekec
her şiirini okuduktan sonra bir insan basitliği, sıradanlığı, kafiye ve hece ölçüsü gibi şiire şekil katan, ihtişam katanunsurları kullanmadan bu kadar güzel ve etkileyici şiirler yazabilirmi diye düşünüyorum...

nazım hikmet serbest ölçüde en değerli şair...
6 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol