size bir soru:
türkiye laik bir ülke midir?
cevaplar, evet ya da hayır şeklinde olabilir. soruyu biraz genişletelim...
türkiye hiç laik olmuş mudur?
yine farklı cevaplar alacağımdan eminim.
sen müslüman mısın?
eğer öyle isen problem yok... yok eğer değilsen, mesela ateistsen...nüfus kağıdının din kısmına ateist yazdır da göreyim seni... ya da ateizm dini inançsızlık madem, yok yazdırsana sıkıysa...
ya da hindu....
zerdüşt...
şintoist...
scientology tarikatına mı mensupsun?
belki senin kurduğun bir din var, tanrısı baban olan...
yazdıramazsın.
yazdıramazsın çünkü, devletin kabul etmemiş böyle dinlerin varlığını, ya da dinsiz olmayı...
neden bizim kimliğimizde din hanesi var, ve hangi laik ülkede gördünüz bu uygulamayı?
ayrımcılık için mi acaba?
yani ben şimdi üzerinde ateist yazan bir kimlikle istanbul büyükşehir belediyesi’ne iş başvurusu yapsam???
ya da kamusal alana türbanla giremiyor diye yaygara koparanların tatilini geçirdiği "caprice palace" oteline, yanımda başı açık sevgilimle gitsem???
kabul edilir miyim acaba???
bu sefer, kendi sorumun cevabını kendim vereyim...
nah...
bu ülke, laik olduğunu iddia eden teokrasi özentisi bir sistem, uyutulan bir kısım yurttaş ve laikliğe inanan diğer bir kısım yurttaştan ibarettir.
laiklik
gerçek anlamıyla kullanıldığı yerler arasında farklar olan bir kavramdır.
laiklik diyince sadece türban meselesi akla geliyor hatta bu öyle bir hale getirilmiştirki ülkede nerdeyse sağ sol kalmamış laik dinci aşamasına getirilmeye çalışmıştır. tamam tabiki bazı kılık kıyafet ilkeleri içinde mecliste türban yasak olabilir ama cumhur başkanı adayının karısı türbanlı diye karşı çıkmak saçmalıktan öte bir şey değildir. karşı çıkılmak istense o kişiliğe daha başka binlerce sebep bulunabilir ama sanki karısı cumhur başkanı olacakmış gibi böyle saçma bir söylemde bulunanlar resmen kişilik haklarına saldırmaktadırlar benim karım kapanır kapanmaz sanane kardeşim şeklinde cevaplandırılmalıdır ki aksi taktirde kendilerini laik zanneden ilerde cozutup bununda anası kapalı diyebilirler. amerikanın büyük gazetelerinden new york times laikler le dinciler karşı karşıya türkiye abdullah gül ile yeni bir kriz in kapısında acaba ki bu kriz kimlere yarıyacak.
laiklik diyince sadece türban meselesi akla geliyor hatta bu öyle bir hale getirilmiştirki ülkede nerdeyse sağ sol kalmamış laik dinci aşamasına getirilmeye çalışmıştır. tamam tabiki bazı kılık kıyafet ilkeleri içinde mecliste türban yasak olabilir ama cumhur başkanı adayının karısı türbanlı diye karşı çıkmak saçmalıktan öte bir şey değildir. karşı çıkılmak istense o kişiliğe daha başka binlerce sebep bulunabilir ama sanki karısı cumhur başkanı olacakmış gibi böyle saçma bir söylemde bulunanlar resmen kişilik haklarına saldırmaktadırlar benim karım kapanır kapanmaz sanane kardeşim şeklinde cevaplandırılmalıdır ki aksi taktirde kendilerini laik zanneden ilerde cozutup bununda anası kapalı diyebilirler. amerikanın büyük gazetelerinden new york times laikler le dinciler karşı karşıya türkiye abdullah gül ile yeni bir kriz in kapısında acaba ki bu kriz kimlere yarıyacak.
madem ki turk gencliginin bir parcasiyiz.laiklik hakkinda soylenebilecek tek bir sey vardir.
din ve devlet islerinin birbirinden ayrilmasi..
din ve devlet islerinin birbirinden ayrilmasi..
laiklik sadece din-devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını değil, dini kuralların güçlü kesimler tarafından kendi çıkarları doğrultusunda kullanılmamasının sağlanmasını da içerir. yani bir ölçüde dindeki yozlaşmanın engellenmesi içinde önemli bir kavramdır. islami devletlerdeki geri kalmışlığın en önemli sebeblerinden biri egemen zümrenin dini kuralları çarpıtarak,hurafelerle cahil halk kitleleri üzerinde istedikleri etkiye sahip olarak ülkenin gelişme kaynaklarını istedikleri biçimde kullanmalarıdır.
atatürk ve din
atatürk laikliği nedir?
bugün dindar insan laik olabilir mi diye soruluyor. evet, olabilir. bunun en iyi örneğini maturidi verdi. imam maturidi 850-950 yılları arasında semerkantta yaşamış olağanüstü bir din adamıdır. bir dehadır, türktür. o, diyanetle siyasetin ayrılmasını savunan ilk kişi oldu ve kuranı yaratan allahtır. allah vahyi yarattı. allah vahyi yarattı da aklı kim yarattı? diyerek aklı savundu. onun teolojisinde aklını kullanan ve aynı zamanda da inanan birey vardır. iyilik ve kötülük sizden gelir, kaderinizden gelmez der. o, kadere inanmaz. bu çok önemli. çünkü eğer kaderiniz yoksa, siz sorumlu ve ahlaklı birey olursunuz. zira esas olan sizin eylemlerinizdir. maturidi bireyleşmeyi ortaya çıkardı. ayrıca geçerliliğini kaybetmiş ayetler de...
evet, o ayetlere ne oldu?
o ayetler, maturidide akılla uygulamadan düşüyordu. çok ileri bir çizgidir bu. maturudi, toplumun din konusunda bireye baskı yapmasını da kabul etmez. onun teolojisi tümüyle demokratik ve laik topluma uyar. atatürkün laikliği işte bu hanefi ve maturidi çizgiydi. dindar birey laik olabilir anlayışıdır bu. chp ise henüz dindarlıkla laikliği bağdaştıramadı. chpnin din içeriksiz laikliğiyle, onun karşısına milli görüş diye çıkan selefi akım çatışıyor. bu yeni selefi akım, maturidilikle taban tabana terstir. onda dinle siyaset karışır. islamın, devleti ele geçirerek yeniden bir atılım yapacağını düşünür. demokrasiye de, laikliğe de uymaz bu akım. temelinde ümmet kavramı yatar. mhpdeki millet, ulus-devlet kavramlarıyla akpnin ümmet kavramı işte burada çatışıyor.
can dündarin bugünki yazisinda ayri bir acidan (vatikan ve iran) bakarak irdeledigi yazisi asagidadir:
cumhurbaşkanı cevdet sunay 1969da iranı ziyaret etti.
tahrana 13.00te indi. akşam şah pehleviyle yemek yiyecekti. ancak şah, beklenmedik bir jestle sunayı öğle yemeğine de davet etti.
gittiler.
pehlevi, yemek öncesi türkleri öven cümleler söyledikten sonra birden konuyu laikliğe getirdi ve dedi ki:
"laiklik belki türkiyenin kuruluş yılları için gerekliydi, ama artık bu ilkeyi aynı tonda devam ettirmenizin gerekliliğine inanmıyoruz. hatta laikliğin tüm islam âlemine zarar verdiğini gözlüyoruz. biz iranda din adamlarını paraya boğarak bu işi hallettik. sizin de laikliği bir anayasa kuralı olarak kullanmaktan vazgeçmenizi rica ediyorum."
sofradaki diplomatlar şaşkına döndüler. gözler sunaya çevrildi. cumhurbaşkanı şu cevabı verdi:
"türkiyedeki laiklik ne islam âlemine ne türklere zarar verir. laiklik din karşıtı bir ilke değildir. türkiyenin laiklik ilkesini terk etmesi düşünülemez. ama samimiyetinize güvenerek ben de size bir tavsiyede bulunacağım: iran ordusu görebildiğim kadarıyla size bağlıdır. yarın allah göstermesin size bir şey olursa bu ordu ertesi gün dağılır. size içten tavsiyem, bu orduyu bir an önce milletin ordusu haline dönüştürmenizdir."
bu konuşmaların sofrada estirdiği soğuk hava gezi boyunca sürdü.
10 yıl sonra şah iranı terk etmek zorunda kaldı. ardından sunayın tahmin ettiği gibi ordusu dağıldı. "paraya boğduğu" din adamları iktidara el koydu.
***
bu anıyı, dönemin dışişleri ortadoğu dairesi genel müdürü fahir alaçam aktarıyor ("dış politikamızın perde arkası", ed: turhan fırat, ümit, 2005).
ilginçtir, geçen hafta papa da romadan istanbula uçağına bindiğinde 37 yıl önce şahın söylediklerine benzer şeyler söyledi:
"atatürk, türkiyenin inşasında fransız anayasasını model almıştı. kamusal hayatı, geleneksel değerlerden tamamen ayıran laisizm çıkmaz sokaktır. dinsel ve kamusal alanların farkını ve özerkliğini, bu alanların aynı zamanda birlikte var olmasını ve birbirlerine karşı sorumluluğunu belirleyen bir tarzda laikliği yeniden tanımlamalıyız."
***
geçen hafta "din devleti" vatikandan gelen konuğuyla görüşen başbakan erdoğan dün bir başka "din devleti"ne, komşu irana gitti.
biri vatikan, diğeri iran...
biri hıristiyan, diğeri müslüman...
ikisi de türkiyenin laikliğini sorguluyor.
türkiye ise "yürümez" denilen bir ilkeyi 80 senedir sancılarla yürüterek, sadece bölgesine değil, dünyaya da örnek bir model sunuyor;
amerikadan iraka "iki cihan"da din fanatizminin yükseldiği bir dönemde, o fanatizme benzin döken papayı ilk kez bir camide ağırlayarak farkını ortaya koyuyor.
sorunları olsa da türkiye laikliği, yabana atılacak bir model değildir.
avrupa ne kadar dışlasa da, türkiye bu modeli demokratikleştirip "geleneksel değerler"iyle barıştırarak geliştirecek, sürdürecektir.
ve eminim ki yarın medeniyetler çatıştığında, dünya bu modele eskisinden daha çok ihtiyaç duyacaktır.
vatikandan irana kadar...
http://www.milliyet.com.tr/2006/12/04/yazar/dundar.html
cumhurbaşkanı cevdet sunay 1969da iranı ziyaret etti.
tahrana 13.00te indi. akşam şah pehleviyle yemek yiyecekti. ancak şah, beklenmedik bir jestle sunayı öğle yemeğine de davet etti.
gittiler.
pehlevi, yemek öncesi türkleri öven cümleler söyledikten sonra birden konuyu laikliğe getirdi ve dedi ki:
"laiklik belki türkiyenin kuruluş yılları için gerekliydi, ama artık bu ilkeyi aynı tonda devam ettirmenizin gerekliliğine inanmıyoruz. hatta laikliğin tüm islam âlemine zarar verdiğini gözlüyoruz. biz iranda din adamlarını paraya boğarak bu işi hallettik. sizin de laikliği bir anayasa kuralı olarak kullanmaktan vazgeçmenizi rica ediyorum."
sofradaki diplomatlar şaşkına döndüler. gözler sunaya çevrildi. cumhurbaşkanı şu cevabı verdi:
"türkiyedeki laiklik ne islam âlemine ne türklere zarar verir. laiklik din karşıtı bir ilke değildir. türkiyenin laiklik ilkesini terk etmesi düşünülemez. ama samimiyetinize güvenerek ben de size bir tavsiyede bulunacağım: iran ordusu görebildiğim kadarıyla size bağlıdır. yarın allah göstermesin size bir şey olursa bu ordu ertesi gün dağılır. size içten tavsiyem, bu orduyu bir an önce milletin ordusu haline dönüştürmenizdir."
bu konuşmaların sofrada estirdiği soğuk hava gezi boyunca sürdü.
10 yıl sonra şah iranı terk etmek zorunda kaldı. ardından sunayın tahmin ettiği gibi ordusu dağıldı. "paraya boğduğu" din adamları iktidara el koydu.
***
bu anıyı, dönemin dışişleri ortadoğu dairesi genel müdürü fahir alaçam aktarıyor ("dış politikamızın perde arkası", ed: turhan fırat, ümit, 2005).
ilginçtir, geçen hafta papa da romadan istanbula uçağına bindiğinde 37 yıl önce şahın söylediklerine benzer şeyler söyledi:
"atatürk, türkiyenin inşasında fransız anayasasını model almıştı. kamusal hayatı, geleneksel değerlerden tamamen ayıran laisizm çıkmaz sokaktır. dinsel ve kamusal alanların farkını ve özerkliğini, bu alanların aynı zamanda birlikte var olmasını ve birbirlerine karşı sorumluluğunu belirleyen bir tarzda laikliği yeniden tanımlamalıyız."
***
geçen hafta "din devleti" vatikandan gelen konuğuyla görüşen başbakan erdoğan dün bir başka "din devleti"ne, komşu irana gitti.
biri vatikan, diğeri iran...
biri hıristiyan, diğeri müslüman...
ikisi de türkiyenin laikliğini sorguluyor.
türkiye ise "yürümez" denilen bir ilkeyi 80 senedir sancılarla yürüterek, sadece bölgesine değil, dünyaya da örnek bir model sunuyor;
amerikadan iraka "iki cihan"da din fanatizminin yükseldiği bir dönemde, o fanatizme benzin döken papayı ilk kez bir camide ağırlayarak farkını ortaya koyuyor.
sorunları olsa da türkiye laikliği, yabana atılacak bir model değildir.
avrupa ne kadar dışlasa da, türkiye bu modeli demokratikleştirip "geleneksel değerler"iyle barıştırarak geliştirecek, sürdürecektir.
ve eminim ki yarın medeniyetler çatıştığında, dünya bu modele eskisinden daha çok ihtiyaç duyacaktır.
vatikandan irana kadar...
http://www.milliyet.com.tr/2006/12/04/yazar/dundar.html
yoldan geçen birine laiklik nedir diye sorsanız her zaman ki o klasik cevabı verir;
"din işlerinin devlet işlerinden ayrılması"...
peki bize laik bir ülke söyleyin dediğimizde cevap yine klasik;
amerika,ingiltere...
madem amerika,ingiltere laik,oradaki laikliğin nasıl olduğunu biliyor musunuz? cevap;hayır...
o zaman birkaç örnek vereyim;amerika’da tüm okullarda,hastanelerde vb. yerlerde özel ibadet alanları haç işaretleri hz.isa’nın çarmıha gerilmiş putları var.doların arkasında "in god we trust " yani "biz tanrıya inanırız" yazısı vardır.şimdi biz hastanelerimize mescid yapsak yobaz,geri kafalı oluyoruz.türk lirasının üzerine "biz allaha inanıyoruz yazsak" olay çıkar.
bu da ispat
http://img452.imageshack.us/my.php?image=100dolardavafo9.gif
şimdi soruyorum laiklik nedir???ya da hangisi laik?
"din işlerinin devlet işlerinden ayrılması"...
peki bize laik bir ülke söyleyin dediğimizde cevap yine klasik;
amerika,ingiltere...
madem amerika,ingiltere laik,oradaki laikliğin nasıl olduğunu biliyor musunuz? cevap;hayır...
o zaman birkaç örnek vereyim;amerika’da tüm okullarda,hastanelerde vb. yerlerde özel ibadet alanları haç işaretleri hz.isa’nın çarmıha gerilmiş putları var.doların arkasında "in god we trust " yani "biz tanrıya inanırız" yazısı vardır.şimdi biz hastanelerimize mescid yapsak yobaz,geri kafalı oluyoruz.türk lirasının üzerine "biz allaha inanıyoruz yazsak" olay çıkar.
bu da ispat
http://img452.imageshack.us/my.php?image=100dolardavafo9.gif
şimdi soruyorum laiklik nedir???ya da hangisi laik?
türkiye de uygulanan laiklik dinin devlet tarafından kontrol edilmesi olarak uygulanan sistemdir laiklik yoktur aslında saçma sapan aklı başında olanın kabul edemeyeceği bir anlayış vardır.
bazı insanlar ben laik bir insanım der halbu ki laik olan insan değil devlettir insan laik olamaz
(bkz: secularism)
bireysel ve toplumsal hayatin yonlendiricileri olarak din ve dunya otoritelerinin etki ve egemenlik alanlarinin birbirlerine irca edilemez bir bicimde saha ve sinirlarinin ayrilmasi; din ve devletin hak, yetki gorev ve yurutme gucunun yerine getirilisinde birbirlerine karsi tamamen bagimsiz davranmasini saglayan siyasî, hukukî ve idarî kural.
türkiye cumhuriyetinin sahip olduğu temel direklerden biri.ne kadar ekonomi düzelirse düzelsin ,bilmem kaç tane kalkınma hareketi yapılırsa yapılsın bu temel ayağı zedelemeye çalışan her kim olursa bir şekilde bu miletten çelmeyi yer,kurcalamamk lazımdır.aman dikkat!
laiklik, herkesin din ve vicdan özgürlüğünün teminatıdır. cumhurbaşkanının eşi tesettürlü diye laiklik elden gitmez. çünkü;
(bkz: osuruktan rüzgar kayadan ancak toz alır)
laiklik; hikmetyar’ın önünde diz çökenlerin, istanbul’u sel götürürken başka bir şehirde "minareler süngümüz, camiler kışlamız" diye şiir okuyanların, dokunulmazlığı olduğu için kayıp trilyon davasında yargılanamayanların, el kaide’yi islam ın yaramaz çocukları olarak görenlerin, ayasofya’yı cami yapmak isteyenlerin, taksim meydanına cami yapmak isteyenlerin, ramazan ayında oruç tutmayanları linçe kalkışanların, menemende kubilay’ı linç edenlerin, din üzerinden mağdur siyaseti yapanların, başbakan maaşıyla oğluna gemicik alanların, başı açık olanları tesettürlü insanların tatil yaptığı otellere almayanların, belediye olarak yapmadığı görevin suçunu allah’ın takdirine bağlayanların, büyücülerin, sahte hocaların, gizli gizli şeriat eğitimi verenlerin, 17 ağustos depremini allahın gazabı olarak niteleyenlerin karşısındadır, onların kabusudur ve kabusu olarak kalmaya devam edecektir.
(bkz: osuruktan rüzgar kayadan ancak toz alır)
laiklik; hikmetyar’ın önünde diz çökenlerin, istanbul’u sel götürürken başka bir şehirde "minareler süngümüz, camiler kışlamız" diye şiir okuyanların, dokunulmazlığı olduğu için kayıp trilyon davasında yargılanamayanların, el kaide’yi islam ın yaramaz çocukları olarak görenlerin, ayasofya’yı cami yapmak isteyenlerin, taksim meydanına cami yapmak isteyenlerin, ramazan ayında oruç tutmayanları linçe kalkışanların, menemende kubilay’ı linç edenlerin, din üzerinden mağdur siyaseti yapanların, başbakan maaşıyla oğluna gemicik alanların, başı açık olanları tesettürlü insanların tatil yaptığı otellere almayanların, belediye olarak yapmadığı görevin suçunu allah’ın takdirine bağlayanların, büyücülerin, sahte hocaların, gizli gizli şeriat eğitimi verenlerin, 17 ağustos depremini allahın gazabı olarak niteleyenlerin karşısındadır, onların kabusudur ve kabusu olarak kalmaya devam edecektir.
laiklik, türkiyenin ümmetçilikten ulusçuluğa, kulluktan yurttaşlığa, bağnazlıktan çağdaşlığa yönelişini simgeler. laiklik, özü yönünden devletin dinsel kurallarla yapılandırılmamasını, dinsel otoriteden bağımsız bir siyasal örgütlenmenin oluşturulmasını, aklın ve bilimin devlet ve toplum yaşamında egemen kılınmasını, yurttaşların yasalar önünde eşit olmasını ve saygı görmesini öngören bir yaşam biçimidir.
laiklik, din ve vicdan özgürlüğü değildir. laiklik, tüm özgürlüklerin, bu bağlamda din ve vicdan özgürlüğünün de güvencesidir. laiklik, dinin devlet işlerine, politikaya ve toplumsal yaşama kesinlikle karıştırılamayacağı, devletin sosyal, ekonomik, siyasal ve hukuksal temel düzeninin kısmen de olsa din kurallarına dayandırılamayacağı düzenin adıdır.
laiklik, din ve vicdan özgürlüğü değildir. laiklik, tüm özgürlüklerin, bu bağlamda din ve vicdan özgürlüğünün de güvencesidir. laiklik, dinin devlet işlerine, politikaya ve toplumsal yaşama kesinlikle karıştırılamayacağı, devletin sosyal, ekonomik, siyasal ve hukuksal temel düzeninin kısmen de olsa din kurallarına dayandırılamayacağı düzenin adıdır.
tanim geregi halkinin cogunun islam mensubu oldugu bir ulkede pratikte imkansizdir. "din ve devlet islerinin ayrilmasi" sadece dinin devlete karismamasi degil, devletin de dine karismamasi gerekmektedir. imamlarin devlet tarafindan yetistirilip, atandiklari, verecekleri hutbey’i diyanet bakanligindan aldiklari bir sisteme laik demek kendi aramizda "sandalyeye" dort ayagi var diye "masa" demeye benzer.
hristiyanlikta klise her zaman ekonomik bir guce sahip olmus, ve her zaman krala karsi bagimsizligini korumustur, o yuzden bati sosyopolitiginin icinde olan bir kavramdir. islamda ise hukumdarin ayni zamanda dini lider sifatini tasimasi sebebiyle bu tip bir altyapi yoktur. kisaca dogu kulturlerinde batida goruldugu sekilde uygulanmasi oldukca zor gozuken bir kavramdir.
hristiyanlikta klise her zaman ekonomik bir guce sahip olmus, ve her zaman krala karsi bagimsizligini korumustur, o yuzden bati sosyopolitiginin icinde olan bir kavramdir. islamda ise hukumdarin ayni zamanda dini lider sifatini tasimasi sebebiyle bu tip bir altyapi yoktur. kisaca dogu kulturlerinde batida goruldugu sekilde uygulanmasi oldukca zor gozuken bir kavramdir.
dinin insan için olduğunu ve devletin insan olmadığını bilen tek adam ın bize kazandırdığı değerdir.
laiklik "tanrı ile kul arasına kimsenin kimsenin girmemesi" ve "insanın dindar yaşama zorunluğunun bulunmamasıdır"
işte laikliğin kemalist tanımı...
(bkz: gördün mü canım)
işte laikliğin kemalist tanımı...
(bkz: gördün mü canım)
türkiye de "dindar yaşamanın önüne geçilmesidir" ....ne yazıkki!
sahip oldugumuz en guzel sey. ama ne yazik ki iyi uygulayamiyoruz.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?