james joyce’ın dublin’de geçen bir tek günü anlattığı,sekiz yüz küsûr sayfalık romanıdır..okuyabilmek,anlayabilmek zordur,kafa ister..ayrıca amcam irlanda diliyle öyle oyunlar yapmışmış ki,illa orijinalinden okumak gerekliymiş anlayıp keyif alabilmek için.. bunu orijinalinden okuyabilenler varsa -ki vardır- elleri öpülesi insanlardır...şiddetle kıskanılırlar...
ulysses
okunması için bir kılavuz hazırlanan james joyse eseri.param olunca okuycam
odysseusun ikinci adidir.
romanın doruk noktası...okurken zorlanmamak için öncesinde ulysses sözlüğünü okumak tavsiye edilir.
anlaşılamadığı için dünyanın en iyi romanları arasında sayıldığı iddia edilen roman.
anti novel tekniğiyle yazılmış üzerine sayısız çalışma yapılan anlamanın çok çok zor olduğu olay örgüsü içermeyen ve sözlüğü bile çıkan; ulysses sözlüğü, kült eser. ibn rüşd den bahsetmesi dikkate değer. tipik bir joyce eseri.
önsözünde "onu türkçeye çevirmek bile başlı başına bir delilikti" gibi bir cümle yer alan,pek kalın,pek güzel bir kitap.
en uzun cümlesi 2500 kelimeden oluşan okurken sözlük gerektiren kitap
james joyce kitabı yazarken karısı nora joyceun tüm arkadaşları ile yatmıştır.
bölümlere ayırıp her bölümü iki defa okuduktan sonra leziz bir şekilde anlaşıldığı görülen kitaptır.
bir yaşantımız var şu yuvarlakta
adına yeryüzü dediğimiz
biz kaplamışız duvarlarını bin yönde
çizmiş karanlığı üzerine ellerimiz
düşmanlar yaratmışız kendi içimizden
ölümü üleştirmiş eşken isimlerimiz
sımsıkı kapanacaksa bütün kapılar
hiç belirmeyecekse o düşsel umut
kapkara duracaksa orada ufuklar
sonsuza kadar ışıksız şu konut
yalnız korkudur boy verir içimizde
bir gizli düşmanın açlığını büyüten
saldırır belki yıkar duvarlarımızı
çiğnenir geçeriz belki dişlerinden
direnç anlamsızdır o zaman, yenilmişizdir çünkü
yönelir sorulara durmadan çaresizlik
dostlar, kardeşler, en kopmaz ilgiler
şu yuvarlak içinde baştan gömüldük
adına yeryüzü dediğimiz
biz kaplamışız duvarlarını bin yönde
çizmiş karanlığı üzerine ellerimiz
düşmanlar yaratmışız kendi içimizden
ölümü üleştirmiş eşken isimlerimiz
sımsıkı kapanacaksa bütün kapılar
hiç belirmeyecekse o düşsel umut
kapkara duracaksa orada ufuklar
sonsuza kadar ışıksız şu konut
yalnız korkudur boy verir içimizde
bir gizli düşmanın açlığını büyüten
saldırır belki yıkar duvarlarımızı
çiğnenir geçeriz belki dişlerinden
direnç anlamsızdır o zaman, yenilmişizdir çünkü
yönelir sorulara durmadan çaresizlik
dostlar, kardeşler, en kopmaz ilgiler
şu yuvarlak içinde baştan gömüldük
"joyce ulyssesi yazarken, ilk olmasa bile, yeni bir yazınsal biçem kullanmak istemiştir. dublinde, 1904 yılında yaşayan ortanın altındaki sınıftan kişileri almış, haziran ayının başlangıcındaki bir gün boyunca, sadece neler yapmış olduklarını değil, neler düşünmüş olduklarını da anlatmıştır.
"bana öyle geliyor ki, joyce, şaşırtıcı bir başarıyla, sürekli olarak değişen kaleidoskopik bilinç ekranında, hem sıradan malzemeyi, hem de pek derinlerdeki (bilinçaltı) malzemeyi yansıtabilmiştir."
bu satırlar bir eleştiri yazısından değil: yargıç john m. woolseyin, 8 aralık 1933 günü, abd hükümetinin müstehcenlik gerekçesiyle toplatma kararı aldığı "ulysses" için verdiği aklama kararından.
"ulysses bir yolculuk. (...) hepimizin yaşam serüvenini simgeleyen bir tinsel-tensel yolculuktur bu.
"ulyssesi çevirmek de bir yolculuktur-hiç bitmeyecek. o tanımsız labirentte acımasız devlerle kapıştım, fettan denizkızlarıyla oynaştım, dublin insanlarıyla ne oyunlar oynadım, sokaklaryla yoldaş oldum, joyceun ulusesini dinledim de dinledim, bir mr. bloom olup çıktım."
bu satırlar da "ulyssessce"yi "türkçe"ye çeviren nevzat erkmenden.
kırk yıldır süren bu yolculuk, bitti nihayet. gerçek bir "klasik" (herkesin bildiği, kimsenin okumadığı) nihayet türkçede: "şimdi ve burada": işi gücü bırakıp okuyacaklar için!
"bana öyle geliyor ki, joyce, şaşırtıcı bir başarıyla, sürekli olarak değişen kaleidoskopik bilinç ekranında, hem sıradan malzemeyi, hem de pek derinlerdeki (bilinçaltı) malzemeyi yansıtabilmiştir."
bu satırlar bir eleştiri yazısından değil: yargıç john m. woolseyin, 8 aralık 1933 günü, abd hükümetinin müstehcenlik gerekçesiyle toplatma kararı aldığı "ulysses" için verdiği aklama kararından.
"ulysses bir yolculuk. (...) hepimizin yaşam serüvenini simgeleyen bir tinsel-tensel yolculuktur bu.
"ulyssesi çevirmek de bir yolculuktur-hiç bitmeyecek. o tanımsız labirentte acımasız devlerle kapıştım, fettan denizkızlarıyla oynaştım, dublin insanlarıyla ne oyunlar oynadım, sokaklaryla yoldaş oldum, joyceun ulusesini dinledim de dinledim, bir mr. bloom olup çıktım."
bu satırlar da "ulyssessce"yi "türkçe"ye çeviren nevzat erkmenden.
kırk yıldır süren bu yolculuk, bitti nihayet. gerçek bir "klasik" (herkesin bildiği, kimsenin okumadığı) nihayet türkçede: "şimdi ve burada": işi gücü bırakıp okuyacaklar için!
bir franz ferdinand şarkısıdır. çok güzeldir. sözleri şöyledir;
while i sit in here, a sentimental face stares
and a voice says hi so
so what you gotta what you gotta disdain
c’mon let’s get high
c’mon look so, you got next oh
walk twenty five miles oh
well i’m bored i’m bored
c’mon let’s get high
c’mon let’s get high
c’mon let’s get high
high
well i found a new way
i found a new way
c’mon doll and use me
i don’t need your sympathy
la, la la la la
ulysses
i’ll find a new way
i’ll find a new way, baby
my ulysses, my ulysses
no, bet you are now, boy
so sinister, so sinister
last night was wild
what’s a matter there, feeling kinda anxious?
that heart that grew cold
yeah everyone, everybody knows it
yeah everyone, everybody know it
everybody knows i
la, la la la la
ulysses
i’ll find a new way
i’ll find a new way, baby
la, la la la la
ulysses
i’ll find a new way
well i’ll find a new way, baby oh …
oh, then suddenly you know
you’re never going home
you’re never you’re never you’re never you’re never you’re never you’re never
you’re never going home.
not ulysses, baby.
no, la la la la whooo whoo
you’re not ulysses, whooo whoo
la la la la, whooo whoo
while i sit in here, a sentimental face stares
and a voice says hi so
so what you gotta what you gotta disdain
c’mon let’s get high
c’mon look so, you got next oh
walk twenty five miles oh
well i’m bored i’m bored
c’mon let’s get high
c’mon let’s get high
c’mon let’s get high
high
well i found a new way
i found a new way
c’mon doll and use me
i don’t need your sympathy
la, la la la la
ulysses
i’ll find a new way
i’ll find a new way, baby
my ulysses, my ulysses
no, bet you are now, boy
so sinister, so sinister
last night was wild
what’s a matter there, feeling kinda anxious?
that heart that grew cold
yeah everyone, everybody knows it
yeah everyone, everybody know it
everybody knows i
la, la la la la
ulysses
i’ll find a new way
i’ll find a new way, baby
la, la la la la
ulysses
i’ll find a new way
well i’ll find a new way, baby oh …
oh, then suddenly you know
you’re never going home
you’re never you’re never you’re never you’re never you’re never you’re never
you’re never going home.
not ulysses, baby.
no, la la la la whooo whoo
you’re not ulysses, whooo whoo
la la la la, whooo whoo
(bkz: tatlıses)
tereddütsüz okuduğum en iyi romanlar arasına koyabileceğim bir başyapıt.
keskin bir kitap ulysses, çoğu insanın "akıcılık"la bağdaştırdığı yumuşak geçişler yok bu kitapta. romanın üslubundan ve bu üsluptan dolayı oluşan alışılmadık seyrinden ötürü, çoğu kişi tarafından sevilmeyebilir veyahut tamtersine yüceltilebilir. elbette ki tüm iyi yazarlar kendilerine özgü bir dil oluştururlar, ama james joyceun biçemi için "kendine özgü" demek yetersiz kalır. kendi geliştirdiği "bilinç akışı" tekniği kitabın bazı bölümlerinde kendini daha çok hissettiriyor. romanın geleneksel yapısına nazaran daha şiirsel olan bu duraklar, sıradışı sözcük diziniyle dili zorluyor, okuyucuyu zorluyor ve bence insanın bu romanı okurken aldığı hazzı doruk noktasına çıkartıyor. ve dediğim gibi, çoğu romandan ve hatta "roman" denen şeyden çok farklı olduğu için illa ki de "anlamak"tan geçmiyor bu kitabın okuyucuya verdikleri.
okuyun, en kötü ihtimalle sadece beğenmemiş olursunuz.
keskin bir kitap ulysses, çoğu insanın "akıcılık"la bağdaştırdığı yumuşak geçişler yok bu kitapta. romanın üslubundan ve bu üsluptan dolayı oluşan alışılmadık seyrinden ötürü, çoğu kişi tarafından sevilmeyebilir veyahut tamtersine yüceltilebilir. elbette ki tüm iyi yazarlar kendilerine özgü bir dil oluştururlar, ama james joyceun biçemi için "kendine özgü" demek yetersiz kalır. kendi geliştirdiği "bilinç akışı" tekniği kitabın bazı bölümlerinde kendini daha çok hissettiriyor. romanın geleneksel yapısına nazaran daha şiirsel olan bu duraklar, sıradışı sözcük diziniyle dili zorluyor, okuyucuyu zorluyor ve bence insanın bu romanı okurken aldığı hazzı doruk noktasına çıkartıyor. ve dediğim gibi, çoğu romandan ve hatta "roman" denen şeyden çok farklı olduğu için illa ki de "anlamak"tan geçmiyor bu kitabın okuyucuya verdikleri.
okuyun, en kötü ihtimalle sadece beğenmemiş olursunuz.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?