nereden gidildiğine veya nereye gidildiğine göre farklı duygular yaşatabilen, bazen ayaklarımızın geri gittiği bazen sabırsızlıkla beklediğimz eylemdir.
gitmek
gitmek kimi zaman kaybetmek, kimi zaman gurursuzluktur. gitmek aslında özgürlüktür yada gitmek sadece terketmektir. gitmek huzurdur, gitmek aslında sadece isyan etmektir.
"bi gün çekip gidicem buralardan" demenin; demek kısmı güzeldir. gidilince inanın ki öyle hayal ettiğiniz gibi olmuyor. gidin, gidin ama dönmek üzere gidin.
cesaret işidir vesselam
bir daha asla dönmeyecek olsan da, geri döneceğini adın gibi bilsen de güzeldir.
hayllerimizi satmadık ya başlığında olduğu gibi rina filminden alıntı gitmek cesaret ister ufaklık, gidin ama geri gelmek için gidin..
bazen gitmek çok iyi gelir insana. örneğin ilk defa ailemden ayrıldığım ve istanbulda yaşamaya başladığım dönem,özgürlüğüme/yeniliklere/gençliğime/yepyeni insanlara ve en sevdiğim şehre gitmekti benim için. çok şey kazandım, arada kaybetiklerim de oldu muhakkak ama şu ana kadarki gidişlerim arasında en hevesli olduğum gidişimdi ya da istanbula kavuşmak anlamına geldiği için gitmek değil bir gelişti.
sonra 5,5 yıl sene yaşadığım istanbuldan gitmek zamanı geldi, oysa ben hep orada yaşamayı/orada düzen kurmayı/ boğulacaksam büyük şehirde yani benim durumumda istanbulda boğulmayı düşlemiştim. büyük söylemişim ben bu şehri bırakamam, bıradan gidemem diye. gittim. salya sümük, ağlaya ağlaya gittim ama gittim.. hem de ankaraya, hem de sevemeyeceğimi bile bile.
ha sık sık dönmedim mi istanbula? döndüm ama her defasında istanbul benden biraz daha uzaklaşmıştı, benim olmadığım zamanlarda o temposundan bir şey kaybetmeden, aynı başdöndürücülükle devam etmişti..bense geride kalmıştım, her dönüşte arayı kapatmaya çalışırken o benle daha hızlı dans etti.. ha ayaklarımı yerden kesti mi ilk günkü gibi, kesti ama yordu bu aslında bünyeyi.
sonra ankaradan da gitme vakti geldi. bu kez de ankara için değil belki ama zamansız gidişim ve geride bıraktığım çok insan için gözyaşı döktüm.ağladım, açıldım, bir hafta sonra dilini konuşamadığım, derdimi anlatamadığım bir şehirde buldum kendimi yani filibede. esasen buraya gelişim de bir gitmekti ama bir yandan da özüme dönmekti, dedemin doğduğu topraklara. onun yıllar önce hayal edemeyeceği bir şekilde, torunu memleketine tayine geldi.. hayat işte..
sonra bi daha da gitmedim.. yani çok insan uğurladım hem filibeden hem de genel olarak hayatımdan ama mekan değişikliği yok ufukta bir süre daha.
ama gidişlerim bitmedi esasen, bunun da farkındayım.. ilk başladığımda bu kendini yollara vurmalara, aklımda "giderim, alışırım gitmelere" sözü vardı, aman büyütmenin ne manası vardı canım. "gidersin, unutursun, alışırsın." derdim, özgür kız değil miydim ben nihayetinde?
ama öyle olmuyormuş. her gidişle biraz daha örseleniyor içinden bir şeyler, hep bir parçan bi yerlerde kalıyor; savuruyorsun, saçıyorsun yavaş yavaş kendinden bir şeyleri..geride bıraktıklarını düşünüyorsun, onlarla bir şeyleri devam ettirmek isteğiyle bunu yapacak güç her zaman doğru orantılı olamıyor. maalesef. ya da bazen karşı taraf senin kadar istekli olamıyor.
neyse işte, az gitmeli insan. ya da gitmek ona göre değilse dönmesini bilebilmeli belki de.
sonra 5,5 yıl sene yaşadığım istanbuldan gitmek zamanı geldi, oysa ben hep orada yaşamayı/orada düzen kurmayı/ boğulacaksam büyük şehirde yani benim durumumda istanbulda boğulmayı düşlemiştim. büyük söylemişim ben bu şehri bırakamam, bıradan gidemem diye. gittim. salya sümük, ağlaya ağlaya gittim ama gittim.. hem de ankaraya, hem de sevemeyeceğimi bile bile.
ha sık sık dönmedim mi istanbula? döndüm ama her defasında istanbul benden biraz daha uzaklaşmıştı, benim olmadığım zamanlarda o temposundan bir şey kaybetmeden, aynı başdöndürücülükle devam etmişti..bense geride kalmıştım, her dönüşte arayı kapatmaya çalışırken o benle daha hızlı dans etti.. ha ayaklarımı yerden kesti mi ilk günkü gibi, kesti ama yordu bu aslında bünyeyi.
sonra ankaradan da gitme vakti geldi. bu kez de ankara için değil belki ama zamansız gidişim ve geride bıraktığım çok insan için gözyaşı döktüm.ağladım, açıldım, bir hafta sonra dilini konuşamadığım, derdimi anlatamadığım bir şehirde buldum kendimi yani filibede. esasen buraya gelişim de bir gitmekti ama bir yandan da özüme dönmekti, dedemin doğduğu topraklara. onun yıllar önce hayal edemeyeceği bir şekilde, torunu memleketine tayine geldi.. hayat işte..
sonra bi daha da gitmedim.. yani çok insan uğurladım hem filibeden hem de genel olarak hayatımdan ama mekan değişikliği yok ufukta bir süre daha.
ama gidişlerim bitmedi esasen, bunun da farkındayım.. ilk başladığımda bu kendini yollara vurmalara, aklımda "giderim, alışırım gitmelere" sözü vardı, aman büyütmenin ne manası vardı canım. "gidersin, unutursun, alışırsın." derdim, özgür kız değil miydim ben nihayetinde?
ama öyle olmuyormuş. her gidişle biraz daha örseleniyor içinden bir şeyler, hep bir parçan bi yerlerde kalıyor; savuruyorsun, saçıyorsun yavaş yavaş kendinden bir şeyleri..geride bıraktıklarını düşünüyorsun, onlarla bir şeyleri devam ettirmek isteğiyle bunu yapacak güç her zaman doğru orantılı olamıyor. maalesef. ya da bazen karşı taraf senin kadar istekli olamıyor.
neyse işte, az gitmeli insan. ya da gitmek ona göre değilse dönmesini bilebilmeli belki de.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?