erzurum ve sivas kongreleri

galapagosun kertenkelesi
nazım hikmet ran şiiridir.

biz ki istanbul şehriyiz,
işte, arzederiz halimizi
türk halkının yüce katına.
mevsim yazdır,
919’dur.
ve teşrinlerinde geçen yılın
dört düvele teslim ettiler bizi,
gözü kanlı dört düvele
anadan doğma çırılçıplak.
ve kurumuştu
ve kan içindeydi memelerimiz.

biz ki istanbul şehriyiz,
fransız, ingiliz, italyan, amerikan
bir de yunan,
bir de zavallı afrika zencileri
yer bitirir bizi bir yandan,
bir yandan da kendi köpek döllerimiz:
vahdettin sultan,
ve damat ferit
ve ingiliz muhipleri
ve mandacılar,
biz ki istanbul şehriyiz,
yüce türk halkı,
malumun olsun çektiğimiz acılar...
...
...
erzurum’da on dört gün sürdü kongre:
orda, mazlum milletlerden bahsedildi
bütün mazlum milletlerden
ve emperyalizme karşı dövüşenlerinden onların.

orda, bir şurayı milli’den bahsedildi,
iradei milliyeye müstenit bir şurayı milli’den.
buna rağmen
"asi gelmeyelim" diyenler vardı,
"makamı hilafet ve saltanata."
hatta casuslar vardı içerde.
buna rağmen
"bütün akşamı vatan bir kuldur" denildi.
"kabul olunmaz," denildi,
"manda ve himaye..."
buna rağmen
istanbul’da birçok hanımlar, beyler, paşalar,
türk halkından kesmişlerdi umudu.
yağdırıldı telgraflar erzurum’a:
"amerikan mandası altına girelim," diye.
"istiklal, diyorlardı, şayanı arzu ve tercihtir, amma
bugün bu, diyorlardı mümkün değil,
birkaç vilayet, diyorlardı, kalacak elde,
şu halde, diyorlardı, şu halde,
memaliki osmaniye’nin cümlesine şamil
amerikan mandaterliğini talep etmeği
memleketimiz için en nafi
bir şekli hal kabul ediyoruz."
fakat bu şekli halli kabul etmedi erzurumlu.
erzurum’un kişi zorludur, balam,
buz tutar yiğitlerin biyiği.
erzurum’da kaskati, dimdik olur adam,
kabullenmez yilginliği...

istanbul’da hanımlar, beyler, paşalar,
tül perdeler, kravatlar, apoletler, şişeler,
çıtı pıtı dilleri ve pamuk gibi elleri
ve biçare telgraf telleri
devretmek için amerika’ya anadolu’yu
şöyle diyorlardı erzurum’dakilere:
"bizi bir başımıza bıraksalar,
tarafgirlik, cehalet
ve çok konuşmaktan başka müspet
bir hayat kuramayız.
işte bu yüzden amerika çok işimize geliyor.
filipin gibi vahşi bir memleketi adam etti amerika.
ne olacak,
biz de on beş, yirmi sene zahmet çekeriz,
sonra yeni dünya’nın sayesinde
istiklali kafasında ve cebinde taşıyan
bir türkiye vücuda geliverir.
amerika, içine girdiği memleket ve millet hayrına
nasıl bir idare kurduğunu
avrupa’ya göstermek ister.
hem artık işi uzatmağa gelmez.
çok tehlikeli anlar yaşıyoruz.
sergüzeşt ve cidal devri geçmiştir:
türkiye’yi geniş kafalı birkaç kişi belki kurtarabilir."
...
...
...
ve böylece, bin dereden su getirdi istanbul’dan gelen zevat.
sivas, mandayı kabul etmedi fakat,
"hey gidi deli gönlüm,"
dedi,
"akıllı, umutlu, sabırlı deli gönlüm,
ya istiklal, ya ölüm!"
dedi.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol