kürk mantolu madonna

1 /
quantitatif
sabahattin ali’nin 1943 yilinda yayinlanan bir kitabidir.gercekciligin en basarili orneklerini vermis olan bu olaganustu duyarli yazarin, "kurk mantolu madonna" kitabi, yalniz tum zamanlarin en huzunlu ask oykusu olmakla kalmaz, ayni zamanda, edebiyatimizin en basarili psikolojik anlatilarindan da birisidir. yenilmis, silik, icine kapanmis bir insan kisiligi uzerine yapilmis cozumlemeler, o kisiligin ardindaki cok zengin bir duygu ve dusunce dunyasinin tasviri, kullandigi dilin sadeligi ve guzelligi, "kurk mantolu madonna" yi bugun de okunur, guncel kilan ozellikler.oyku, klasik yunan trajedilerinin temel bir ozelligini tasiyor. once bir hazirlik donemi, ardindan gelen mutluluk ve onu takip eden yikim."kurk mantolu madonna", asil etkisini "son" yazisi ile birlikte gosteriyor. agzimizda kalan buruk bir taddir. keske dersiniz; keske oyle olmasaydi, keske savas cikmasaydi, keske kizini gordugunde donup kalmasaydi, keske... keskeler surup gidecektir, ama hic bir motif, holywood veya yesilcam melodramlarindaki rastlantisalliklarla benzer degildir. evet, rastlantilar bu yasam trajedisini belirlemistir, ancak, bu rastlantilar butunuyle toplumsal, siyasal, ekonomik nedenlerin uzerinde yukselir. aslinda onlar zorunluluklardir.

a. omer turkes’in yazisindan alintidir...
salavin
ankara ulus’taki bit pazarından 1943’teki ilk baskısını "bir simit parasına" satın aldığım ve hemen büyük bir iştahla okuduğum harikulade roman.
josef k
bir roman düşünüki;melodram yüklü,bir aşk düşünüki;sınır tanımıyor,bir hayat düşünüki;içine kapanık,kafasının içinde yaşayan,hakiki yaşamı saçmasapan bir rüyadan başka bişey olarak görmeyen...
işte böyledir kürk mantolu madonna.raif,almanyada bir resim galerisinde yüzüne bakmadan tanıştığı dostu,arkadaşı,eşi,sevgilisi kısacası hayatı maria puder’e doğulu bir ülkeden göçmüş bir gencin en hassından duygularıyla aşık olur. ne varki,bu geç başlayan aşk erken biter.bir yeşilçam tadında olan roman kurgusu raif’i türkiyeye gitmeye zorlar.aşkı,biricik dostu avrupada kalmış onun gelişini beklemiştir.ama acı romanın ruhuna işlenmiştir ,mutluluk uzak görünmektedir.
pelagehatun
"yılbaşının da sence hiç bir hususiyeti yok mudur?" diye sordum.
"hayır" dedi. "senenin diğer günlerinden ne farkı var sanki? tabiat onu herhangi bir şekilde ayırmış mı?ömrümüzden bir sene geçtiğini göstermesi bile o kadar mühim değil; çünkü ömrümüzü senelere ayırmak da insanların uydurması...insan ömrü doğumdan ölüme kadaruzanan tek bir yoldan ibarettir. bunun üzerinde yapılan her türlü taksimat sunidir.amaan biz felsefeyi bırakalım da, canın isterse yılbaşnda diğer insanlar gibi bir yerlerde takılalım...."

bu cümleleriyle sabahattin alinin ne kadar muhteşem bir yazar olduğunu tekrardan gözüme sokan kitaptır.okunmalıdır sadce bununla kalmayıp diğer kitapları da yutulmalıdır.
(bkz: kuyucaklı yusuf)
goetica
sabahattin ali’nin her cumlesi,her satırı,her noktası,her virgülü hafızaya kazınması gereken kitabı..


maria:dünyada sizden,yani tüm erkeklerden niçin bu kadar nefret ediyorum biliyor musunuz?sırf böyle,en tabii haklarıymış gibi kadınlardan birçok şey istedikleri için.herhangi bir şekilde talepleri reddedildiği zaman düştükleri şaşkınlığı görmek,küstahça gururlarını anlamak için kâfidir.bizim vazifemiz sadece tabi olmak, itaat etmek,istenileni vermek…biz isteyemeyiz, kendiliğimizden bir şey veremeyiz…ben,bu ahmakça ve küstahça erkek gururundan tiksiniyorum.anlıyor musunuz?
raif:“içinde hakikaten sevmek kabiliyeti olan bir insan hiçbir zaman bu sevgiyi bir kişiye inhisar ettiremez ve kimseden de böyle yapmasını beklemez. ne kadar çok insanı seversek,asıl sevdiğimiz o bir tek kişiyi de o kadar çok ve kuvvetli severiz.aşk dağıldıkça azalan bir şey değildir..

...
salavin
’her gün, daima öğleden sonra oraya gidiyor, koridorlardaki resimlere bakıyormuş gibi ağır ağır, fakat büyük bir sabırsızlıkla asıl hedefine varmak isteyen adımlarımı zorla zapt ederek geziniyor; rastgele gözüme çarpmış gibi önünde durduğum ’kürk mantolu madonna’yı seyre dalıyor, ta kapılar kapanıncaya kadar orada bekliyordum.’

kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. kollarıyla bizi sarar. sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz. yapıtlarında insanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkaran sabahattin ali, bu kitabında güçlü bir tutkunun resmini çiziyor. düzenin sildiği kişiliklere, yaşamın uçuculuğuna ve aşkın olanaksızlığına (?) dair, yanıtlanması zor sorular soruyor. (arka kapak’tan)

esmeralda
’benim bunlarla münasebetim nedir? senelerden beri hiç kimseye bir tek kelime söylemedim.halbuki konuşmaya ne kadar muhtacım.her şeyi içinde boğmaya mecbur olmak,diri diri mezara kapanmaktan başka nedir?’(raif bey)
hasktir
bir sabahattin ali kitabi. kizi filiz ali dogdugu siralarda yazilmis bir kitap. yasadigi yerlerden cok etkilenen bir yazar olan sabahattin ali almanyadan da etkilenip kitabinda kullanmis olsa gerek(evet sabahattin ali almanyaya egitime gitmisti).cok ciddi bir sosyal elestiri bombardimanina sahip bir kitap. sosyolojik yorumlar var. anlatimi o kadar gercekci ve o kadar etkileyici ki insan bazen hayata dair anlatilmak isteneni kacirabiliyor okurken. bir klasik tragedya ozelligi tasiyan kitap 2 bolumden olusuyor aslinda. ilk bolumunun elestirmenlerce cok begenildigi su goturmez bir gercek olmasina ragmen ikinci bolum icin sabahattin aliden beklemezdik ask romani yahu tepkileri alabilen eser.tragedya ozelligi var cunku bastan drami biliyoruz ve sadece aradaki gelismeleri merak ediyoruz. aslinda uzatmak ve cok irdelemek istemiyorum ancak bir cok kisinin en sevdigi kitaplar arasinda yer alan bir eser ve en azindan bir kere okunmali diye dusundugum kurk manto ve madonna.

not:o mini mini komur parcasi dunyanin en guzel gozlerinden birini kor edebilir.(tam boyle olmayabilir hatirimda kalan)
angelus
kelime kelime hafızaya kazanan, içerisinde "hayat ancak bir kere oynanan bir kumardır, ben onu kaybettim..." gibi bir cümle barındıran saygıdeğer bir eserdir.
ilseyim
altını çizdiğim satırlarını dönüp dönüp okuduğum kitap. unutamayacağınız, yaşarken, insanları izlerken sürekli kafanızda dolaşacak iki karakter tanırsınız bu kitabı okuyunca. biri özgürlüğüne düşkün bir kadındır. değişik bir ahlak anlayışı vardır, etik demeli belki de. diğeri çok sıradan gözüken, bir memur adamdır. ama başından alışılmış dışı bir aşk macerası geçmiştir ve aslında hiç de sıradan değildir. onu tanıyınca sıradan gözüken insanların öyle olduklarından asla emin olamazsınız. tabii romanda madonna ve adamın karısı arasında bir karşılaştırma yapmak da mümkün. tabuları olan ve olmayan kadın. ve gözler önüne serilir hangisinin daha gerçek, daha mutluluk verici olduğu. kitabın sonu ise... çarpıcıdır.
ncan
sonuyla okuyan hemen herkesi hicrana ve soru işaretlerine boğan sabahattin ali yapıtı. açıkcası içinde yer alan düşünceler kitabın kurgusuyla kıyaslandığında sabahattin alinin bir yerlerde hata yaptığını düşünmek mümkün. fakat yorum yapmakta özgürsek mümkün bu. sen kimsin diyecek olursa biri, bu eser iyidir hoştur efendim derim. zira aslen gerçekte beğendiğim güzel bir eserdir. okunmalıdır. ama öte yandan, insanın içini kemiren ve "yahu yapmayaydınız sayın ali, tecessüsle okuduğumuz bu esere melodram oğelerini böyle kolaylıkla sokmamalıydınız. biz böyle düşlemememiştik." demesine yol açan sitemvari sözlere de kulak kabartılmalıdır. bu yönüyle çok küçük bir olmamışlık vardır. ama çok hoş bir eser olduğunu yineleyeyim...
isyankarmuhabir
insani derinden etkileyen, hele sonlarina dogru gozlerin dolmasina sebebiyet veren muhtesem eser. herkes kendindeen bir parca buabilir, kimimiz, raif oluruz kimimiz maria puder, kimimiz maria puderi tanidigimizi fark ederiz kimimiz raifi.oku
1 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol