chris isaak

overload
kapitalizmin dokunamadigi ender yetenekli sanatcilardan. wicked game ve arkadasinin intihari üzerine yazdigi blue hotel ile yetenegini kanitlamistir.
utopya
bir insan gunun her vakitine nasil hitap edebilir anlamis degilim. sabah, ogle, aksam 3 vakit dinlenilesi bir insan. butun guzellikler nasil bir insanda toplanir, bu adaletsizlik degil midir benim gibiler icin ya da adalet midir onunla aynı dunyayi paylasmam, onun sesini dinleyebiliyor olmam? gunun her saati dinlenebildigi gibi dunyanin en ucube yerinde de kendini dinletebilmesi ne ilahidir. gulerken, aglarken, otobusteyken, denizdeyken, havadayken, mayin tarlasindayken, savastayken. bu insan gerek sesi gerek fizigi gerek kimligiyle dunya icin is, as, es... var olma sebebi... sarkilari kisinin kendi bedenini tanimasini sagliyor, damarlarindaki kanin hareket ettigini hissediyor insan... life will go on, baby did a bad bad think, can t do a thing, solitary man, wicked game, blue hotel, forever blue, san francisco days, black flowers, you owe me some kind of love ve daha sayamadigim sanat dunyasina kazandirmis oldugu pek cok sarkisi vardir...
van ness
inanılmaz yakışıklı, karizma sahibi, müthiş bir ses sahibi hastası olduğum insan. türkiye de maalesef az bilinir ama bilenlerde hakkını vererek bilir. müthiş bir adam, yıllar geçtikçe daha bir yakışıklı daha bir karizmatik olan adam.
aello
yaramaz bu adam. üstelik günümüzde, kliplerinde yarı çıplak kızları çıkarıp vücut gösterisi yaptıran şarkıcıların da tek sorumlusudur. ama anlamazlar ki çıplak kızlar bir chris isaak kalıcılığı sağlamaz...

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol