fatih akının 2007 yılının sonbaharında gösterime girmesi planlanan, nurgül yeşilçayın başrolde olduğu son filmi.. film ayrıca 2007 cannes film festivalinde de yarışacak..
auf der anderen seite
(bkz: bringing out the dead)
almanca adı için;
(bkz: auf der anderen seite)
afişi ve kısa bir tanıtımı için;
www.yasaminkiyisinda.com
(bkz: auf der anderen seite)
afişi ve kısa bir tanıtımı için;
www.yasaminkiyisinda.com
cannes film festivalinde en iyi senaryo odulunu alan bir fatih akin filmi
almanya adına oscara aday gösterilmiştir.
türkçe meali "yan tarafında" demek olup yaşamın kıyısında olarak değiştirilmiş ödüllü fatih akın filmi.
avrupa parlamentosu nun bu yıl ilk kez verdiği le prix lux ödülünü alan film.
2007 cannes film festivali’nde altın palmiye için yarışan ve en iyi senaryo ve ekümenik jüri ödülü’nü alan film.
oyuncular: nurgül yeşilçay (ayten öztürk) , baki davrak (nejat aksu) , tuncel kurtiz (ali aksu) , hanna schygulla (susanne staub) , patrycia ziolkowska (lotte staub) , nursel köse (yeter)
konusu : emekli bir dul olan ali, yalnızlığını paylaşacağı bir insan ararken fahişelik yapan yeter ile tanışır. para karşılığı kendisine hayat arkadaşlığı yapmasını öneren ali’nin bu teklifini, alman dili ve edebiyatı profesörü olan oğlu nejat hiç olumlu karşılamaz. nejat için yeter’in mesleği kabul edilemezdir.
yeter’in asıl amacının türkiye’de üniversitede okuyan kızını rahat ettirebilmek olduğunu anlayan nejat, yeter’e karşı daha sıcak duygular beslemeye başlar. yeter’in beklenmedik bir şekilde hayatını kaybetmesi üzerine kızı ayten’i bulmaya türkiye’ye gitmeye karar veren nejat’ın hayatında bambaşka bir pencere açılacaktır.
bilmediği tek şey ise, siyasi eylemci ayten’in kaçak olarak almanya’ya gitmiş olduğudur. nejat’ın tahmin ettiği zamanda ve şekilde olmasa da, bir gün tüm bu karakterlerin yaşamları beklenmedik bir şekilde kesişecektir.
oyuncular: nurgül yeşilçay (ayten öztürk) , baki davrak (nejat aksu) , tuncel kurtiz (ali aksu) , hanna schygulla (susanne staub) , patrycia ziolkowska (lotte staub) , nursel köse (yeter)
konusu : emekli bir dul olan ali, yalnızlığını paylaşacağı bir insan ararken fahişelik yapan yeter ile tanışır. para karşılığı kendisine hayat arkadaşlığı yapmasını öneren ali’nin bu teklifini, alman dili ve edebiyatı profesörü olan oğlu nejat hiç olumlu karşılamaz. nejat için yeter’in mesleği kabul edilemezdir.
yeter’in asıl amacının türkiye’de üniversitede okuyan kızını rahat ettirebilmek olduğunu anlayan nejat, yeter’e karşı daha sıcak duygular beslemeye başlar. yeter’in beklenmedik bir şekilde hayatını kaybetmesi üzerine kızı ayten’i bulmaya türkiye’ye gitmeye karar veren nejat’ın hayatında bambaşka bir pencere açılacaktır.
bilmediği tek şey ise, siyasi eylemci ayten’in kaçak olarak almanya’ya gitmiş olduğudur. nejat’ın tahmin ettiği zamanda ve şekilde olmasa da, bir gün tüm bu karakterlerin yaşamları beklenmedik bir şekilde kesişecektir.
fatih akın ın her konuya deyindiği filmi. o kadar çok ve alakasız şeylerden bahsediyor ki.. ben şahsen fatih akın ın türkiye den ve türkiyedeki olaylardan fazlaca haberdar olduğunu hiç sanmıyorum. bir kere lezbiyen, solcu, amerikan marka giymeyen bir kız gidip diskolarda eyleniyor. ben şimdiye kadar solcu hiçbir kızı öyle görmemiştim ayten karakterinin savunduğu düşüncelerle lotte nin annesiyle tartıştığı konu tamamen alakasız.ayrıca 20 li yaşlarda olan bir adam nasıl profesör olur ki? 2 3 yaşlarında başlamış olmalı okula.birebir tekrar edilen benzinci sahnesi ilk gösterildiğinde kazım koyuncu şarkıyı tek başına söylüyor ikincisinde ise şevval sam la. birini öldürüp içeri giren bir adam nasıl birkaç ayda çıkar ki hapisten. ayrıca fatih akın ın türkiye yi ve türkleri çok kötü tanıttığını düşünüyorum ben bu filmde. bütün kötü olaylar türkiye de geçiyor ve türkler tarafından işleniyor. filmde almanlar melek. bir örgütün aylarca sadece bir silahın peşinde olması komik. hele o avukat ın ’burası türkiye’ lafına girmek bile istemiyorum. türkiye ancak bu kadar kötü tanıtılabilirdi. duvara karşı gibi bir filmi yöneten bir insandan beklenilmeyecek bir film olmuş. ( ha güzel sahne ve oyunculuklar da yok değil. özellikle nursel köse ye bayıldım.aldığı ödülü fazlasıyla hakediyor.)
tam bir hayalkırıklığı..bir nevi imitasyon ınarrıtu. kesişen hayatlar minvelinde kötü bir esinlenme..fatih akın tadı tuzu olmadığı okadar belli ki ev sinemasında izleseymişim yeriymiş.
im juli gibi mükemmel bir film çekmi$ adamdan çıkabilecek en kötü filmdir sanıyorum ki. görecelidir tabi bu i$ler, bilmem, bilemem.
ölümün her an ne kadar beklenmedik bir şekilde insanın kapısını çalabildiğini muhteşem bir şekilde anlatan bir fatih akın filmi.
ağır tempo, arak senaryo, kötü türkiye imajı vesaire vesaire.büyük beklentilere büyük hayalkırıklığı...
fatih akın ın çok şey anlatmaya çalışıp, ağır tempoyla hepsini unutturduğu film olmuş. güzeldi, beğendim ama tam olarak neyi beğendiğimin farkında olamadan. belki de izlediğim salonun boktanlığından, konsantre olamayışımdandı, bilemiyorum.
sanırım fatih akın, gözlemciliğiyle, olayları birleştirmesiyle, senaristliğiyle gerçekten yeteneğini ortaya koyabilmiş. ancak temmuzda, kısa ve acısız ve karşı pencere gibi hem konu, hem öykü, hem anlatış, hem de tempo bakımından gerçekten iyi filmler çekmiş bir yönetmen olarak, böyle bir film beklemiyordum ondan. çünkü filmi sadece izliyor olduğumun farkına vardığımda, henüz yarım saat olmuştu ve ilerleyen vakitlerde de sadece izledim. belki de bu onun isteğiydi, bilemiyorum.
ama tükaka bir film değildi, kesinlikle. temposu biraz düşüktü ve ben gerçekten boktan bir salonda izliyordum filmi.
olay gelişimleri gayet iyiydi. siyasal olarak bir çarpıntı kesinlikle yoktu ki filmin gidişatını saptayan temel unsurdu. atmosferler güzel verilmişti, hücre evi, almanya, türkiye görüntüleri falan. gerçi karadeniz biraz eksik kalmıştı final sahnesindeki kıyıdan hariç ama bunu da yol yapımına veriyorum.
alman annenin ayteni ziyareti ve cenazelerin türkiyeye gelişiyle türkiyeden gidiş sahneleri benim için en iyi sahnelerdi diyebilirim. güzel bir salonda afiyetle izlenmesini tavsiye eder, tam olarak bilincimi açtığımda başka yorumlarda bulunacağımı düşünerek, izleyin derim. değiyor.
sanırım fatih akın, gözlemciliğiyle, olayları birleştirmesiyle, senaristliğiyle gerçekten yeteneğini ortaya koyabilmiş. ancak temmuzda, kısa ve acısız ve karşı pencere gibi hem konu, hem öykü, hem anlatış, hem de tempo bakımından gerçekten iyi filmler çekmiş bir yönetmen olarak, böyle bir film beklemiyordum ondan. çünkü filmi sadece izliyor olduğumun farkına vardığımda, henüz yarım saat olmuştu ve ilerleyen vakitlerde de sadece izledim. belki de bu onun isteğiydi, bilemiyorum.
ama tükaka bir film değildi, kesinlikle. temposu biraz düşüktü ve ben gerçekten boktan bir salonda izliyordum filmi.
olay gelişimleri gayet iyiydi. siyasal olarak bir çarpıntı kesinlikle yoktu ki filmin gidişatını saptayan temel unsurdu. atmosferler güzel verilmişti, hücre evi, almanya, türkiye görüntüleri falan. gerçi karadeniz biraz eksik kalmıştı final sahnesindeki kıyıdan hariç ama bunu da yol yapımına veriyorum.
alman annenin ayteni ziyareti ve cenazelerin türkiyeye gelişiyle türkiyeden gidiş sahneleri benim için en iyi sahnelerdi diyebilirim. güzel bir salonda afiyetle izlenmesini tavsiye eder, tam olarak bilincimi açtığımda başka yorumlarda bulunacağımı düşünerek, izleyin derim. değiyor.
güzel bir filmdir çekimleri oyunculukları klasik bir fatih akın filmidir izlense güzel olur ama izlenilmesede bişey kaybettirmeyen cinstendir nurgül yeşilçayın lezbiyen sahneleri ilgi odağı olmuştur.
son 10 yilda cekilen en iyi filmler arasina girmi$.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?