geçenlerde hayatı üzerine yapılmış bir belgeselde izledim kendisini. aslında ilk kitabı, tahayyül çemberi adlı bir hikayeler serisiymiş, hasan ali toptaşın. ortaokul zamanında yazmaya başladığı bu kitap için bir de gene ortaokuldan sınıf arkadaşını dahi ayarlamış (maalesef vefat etmiş bu arkadaşı) resimler için fakat nedense bir şekilde yarıda kalıvermiş.
bir de aynalı diye bir lâkabı varmış çocukluk zamanlarında. kendi anlattığına göre; ilkokul zamanlarında, kafasının arkasında bir yara çıkmış toptaşın ve o bölgedeki saçları dökülünce açıkta kalmış orası (sanırım saçkıran olmuş). güneş vurduğu zaman, ışığın oraya çarpıp başka yerlere yansıdığını, insanların gözlerini kamaştıracağını zannedermiş çocukluk aklıyla. gel zaman git zaman, bir gün sokakta karşılaştığı patavatsız bir arkadaşı, "aynalı naber(?)" diye sorayazınca, -gene kendi anlattığına göre- "sadece o sokaktakiler duymadı onun söylediğini orada, kasaba duydu, şehir duydu, bütün dünya duydu gibime geldi" diye anlatması var bunu. hakikaten de o andan sonra, tüm kasabada "aynalı aşağı", "aynalı yukarı" diye çağırmaya başlamışlar toptaşı bir müddet.
bir de kitaplarını el yazısıyla yazıyor hasan ali toptaş (oldukça düzgün de bir yazısı var);
"ilk önce ilk cümleyi kuruyorum... sonra onun verdiği cesaretle ikinci cümleyi... sonra birinci ve ikinci cümle, üçüncü cümleyi getiriyor peşleri sıra... ve böyle devam ediyor kitap yazmam"
şeklinde bir tanım yapmış bunun üzerine.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?