amerikan yazari jack londonun cok sayidaki hikaye ve romanlari arasinda onemli bakimdan otekilerle kiyaslanamiycaka nitelikte bir ustun romandir. en asagi tabakadan, zeki, kabiliyetli, ama bilgisiz ve beceriksiz bir gencin guzel ve kibar bir kiza kendini begendirmek icin harcadigi insanustu gayreti anlatan bu romanda bu gayret sayesinde buyuk ve aranan bir yazar olan gencin icine girdigi yeni muhitin kusurlarindan umutsuzluga dusmesi gercekten ustaca canlandirilir.
martin eden
jack londonun en beğenilen kitaplarındandır.kitapta yazanların kendi hayatının nerdeyse aynı olduğu söylenmektedir; ancak henüz kesin değildir.sosyalist kimliğinden hiç bir zaman ödün vermeyen londonun bu kitabı gerçekten sürükleyici ve okuyucuyu sürekli meraklandıran bir dile sahiptir.
okunmazsanız cok seyler kaçırdığınızı söyleyebilceğim kitaplardan biri.
insanın hayatını değiştirebilecek,bakış açısını derinden etkileyecek klasik kitaplardan biridir. ayrıca kendi hayatını anlattığı söylenen londonın; martin edeni sosyalist olarak göstermemesi de ilginçtir.
jack londonın kendini anlattığı, martin edeni kendisi yaptığı kitaptır. örneğin jack london siyah karşıtı bir sosyalisttir ve aynı şekilde matin eden de kitabın başlarında bir yerde sanki "bizi köpekler gibi çalıştırdılar" dermiş gibi küçümsercesine, "bizi zenciler gibi çalıştırdılar" der.
aynı şekilde jack london intihar ve benzeri kendi hayatından kısımlarını (geleceğe ve geçmişe dair) martin eden de anlatmıştır. martin eden de jack london gibi bir idealisttir.
aynı şekilde jack london intihar ve benzeri kendi hayatından kısımlarını (geleceğe ve geçmişe dair) martin eden de anlatmıştır. martin eden de jack london gibi bir idealisttir.
görüntüsü sizi ürkütmesin , çabucak bitebilen bir kitap.
insan azmini ve hırs sahibi olmayı en güzel ve sade biçimde anlatmayı başarabilmiş sayılı eserlerdendir. sosyal statülerin geçiciliği, toplumsal rollere verilen önem, farklı tabakaların çatışması akıcı bir üslupla anlatılır.
(bkz: idealizm)
kitabı sıra dışı bulmadım. aynı başlangıç ve aynı son. ayrıca eden’ın idealleri kısıtlı. yazmayı bir statü atlama yolu olarak görmesine rağmen, yine de yaptığı sanattır diyebilirim. eden’ın intiharının açıklaması çok basit; ulaşılması kolay hedefler, başarı, ardından gelen bıkkınlık, haya kırıklığı. imkansızı isteseydi eminim eceliyle ölürdü. martin eden’ın gelişimi, kendi için başlattığı ve sürdürdüğü bir şey değildi bence. hatta yanlarında yer almak istediği insanların şekillendirmesiydi gelişim dediğimiz şey. fakat sonra, martin’in toplum dışı özü yitirilmeden geri geldi ve uğraş ters tepki yarattı.
alıntılar:
say. 272/ onun içindeki devrimi yaratan, onu kaba bir denizci olmaktan kurtarıp bir öğrenciye ve sanatçıya dönüştüren sevgiydi..
say. 345/ olağan üstü bir beyin gücüne sahip olduğunu bilmiyordu; derin kültürleri ve yüksek düşünceleri olan kişilerin, morseların misafir odasında bulunamayacaklarını da bilmiyordu. böyle kişilerin yalnız kartallar olarak yeryüzünden ve toplu yaşamın sürüleştirici yükünden yukarılarda, gökyüzünde yalnız başına uçan kişiler olduğunu hayal bile etmiyordu.
say. 455/ (brissenden, martin’le konuşuyor) "görüyorsun ya, gitmeden önce senin bir sosyalist olduğunu görmek isterdim. varoluşuna bir anlam verirdi. gelmekte olan düş kırıklığı süresince seni koruyabilecek tek şey bu."
alıntılar:
say. 272/ onun içindeki devrimi yaratan, onu kaba bir denizci olmaktan kurtarıp bir öğrenciye ve sanatçıya dönüştüren sevgiydi..
say. 345/ olağan üstü bir beyin gücüne sahip olduğunu bilmiyordu; derin kültürleri ve yüksek düşünceleri olan kişilerin, morseların misafir odasında bulunamayacaklarını da bilmiyordu. böyle kişilerin yalnız kartallar olarak yeryüzünden ve toplu yaşamın sürüleştirici yükünden yukarılarda, gökyüzünde yalnız başına uçan kişiler olduğunu hayal bile etmiyordu.
say. 455/ (brissenden, martin’le konuşuyor) "görüyorsun ya, gitmeden önce senin bir sosyalist olduğunu görmek isterdim. varoluşuna bir anlam verirdi. gelmekte olan düş kırıklığı süresince seni koruyabilecek tek şey bu."
bir gecede bitirdiğim ve "ama böyle de bitmez ki" diye hayıflandığım, klasik.
kitap bittiğinde bir süre donup kaldığım roman, yer yer biyografi.
psilolojik betimlemeleri olan bir kitaptır yazarın inişleri çıkışaları çokça yer almıştır.
genelde jack londonın en iyi eseri olarak kabul edilir. lakin yıldızlar korsanını okumamış günahkarların gafletidir bu. london yıldızlar korsanında kendini aşar, asıl ruh halini yıldızlar korsanında koyar ortaya.
realizmi almış kaf dağına çıkarmış bir kitaptır. yarı otobiyografi diyebiliriz yalnız bir fark vardır büyük bir fark.
jack london sosyalist olarak tanımlar kendini. (sosyalizm) martin eden ise her fırsatta bireyci olduğunu dile getirir. (bireycilik) hatta ateşli tartışmalarının birinde sosyalist olmakla eleştirilince "sizden daha fazla sosyalist değilim. sosyalizmi anladım ve beni teğet geçti. sizse ne olduğunu bilmediğiniz için sosyalist gibi davranıp sonra onlardan nefret ettiğinizi söylüyorsunuz" der.
alt sınıfa dahil kızkardeşine üzülür. ama ona ve geldiği çevreye yardım edilemeyeceğini bildiğinden üzülür. onun üzüntüsü alt tabakaya yardım edilmemesi değil alt tabakanın kendi için bir şey yapmadığından eleneceğine inanmasıdır. yani konu kendi ailesi olduğunda bile sosyalist olamaz.
martinin en sevdiği hatta küçük bir put varsaydığı yazar herbert spencer da fazlasıyla bireycidir zaten. sosyalizm spencer için de olmaması gereken fazla iyi niyetli bir düşüncedir.
jack london bu konu hakkında kendisi de bir açıklama yapmıştır. meşhurdur:
jack london sosyalistken neden otobiyografisinde bireyci biri gibi davranmıştır derseniz çeşitli açıklamalar vardır. bunlardan biri bireyciliğin sonunun kötü olduğu propagandası yapmaktır ki bence en mantıklısı budur. belki de bu kadar yufka yürekli olmayıp insanlığını öldürebilse kendi de bireyci olabileceğini fark ettiğinden böyle yapmıştır. bilemiyorum.
sonuç olarak herkesin okuması gereken harikulade bir kitaptır. martin de hepimizin tanımak isteyeceği muhteşem bir insandır.
jack london sosyalist olarak tanımlar kendini. (sosyalizm) martin eden ise her fırsatta bireyci olduğunu dile getirir. (bireycilik) hatta ateşli tartışmalarının birinde sosyalist olmakla eleştirilince "sizden daha fazla sosyalist değilim. sosyalizmi anladım ve beni teğet geçti. sizse ne olduğunu bilmediğiniz için sosyalist gibi davranıp sonra onlardan nefret ettiğinizi söylüyorsunuz" der.
alt sınıfa dahil kızkardeşine üzülür. ama ona ve geldiği çevreye yardım edilemeyeceğini bildiğinden üzülür. onun üzüntüsü alt tabakaya yardım edilmemesi değil alt tabakanın kendi için bir şey yapmadığından eleneceğine inanmasıdır. yani konu kendi ailesi olduğunda bile sosyalist olamaz.
martinin en sevdiği hatta küçük bir put varsaydığı yazar herbert spencer da fazlasıyla bireycidir zaten. sosyalizm spencer için de olmaması gereken fazla iyi niyetli bir düşüncedir.
jack london bu konu hakkında kendisi de bir açıklama yapmıştır. meşhurdur:
jack london sosyalistken neden otobiyografisinde bireyci biri gibi davranmıştır derseniz çeşitli açıklamalar vardır. bunlardan biri bireyciliğin sonunun kötü olduğu propagandası yapmaktır ki bence en mantıklısı budur. belki de bu kadar yufka yürekli olmayıp insanlığını öldürebilse kendi de bireyci olabileceğini fark ettiğinden böyle yapmıştır. bilemiyorum.
sonuç olarak herkesin okuması gereken harikulade bir kitaptır. martin de hepimizin tanımak isteyeceği muhteşem bir insandır.
zevkle okunur, kitabı her gördüğünde "aaa martin" deyip. eski dostummuş gibi kendimce yad ederim.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?