sadece ve sadece sucsuz,masum insanlari hedef alan asagilik,allahin belasi eylem.
terör
(bkz: terorist)
turkcesi tedhistir.
bir ideolojisi varmis gibi gosterilen, aldatici ama altinda bircok bencilce cikarlarin ve hesaplarin dondugu eylemler.
(bkz: terore karsi yeni onlemler)
(bkz: teror yine can aldi)
meşhur ve çok doğru bir sözdür: “kimin söylediğine değil, ne söylendiğine önem vermek gerekir.” fakat, insanız, eksiğiz sonuçta. bazen, ne söylendiğine değil, kimin söylediğine önem veriyoruz.
***
engin ardıç’ı severim ve önemserim. kendimi bildim bileli köşe yazılarını takip ederim. epeyce kitabını okumuşluğum da vardır. elbette her görüşünü paylaştığımı ileri sürecek değilim. ama yine de ne yazarsa yazsın önemli bulurum. çünkü, belli bir kültür birikimi üzerinde ve gerçekten ilgi çekici bir üslupla yazılarını kotardığını bilirim.
engin ardıç, birkaç gün önce israil’in lübnan’a saldırısı hakkında görüşlerini aktardı köşesinde. itiraf edeyim ben yazının tamamını okumadım. sadece, vakit gazetesinin, ardıç’ın yazısından aldığı küçük bir bölümü okudum. vakit, her zamanki “çocuk aşırılığıyla” ardıç’ı, “israil’in istediği aydın tipi” olmakla itham ediyordu. ardıç’ın yazıda savunduğu görüş, çok genel hatlarıyla şöyle özetlenebilirdi: “israil, masum sivilleri öldürmekte haksızdır ama hizbullah da hepten günahsız değildir.”
ortadoğu uzmanı değilim. lübnan’daki karmaşık siyasi yapı hakkında da itiraf etmeliyim pek cahilim. daha genel anlamda “neyin terör, neyin terör olmadığı; kimin terörist, kimin direnişçi olduğu” sorularına da, çok net cevaplar bulabilmiş değilim. yani, bu konularda zihin selametine ulaştığım söylenemez. hizbullah, terör örgütü müdür, yoksa direniş örgütü müdür? bu soruyu her türlü tarafgirlikten sıyrılarak, sadece aklı ve evrensel vicdanı esas alarak cevaplayabilecek donanımdan mahrumum. bu donanıma sahip insanların da çok olmadığını görmekteyim. büyük bir kesim, meseleye mensup olduğu ideoloji ya da din çerçevesinden baktığı için tarafgirane yorum yapmakta.
engin ardıç, hiç değilse “kesin inançlı” diye tabir olunan, belli bir ideoloji ya da din bağımlısı bir yazar değildir. bu yüzden onun görüşlerini nisbeten objektif bulurum ve belki de asıl bu yüzden onun yazılarını önemserim. işte, “israil, masum sivilleri öldürmekte haksızdır ama hizbullah da hepten günahsız değildir.” diye özetlenebilecek yargısını okurken, vakit gazetesi gibi düşünmedim ve engin ardıç’ın en azından haklı olabileceğine kanaat getirdim.
***
yine birkaç gün önce, bir internet sitesinde yazılarını niyeyse takip ettiğim ve kendisinden hiç hazzetmediğim bir yazarcığın, bu konuda kalem oynattığına şahit oldum. (yazarcığın ismini anmayacağım, çünkü buranın cenabet olmasını istemiyorum.) neyse efendim, bu yazar müsveddesi, engin ardıç’ın yukarıda özetlediğim görüşlerini aşağı yukarı tekrarlıyordu. fakat, engin ardıç’a gösterdiğim müsamahayı ondan esirgedim ve yazısını içimden küfrederek okudum.
içine düştüğüm çelişkinin farkına sonradan vardım. hani, “kimin söylediğine değil, ne söylendiğine bakmak icap ederdi?” nerde kaldı prensipler, ilkeler?
çelişkimi kendi kendime izah etmekte zorlandım. fakat, meseleyi biraz daha aralayınca engin ardıç’ın tavrıyla, nazarımda kullanılmış molped kada değeri olmayan malum yazar bozuntusunun tavrı arasında uzlaşmaz bir fark olduğunu keşfettim.
malum yazar bozuntusu hizbullah’a karşıydı. neden? sadece, hizbullah, dini bir kimliğe sahip olduğu için. hizbullah’ın yerinde sözgelimi sosyalist bir direniş örgütü olsaydı, salyasını akıta akıta yalamaya kalkacaktı. adamın derdi, terör falan değil, sadece din ve dinine bağlı insan. etrafında müslüman kılıklı birini görse, işeyecek cami duvarı arıyor.
engin ardıç da hizbullah’a karşı. fakat o meseleye sadece “terör” açısından yaklaşıyor. israil’in barbarca saldırılarının benzerini, daha evvel hizbullah’ın da yapmış olduğunu ifade ediyor ve bu nedenle hizbullah’ı terör örgütü sayıyor.
engin ardıç’ın görüşlerine, konu hakkında yeterince bilgim olmamakla birlikte, kendi içinde sağlam ve tutarlı bir çizgiye sahip olduğu için saygı duyuyorum. diğer yağlı yazar torbasına ise “sanal çöplüğünde debelen dur bakalım” diyorum.
***
engin ardıç’ı severim ve önemserim. kendimi bildim bileli köşe yazılarını takip ederim. epeyce kitabını okumuşluğum da vardır. elbette her görüşünü paylaştığımı ileri sürecek değilim. ama yine de ne yazarsa yazsın önemli bulurum. çünkü, belli bir kültür birikimi üzerinde ve gerçekten ilgi çekici bir üslupla yazılarını kotardığını bilirim.
engin ardıç, birkaç gün önce israil’in lübnan’a saldırısı hakkında görüşlerini aktardı köşesinde. itiraf edeyim ben yazının tamamını okumadım. sadece, vakit gazetesinin, ardıç’ın yazısından aldığı küçük bir bölümü okudum. vakit, her zamanki “çocuk aşırılığıyla” ardıç’ı, “israil’in istediği aydın tipi” olmakla itham ediyordu. ardıç’ın yazıda savunduğu görüş, çok genel hatlarıyla şöyle özetlenebilirdi: “israil, masum sivilleri öldürmekte haksızdır ama hizbullah da hepten günahsız değildir.”
ortadoğu uzmanı değilim. lübnan’daki karmaşık siyasi yapı hakkında da itiraf etmeliyim pek cahilim. daha genel anlamda “neyin terör, neyin terör olmadığı; kimin terörist, kimin direnişçi olduğu” sorularına da, çok net cevaplar bulabilmiş değilim. yani, bu konularda zihin selametine ulaştığım söylenemez. hizbullah, terör örgütü müdür, yoksa direniş örgütü müdür? bu soruyu her türlü tarafgirlikten sıyrılarak, sadece aklı ve evrensel vicdanı esas alarak cevaplayabilecek donanımdan mahrumum. bu donanıma sahip insanların da çok olmadığını görmekteyim. büyük bir kesim, meseleye mensup olduğu ideoloji ya da din çerçevesinden baktığı için tarafgirane yorum yapmakta.
engin ardıç, hiç değilse “kesin inançlı” diye tabir olunan, belli bir ideoloji ya da din bağımlısı bir yazar değildir. bu yüzden onun görüşlerini nisbeten objektif bulurum ve belki de asıl bu yüzden onun yazılarını önemserim. işte, “israil, masum sivilleri öldürmekte haksızdır ama hizbullah da hepten günahsız değildir.” diye özetlenebilecek yargısını okurken, vakit gazetesi gibi düşünmedim ve engin ardıç’ın en azından haklı olabileceğine kanaat getirdim.
***
yine birkaç gün önce, bir internet sitesinde yazılarını niyeyse takip ettiğim ve kendisinden hiç hazzetmediğim bir yazarcığın, bu konuda kalem oynattığına şahit oldum. (yazarcığın ismini anmayacağım, çünkü buranın cenabet olmasını istemiyorum.) neyse efendim, bu yazar müsveddesi, engin ardıç’ın yukarıda özetlediğim görüşlerini aşağı yukarı tekrarlıyordu. fakat, engin ardıç’a gösterdiğim müsamahayı ondan esirgedim ve yazısını içimden küfrederek okudum.
içine düştüğüm çelişkinin farkına sonradan vardım. hani, “kimin söylediğine değil, ne söylendiğine bakmak icap ederdi?” nerde kaldı prensipler, ilkeler?
çelişkimi kendi kendime izah etmekte zorlandım. fakat, meseleyi biraz daha aralayınca engin ardıç’ın tavrıyla, nazarımda kullanılmış molped kada değeri olmayan malum yazar bozuntusunun tavrı arasında uzlaşmaz bir fark olduğunu keşfettim.
malum yazar bozuntusu hizbullah’a karşıydı. neden? sadece, hizbullah, dini bir kimliğe sahip olduğu için. hizbullah’ın yerinde sözgelimi sosyalist bir direniş örgütü olsaydı, salyasını akıta akıta yalamaya kalkacaktı. adamın derdi, terör falan değil, sadece din ve dinine bağlı insan. etrafında müslüman kılıklı birini görse, işeyecek cami duvarı arıyor.
engin ardıç da hizbullah’a karşı. fakat o meseleye sadece “terör” açısından yaklaşıyor. israil’in barbarca saldırılarının benzerini, daha evvel hizbullah’ın da yapmış olduğunu ifade ediyor ve bu nedenle hizbullah’ı terör örgütü sayıyor.
engin ardıç’ın görüşlerine, konu hakkında yeterince bilgim olmamakla birlikte, kendi içinde sağlam ve tutarlı bir çizgiye sahip olduğu için saygı duyuyorum. diğer yağlı yazar torbasına ise “sanal çöplüğünde debelen dur bakalım” diyorum.
ulkenin di$inda aramaktansa kimi devlet kurumlarinda aramak daha mantikli gibi geldi bana.
buyurun bakin.
#590686
buyurun bakin.
#590686
hepimiz hrant’iz hepimiz dink’iz diye meydanlarda gezenler bunu
okuyunca türklüklerinden utanmiyacak mi acaba.tabi türklük ruhlari var ise....göz ardı edilen korkunç gerçekler !!! ....
yer: azerbaycan, hocalı
26/02/1992elleri bir ağaca arkadan bağlanan hamile bir kadının başına dikilmiş olan iki ermeni yazı tura atıyordu. bu kanlı kumarı yaklaşık 100 yıl önce anadolu toprağında kars’ta ağrı’da van’da erzurum’da da ataları oynamıştı.onlardan duymuşlardı. karnı burnunda çaresiz bir azeri kadının doğumu oldukça yakın görünüyordu. çaresiz kadın bir hazan yaprağı gibi titriyordu. elbiseleri yırtık, ayakları çıplaktı...ermenilerin uzun boylu olanı elindeki ak-47 model rus yapımı otomatik tüfeğinin namlusuna monte edilen seyyar kasaturayı çıkartırken,
diğeri elindeki demir parayı havaya attı:
-akçik, manç?..(kızmı, oğlan mı?)
-akçik...(kız)
bu cevap üzerine "oğlan" diyerek bahse giren ermeni, elindeki kasatura ile hamile kadının karnını bir hamlede yarıp çocuğu çıkarttı.kan bürülü gözleri bebeğin kasıklarına kilitlendi.
-tun şahetsar,ınger...(sen kazandın, yoldaş)
-yes şahetsapayts ays bubrikı inç
bes bidigişdana...(ben kazandım ama bu bebek nasıl beslenecek?)
-mayrigı bedge gişdatsine.(annesi besleyecek elbette)
bunun üzerine daha kısa boylu olan ermeni, bir hamlede kasaturaya geçirdiği bebeği annesinin göğsüne yapıştırdı:
-mayrig yerahayin zizdur.(çocuğa meme ver)
aynı dakikalarda hocalı’nın başka bir semtinde tek kale futbol maçı hazırlığı vardı. iki kesik azeri kadın başını kale direği yapmışlar, top arayışına girmişlerdi.başı tıraşlı bir çocuk bulup getirdiklerinde ise ermeni çeteci sevinçle bağırdı:
-asixn ma,çimi yev bızdıge, aveg gındırnadabidi. gıdıresek...(bu hem saçsız hem de küçük, iyi yuvarlanır.
kopartın...)
aynı anda çocuğun gövdesi bir tarafa,başı da orta yere
düşmüştü...ermeniler zafer naraları! atarak, kanlı postalları ile kesik çocuk başına vurarak kanlı bir kaleye gol atmaya çalışıyordu.bu iki olay hocalı’da bundan çok değil yalnızca 14 yıl önce yaşandı. her iki olay da ermeni çetecilerin katliamlarına bizzat şahit olan görgü tanıklarının anlatımlarıdır. ne yazık ki 26 şubat 1992 günü binlerce azeri türlü yöntemlerle vahşice katledilmiştir. ajanslar,katliam haberini bütün dünyaya hızla geçerken, arşı titreten ağır bir vahşet yaşanan hocalı halkından geri kalanlar ise çaresizlik içinde kıvranıyordu.türkiye’de büyük bir dehşet uyandıran katliama ilişkin ilk görüntüler ise trt
aracılığı ile duyurulmuştu. bütün olanları batılı gazeteciler, özelliklede new york times belgeledi.26 şubat’ta güçlü silahlarla donatılmış ermenistan silahlı kuvvetleri ile hankendi’nde konuşlanmış bulunan albay zarvigarov komutasındaki 366’ncı rus motorize alayı, hocalı’ya saldırarak tarihin en vahşî katliamlarından birini yaptılar.26 şubat!
gecesi rus motorize alayının tanklarından açılan top ve roket
saldırıları ile hocalı havaalanı kullanılamaz hâle getirilerek kentin dış dünya ile ilişkisi de tamamen kesildi.savunmasız kalan kente giren rus destekli ermeni askerleri, çocuk, yaşlı, kadın, bebek demeden birçok insanımızı vahşîce katlettiler. ermenilerin işgal ettikleri hocalı’da dehşet verici olaylar yaşandı.canlı canlı insanların kafa derilerini yüzdüler,sağ olarak ele geçirdiklerini ise sistematik bir işkenceye ve tıbbî deneylere tâbi tutarak, insanlık dışı muamelelere maruz bıraktılar. hızar ve testereler ile diri diri insanların kol ve
bacaklarını kestiler.genç kızların önce saçlarını,sonra da kafa
derilerini yüzdüler.babanın gözü önünde evladını, evladın gözü önünde babayı kurşunlara dizdiler.kesik kafaları sepetlere doldurdular.
peki neydi bu düşmanlık? ermenistan’daki okul duvarlarında asılan haritalarda türkiye’nin 12 ili yer almaktayken, ermenistan’ın bayrağında türkiye hudutları içindeki ağrı dağı’nın resmi varken, ermenistan millî marşı’nda
’topraklarımız işgal altında, bu toprakları azat etmek için
ölün,öldürün’ denmekteyken, başkaca bir neden aramaya zaten gerek yok sanırım.dağlık karabağ bölgesi’nde bulunan hocalı’ya, eski sovyet ittifakı silahlı kuvvetleri’ne ait 366.alay’ın desteği ile ermeni sılahlı kuvvetleri tarafından düzenlenen saldırılar sonucu 613 azerbaycan türk’ünün hayatını kaybettiği resmî olarak açıklandı. ancak kayıp sayısının bu rakamların çok çok üstünde olduğu bilinmektedir.56 hamile kadın karnı yarılmış durumda bulunmuştur.bu alçak saldırıda 487 kişi ağır yaralanırken, 1275 kişi ise rehin alınmış,geri kalan nüfus da
bin bir zorlukla canını kurtarmış ancak bu olayın tahribatından ruhları ve hafızaları asla bir daha kurtulamamıştır.şahitlerin anlattıklarını dinleyenler önce kulaklarına inanamadı.!fakat katliam sonrası hocalı’ya girdiklerinde ise, görgü tanıklarının abartmadığını kısa sürede anladılar. hocalı’da katliam bölgesini gezen fransız gazeteci jean-yves junet’nin gördükleri karşısında söyledikleri, katliamın boyutunu da anlatıyordu:
"pek çok savaş hikâyesi dinledim. faşistlerin zulmünü
işittim,ama hocalı’daki gibi bir vahşete umarım kimse tanık olmaz"
peki 26 şubat 1992 günü yaşanan bu katliamın emrini kim vermişti; ermenistan devlet başkanı sıfatını taşıyan robert koçaryan denilen kirli katilden başkası değildi. yaptığı terör faaliyetlerinin oranı nispetinde terfi eden taşnaksutyun örgütü liderlerinden robert koçaryan, 20 mart 1996’da
ermenistan başbakanı oldu.karabağ’da barış istediği için aşırı
milliyetçilerin tepkisine daha fazla direnemeyen levon ter petrosyan istifa edince de 30 mart 1998 yılında ondan boşalan devlet başkanlığı koltuğuna,’hocalı katlia! mı’ baş sorumlusu olan azılı terörist robert koçaryan oturdu.ermeniler türk hamile kadınlarına tecavüz edip karnını hamile olduğu halde taş ile doldurup öldürmüşler ve küçük türk kızlarına tecavüz edip öldürmüşlerdi.ülkemizde sadece 1 ermeni öldürüldü diye yürüyüş yaptılar ve o kadar araştırdılar ama hiç bir insan kalkıp ta bu
masum insanlara işkence edilip öldürüldükleri için yürüyüş
yapmadı…………yazıklar olsun ……
bir mailden alinti.
okuyunca türklüklerinden utanmiyacak mi acaba.tabi türklük ruhlari var ise....göz ardı edilen korkunç gerçekler !!! ....
yer: azerbaycan, hocalı
26/02/1992elleri bir ağaca arkadan bağlanan hamile bir kadının başına dikilmiş olan iki ermeni yazı tura atıyordu. bu kanlı kumarı yaklaşık 100 yıl önce anadolu toprağında kars’ta ağrı’da van’da erzurum’da da ataları oynamıştı.onlardan duymuşlardı. karnı burnunda çaresiz bir azeri kadının doğumu oldukça yakın görünüyordu. çaresiz kadın bir hazan yaprağı gibi titriyordu. elbiseleri yırtık, ayakları çıplaktı...ermenilerin uzun boylu olanı elindeki ak-47 model rus yapımı otomatik tüfeğinin namlusuna monte edilen seyyar kasaturayı çıkartırken,
diğeri elindeki demir parayı havaya attı:
-akçik, manç?..(kızmı, oğlan mı?)
-akçik...(kız)
bu cevap üzerine "oğlan" diyerek bahse giren ermeni, elindeki kasatura ile hamile kadının karnını bir hamlede yarıp çocuğu çıkarttı.kan bürülü gözleri bebeğin kasıklarına kilitlendi.
-tun şahetsar,ınger...(sen kazandın, yoldaş)
-yes şahetsapayts ays bubrikı inç
bes bidigişdana...(ben kazandım ama bu bebek nasıl beslenecek?)
-mayrigı bedge gişdatsine.(annesi besleyecek elbette)
bunun üzerine daha kısa boylu olan ermeni, bir hamlede kasaturaya geçirdiği bebeği annesinin göğsüne yapıştırdı:
-mayrig yerahayin zizdur.(çocuğa meme ver)
aynı dakikalarda hocalı’nın başka bir semtinde tek kale futbol maçı hazırlığı vardı. iki kesik azeri kadın başını kale direği yapmışlar, top arayışına girmişlerdi.başı tıraşlı bir çocuk bulup getirdiklerinde ise ermeni çeteci sevinçle bağırdı:
-asixn ma,çimi yev bızdıge, aveg gındırnadabidi. gıdıresek...(bu hem saçsız hem de küçük, iyi yuvarlanır.
kopartın...)
aynı anda çocuğun gövdesi bir tarafa,başı da orta yere
düşmüştü...ermeniler zafer naraları! atarak, kanlı postalları ile kesik çocuk başına vurarak kanlı bir kaleye gol atmaya çalışıyordu.bu iki olay hocalı’da bundan çok değil yalnızca 14 yıl önce yaşandı. her iki olay da ermeni çetecilerin katliamlarına bizzat şahit olan görgü tanıklarının anlatımlarıdır. ne yazık ki 26 şubat 1992 günü binlerce azeri türlü yöntemlerle vahşice katledilmiştir. ajanslar,katliam haberini bütün dünyaya hızla geçerken, arşı titreten ağır bir vahşet yaşanan hocalı halkından geri kalanlar ise çaresizlik içinde kıvranıyordu.türkiye’de büyük bir dehşet uyandıran katliama ilişkin ilk görüntüler ise trt
aracılığı ile duyurulmuştu. bütün olanları batılı gazeteciler, özelliklede new york times belgeledi.26 şubat’ta güçlü silahlarla donatılmış ermenistan silahlı kuvvetleri ile hankendi’nde konuşlanmış bulunan albay zarvigarov komutasındaki 366’ncı rus motorize alayı, hocalı’ya saldırarak tarihin en vahşî katliamlarından birini yaptılar.26 şubat!
gecesi rus motorize alayının tanklarından açılan top ve roket
saldırıları ile hocalı havaalanı kullanılamaz hâle getirilerek kentin dış dünya ile ilişkisi de tamamen kesildi.savunmasız kalan kente giren rus destekli ermeni askerleri, çocuk, yaşlı, kadın, bebek demeden birçok insanımızı vahşîce katlettiler. ermenilerin işgal ettikleri hocalı’da dehşet verici olaylar yaşandı.canlı canlı insanların kafa derilerini yüzdüler,sağ olarak ele geçirdiklerini ise sistematik bir işkenceye ve tıbbî deneylere tâbi tutarak, insanlık dışı muamelelere maruz bıraktılar. hızar ve testereler ile diri diri insanların kol ve
bacaklarını kestiler.genç kızların önce saçlarını,sonra da kafa
derilerini yüzdüler.babanın gözü önünde evladını, evladın gözü önünde babayı kurşunlara dizdiler.kesik kafaları sepetlere doldurdular.
peki neydi bu düşmanlık? ermenistan’daki okul duvarlarında asılan haritalarda türkiye’nin 12 ili yer almaktayken, ermenistan’ın bayrağında türkiye hudutları içindeki ağrı dağı’nın resmi varken, ermenistan millî marşı’nda
’topraklarımız işgal altında, bu toprakları azat etmek için
ölün,öldürün’ denmekteyken, başkaca bir neden aramaya zaten gerek yok sanırım.dağlık karabağ bölgesi’nde bulunan hocalı’ya, eski sovyet ittifakı silahlı kuvvetleri’ne ait 366.alay’ın desteği ile ermeni sılahlı kuvvetleri tarafından düzenlenen saldırılar sonucu 613 azerbaycan türk’ünün hayatını kaybettiği resmî olarak açıklandı. ancak kayıp sayısının bu rakamların çok çok üstünde olduğu bilinmektedir.56 hamile kadın karnı yarılmış durumda bulunmuştur.bu alçak saldırıda 487 kişi ağır yaralanırken, 1275 kişi ise rehin alınmış,geri kalan nüfus da
bin bir zorlukla canını kurtarmış ancak bu olayın tahribatından ruhları ve hafızaları asla bir daha kurtulamamıştır.şahitlerin anlattıklarını dinleyenler önce kulaklarına inanamadı.!fakat katliam sonrası hocalı’ya girdiklerinde ise, görgü tanıklarının abartmadığını kısa sürede anladılar. hocalı’da katliam bölgesini gezen fransız gazeteci jean-yves junet’nin gördükleri karşısında söyledikleri, katliamın boyutunu da anlatıyordu:
"pek çok savaş hikâyesi dinledim. faşistlerin zulmünü
işittim,ama hocalı’daki gibi bir vahşete umarım kimse tanık olmaz"
peki 26 şubat 1992 günü yaşanan bu katliamın emrini kim vermişti; ermenistan devlet başkanı sıfatını taşıyan robert koçaryan denilen kirli katilden başkası değildi. yaptığı terör faaliyetlerinin oranı nispetinde terfi eden taşnaksutyun örgütü liderlerinden robert koçaryan, 20 mart 1996’da
ermenistan başbakanı oldu.karabağ’da barış istediği için aşırı
milliyetçilerin tepkisine daha fazla direnemeyen levon ter petrosyan istifa edince de 30 mart 1998 yılında ondan boşalan devlet başkanlığı koltuğuna,’hocalı katlia! mı’ baş sorumlusu olan azılı terörist robert koçaryan oturdu.ermeniler türk hamile kadınlarına tecavüz edip karnını hamile olduğu halde taş ile doldurup öldürmüşler ve küçük türk kızlarına tecavüz edip öldürmüşlerdi.ülkemizde sadece 1 ermeni öldürüldü diye yürüyüş yaptılar ve o kadar araştırdılar ama hiç bir insan kalkıp ta bu
masum insanlara işkence edilip öldürüldükleri için yürüyüş
yapmadı…………yazıklar olsun ……
bir mailden alinti.
şehitler ölmez vatan bölünmez
hiç bir suçu olmayan masum insanların canlarını vatanı için harcaması
türkiyede bir çok insanın içine batıyor olsa da benimsesekte benimsemesek te bu devletin ürünüdür.. kenan evrenlerin turgut özalların yarattıkları bir şeydir.. hiç bok atmaya lüzum yok barzani talabani türkiyenin adamıydı bir zamanlar tıpkı aponun olduğu gibi.. aksini iddia ederek savunanlar ise sadece soytarılık yapmaktalar.. bu ülke beyaz güvercinleri katlettirmesiyle ün yaptı.. boşuna debelenmeyin amerika katil katil derken mahzuni kızım sana söylüyorum gelinim sen anla demiştir.
din, dil, irk, mezhep, kadin, cocuk, ya$li, sakat.
belki de dunyada bu ayrimlari asla ama asla gozetmeyen yegane $ey.hangimiz kimi zaman bu ayrimlardan oturu birilerine soguk davranmayiz? hangimiz gun gelir de bir gun birisine irkindan, mezhebinden yahut renginden oturu bir yafta yapi$tirmayiz?
i$te teror bunu yapmaz.dunyanin en kalender $eyidir teror.
kim varsa yakininda cevresinde, soluklanmaksizin katleder.etrafina ne$e icerisinde gulumseyen bebek de olsa, dunyalar guzeli bir kadin da olsa, gozleri gormeyen bastonlu bir ihtiyar amca da olsa, teror sorgulamaz, yalnizca yok eder, tahrip eder, canini alir.
terorun bir amaci yoktur aslinda.hani kimi zaman derler ya "biz bilmemneyin bagimsizliginin mucadelesini veriyoruz" diye.silme yalan.hicbir bagimsizlik mucadelesi gulen bebeklerin katlini, hamile kadinlarin canlarini almayi, ya$li insanlarin paramparca edilmesini hakli gosteremez, aciklamasini yapamaz.teror amacsizca yok eder etrafindakileri.teror ile olu$turulan katliamlardan sonra sadece eylemlere kilif bulunur hepsi bu.
teror amacsizdir evet, ama teror her ne kadar amacsizsa bile yine de terorun dogmasinda kimi sebepler vardir.teror amacli yaratilir ve amacsizca di$ari salinir.terorun var olu$undaki sebepleeri burada yazmaya kalksam, hele ki $oyle bir donemde gotumuzde patlar endi$esi ile yazamiyorum.
tek soyleyebilecegim, teror sebebi ile hayatini kaybeden insanlarimizin, askerlerimizin cenaze torenlerinde ellerini onlerinde birle$tirerek en onde sirada namaza duran yoneticiler biraz oz ele$tiri yapsinlar.
#809622
belki de dunyada bu ayrimlari asla ama asla gozetmeyen yegane $ey.hangimiz kimi zaman bu ayrimlardan oturu birilerine soguk davranmayiz? hangimiz gun gelir de bir gun birisine irkindan, mezhebinden yahut renginden oturu bir yafta yapi$tirmayiz?
i$te teror bunu yapmaz.dunyanin en kalender $eyidir teror.
kim varsa yakininda cevresinde, soluklanmaksizin katleder.etrafina ne$e icerisinde gulumseyen bebek de olsa, dunyalar guzeli bir kadin da olsa, gozleri gormeyen bastonlu bir ihtiyar amca da olsa, teror sorgulamaz, yalnizca yok eder, tahrip eder, canini alir.
terorun bir amaci yoktur aslinda.hani kimi zaman derler ya "biz bilmemneyin bagimsizliginin mucadelesini veriyoruz" diye.silme yalan.hicbir bagimsizlik mucadelesi gulen bebeklerin katlini, hamile kadinlarin canlarini almayi, ya$li insanlarin paramparca edilmesini hakli gosteremez, aciklamasini yapamaz.teror amacsizca yok eder etrafindakileri.teror ile olu$turulan katliamlardan sonra sadece eylemlere kilif bulunur hepsi bu.
teror amacsizdir evet, ama teror her ne kadar amacsizsa bile yine de terorun dogmasinda kimi sebepler vardir.teror amacli yaratilir ve amacsizca di$ari salinir.terorun var olu$undaki sebepleeri burada yazmaya kalksam, hele ki $oyle bir donemde gotumuzde patlar endi$esi ile yazamiyorum.
tek soyleyebilecegim, teror sebebi ile hayatini kaybeden insanlarimizin, askerlerimizin cenaze torenlerinde ellerini onlerinde birle$tirerek en onde sirada namaza duran yoneticiler biraz oz ele$tiri yapsinlar.
#809622
oyle ali$agelmi$iz ki bu vah$ete, her gun doguda, guneydoguda, kisacasi buyuk metropollerin haricinde meydana gelen teror olaylarini haberlerde sadece 1 dakikalik kisacik bir haberle verir ve gazetelere uc satirlik yazilarla gecer olmu$uz.
oysa istanbulda, izmirde yahut ankarada meydana gelen teror olaylari kayip ne olursa olsun gunlerce gundemi calkalandirir olmu$.en basit ornegi gungorende ki patlama.18 canimizi yitirdik, elbette gunlerce, haftalarca ve hatta aylarca bu konu gundemde olmali, herkes tarafindan hatirlanmali ve herkes tarafindan lanetlenmeli.
e ama ya dogu, ya guneydogu, ya diger bolgeler ve iller?
"bugun igdirda bir mayinin patlamasi sonucunda 3 askerimiz $ehit oldu, 4 askerimiz yaralandi."
"bir diger kanli haber ise tunceliden.tuncelide arama tarama yapan askerlerimizin uzerine uzun namlulu silahlarla ate$ acildi, 2 askerimiz $ehit oldu, 3 askerimiz yaralandi.guvenlik gucleri bolgede geni$ capli operasyon ba$latti."
"bir ba$ka teror haberi ise $irnaktan.$irnakta teroristlerce yola do$enen mayina basan 1 subay 1 er $ehit oldu, 2 askerimiz yaralandi."
bu rakamlar ve haberlerin kaynagi gotumdur, hicbir gerceklik payi reel anlamda yoktur, ama biliriz ki her gun bu haberleri aliriz.az once gotumden uydurdugum haberlerdeki $ehit sayimiz 7, yarali sayimiz ise 9.peki bu rakamlar kafi degil mi detayli olarak haber yapilmasi icin? illa istanbulda ve 18 can kaybi mi olmali gunlerce bu tur eylemlerden bahsedebilmemiz icin.7 $ehit 9 yarali ve haberlerde sadece 3 dakikalik yayinlanan goruntuler, gazetelerde uzerinden palas pandiras gecilen bir kac satirlik yazilar.
o kadar ali$mi$iz ki teror isimli vah$ete, artik buyuk kentler haric hicbir yerde yapilan eylemler bizi $a$irtmaz, yine buyuk metropollerdeki can kayiplari haric hicbir can kaybi bizi deh$ete du$urmez olmu$.ama istanbulda, izmirde ya da ankarada olursa bu can kayiplari, o zaman felaket tellalligi ba$lar i$te.
neden?
cunku ben gungorene cok yakinim, trafiksiz bir ortamda 20 dakikada ula$abilirim karayolu ile.cunku teror benim 20 dakika uzagima kadar gelmi$ ve can almi$.oysa karayolu ile diyarbaka, tunceliye, igdira gitmem neredeyse bir gunumu alir.oradaki can kayiplari beni endi$elendirmez cunku ali$mi$im, cunku oralari bana, bize uzak.ama gungoren oyle mi ya.20 dakika arabayla.urkutuyor bu yakinlik beni, bizi.
ali$kiniz terorun vah$etine, burnumuzun dibinde olmadigi surece.
oysa istanbulda, izmirde yahut ankarada meydana gelen teror olaylari kayip ne olursa olsun gunlerce gundemi calkalandirir olmu$.en basit ornegi gungorende ki patlama.18 canimizi yitirdik, elbette gunlerce, haftalarca ve hatta aylarca bu konu gundemde olmali, herkes tarafindan hatirlanmali ve herkes tarafindan lanetlenmeli.
e ama ya dogu, ya guneydogu, ya diger bolgeler ve iller?
"bugun igdirda bir mayinin patlamasi sonucunda 3 askerimiz $ehit oldu, 4 askerimiz yaralandi."
"bir diger kanli haber ise tunceliden.tuncelide arama tarama yapan askerlerimizin uzerine uzun namlulu silahlarla ate$ acildi, 2 askerimiz $ehit oldu, 3 askerimiz yaralandi.guvenlik gucleri bolgede geni$ capli operasyon ba$latti."
"bir ba$ka teror haberi ise $irnaktan.$irnakta teroristlerce yola do$enen mayina basan 1 subay 1 er $ehit oldu, 2 askerimiz yaralandi."
bu rakamlar ve haberlerin kaynagi gotumdur, hicbir gerceklik payi reel anlamda yoktur, ama biliriz ki her gun bu haberleri aliriz.az once gotumden uydurdugum haberlerdeki $ehit sayimiz 7, yarali sayimiz ise 9.peki bu rakamlar kafi degil mi detayli olarak haber yapilmasi icin? illa istanbulda ve 18 can kaybi mi olmali gunlerce bu tur eylemlerden bahsedebilmemiz icin.7 $ehit 9 yarali ve haberlerde sadece 3 dakikalik yayinlanan goruntuler, gazetelerde uzerinden palas pandiras gecilen bir kac satirlik yazilar.
o kadar ali$mi$iz ki teror isimli vah$ete, artik buyuk kentler haric hicbir yerde yapilan eylemler bizi $a$irtmaz, yine buyuk metropollerdeki can kayiplari haric hicbir can kaybi bizi deh$ete du$urmez olmu$.ama istanbulda, izmirde ya da ankarada olursa bu can kayiplari, o zaman felaket tellalligi ba$lar i$te.
neden?
cunku ben gungorene cok yakinim, trafiksiz bir ortamda 20 dakikada ula$abilirim karayolu ile.cunku teror benim 20 dakika uzagima kadar gelmi$ ve can almi$.oysa karayolu ile diyarbaka, tunceliye, igdira gitmem neredeyse bir gunumu alir.oradaki can kayiplari beni endi$elendirmez cunku ali$mi$im, cunku oralari bana, bize uzak.ama gungoren oyle mi ya.20 dakika arabayla.urkutuyor bu yakinlik beni, bizi.
ali$kiniz terorun vah$etine, burnumuzun dibinde olmadigi surece.
(bkz: gıda terörü)
(bkz: almanya da terör alarmı)
doguda olanca $iddeti ile devam etmesine ragmen, ba$bakanin medya patronlarinin kulagini cekmesi sebebi ile bizlerin haberdar olamadigi olaylar zinciri. allah bilir her gun kac askerimiz $ehit oluyor doguda ama haberimiz yok, uzerine bir de bedelli cikiyor.
e her gun terorden haberdar olsaydik bedelliyi bu kadar kolay kabullenmezdik muhtemelen. bu da hukumetin ince planlarindan biri olsa gerek.
e her gun terorden haberdar olsaydik bedelliyi bu kadar kolay kabullenmezdik muhtemelen. bu da hukumetin ince planlarindan biri olsa gerek.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?