terör

salavin
meşhur ve çok doğru bir sözdür: “kimin söylediğine değil, ne söylendiğine önem vermek gerekir.” fakat, insanız, eksiğiz sonuçta. bazen, ne söylendiğine değil, kimin söylediğine önem veriyoruz.
***
engin ardıç’ı severim ve önemserim. kendimi bildim bileli köşe yazılarını takip ederim. epeyce kitabını okumuşluğum da vardır. elbette her görüşünü paylaştığımı ileri sürecek değilim. ama yine de ne yazarsa yazsın önemli bulurum. çünkü, belli bir kültür birikimi üzerinde ve gerçekten ilgi çekici bir üslupla yazılarını kotardığını bilirim.

engin ardıç, birkaç gün önce israil’in lübnan’a saldırısı hakkında görüşlerini aktardı köşesinde. itiraf edeyim ben yazının tamamını okumadım. sadece, vakit gazetesinin, ardıç’ın yazısından aldığı küçük bir bölümü okudum. vakit, her zamanki “çocuk aşırılığıyla” ardıç’ı, “israil’in istediği aydın tipi” olmakla itham ediyordu. ardıç’ın yazıda savunduğu görüş, çok genel hatlarıyla şöyle özetlenebilirdi: “israil, masum sivilleri öldürmekte haksızdır ama hizbullah da hepten günahsız değildir.”

ortadoğu uzmanı değilim. lübnan’daki karmaşık siyasi yapı hakkında da itiraf etmeliyim pek cahilim. daha genel anlamda “neyin terör, neyin terör olmadığı; kimin terörist, kimin direnişçi olduğu” sorularına da, çok net cevaplar bulabilmiş değilim. yani, bu konularda zihin selametine ulaştığım söylenemez. hizbullah, terör örgütü müdür, yoksa direniş örgütü müdür? bu soruyu her türlü tarafgirlikten sıyrılarak, sadece aklı ve evrensel vicdanı esas alarak cevaplayabilecek donanımdan mahrumum. bu donanıma sahip insanların da çok olmadığını görmekteyim. büyük bir kesim, meseleye mensup olduğu ideoloji ya da din çerçevesinden baktığı için tarafgirane yorum yapmakta.

engin ardıç, hiç değilse “kesin inançlı” diye tabir olunan, belli bir ideoloji ya da din bağımlısı bir yazar değildir. bu yüzden onun görüşlerini nisbeten objektif bulurum ve belki de asıl bu yüzden onun yazılarını önemserim. işte, “israil, masum sivilleri öldürmekte haksızdır ama hizbullah da hepten günahsız değildir.” diye özetlenebilecek yargısını okurken, vakit gazetesi gibi düşünmedim ve engin ardıç’ın en azından haklı olabileceğine kanaat getirdim.
***
yine birkaç gün önce, bir internet sitesinde yazılarını niyeyse takip ettiğim ve kendisinden hiç hazzetmediğim bir yazarcığın, bu konuda kalem oynattığına şahit oldum. (yazarcığın ismini anmayacağım, çünkü buranın cenabet olmasını istemiyorum.) neyse efendim, bu yazar müsveddesi, engin ardıç’ın yukarıda özetlediğim görüşlerini aşağı yukarı tekrarlıyordu. fakat, engin ardıç’a gösterdiğim müsamahayı ondan esirgedim ve yazısını içimden küfrederek okudum.

içine düştüğüm çelişkinin farkına sonradan vardım. hani, “kimin söylediğine değil, ne söylendiğine bakmak icap ederdi?” nerde kaldı prensipler, ilkeler?

çelişkimi kendi kendime izah etmekte zorlandım. fakat, meseleyi biraz daha aralayınca engin ardıç’ın tavrıyla, nazarımda kullanılmış molped kada değeri olmayan malum yazar bozuntusunun tavrı arasında uzlaşmaz bir fark olduğunu keşfettim.

malum yazar bozuntusu hizbullah’a karşıydı. neden? sadece, hizbullah, dini bir kimliğe sahip olduğu için. hizbullah’ın yerinde sözgelimi sosyalist bir direniş örgütü olsaydı, salyasını akıta akıta yalamaya kalkacaktı. adamın derdi, terör falan değil, sadece din ve dinine bağlı insan. etrafında müslüman kılıklı birini görse, işeyecek cami duvarı arıyor.

engin ardıç da hizbullah’a karşı. fakat o meseleye sadece “terör” açısından yaklaşıyor. israil’in barbarca saldırılarının benzerini, daha evvel hizbullah’ın da yapmış olduğunu ifade ediyor ve bu nedenle hizbullah’ı terör örgütü sayıyor.

engin ardıç’ın görüşlerine, konu hakkında yeterince bilgim olmamakla birlikte, kendi içinde sağlam ve tutarlı bir çizgiye sahip olduğu için saygı duyuyorum. diğer yağlı yazar torbasına ise “sanal çöplüğünde debelen dur bakalım” diyorum.

bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol