taksici
>
>nasil yağmur nasil firtina, adam bir taksiye el kaldirir, taksi durur.
>
>adam gideceği yeri söyleyince, taksici kizarak "ohoo orasi çok yakin alamam seni" der vegazlar gider. adam çok bozulur ama sonra bir sekilde evine gitmeyi basarir. ertesi gün sans eseri bir bakar ki, dün geceki taksici,
>evinin önündeki taksi duragindadir ve üçüncü siradadir.. hemen plan yapar ve ilk taksi söförüne yanasir:
>
>- "ataköye kaça götürürsün ?"
>- "5 milyon"
>- "sana 20 milyon veririm ama bir kere verirsin"
>- "hadi be sapik misin, defol.." adam bu cevabi alinca ikinci siradaki taksiye yanasir.
>- "ataköye kaça götürürsün ?"
>- "5 milyon"
>- "sana 20 milyon veririm ama bana bir kere verirsin"
>- "vay sapikkk vayy defol" sira üçüncü taksiciye yani bizim taksiciye gelmistir.
>
>adam yanasir:
>
>- "ataköye kaça götürürsün ?"
>- "5 milyon"
>- "peki sana 20 milyon veririm ama bir sartim var"
>- "nedir ?"
>
>- "giderken diger taksicilere el sallayacaksin"
>
>- "ayip ettin abi, tabii..."
fıkra
yaşlı teyze pazarda balıkçının yanına gelir.
oğlum bunlar taze mi?
pazarcı (bağırarak)canlı canlı bunlarrrr
oğlum bunlar taze mi?
pazarcı canlı canlı bunlarrrr
oğlum bunlar taze mi dedim?
teyze canlı canlı bunlar dedim yaa
oğlum bende canlıyım ama taze miyim?
oğlum bunlar taze mi?
pazarcı (bağırarak)canlı canlı bunlarrrr
oğlum bunlar taze mi?
pazarcı canlı canlı bunlarrrr
oğlum bunlar taze mi dedim?
teyze canlı canlı bunlar dedim yaa
oğlum bende canlıyım ama taze miyim?
yeni hizmetçi
adama eve telefon açar, telefonu yabancı bir bayan açar. adam karşıdaki sesi duyunca şaşkın, bayana sorar:
-sen kimsin?
kız cevaplar:
-evin hizmetçisiyim
-iyi de bizim hizmetçimiz yok ki!
-eee hanım beni bu sabah işe aldı.
-ya, öyle mi, bende evin beyiyim, hanımı çağırır mısın?
-hanımınız şu an yatak odasında kocası sandığım adamla beraber.
adam şaşırır ve sinirlenerek:
-elli bin dolar kazanmak ister misin?
-tabii isterim.
-o zaman çekmecedeki silahı al, yukarı çıkıp o cadı ve sümsük herifi vur.
ayak sesleri ve iki el silah sesi duyulur.
-öldürdüm efendim, şimdi ne yapayım?
-cesetleri havuza at.
-iyi de burda havuz yok ki!
-orası 1124344 değil mi? pardon!
adama eve telefon açar, telefonu yabancı bir bayan açar. adam karşıdaki sesi duyunca şaşkın, bayana sorar:
-sen kimsin?
kız cevaplar:
-evin hizmetçisiyim
-iyi de bizim hizmetçimiz yok ki!
-eee hanım beni bu sabah işe aldı.
-ya, öyle mi, bende evin beyiyim, hanımı çağırır mısın?
-hanımınız şu an yatak odasında kocası sandığım adamla beraber.
adam şaşırır ve sinirlenerek:
-elli bin dolar kazanmak ister misin?
-tabii isterim.
-o zaman çekmecedeki silahı al, yukarı çıkıp o cadı ve sümsük herifi vur.
ayak sesleri ve iki el silah sesi duyulur.
-öldürdüm efendim, şimdi ne yapayım?
-cesetleri havuza at.
-iyi de burda havuz yok ki!
-orası 1124344 değil mi? pardon!
evin hanımı gece yarısı uyanır ve kocasının yatakta olmadığını
farkeder. yataktan kalkar ve kocasını mutfakta bulur. koca dalgın-dalgın kahve içmektedir ve aklı cok uzaklardadır. üstelik gözlerinden yaş gelmektedir.
"ne oldu sevgilim?" diye sorar kadın.
"20 yıl önceki ilk buluşmamızı hatırlıyor musun?" der adam.
"tabi" der kadın.
"16 yaşındaydın o zaman. arka koltukta sevişirken baban basmıştı bizi".
"evet hatırlıyorum."
"babanın silahını yüzüme dayayıp -ya kızımla evlenirsin ya da 20 sene
hapiste yatarsın- demesini de hatırlıyor musun?"
"hatırlamaz mıyım..."
adam yanağındaki gözyaşlarını silerek:
"biliyor musun, bugün hapisten çıkmış
farkeder. yataktan kalkar ve kocasını mutfakta bulur. koca dalgın-dalgın kahve içmektedir ve aklı cok uzaklardadır. üstelik gözlerinden yaş gelmektedir.
"ne oldu sevgilim?" diye sorar kadın.
"20 yıl önceki ilk buluşmamızı hatırlıyor musun?" der adam.
"tabi" der kadın.
"16 yaşındaydın o zaman. arka koltukta sevişirken baban basmıştı bizi".
"evet hatırlıyorum."
"babanın silahını yüzüme dayayıp -ya kızımla evlenirsin ya da 20 sene
hapiste yatarsın- demesini de hatırlıyor musun?"
"hatırlamaz mıyım..."
adam yanağındaki gözyaşlarını silerek:
"biliyor musun, bugün hapisten çıkmış
kumkapida bir balıkçı bağırıyor:
canlı balık,canlı balık...
yaşlı bir teyze,yaklaşıp soruyor:
evladım balıklar taze mi?
canlı balık, canlı balık...
evladım balıklar taze mi?
teyze, canlı diyoruz ya işte!..
a evladım, ben de canlıyım ama taze miyim?
canlı balık,canlı balık...
yaşlı bir teyze,yaklaşıp soruyor:
evladım balıklar taze mi?
canlı balık, canlı balık...
evladım balıklar taze mi?
teyze, canlı diyoruz ya işte!..
a evladım, ben de canlıyım ama taze miyim?
telefon
geçen sene 100 metre derinlige kadar kazdiktan sonra, rus bilim adamlari
> >1000 yillik bakir tel artiklari buldular ve bundan, atalarinin binyil önce
> >bir telefon agina sahip olduklari sonucuna vardilar.
> >
> >onlardan asagi kalmamak icin, takip eden haftalarda amerikali bilim
> >adamlari 200 metre derinlige kazdilar ve gazeteler su mansetle cikti:
> >amerikan bilimadamlari 2000 yillik optik kablo artiklari buldular ve
> >atalarinin,ruslarinkinden bin yil once yuksek teknoloji ürünü dijital
> >telefonlari oldugu sonucuna vardilar".
> >
> >bir hafta sonra turk ajanslari su surmanseti verdi: "500 metreye kadar
> >yapilan calismalarda turk
> >bilimadamlari kesinlike hic bir sey bulamadilar.bunun uzerine atalarinin
> >5000 yil once cep
> >telefonu kullandiklari sonucuna vardilar".
> >
>
geçen sene 100 metre derinlige kadar kazdiktan sonra, rus bilim adamlari
> >1000 yillik bakir tel artiklari buldular ve bundan, atalarinin binyil önce
> >bir telefon agina sahip olduklari sonucuna vardilar.
> >
> >onlardan asagi kalmamak icin, takip eden haftalarda amerikali bilim
> >adamlari 200 metre derinlige kazdilar ve gazeteler su mansetle cikti:
> >amerikan bilimadamlari 2000 yillik optik kablo artiklari buldular ve
> >atalarinin,ruslarinkinden bin yil once yuksek teknoloji ürünü dijital
> >telefonlari oldugu sonucuna vardilar".
> >
> >bir hafta sonra turk ajanslari su surmanseti verdi: "500 metreye kadar
> >yapilan calismalarda turk
> >bilimadamlari kesinlike hic bir sey bulamadilar.bunun uzerine atalarinin
> >5000 yil once cep
> >telefonu kullandiklari sonucuna vardilar".
> >
>
başbakan saç tıraşı olmak için berbere gitmiş. berber sormuş:
"başbakanım laiklik hakkında ne düşünüyorsunuz?"
başbakan duymazdan gelmiş.
berber beş dakika sonra tekrar sormuş:
"laiklik hakkında ne düşünüyorsunuz?"
başbakan sinirlenmiş ve "sana ne ulan laiklikten? artistlik yapma, işine bak" diye azarlamış adamcağızı... o da gülerek karşılık vermiş:
"öyle demeyin başbakanım... laiklik sözünü duyunca saçlarınız diken diken oluyor da daha kolay kesiyorum!"
"başbakanım laiklik hakkında ne düşünüyorsunuz?"
başbakan duymazdan gelmiş.
berber beş dakika sonra tekrar sormuş:
"laiklik hakkında ne düşünüyorsunuz?"
başbakan sinirlenmiş ve "sana ne ulan laiklikten? artistlik yapma, işine bak" diye azarlamış adamcağızı... o da gülerek karşılık vermiş:
"öyle demeyin başbakanım... laiklik sözünü duyunca saçlarınız diken diken oluyor da daha kolay kesiyorum!"
anam babam sensin
yüzbaşının çok sevdiği ve güvendiği onbaşı mehmet`in cezalandırdığı er, yüzbaşının karşısında :
-komutanım benim bir şikayatim var.
-söyle.
-mehmet onbaşı beni döğdi.
-git, ben onun cezasını veririm.
-ama yüzbaşım; hem döğdi , hem söğdi.
-anladım, git cezasını veririm.
-anama babama laf etti.
-git cezasını veririz dedik ya.
-benim anam da yohtur, babam da yohtur.
-allah rahmet eylesin.benim de öyle.sen git anladım.
-ama yüzbaşım, mehmet onbaşı benim anama da laf etti , babama da laf etti.anam da yohtur, babam da yohtur.anam da sensin, babam da sensin.
yüzbaşı :
-derhal koş; çağır mehmet onbaşı`yı buraya! dedi.
yüzbaşının çok sevdiği ve güvendiği onbaşı mehmet`in cezalandırdığı er, yüzbaşının karşısında :
-komutanım benim bir şikayatim var.
-söyle.
-mehmet onbaşı beni döğdi.
-git, ben onun cezasını veririm.
-ama yüzbaşım; hem döğdi , hem söğdi.
-anladım, git cezasını veririm.
-anama babama laf etti.
-git cezasını veririz dedik ya.
-benim anam da yohtur, babam da yohtur.
-allah rahmet eylesin.benim de öyle.sen git anladım.
-ama yüzbaşım, mehmet onbaşı benim anama da laf etti , babama da laf etti.anam da yohtur, babam da yohtur.anam da sensin, babam da sensin.
yüzbaşı :
-derhal koş; çağır mehmet onbaşı`yı buraya! dedi.
jim ile mary akıl hastanesinde iki hastadır. bir gün hastanenin yüzme havuzunun etrafında dolaşırken jim aniden suya atlayıp en dibe batar. bunu gören mary hemen ardından atlar ve dibe kadar yüzüp jimi kurtarır. tabii marynin bu kahramanca davranışı hastanede olay olur. bunu duyan başhekim de marynin artık iyileştiğini düşünüp, hastaneden derhal taburcu edilmesi emrini verir. işlemler yapılır, belgeler çıkartılır, başhekim ayni gün marynin yanına gider:
-mary, sana bir iyi bir de kötü haberim var. iyi haberim, yaptığın kahramanca davranıştan ötürü anladık ki akli dengen tamamen yerinde ve böylece hastanemizden taburcu oluyorsun. kötü habere gelince, kurtardığın hasta, jim, intihar etmiş. az önce odasının banyosunda kendisini asmış bulundu.
- mary gayet sakin yanıt verir: “o intihar falan etmedi ki. ben onu astım kurusun diye. “
-mary, sana bir iyi bir de kötü haberim var. iyi haberim, yaptığın kahramanca davranıştan ötürü anladık ki akli dengen tamamen yerinde ve böylece hastanemizden taburcu oluyorsun. kötü habere gelince, kurtardığın hasta, jim, intihar etmiş. az önce odasının banyosunda kendisini asmış bulundu.
- mary gayet sakin yanıt verir: “o intihar falan etmedi ki. ben onu astım kurusun diye. “
akıl hastanesinde bir gün bir hasta bakıcıyı yanına çağırır. "bana çabuk 5 şişe kola getir" der. hasta bakıcı buna kızar ve hastaya beş tokat atar ve "al işte kolalarını" der. aradan zaman geçtikten sonra yine aynı hasta, bakıcıyı yine çağırır. bu sefer hasta bakıcıyı tokatlar."bakıcı ne oluyor?" der. hasta cevap verir. "şişeleri getirdim abi".
tanrı dünyayı yarattığı zaman gelecekteki ulusların temsilcilerini yanına çağırmış her birine ikişer erdem vermiş...
isviçrelilere ;
düzenlilik ve yasalara saygı ...
ingilizlere ;
soğukkanlılık ve asalet ...
japonlara ;
çalışkanlık ve sabır ...
italyanlara ;
neşe ve romantizm ....
fransızlara ;
şarap ve güzel yemekler
.....
türklere ;
zeka ve dürüstlük ve tayyip sevgisi ....
meleklerden biri bu dağıtımdan sonra tanrıya sormuş ?
"bütün uluslara ikişer erdem verdiniz ama türklere üç tane".
"evet ama" demiş tanrı "sadece ikisini kullanabilecekler"
- böylece;
bir türk zeki ve tayyip ci olduğu zaman dürüst olmayacaktır...
bir türk dürüst ve tayyip ci olduğu zaman zeki olmayacaktır...
bir türk hem zeki hem de dürüst olduğu zaman tayyipci olmayacaktır...
isviçrelilere ;
düzenlilik ve yasalara saygı ...
ingilizlere ;
soğukkanlılık ve asalet ...
japonlara ;
çalışkanlık ve sabır ...
italyanlara ;
neşe ve romantizm ....
fransızlara ;
şarap ve güzel yemekler
.....
türklere ;
zeka ve dürüstlük ve tayyip sevgisi ....
meleklerden biri bu dağıtımdan sonra tanrıya sormuş ?
"bütün uluslara ikişer erdem verdiniz ama türklere üç tane".
"evet ama" demiş tanrı "sadece ikisini kullanabilecekler"
- böylece;
bir türk zeki ve tayyip ci olduğu zaman dürüst olmayacaktır...
bir türk dürüst ve tayyip ci olduğu zaman zeki olmayacaktır...
bir türk hem zeki hem de dürüst olduğu zaman tayyipci olmayacaktır...
iki deli hastaneden kaçmaya karar verirler gece olunca planı yapıp kaçarlar ve ertesi gün hastaneye tekrar dönerler arkadaşları sorar neden kaçtınızda tekrar geldiniz? deliler cevap verir bugün provasını yaptık yarın kaçacağız derler.
zeki hostes
uçakta pilot aniden hostesleri çağırmış ve demiş ki:
"uçak düşmek üzere. tüm yolculara atlamalarını söyleyin. şu anda deniz üzerindeyiz ve denize çok yakın uçuyorum, atlarlarsa kurtulma şansları var ama atlamazlarsa herkes ölecek!!!" tabi böyle bir şeyi insanlara yaptırmak çok zor. hosteslerden akıllı bir tanesi düşünmüş taşınmış herkese uygun bir dille anlatılırsa uçaktan atlamaları sağlanır diye karar vermiş ve ilk olarak amerikalı kafilenin yanına gitmiş:
"sayın yolcularımız; üzerinde bulunduğumuz alan japonların araştırma laboratuarlarıyla kaplı. eğer oraya ulaşırsanız tüm japon teknolojisi sırlarını kaparsınız!" bütün amerikalılar koşarak çıkışa gitmiş ve atlamışlar; sonra hostes ingilizlere yönelmiş:
"sayın yolcularımız şu anda dünyanın en geniş ve verimli sömürgeleri üzerindeyiz; eğer hemen el koyarsanız sonsuza dek sizin olurlar!" bütün ingilizler hevesle atlamış; sıra fransızlara gelmiş. hostes: "bayanlar baylar, affedersiniz rahatsız ediyorum; fakat rica etsem uçaktan atlar mısınız? şimdiden teşekkür ederim" demiş
fransızlar: "tabi, mersi!" demiş ve sırayla atlamışlar.
hostes bu kez almanlara yönelmiş:
"laaaan! atlayın çabuk aşağı!" diye bağırmış alman kafile "heil" demiş ve atlamış
veee sıra gelmiş türklereee. hostes yandan yandan gülümseyerek ve hafif de dayılanarak şöyle demiş: "siz var ya... buradan atlayamazsınız!!!!!!"
uçakta pilot aniden hostesleri çağırmış ve demiş ki:
"uçak düşmek üzere. tüm yolculara atlamalarını söyleyin. şu anda deniz üzerindeyiz ve denize çok yakın uçuyorum, atlarlarsa kurtulma şansları var ama atlamazlarsa herkes ölecek!!!" tabi böyle bir şeyi insanlara yaptırmak çok zor. hosteslerden akıllı bir tanesi düşünmüş taşınmış herkese uygun bir dille anlatılırsa uçaktan atlamaları sağlanır diye karar vermiş ve ilk olarak amerikalı kafilenin yanına gitmiş:
"sayın yolcularımız; üzerinde bulunduğumuz alan japonların araştırma laboratuarlarıyla kaplı. eğer oraya ulaşırsanız tüm japon teknolojisi sırlarını kaparsınız!" bütün amerikalılar koşarak çıkışa gitmiş ve atlamışlar; sonra hostes ingilizlere yönelmiş:
"sayın yolcularımız şu anda dünyanın en geniş ve verimli sömürgeleri üzerindeyiz; eğer hemen el koyarsanız sonsuza dek sizin olurlar!" bütün ingilizler hevesle atlamış; sıra fransızlara gelmiş. hostes: "bayanlar baylar, affedersiniz rahatsız ediyorum; fakat rica etsem uçaktan atlar mısınız? şimdiden teşekkür ederim" demiş
fransızlar: "tabi, mersi!" demiş ve sırayla atlamışlar.
hostes bu kez almanlara yönelmiş:
"laaaan! atlayın çabuk aşağı!" diye bağırmış alman kafile "heil" demiş ve atlamış
veee sıra gelmiş türklereee. hostes yandan yandan gülümseyerek ve hafif de dayılanarak şöyle demiş: "siz var ya... buradan atlayamazsınız!!!!!!"
karga kilisenin üstünde uçarken birden dalıyo kilisenin içine
>>bakıyoki bi tas şarap, dalıyo şaraba iki guduk (yudum) alıyor,
>>başlıyor karganın başı dönmeye, tekrar uçmaya başlıyor çıkıyo çana,
>>bide çana sıçıyo, bunu takip eden papaz yakalıyor kargayı, yaw
>>diyor karga sen müslüman olsan şarap içmezsin hristiyan olsan çana
>>sıçmazsın yoksa sen akpli misin? !!!!!
>>bakıyoki bi tas şarap, dalıyo şaraba iki guduk (yudum) alıyor,
>>başlıyor karganın başı dönmeye, tekrar uçmaya başlıyor çıkıyo çana,
>>bide çana sıçıyo, bunu takip eden papaz yakalıyor kargayı, yaw
>>diyor karga sen müslüman olsan şarap içmezsin hristiyan olsan çana
>>sıçmazsın yoksa sen akpli misin? !!!!!
recep bey burada mı?"
> > başbakan recep tayyip erdoğan, görevi sona erince konutu boşaltmış.
> > bir sabah yaşlı bir adam konutun kapısına gelip sormuş:
> > - recep bey ile görüşmek istiyorum.
> > kapıdaki koruma polis memuru: - recep bey artık başbakan değil ve burada oturmuyor.
> > yaşlı adam polise teşekkür eder ve ayrılır.
> >ertesi gün sabah yine aynı yaşlı adam : - affedersiniz, acaba recep bey ile görüşmem mümkün mü?
> > kapıdaki aynı polis : - bakın efendim recep bey başbakan değil. konutu boşalttılar.
> >yaşlı adam sesini çıkarmadan arkasını dönerek uzaklaşır.
> > üçüncü gün, yine aynı yaşlı adam aynı taleple polis memuruna başvurunca...
> > tepesi atan memur, adama çıkışarak "bakın efendim,
bu üçüncü günkü gelişiniz" demiş: - size konutun boş olduğunu ve recep beyin artık başbakan olmadığını her seferinde söylüyorum. bunu anlamaktan aciz misiniz yoksa?
> > yaşlı adam "ne münasebet evladım? bunamış gibi bir halim mi var yoksa?" deyip eklemiş:
>>sadece söylediklerinizi tekrar tekrar duymaktan çok büyük zevk alıyorum.
> > polis esas duruşa geçip selâm durarak: - yarın
>>görüşmek üzere efendim!..
> > başbakan recep tayyip erdoğan, görevi sona erince konutu boşaltmış.
> > bir sabah yaşlı bir adam konutun kapısına gelip sormuş:
> > - recep bey ile görüşmek istiyorum.
> > kapıdaki koruma polis memuru: - recep bey artık başbakan değil ve burada oturmuyor.
> > yaşlı adam polise teşekkür eder ve ayrılır.
> >ertesi gün sabah yine aynı yaşlı adam : - affedersiniz, acaba recep bey ile görüşmem mümkün mü?
> > kapıdaki aynı polis : - bakın efendim recep bey başbakan değil. konutu boşalttılar.
> >yaşlı adam sesini çıkarmadan arkasını dönerek uzaklaşır.
> > üçüncü gün, yine aynı yaşlı adam aynı taleple polis memuruna başvurunca...
> > tepesi atan memur, adama çıkışarak "bakın efendim,
bu üçüncü günkü gelişiniz" demiş: - size konutun boş olduğunu ve recep beyin artık başbakan olmadığını her seferinde söylüyorum. bunu anlamaktan aciz misiniz yoksa?
> > yaşlı adam "ne münasebet evladım? bunamış gibi bir halim mi var yoksa?" deyip eklemiş:
>>sadece söylediklerinizi tekrar tekrar duymaktan çok büyük zevk alıyorum.
> > polis esas duruşa geçip selâm durarak: - yarın
>>görüşmek üzere efendim!..
adamin lastigi tam tımarhanenin önünde patlamıs,kaldırıma ancak yanasabilmiş. sonraki islem malum... kriko, stepne, bijon anahtari derken, birde bunlarin yanina talihsizlik eklenince,söktügü 4 adet bijon yuvarlanip yagmur mazgalına düser.
mazgal açılır gibi degil, bijonlar görünür gibi degil. talihsiz sürücü bir sagına bakar, bir soluna bakar, çaresiz duygular içinde kaderiyle basbasa, kaldırıma çöker.
olayi en basindan beri tımarhanenin demir parmaklı penceresinden izleyen bir deli, "çaresiz adam" in halini bir süre daha acıyarak izledikten sonra seslenir;
-ulan salaaak! sen ne yapıyorsun orda öyle?
-sorma birader, lastik patladi ve degistirirken bijonlari mazgala düsürdüm.
-düsündügün seye bak! sök öbür lastiklerden birer tane sök hepsi 3 bijonlu olsun.
adam bir lastiklere bakar birde deliye ve sanki aklına birden bir fikir gelmis gibi ise girisir. herseyi tamamlayıp bagaj kapagını kapatan sürücünün aklı deliye takılır.
arabasına binmeden evvel ona seslenir:
-yahu birader! bu kadar zekan varken seni o tımarhaneye neden tıktılar?
-ulen salak! biz burada delilikten yatıyoruz, salaklıktan degil.
mazgal açılır gibi degil, bijonlar görünür gibi degil. talihsiz sürücü bir sagına bakar, bir soluna bakar, çaresiz duygular içinde kaderiyle basbasa, kaldırıma çöker.
olayi en basindan beri tımarhanenin demir parmaklı penceresinden izleyen bir deli, "çaresiz adam" in halini bir süre daha acıyarak izledikten sonra seslenir;
-ulan salaaak! sen ne yapıyorsun orda öyle?
-sorma birader, lastik patladi ve degistirirken bijonlari mazgala düsürdüm.
-düsündügün seye bak! sök öbür lastiklerden birer tane sök hepsi 3 bijonlu olsun.
adam bir lastiklere bakar birde deliye ve sanki aklına birden bir fikir gelmis gibi ise girisir. herseyi tamamlayıp bagaj kapagını kapatan sürücünün aklı deliye takılır.
arabasına binmeden evvel ona seslenir:
-yahu birader! bu kadar zekan varken seni o tımarhaneye neden tıktılar?
-ulen salak! biz burada delilikten yatıyoruz, salaklıktan degil.
(bkz: fıkra başlığına fıkra yazmak)
adam en yoğun saatte berbere girip sorar.
- "ne zaman bana sıra gelir?"
berber:
- "iki saat sonra, "
der.
adam çıkar gider.
üç gün sonra aynı adam
berbere girip sorar:
- "ne zaman bana sıra gelir?"
berber:
- "bir buçuk saat kadar, "
der.
adam çıkar gider. bir hafta sonra yine aynı manzara:
- "ne zaman bana sıra
gelir?"
berber:
-"en az bir saat."
adam çıkar gider.
son seferinde berber dayanamaz. adamın ardından çırağını gönderir:
- "bak bakalım bu herif nereye gidiyor?"
bir süre sonra çırak döner:
- "adamı izledim usta."
berber merakla sorar:
- "ee, nereye gidiyor buradan çıkınca?"
çırak cevap verir:
- "sizin eve usta!"
salak erler
--------------------------------------------------------------------------------
iki çavuş iddaya girer hangimizin eri daha salak diye. ilk çavuş erini çağırır ve der ki;
- oğlum al şu 10 milyonu git bana bir araaba al. er:
- baaaşüstüne çavuşum der gider.
ikinci çavuş çağırır erini:
- olum git bak bakayım ben evdemiyim der..
er:
- baaşüstüne çavuşum der çıkar.
bu iki salak er çarşıda karşılaşırlar erlerden biri:
- yahu bende bir çavuş var o kadar salak ki bana para verdi git bana araba al diye lan keriz bugün pazar arabayı nerden bulayım..
diğer er:
- yahu benim ki daha salak yok gidip kendisi evdemiyiş değilmiymiş diye bakacakmışım be ey lavuk yanında koskaca askeriyenin telefonu var evi arada sorsana...
--------------------------------------------------------------------------------
iki çavuş iddaya girer hangimizin eri daha salak diye. ilk çavuş erini çağırır ve der ki;
- oğlum al şu 10 milyonu git bana bir araaba al. er:
- baaaşüstüne çavuşum der gider.
ikinci çavuş çağırır erini:
- olum git bak bakayım ben evdemiyim der..
er:
- baaşüstüne çavuşum der çıkar.
bu iki salak er çarşıda karşılaşırlar erlerden biri:
- yahu bende bir çavuş var o kadar salak ki bana para verdi git bana araba al diye lan keriz bugün pazar arabayı nerden bulayım..
diğer er:
- yahu benim ki daha salak yok gidip kendisi evdemiyiş değilmiymiş diye bakacakmışım be ey lavuk yanında koskaca askeriyenin telefonu var evi arada sorsana...
şeker fabrikası
--------------------------------------------------------------------------------
turhallı ağa günübirlik denize gider. deniz kıyisında kabinlerde soyunur. içeriden karısına:
- ver şu benim mayomu.
torbayı karıştırır bi türlü bulamaz.
- yok bey unutmuşuz.
adam:
- kahretsin..ver şu çuvalı beni burda kim tanıyoki..
verir karısı çuvalı altına iki delik açıp giyer bizimki çuvalı mayo niyetine. denize girer o girerken sahildekiler ellerini ağızlarına götürüp bakarlar bizimkine. denizden çıkarken de denizdekiler ağızlarna ellerini götürüp hayretler içinde kalırlar. turhallı sorar karısına:
- bu millet ben denize girerken önüme bakıp, hayret işareti yaptı, çıkarken de arkamdan hayretle baktı bak bakalım der önümde arkamda ne var?
karısı adamın arkasına bakar okur:
- kayseri şeker fabrikası ,
önünü okur:
- net: 50 kg...
--------------------------------------------------------------------------------
turhallı ağa günübirlik denize gider. deniz kıyisında kabinlerde soyunur. içeriden karısına:
- ver şu benim mayomu.
torbayı karıştırır bi türlü bulamaz.
- yok bey unutmuşuz.
adam:
- kahretsin..ver şu çuvalı beni burda kim tanıyoki..
verir karısı çuvalı altına iki delik açıp giyer bizimki çuvalı mayo niyetine. denize girer o girerken sahildekiler ellerini ağızlarına götürüp bakarlar bizimkine. denizden çıkarken de denizdekiler ağızlarna ellerini götürüp hayretler içinde kalırlar. turhallı sorar karısına:
- bu millet ben denize girerken önüme bakıp, hayret işareti yaptı, çıkarken de arkamdan hayretle baktı bak bakalım der önümde arkamda ne var?
karısı adamın arkasına bakar okur:
- kayseri şeker fabrikası ,
önünü okur:
- net: 50 kg...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?