esitlikcilik ile ayni anlama gelmeyip butun doktrinlerde halk icin yapilmasi arzulanan utopya haline gelmiştir .
sosyal adalet herkesin çalışması bilgisini becereisini ve gördüğü iş oranina gore hakkını almasi.
hiç kimsenin ezilip kimse tarafindan sömürülmemesi en küçük bir iş görene de hayat hakkı tanımak ve guvence vermek anlamina gelir çalışan herkesin asgari bir geçim şartına erişmesi sosyal adaletin ilk şartı olmasinin yaninda komunizimin bazi dallari ile kesinlikle karistirilmamalidir zira sosyal adalet esitsizligi sever sadece sezarin hakkini sezara verir.
sosyal adalet
ahanda bu konuya ait guzel mi guzel hos mu hos sevecen mi sevecen bir fikra alin doya doya yalayin:
bundan bir kaç on yıl önce genç bir türk işadamı güney afrikada iş gezisindedir. herşey umduğundan daha başarılı ve çabuk gelişmiştir.
sözleşme bile imzalanmıştır. dönüşüne tam bir gün vardır.
büyük sinemalardan birinin önünden geçerken dikkatini "ghandi" filmi çekiyor adamın. hani şu bol oscarlı uzun film...
hemen taksiden iniyor ve doğru gişenin önündeki kuyruğa... insanlar tuhaf tuhaf, bakıyorlar genç işadamına:
- beyfendi, siz yabancisiniz galiba?
- evet, nereden anladınız?
- burada beyazlar kuyruğa girmezler, onlar doğrudan gişeye giderler biletlerini oradan alırlar.
adam biraz mahçup, tüm kuyruğu geçip gidiyor gişeye. evet... beyazlar için ayrı bir pencere var gerçekten.
- iyi günler efendim, bir koltuk rica ediyorum, arkadan ve ortadan lütfen...
gişedeki kız şaşkın:
- beyfendi, siz yabancısınız galiba?
- evet, nereden anladınız?
- burada beyazlar, koltukta değil, balkonda otururlar.
- peki bir balkon lütfen.
adamcağız, balkonda filmi seyretmeye devam
eder etmesine de, güney afrikada bizim sinemalar gibi uzun uzun aralar yok ki, sıkışır haliyle. etraf karanlık, herkes filmi izliyor, dayanamaz ve ayağa kalkmaya karar verir. tam kalkacak, yandaki sorar:
- nereye beyfendi?
- hiiç... tuvalete gitmem lazım..
- beyfendi, siz yabancısınız galiba?
- evet, ama nereden anladınız?
- burada beyazlar, tuvalete gitmez ki, balkondan aşağı işeyiverirler.
adam şaşkın, tek güvendiği etraftaki karanlık. balkonun korkuluklarına dayanır ve tam çişini ederken, aşağıdan bir zenci seslenir:
- heeey sen yabancısın galibaaa...!!!
adam iyiden iyiye şaşkın, karanlıkta ve sadece çişinden tanındığı için ürkmüş...
aşağıdaki devam eder:
- insan sadece birinin kafasına etmez ki, şöyle bir serpiştirir. bu memlekette sosyal adalet diye bişey var!..
bundan bir kaç on yıl önce genç bir türk işadamı güney afrikada iş gezisindedir. herşey umduğundan daha başarılı ve çabuk gelişmiştir.
sözleşme bile imzalanmıştır. dönüşüne tam bir gün vardır.
büyük sinemalardan birinin önünden geçerken dikkatini "ghandi" filmi çekiyor adamın. hani şu bol oscarlı uzun film...
hemen taksiden iniyor ve doğru gişenin önündeki kuyruğa... insanlar tuhaf tuhaf, bakıyorlar genç işadamına:
- beyfendi, siz yabancisiniz galiba?
- evet, nereden anladınız?
- burada beyazlar kuyruğa girmezler, onlar doğrudan gişeye giderler biletlerini oradan alırlar.
adam biraz mahçup, tüm kuyruğu geçip gidiyor gişeye. evet... beyazlar için ayrı bir pencere var gerçekten.
- iyi günler efendim, bir koltuk rica ediyorum, arkadan ve ortadan lütfen...
gişedeki kız şaşkın:
- beyfendi, siz yabancısınız galiba?
- evet, nereden anladınız?
- burada beyazlar, koltukta değil, balkonda otururlar.
- peki bir balkon lütfen.
adamcağız, balkonda filmi seyretmeye devam
eder etmesine de, güney afrikada bizim sinemalar gibi uzun uzun aralar yok ki, sıkışır haliyle. etraf karanlık, herkes filmi izliyor, dayanamaz ve ayağa kalkmaya karar verir. tam kalkacak, yandaki sorar:
- nereye beyfendi?
- hiiç... tuvalete gitmem lazım..
- beyfendi, siz yabancısınız galiba?
- evet, ama nereden anladınız?
- burada beyazlar, tuvalete gitmez ki, balkondan aşağı işeyiverirler.
adam şaşkın, tek güvendiği etraftaki karanlık. balkonun korkuluklarına dayanır ve tam çişini ederken, aşağıdan bir zenci seslenir:
- heeey sen yabancısın galibaaa...!!!
adam iyiden iyiye şaşkın, karanlıkta ve sadece çişinden tanındığı için ürkmüş...
aşağıdaki devam eder:
- insan sadece birinin kafasına etmez ki, şöyle bir serpiştirir. bu memlekette sosyal adalet diye bişey var!..
(bkz: ilahi adalet)
çağdaş demokrasi ve hukuk devletinin olmazsa olmazı...
maddi refahın,herkese ihtiyacına, değerine göre ve hak ettiği oranda dağıtılması halidir,bugünkü sosyal hukuk devletlerinde bu durum söz konusu bile değildir.
bazı toplumlarda sosyal adaletsizlik savaş getirdiğine göre barış, sosyal adaleti getirirmi acaba:)
şuda unutulmamalı sosyal adalet orantılı zenginlik - orantılı fakirlik - orantılı eğitim v.s. demektir. peki ülkemizde bunlardan hangileri var savaş? barış ?sosyal adalet? yoksa ses çıkaramıyoruz ondan dolayı neyimiz var, onu bile bilmiyormuyuz???
şuda unutulmamalı sosyal adalet orantılı zenginlik - orantılı fakirlik - orantılı eğitim v.s. demektir. peki ülkemizde bunlardan hangileri var savaş? barış ?sosyal adalet? yoksa ses çıkaramıyoruz ondan dolayı neyimiz var, onu bile bilmiyormuyuz???
ilahi adalet gibi bir şeydir.
doğuştan sakat çocuklar gibi...
doğuştan sakat çocuklar gibi...
şu veya bu -izmin kölesi veya şu-ist bu-ist değil de insan olmayı becerebilmiş, mantığını duygularına ve -izmlerine alet etmeden yönettiği/yönetildiği ortamda kendisinden başka insanların da olduğunun farkına varabilmiş olan gerçek insanların anlayabileceği,anlatabileceği,pratiğe dökebileceği ve de övünebileceği; özetle afaki bir kavramdır.
bireysel adaletin bile sağlanamadığı dünyada dünya barışını dilemek kadar ütopik ama olsa ne güzel olurdu dedirten kavram.
ödülün ya da cezanın hak edenlere eşit şekilde dağıtılması ilkesi. günümüzde her devletin yapmaya çalıştığı, neredeyse -birkaç ülke hariç- hiçbirinin beceremediği iş.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?