azil

emma the gold one
’’ bu cümle, yazmayı öğrendiğimin kanıtıdır. bu cümleyse, okumaya devam ettiğinin kanıtıdır. birlikte, iki kanıtı olan bir suç işleyeceğiz. bir hayata son vereceğiz. ancak korkma. doğum yeri belli olmayan ölümün serpilişi o kadar yavaş olacak ki ölenin kim olduğunu anlamayacaksın. ’’

ile başlayan en ciddi ve de kişisel favorim hakan günday romanı.
tayfa75
hakan gunday romanindan;

:--------------------------------------------------spoiler--------------------------------------------------:

...bir aptalin olmesi icin fazla $ey gerekmiyordu. vicdani ta$iracak kadar hata ve gogus kafesini parcalayacak kadar aci.

donu$u olan hicbir karar sonuncu degildir. donu$u olan hicbir karar kesin degildir. hicbir hayal, gercekle$medigi surece mutlak degildir.

ne kotusun ne de iyi. her $eyi du$unebilir, her $eyi hayal edebilir, ancak sadece sectiklerini gercekle$tirebilirsin. du$unce $eytandan, davrani$ tanri’ dandir. hangi du$uncenin davrani$a donu$ecegine karar verense insandir.

her $ey soylenmi$ olabilir, ama ben daha soylemedim. ve eger ben soylemediysem her $ey soylenmemi$tir. cunku kimse benim gibi soyleyemez. cunku ben tekim. cunku daha once soylenmi$ olanlari benim gibi soyleyebilecek kimse yok. ozgurlukten herkes soz etti. ama ben degil. kom$um da etmedi. onun kom$usu da. ancak herkesin ozgurlukten soz ettigi gun, ozgurluk, soylenmi$ ve kapanmi$ bir konu olur. dolayisiyla ya$ayan butun akillarin suzgecinden gecene kadar bakir kalacak olan ozgurluk du$uncesine ili$kin yaratimlar surecektir.

du$unceler mukemmel, ancak davrani$lar kusurludur.
sindirilmesi zor kurallardan biri. du$unceler zihinde dogar. ve zihnin $artlari ucboyutlu dunyaninkinden farklidir. zihnin $artlari mukemmel du$unceyi olu$turacak niteliklere sahiptir. cunku zihin surekli geni$leme gucune sahiptir. oysa ucboyutlu dunyayla kurdugun ili$ki bedenin ve duyularinla sinirlidir. ucboyutlu dunya zihninin aksine daralir ve davrani$larina kusurlar ekler. zihinsel tasarilarin ancak bir bolumu davrani$lara yansitilabilir. davrani$ daima eksik kalacaktir. bir insani sevdigini du$unmek, ona bunu soylemek ve ardindan sarilmakla anlatilamayacak kadar mukemmeldir. bir insani oldurmek, ondan nefret ettigini du$unmenin yaninda daima kusurludur. hicbir davrani$, du$uncenin gercek tercumesi degildir.

gozya$lari kan gibi akiyordu. yeni acilmi$ ve acitmayan bir yaradan akan kan gibi. yuzu buru$muyor, gozkapaklari gereginden fazla acilip kapanmiyor ve ka$lari inip kalkmiyordu. sadece agliyordu, o kadar.

asil kurutulu$a inanmiyordu.
...cunku tanri’ nin tanrisi yok. biz ona inanıyoruz, ama o hicbir $eye inanmiyor. belki de tek gercek tanrisiz, tanri’ nin kendisi. tanrisizlik tanri’ ya mahsus! bu yuzden, kurallarda asalet ve adalet arama! cunku tanri, ne asil ne de adil olmak zorunda! benim gibi!

taniklik ettigim dunya, $iddet kullanilarak yonetiliyordu. ancak kimse bunu itiraf etmiyordu. hatta $iddet kelimesi bile gomulmu$tu. onun yerine ba$ka bir kelime kullaniliyordu: para. cok daha nazik. cok daha yasal. cok daha ahlaki. cagda$ uygarlikta $iddetin anlami paraydi.

tanri’ nin hala tanritanimaz bir anar$ist oldugunu du$unuyorum. ve insanin da camurdan uretilmi$ bir maymun oldugunu. ikisi bir araya gelince mutlu bir son beklemek zor.

insanin amaci ve varlik nedeni, yaratarak yok olmaktir.

mucize, tanri’ nin elini koparip dunyaya firlatmasi ve sonra da ondan geri donmesini beklemesidir. ancak elin, once bir el oldugunu anlamasi sonra da tanri’ ya ait oldugunu farketmesi gerekir. mucize, elin ait oldugu bedene donu$udur.

intiharda gelecek olmadigini anladigi gun olumu siktir etmi$ti.

verilmi$ olan her karar, o anin $artlari icinde en dogru olandir.

klonlanmasi gereken insan degil, evrendir. ancak o zaman, her $ey yeniden ve eksiksiz yaratilabilir. cunku insan bir sonuc, evrense bir nedendir. yanli$ bir sonucu tekrar yaratmanin hicbir gecerli nedeni olamaz. yeniden yaratilacak olan evrenden dogru sonucu elde etmek, tek amac olmalidir.

iyilik, butun ileti$im araclarinda reklami yapilan, ancak ozel sektore ait hicbir stokta bulunmadigi icin satilamayan bir urundu. o kadar. insanlik gercekliginde daha fazla kar$iligi yoktu.

kotuluk, once ba$kalarinin, sonra da senin canini acitir.

her $ey, nereden baktigina, dolayisiyla nerede durduguna bagliydi ya da nerede yurudugune.

du$unuyorum, oyleyse, varligimi yok edebilirim.

:--------------------------------------------------spoiler--------------------------------------------------:
deniztema
patrick suskind’in koku romanını okuduğum zamandan beri hissetmediğim,çok güzel olmasada çok özel olan bir sona sahip hakan günday kitabı.tek bedende iki kişilik barındıran asil’in yada adil’in bir dönemini,kendi kendini tahlilini,insanların onu algılayışını muhteşem bir üslupla anlatan romandır.
ayrıca kitabın bitirildikten sonraki,bir hafta boyunca güle güle okuduğum hatta dalga geçtiğim erasmus’un deliliğe övgüsünü aslında ne kadar yanlış algıladığımı farkedip tekrar gözden geçirmemi sağlayan eser.
imgoindeeperunderground
hakan günday’ın son romanı.. tesadüfen izmir’de konak pier’in içindeki kitapçının rafında yeni çıkanlara bakarken karşıma çıkan ve beni mutluluktan uçuran kitaptır. hatta bunca zaman sonra sözlüğe entry girmeme de o sebep oldu diyebilirim. nitekim baktım bu başlığa bu süper haberi veren olmamış hemen ben yazayım dedim. kitabı aldığımdan beri gelip gidip bakıyorum ama okumuyorum, kötü günler için saklıyorum.. nitekim insanın okuyacak iyi bir kitaba gerçekten ihtiyacı olduğu ama o kitabı raflarda bulamadığı gibi kütüphanesindekilerin hepsini tükettiği için pişman olduğu zamanlarda olur.. işte ben azil’i öyle zamanlar için saklıyorum.. bir fikir vermesi açısından kitap arkasında yazanları aktarayım ben de size..

"önemli olan, tanrı’nın bir enstrüman yaratmış olmasıdır. insan denen bir enstrüman. ancak yarattığı müzik enstrümanını çalamayan bir usta gibi, tanrı da insandan doğru sesi çıkaramamıştır. bu yüzden, tanrı hariç bütün güçler insanı çalmış ve özellikle de şeytan en güzel melodilerini onunla bestelemiştir."

sahip olduğun her bilgi, içinde çürüdüğün bir hücredir.

azil, içinizdeki derin uçuruma; düşünme, fark etme ve görme uçurumuna düşmek için bir fırsat. ayaküstü düşebilirseniz ne âlâ! aksi takdirde hakan günday’ın bir sonraki romanını bekleyecekseniz..."

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol