ici yagmur sulariyla dolmus,buyuk mu buyuk cukurlarin adi.ulkemyzyn 3 tarafy ve dunyanyn 3/4u bunla kaplydyr.
deniz
hem kiz hem de erkek ismi
icinde yuzulur, ustunde tekne ile gidilir, kenarinda oturulup mehtaba bakilir bira icilir, cok faydali seyler yapilir, iyiki vardir oyle severiz.
(bkz: unisex isimler)
okyanustan kucuk, golden buyuk su parcasi.
dunya uzerinde var olan en zeki ve seksi erkegin ismi.
(bkz: deniz gezmis)
dunyamiz uzerinde tam manasiyla kesfedilmemis tek yer.
sonsuzlugun mavi rengine burunmus hali.
(bkz: deniz yılmaz)
babam ve oğlum un ardından oğlum olduğunda koyacağım isim...
(bkz: deniz kızı)
ankaranın en büyük eksikliği..
kenarında yürünen , içinde yüzülen, su dolu bir kovanın kocamanı.
pablo nerudanin yazdigi en uzun $iirlerden biridir.kendisinin latin amerikali olmasinda bunun etkisi buyuktur.
bu ada fırdolayı,
allahına deniz be.
coşar kendiliğinden,
dakkası bel’olmaz.
tutturmuş, bir evet bir hayır,
mavişken: evet,
köpükken: evet;
tırıs mı: hayır der hayır
tek durma bilmez,
tos vurur taşa;
“ben deniz” der durur,
gel de taşı inandır.
al işte o zaman:
yedi yeşil denizin,
yedi yeşil kaplanın,
yedi yeşil köpeğin,
yedi yeşil diliyle;
yine gelir, dolanır,
taşı öper, ıslatır,
bağrını, vura döğe.
yine der ki: “ben deniz”.
elbet sana deniz derler,
hay deniz arkadaş.
suyun tükenmesin,
çağın geçmesin.
dellenme, n’oluyorsun,
yardım et bize,
biz kimiz zaten:
kıyı insanları,
balıkçılar işte...
açız, üşürüz, hasmanemizsin,
bağırma öyle, sert vurma,
aç yeşil kutunu,
dök avuçlarımıza;
gümüş armağanını:
gündelik balıktan.
burda, her evde.
dileğimiz bu:
gümüşmüş te.
sırçaymış da, vay aymış;
ne çıkar, balık niye olmuş:
dünyanın,
fakir mutfakları için.
soğuk, ıslak şimşekten
dalgaların altına,
kaydırma bakayım onu,
saklama;
hele, gidinin cimrisi.
bir açılsana, gel,
ko onu ellerimizin
şuracığına.
yardım et bize,
yeşil, derin baba.
yardım et ki bir gün,
dünya yoksulluğu, kalka.
dipte kalmış meyvenin,
sırılsıklam yüceliğin,
madenlerinin,
öküzlerinin, üzümlerinin,
sendeki bitip tükenmez,
şeylerin:
hasadını yapalım, yardım et.
sana kim derler, biliriz
okyanus baba.
sürü sepet martıcıklar,
adını serper, kumlara.
de akıllı dur,
silkme yeleni.
gözdağı verme, ortalığa,
gıcırdatma, göğe karşı
güzelim dişlerini.
bi dakkacık dursun,
o şanlı hikayelerin.
sen, her gün balık ver
balık.
büyükmüş küçükmüş bakma
ver gelsin:
her kadın, her erkek, her bebeğe.
gez, dünya sokaklarını,
dağıt balıklarını.
sonra da, bir bağır bir bağır.
bağır ki işteki yoksullar,
seni duysunlar.
bağır ki:
maden ağzına çıkanlar:
“bak hele koca denize
balık pay etmeden gelir” desinler.
onlar gerçekte,
çekip gidecekler, karanlıklara,
gülerekten...
ormandaki, caddedeki insanlar
ve toprak:
bir deniz gülüşüyle, gülecekler.
yok ama, istemiyorsan
sen bunu,
dur bekle, düşüneceğiz.
siftah, insan işlerini
bir hale yola koymamız gerek:
başta en önemlileri,
sonra, ötekiler.
gün ola,
bir dalacağız sana:
ateş bir kılıçla keseceğiz,
dalgalarını.
elektrik atla aşacağız,
köpüğünden.
türküler tutturarak,
ineceğiz karnının, en kuytu yerine.
atom teli, saracak belini.
bitkiler dikeceğiz:
çimentodan, çelikten,
derin bahçene;
elini kolunu, bağlayacağız.
ve koşum takarak sana,
çekip çevireceğiz seni
alacağız kaleni;
salkımlarından, kopara tüküre
basa basa geçeceğiz etinden.
ama önce kendi dertlerimiz,
seninkisi sonra.
her şeyi düzenleyeceğiz,
ufaktan, ufaktan:
harika şeyler yapmaya
zorlayacağız,
toprak seni, deniz seni!
harikalı şey, ekmek deniz,
dediğin de ne?
bunlar, kavganın içinde,
zaten:
bizdedir, bizde!
bu ada fırdolayı,
allahına deniz be.
coşar kendiliğinden,
dakkası bel’olmaz.
tutturmuş, bir evet bir hayır,
mavişken: evet,
köpükken: evet;
tırıs mı: hayır der hayır
tek durma bilmez,
tos vurur taşa;
“ben deniz” der durur,
gel de taşı inandır.
al işte o zaman:
yedi yeşil denizin,
yedi yeşil kaplanın,
yedi yeşil köpeğin,
yedi yeşil diliyle;
yine gelir, dolanır,
taşı öper, ıslatır,
bağrını, vura döğe.
yine der ki: “ben deniz”.
elbet sana deniz derler,
hay deniz arkadaş.
suyun tükenmesin,
çağın geçmesin.
dellenme, n’oluyorsun,
yardım et bize,
biz kimiz zaten:
kıyı insanları,
balıkçılar işte...
açız, üşürüz, hasmanemizsin,
bağırma öyle, sert vurma,
aç yeşil kutunu,
dök avuçlarımıza;
gümüş armağanını:
gündelik balıktan.
burda, her evde.
dileğimiz bu:
gümüşmüş te.
sırçaymış da, vay aymış;
ne çıkar, balık niye olmuş:
dünyanın,
fakir mutfakları için.
soğuk, ıslak şimşekten
dalgaların altına,
kaydırma bakayım onu,
saklama;
hele, gidinin cimrisi.
bir açılsana, gel,
ko onu ellerimizin
şuracığına.
yardım et bize,
yeşil, derin baba.
yardım et ki bir gün,
dünya yoksulluğu, kalka.
dipte kalmış meyvenin,
sırılsıklam yüceliğin,
madenlerinin,
öküzlerinin, üzümlerinin,
sendeki bitip tükenmez,
şeylerin:
hasadını yapalım, yardım et.
sana kim derler, biliriz
okyanus baba.
sürü sepet martıcıklar,
adını serper, kumlara.
de akıllı dur,
silkme yeleni.
gözdağı verme, ortalığa,
gıcırdatma, göğe karşı
güzelim dişlerini.
bi dakkacık dursun,
o şanlı hikayelerin.
sen, her gün balık ver
balık.
büyükmüş küçükmüş bakma
ver gelsin:
her kadın, her erkek, her bebeğe.
gez, dünya sokaklarını,
dağıt balıklarını.
sonra da, bir bağır bir bağır.
bağır ki işteki yoksullar,
seni duysunlar.
bağır ki:
maden ağzına çıkanlar:
“bak hele koca denize
balık pay etmeden gelir” desinler.
onlar gerçekte,
çekip gidecekler, karanlıklara,
gülerekten...
ormandaki, caddedeki insanlar
ve toprak:
bir deniz gülüşüyle, gülecekler.
yok ama, istemiyorsan
sen bunu,
dur bekle, düşüneceğiz.
siftah, insan işlerini
bir hale yola koymamız gerek:
başta en önemlileri,
sonra, ötekiler.
gün ola,
bir dalacağız sana:
ateş bir kılıçla keseceğiz,
dalgalarını.
elektrik atla aşacağız,
köpüğünden.
türküler tutturarak,
ineceğiz karnının, en kuytu yerine.
atom teli, saracak belini.
bitkiler dikeceğiz:
çimentodan, çelikten,
derin bahçene;
elini kolunu, bağlayacağız.
ve koşum takarak sana,
çekip çevireceğiz seni
alacağız kaleni;
salkımlarından, kopara tüküre
basa basa geçeceğiz etinden.
ama önce kendi dertlerimiz,
seninkisi sonra.
her şeyi düzenleyeceğiz,
ufaktan, ufaktan:
harika şeyler yapmaya
zorlayacağız,
toprak seni, deniz seni!
harikalı şey, ekmek deniz,
dediğin de ne?
bunlar, kavganın içinde,
zaten:
bizdedir, bizde!
birçok $airin dizelerine konu olmu$tur bu mavilik.
orhan veli der ki;
"ben deniz kenarındaki odamda,
pencereye hiç bakmadan
dışardan gecen kayıkların
karpuz yüklü olduğunu bilirim.
deniz, benim eskiden yaptığım gibi,
aynasını odamın tavanında
dolaştırıp beni kızdırmaktan
hoşlanır.
yosun kokusu
ve sahile çekilmiş dalyan direkleri
sahilde yasayan çocuklara
hiçbir şey hatırlatmaz. "
orhan veli der ki;
"ben deniz kenarındaki odamda,
pencereye hiç bakmadan
dışardan gecen kayıkların
karpuz yüklü olduğunu bilirim.
deniz, benim eskiden yaptığım gibi,
aynasını odamın tavanında
dolaştırıp beni kızdırmaktan
hoşlanır.
yosun kokusu
ve sahile çekilmiş dalyan direkleri
sahilde yasayan çocuklara
hiçbir şey hatırlatmaz. "
içinde çok şey arındıran ,r.nurinin dediği gibi tesellisi olmayan yalnızlık...
sabah akşam camdan baktıkça gördüğüm için , okula gidip gelirken ulaşım aracı olarak vapuru kullandığım için, bu da yetmezmiş gibi okulum da denizin dibinde bulunuyor olduğu için allahın her günü haşır neşir olduğum mavi enginlik. bu saatten sonra asla uzak olamayacağım yaşam kaynağı. ayrıca derler ki, felsefe yunanda doğmuştur, çünkü deniz insanı düşünmeye iter.. üstün medeniyetlerin tümü deniz ve su kenarlarında kurulmuştur...
ayrıca
(bkz: deniz güngören)
ayrıca
(bkz: deniz güngören)
küçük okyanus.
deniz olmak istiyorum, hüzünleri dalgalarımla alıp götüreyim diye. deniz olmak istiyorum, insanlara umut olayım diye. biliyor musun en çok en çok neden deniz olmak istediğimi? sen hep denizi severdin, en çaresiz anlarda bile denize koşardın. hesaplaşırdın onunla. o ise seni senden hiç almazdı, yalnızca hüzünlerini sürüklerdi dalgalarıyla. ruhunu bile almazdı senden. yine hüzünlendiğinde ona gelebil diye.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?