pablo neruda şiiri;
bilmek acı çekmektir. ve bildik;
karanlıktan çıkıp gelen her haber
gereken acıyı verdi bize:
gerçeklere dönüştü bu dedikodu,
karanlık kapıyı tuttu aydınlık,
değişime uğradı acılar.
gerçek bu ölümde yaşam oldu.
ağırdı sessizliğin çuvalı.
bilmek
bilmek;
insanoglu nefes buldugu gunden bu yana ne denli cahil (ignorabimus) oldugunu da ogrenmeye basladi. bildiklerinin kendisini git gide fakirlestirmesi karsisinda bilgisizlige karsi mucadelesini birakmadi ve bildikleri ugruna olumu goze alarak aradi, arastirdi, bildi de bildi. dunyaya kazik cakamayan insanoglu kendinden sonraki nesle bir dirhem fazla bilgi birakabilmek icin, kaninin akitilmasini dahi dusunmeden, kor olasiya kadar okudu.
peki bu insanlarin “bilgi” dedigi sey nedir? onca aciya katlanmamizi gerektiren “bilgi” nerede saklidir da omrumuz boyunca onu aramamiza ragmen bir turlu goremiyoruz?
bilinmesi zevk veren sey (id cujus apprehensio placet) nerede gizli? az bilen neden cok yaniliyor (chi poco pensa molto erra)?
bilgiseverin “bilgi” dedigini ogrenmek hepimizin gorevi. zira ancak o zaman zevku sefa alemlerinden uzaklasarak neden yasamamiz gerektigini, yasamimizin nasil olustugunu anlayabiliriz. suncacik hayatimizda kaybettigimiz vakti ancak boyle telafi edebilir ve bizden sonraki nesle birakacagimiz bir dirhem fazla bilginin sevkiyle sonsuz huzura (requiem aeternam) katilabiliriz. bunu yapabilmek icin de elbetteki bizden sonra tufan (apres nous le déluge) demeden yasamali ve bilgi avcisi olmaliyiz. inanin ki, bilgi merdivenlerindeki yorgunlugumuz, bilgelik kapisinda sonlanacaktir. ve emin olun ki o zaman yasamimizi ayakta tutan kucuk mutluluklar evrensel mutluluklara donusecektir. cunku ancak o zaman tanrisalligi birakacak, tanri’ya katmaya baslayacagiz.
elimizde muthis kaynaklar var. ancak, bunlarin hepsine kulplar takmak mumkun. kulp takmadan once bu kaynaklarin icindekini tamamiyla ozumsemeliyiz. “neden?”leri iyiden iyiye anladiktan sonra etrafimizda degisen evreni cok daha iyi anlayacagimizi bilerek ozumsemeliyiz. nasil mi olacak? kucuk bir ornek yeterli olacaktir: iyi kapanmamis bir musluktan damlayan damlalarin aslinda birbirlerine es zamanli dusmedigini soylesem hayatinizda ne degisir? peki 0,62 m3 evrende sadece 1 tane atom bulundugunu, 2 mil buyuklugunde bir meteorun dunyada delik acabilecegini, 10.000 yil sonra dunyanin buzul cagina girmesinin cok buyuk bir ihtimal oldugunu, dunyadan uzakligi 2 milyar isik yili olan bir yildizin bugun yok olsa bu bilgiye ancak 2 milyar yil sonra ulasabilecegimizi…
anlamaya calismakla gecen omrumuzde ozumsedigimiz bilgi bize duzenin dinginligini (tranquilitas ordinis) anlatacagi gibi, bizi de, tanri’yi da anlatacaktir. unutmamaliyiz ki “anlayis, hatalar bahcesine ekilse bile, yeserebilir.”
yasam son derece basit ve kisa... kaybedecek vakit yok... dustugumuz yarda tutunacagimiz tek dal, bilgi...
anlamak varken,
kaynak: ansiklopedi
insanoglu nefes buldugu gunden bu yana ne denli cahil (ignorabimus) oldugunu da ogrenmeye basladi. bildiklerinin kendisini git gide fakirlestirmesi karsisinda bilgisizlige karsi mucadelesini birakmadi ve bildikleri ugruna olumu goze alarak aradi, arastirdi, bildi de bildi. dunyaya kazik cakamayan insanoglu kendinden sonraki nesle bir dirhem fazla bilgi birakabilmek icin, kaninin akitilmasini dahi dusunmeden, kor olasiya kadar okudu.
peki bu insanlarin “bilgi” dedigi sey nedir? onca aciya katlanmamizi gerektiren “bilgi” nerede saklidir da omrumuz boyunca onu aramamiza ragmen bir turlu goremiyoruz?
bilinmesi zevk veren sey (id cujus apprehensio placet) nerede gizli? az bilen neden cok yaniliyor (chi poco pensa molto erra)?
bilgiseverin “bilgi” dedigini ogrenmek hepimizin gorevi. zira ancak o zaman zevku sefa alemlerinden uzaklasarak neden yasamamiz gerektigini, yasamimizin nasil olustugunu anlayabiliriz. suncacik hayatimizda kaybettigimiz vakti ancak boyle telafi edebilir ve bizden sonraki nesle birakacagimiz bir dirhem fazla bilginin sevkiyle sonsuz huzura (requiem aeternam) katilabiliriz. bunu yapabilmek icin de elbetteki bizden sonra tufan (apres nous le déluge) demeden yasamali ve bilgi avcisi olmaliyiz. inanin ki, bilgi merdivenlerindeki yorgunlugumuz, bilgelik kapisinda sonlanacaktir. ve emin olun ki o zaman yasamimizi ayakta tutan kucuk mutluluklar evrensel mutluluklara donusecektir. cunku ancak o zaman tanrisalligi birakacak, tanri’ya katmaya baslayacagiz.
elimizde muthis kaynaklar var. ancak, bunlarin hepsine kulplar takmak mumkun. kulp takmadan once bu kaynaklarin icindekini tamamiyla ozumsemeliyiz. “neden?”leri iyiden iyiye anladiktan sonra etrafimizda degisen evreni cok daha iyi anlayacagimizi bilerek ozumsemeliyiz. nasil mi olacak? kucuk bir ornek yeterli olacaktir: iyi kapanmamis bir musluktan damlayan damlalarin aslinda birbirlerine es zamanli dusmedigini soylesem hayatinizda ne degisir? peki 0,62 m3 evrende sadece 1 tane atom bulundugunu, 2 mil buyuklugunde bir meteorun dunyada delik acabilecegini, 10.000 yil sonra dunyanin buzul cagina girmesinin cok buyuk bir ihtimal oldugunu, dunyadan uzakligi 2 milyar isik yili olan bir yildizin bugun yok olsa bu bilgiye ancak 2 milyar yil sonra ulasabilecegimizi…
anlamaya calismakla gecen omrumuzde ozumsedigimiz bilgi bize duzenin dinginligini (tranquilitas ordinis) anlatacagi gibi, bizi de, tanri’yi da anlatacaktir. unutmamaliyiz ki “anlayis, hatalar bahcesine ekilse bile, yeserebilir.”
yasam son derece basit ve kisa... kaybedecek vakit yok... dustugumuz yarda tutunacagimiz tek dal, bilgi...
anlamak varken,
kaynak: ansiklopedi
bildigini soruldugunda soylemektir..
sokrates’in; "benim en iyi bildigim sey hicbir sey bilmedigimdir!" demekle tanimini iyice sikintiya soktugu eylem.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?