fenerbahçe
14 mayıs 2006 denizlispor fenerbahçe maçı sonuçlanana kadar kesin şampiyonuz diye gezinen ama bu akşam %90ından haber alınamayan taraftarlara sahip takım..
an itibariyle ne dese boş olan, geçersiz olan takımdır. sen ki bir elin yağda bir elin balda şampiyonluğu kaçırıyorsun. sen ki otuz hafta liderdikten sonra son hafta da liderliği bırakıp şampiyonluğu kaptırıyorsun...
bu durumda hiçbir mazeret kabul edilemezdir. rakiplerin on bin kişi ile oynarken, sen her maçta kırk bin taraftarla oynadın. hep destek gördün, camia içinden kimseden eleştri almadın.
giden şampiyonluktan sonra da kimsenin ulusoya falan laf sokma hakkı yoktur. vestelden beş yedin...
demek ki büyük olan takım değil, sadece taraftarmış.
bu durumda hiçbir mazeret kabul edilemezdir. rakiplerin on bin kişi ile oynarken, sen her maçta kırk bin taraftarla oynadın. hep destek gördün, camia içinden kimseden eleştri almadın.
giden şampiyonluktan sonra da kimsenin ulusoya falan laf sokma hakkı yoktur. vestelden beş yedin...
demek ki büyük olan takım değil, sadece taraftarmış.
10 derste son haftada sampiyonluk nasil kaybedilir, kurslari acmasini bekledigim takim.
(bkz: iki kupa yerine babayı almak)
şampiyonluğu, küme düşmekten son maçta kurtulan bir takımla son dakikalarda berabere kalma başarısını göstererek kaybeden takım..
(bkz: hadi ya)
(bkz: hadi ya)
benim icin en buyuk takim ve bu takimin taraftari oldugum icin kendimle gurur duyuyorum. yarin ise fenerbahce formasiyla gelmekten de onur duyacagim.
erken girdikleri şampiyonluk havasından sonra "dereyi görmeden paçaları sıvamak" atasözünü bir kez daha gerçeğe dökmüş, ellerinden kaçan şampiyonluktan sonra gariban tesellisi içerisinde giren taraftarların "olsun, derbide de biz yenilmedik" diyerek kendilerini avuttukları futbol takımımız.
futboldan hiiiiç anlamamama ve ilgilenmememe rağmen,fazla dötleri kalkmış bir takımı döt etmenin gururu içindeyim bir ilgisiz galatasaraylı olarak.
(bkz: 20 45)
dün itibariyle bir anadolu takımına son hafta puan kaptırarak şampiyonluğu kaçıran ilk takım olma unvanını almış takım.
daha iki gün öncesine kadar ölesiye sevdiğim ve saydığım, şimdilerde çokça içerlediğim, sayesinde gülmekten çok ağladığım, birbiri ardına küfürler yağdırdığım ama yinede vazgeçemediğim asil spor klübü
fenerbahce yenilmez
bu bir fenerbahce destanidir.
bu 4-3’luk kupa destanini goren yasi yirmilik fenerbahce taraftari, bir 30 yil, galatasaray-fenerbahce rekabeti soz konusu oldugunda hep bu maci anlatacaktir, boburlenerek fenerliligini hopurdeterek.
ve fenerbahceli su destan maca soyle bir kabadayilik asacaktir. “biz onlara ilk yarida 3 gol avans verip, galatasaray’i kupada pacavra ettik.”
ne muthis ne uyunamaz bir kabus ilk devresi idi; fenerbahce icin.
baldirina cok iri bir bandaj gecirmis bir oguz mac baslamadan once cimene pek nazli koydugu sol ayagi ile fenerbahce icin sakatliktan sonra gelen bir mutluluk mudu, yoksa hic cozulmeyecek bir bilmece miydi?
fenerbahce’nin mevsim basindan beri bir turlu klas ve emek disiplinine sokamadigi geri dortlu, prekazi gibi umulmadik uzak goller vuran, ugur gibi cok ters gol kontrataklari cikartan, tanju gibi onsekiz disi ve ici hareketlerde esrarengiz file senaryolari yazan rakipler karsisinda, ne kadar basarili bir defans grafigi cizeceklerdi?
mac basladiktan sonra goruldu ki, oguz’un sol ayagi tanri’dan kendisine verilmis bir sol ayak degil, sonradan takilmis bir tahta bacakti, sanki. en basit top kontrolunu yapamiyor, o sihirli ve rahat driplinglerine kisilik koyamiyor, oyunun galatasaray orta sahasina dogru kacisini caresiz gozlerle seyrediyordu.
oguz kaybolmustu, arkasindan fenerbahce kaybedecekti belki de.
cunku alabora olan fenerbahce orta saha gemisinden sonra bu alanin gerisinde titrek bir filika gibi oynayan geri dortlu, giderek kabaran ve hasinlesen galatasaray denizinin ustunde fazla canli olarak kalamayacakti.
mac iri bir orkinos agi gibi oruluyordu, fenerbahce’nin ustune. cok iyi oynamaya basladigi zamanlar, eksantrik goruntulerle galatasaray defansinin onleyemedigi gol pozisyonlari buldugu zamanlar, deda’nin donmus dudugune teknik tavirlar koydugu zamanlar.
ne oldu biliyor musunuz?
fenerbahce, galatasaray’dan 3 gol yedi.
biri acemi savunma hareketli ergin’in penaltisindan, ikincisi rakibe sunulmus ters bir kafa vurusundan, ucuncusu yan hakeme gore nizami tv yayinina gore ofsayt kritik bir hareketten.
fenerbahce ile alay ediyordu; galatasaray kale direkleri. 3-0 yenik bir fenerbahce’nin hasan’in ayagindan cikan volesi bile galatasaray’in yan odunlarindan birisine vuruyordu.
ne vardi 3-0’dan sonra galatasaray galerisinde? tribunlerin hepsinde, vatandas tribununde basin ve seref tribunlerinde ciklet yerine fenerbahce’yi cigneyen alayli sapursupurlar ve rakibini kucumseyen dudak valsleri.
avrupa kupasinda final hayali gorurken, kendi hayatini olduren, turkiye ligi’nde ise bu yil hic dogmamis mustafa denizli’nin ortalara cikip piste dikilip, kupanin hic olmazsa yerlisinde yeni bir final hayati aramasi ve bu hayati yakaladigina inanmasi, o kadar dogaldi ki.
fakat o galata kulesi dibi eski yahudi kilikli eskiciye benzeyen, her mactan once guya galatasaray’i isitan hamamci gorevini ustlenen o alman kondisyoner pandomimcisi devre biterken , hangi top ilim ve irfanina siginarak eli ile fenerbahce tribunlerine “bes... bes...” isareti yapiyordu.
o eli fenerbahce lavabona sokar sonra.
bitmemis bir macin, en tehlikeli yani “guven”in dozudur.
mustafa denizli ve takimi macin ikinci yarisina maci kazanmis ekip guveni icinde cikarken, kendi timinin bunyesine 5 yer degisikligi ile baska bir nefs ve hirs sokan veselinovic’in fener ihtarini, ne galatasaray, ne de mustafa denizli ciddiye aldi.
herhalde kazandigini dusunen bir takim, kaybetmeyi dusunmeyen bir ekiple yarisirken, ne onun kadar inancli, ne onun kadar yirtici, ne onun kadar hirsli, ne onun kadar onurlu olabilir.
bir metafizik gol atan aykut kaybetmeyi dusunmuyordu. ikinci devre boyunca galatasaray yari sahasinda seytanin bolerosundan figurler yapan ridvan kaybetmeyi dusunmuyordu. galatasaray yari sahasinin sol tarafina hangi sari-kirmizi futbolcu gelmisse onlari ayaklarindan puskurttugu eterle bayiltan hakan kaybetmeyi dusunmuyordu.
hele hele 90 dakikanin her dakikasinda, sahanin her yerinde galatasaray takimi ile tek adammis gibisine mucadele eden, 3 muhtesem gol atan ve simdilerde “turkiye’nin en iyi santrforu” fetfasini cikartan hasan, kaybetmeyi hic mi hic dusunmuyordu.
bu mac basit bir mac degil, fenerbahce icin bir tarih macidir.
belki fenerli bir sair, ileride bu macin ustune soyle bir misra dusecektir:
fenerbahce yenilmez... bu forma ile dalga gecilmez!
(bkz: islam cupi)
bu bir fenerbahce destanidir.
bu 4-3’luk kupa destanini goren yasi yirmilik fenerbahce taraftari, bir 30 yil, galatasaray-fenerbahce rekabeti soz konusu oldugunda hep bu maci anlatacaktir, boburlenerek fenerliligini hopurdeterek.
ve fenerbahceli su destan maca soyle bir kabadayilik asacaktir. “biz onlara ilk yarida 3 gol avans verip, galatasaray’i kupada pacavra ettik.”
ne muthis ne uyunamaz bir kabus ilk devresi idi; fenerbahce icin.
baldirina cok iri bir bandaj gecirmis bir oguz mac baslamadan once cimene pek nazli koydugu sol ayagi ile fenerbahce icin sakatliktan sonra gelen bir mutluluk mudu, yoksa hic cozulmeyecek bir bilmece miydi?
fenerbahce’nin mevsim basindan beri bir turlu klas ve emek disiplinine sokamadigi geri dortlu, prekazi gibi umulmadik uzak goller vuran, ugur gibi cok ters gol kontrataklari cikartan, tanju gibi onsekiz disi ve ici hareketlerde esrarengiz file senaryolari yazan rakipler karsisinda, ne kadar basarili bir defans grafigi cizeceklerdi?
mac basladiktan sonra goruldu ki, oguz’un sol ayagi tanri’dan kendisine verilmis bir sol ayak degil, sonradan takilmis bir tahta bacakti, sanki. en basit top kontrolunu yapamiyor, o sihirli ve rahat driplinglerine kisilik koyamiyor, oyunun galatasaray orta sahasina dogru kacisini caresiz gozlerle seyrediyordu.
oguz kaybolmustu, arkasindan fenerbahce kaybedecekti belki de.
cunku alabora olan fenerbahce orta saha gemisinden sonra bu alanin gerisinde titrek bir filika gibi oynayan geri dortlu, giderek kabaran ve hasinlesen galatasaray denizinin ustunde fazla canli olarak kalamayacakti.
mac iri bir orkinos agi gibi oruluyordu, fenerbahce’nin ustune. cok iyi oynamaya basladigi zamanlar, eksantrik goruntulerle galatasaray defansinin onleyemedigi gol pozisyonlari buldugu zamanlar, deda’nin donmus dudugune teknik tavirlar koydugu zamanlar.
ne oldu biliyor musunuz?
fenerbahce, galatasaray’dan 3 gol yedi.
biri acemi savunma hareketli ergin’in penaltisindan, ikincisi rakibe sunulmus ters bir kafa vurusundan, ucuncusu yan hakeme gore nizami tv yayinina gore ofsayt kritik bir hareketten.
fenerbahce ile alay ediyordu; galatasaray kale direkleri. 3-0 yenik bir fenerbahce’nin hasan’in ayagindan cikan volesi bile galatasaray’in yan odunlarindan birisine vuruyordu.
ne vardi 3-0’dan sonra galatasaray galerisinde? tribunlerin hepsinde, vatandas tribununde basin ve seref tribunlerinde ciklet yerine fenerbahce’yi cigneyen alayli sapursupurlar ve rakibini kucumseyen dudak valsleri.
avrupa kupasinda final hayali gorurken, kendi hayatini olduren, turkiye ligi’nde ise bu yil hic dogmamis mustafa denizli’nin ortalara cikip piste dikilip, kupanin hic olmazsa yerlisinde yeni bir final hayati aramasi ve bu hayati yakaladigina inanmasi, o kadar dogaldi ki.
fakat o galata kulesi dibi eski yahudi kilikli eskiciye benzeyen, her mactan once guya galatasaray’i isitan hamamci gorevini ustlenen o alman kondisyoner pandomimcisi devre biterken , hangi top ilim ve irfanina siginarak eli ile fenerbahce tribunlerine “bes... bes...” isareti yapiyordu.
o eli fenerbahce lavabona sokar sonra.
bitmemis bir macin, en tehlikeli yani “guven”in dozudur.
mustafa denizli ve takimi macin ikinci yarisina maci kazanmis ekip guveni icinde cikarken, kendi timinin bunyesine 5 yer degisikligi ile baska bir nefs ve hirs sokan veselinovic’in fener ihtarini, ne galatasaray, ne de mustafa denizli ciddiye aldi.
herhalde kazandigini dusunen bir takim, kaybetmeyi dusunmeyen bir ekiple yarisirken, ne onun kadar inancli, ne onun kadar yirtici, ne onun kadar hirsli, ne onun kadar onurlu olabilir.
bir metafizik gol atan aykut kaybetmeyi dusunmuyordu. ikinci devre boyunca galatasaray yari sahasinda seytanin bolerosundan figurler yapan ridvan kaybetmeyi dusunmuyordu. galatasaray yari sahasinin sol tarafina hangi sari-kirmizi futbolcu gelmisse onlari ayaklarindan puskurttugu eterle bayiltan hakan kaybetmeyi dusunmuyordu.
hele hele 90 dakikanin her dakikasinda, sahanin her yerinde galatasaray takimi ile tek adammis gibisine mucadele eden, 3 muhtesem gol atan ve simdilerde “turkiye’nin en iyi santrforu” fetfasini cikartan hasan, kaybetmeyi hic mi hic dusunmuyordu.
bu mac basit bir mac degil, fenerbahce icin bir tarih macidir.
belki fenerli bir sair, ileride bu macin ustune soyle bir misra dusecektir:
fenerbahce yenilmez... bu forma ile dalga gecilmez!
(bkz: islam cupi)
bu sene kendisi hariç bütün 17 takımın şampiyonluğunu istememesi durumuna gelen acıların takımı. herşey güzel giderken iki kupa birden de gitmiştir. bu durum taraftarını üzmüştür, yaralamıştır, yormuştur. ama sonuna kadar götürdüğü mücadele takdir edilesidir.tıpkı el emeğiyle şampiyonluğu hakeden galatasarayın takdir edilmesi gibi.
bugün yıldırım çarpan takım.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?