kapasını kopardığı kuunun kanını içerken orgazm olan yüce ruh
albert fish
sadizmi de mazoşizmi de doruklarda yaşamış olan insan. işte kalçasının röntgen filmi. onlarca iğneyi kendi sokmuş. bravo.
http://www.awesomestories.com/movies/stories/hannibal/images/xray.jpg
http://www.awesomestories.com/movies/stories/hannibal/images/xray.jpg
sarumanun gercek olanı.dede denilimeyecek aksakallılardan dır.
macabre(thrash/death/grind) grubunun uğruna parça yaptığı seri katildir.sinister slaughter albümünde albert was worse than any fish in the seadır parçanın ismi.bence dinlemeyiniz.parçanın sözleri:
----albert was worse than any fish in the sea----
fish seemed like a nice old man and people believed his lies
but albert was a child eating shark in disguise
albert was worse than any fish in the sea
he killed and ate young children and enjoyed it immensely
albert a child eating fish was he
who devoured the flesh of kids because he thought it was tasty
the land was alberts ocean; fish consumed his helpless prey
he would have ate more kids but they caught him and made fish fillet
albert was worse than any fish in the sea
he killed and ate young children and enjoyed it immensely
albert a child eating fish was he
who devoured the flesh of kids because he thought it was tasty
----albert was worse than any fish in the sea----
fish seemed like a nice old man and people believed his lies
but albert was a child eating shark in disguise
albert was worse than any fish in the sea
he killed and ate young children and enjoyed it immensely
albert a child eating fish was he
who devoured the flesh of kids because he thought it was tasty
the land was alberts ocean; fish consumed his helpless prey
he would have ate more kids but they caught him and made fish fillet
albert was worse than any fish in the sea
he killed and ate young children and enjoyed it immensely
albert a child eating fish was he
who devoured the flesh of kids because he thought it was tasty
ak sakallı dede olsa , ruhumuzun kökünü kuruturdu
"gerçek acının son aşaması olarak gördüğüm ölüm fikrini çok sevdim"
1870 washington doğumlu seri katildir. beş yaşındayken babası öldüğünde onu bir yetimhaneye yerleştirdiler. burada geçirdiği çok sıkıntılı iki yıl onun psikolojisini bozdu. yedi yaşına geldiğinde annesine teslim ettiler. ancak korkunç baş ağrıları çekiyordu. liseyi bitirdikten sonra ülkede yolculuk yapmaya ve ufak tefek işlerde çalışmaya başladı. bu durum ona suç işlemek için mükemmel bir fırsat sunuyordu.
1910 yılında işkenceler eşliğinde ilk cinayetini işledi. kendisine kurban olarak kolay hedef olan çocukları seçmişti. 1920 yılına kadar yolculuklarına devam etti ve izini kaybettirdi. yolculuk yapmaya devam ederken arkasında birçok kurban bırakmış olabilir miydi? kurbanlarına acı çektirirken aynı zamanda kendisine de işkenceler yapıyordu. kasıklarına toplu iğneler batırıyordu. 1910 da başlayıp yakalanıncaya kadar cinayet işlemeye devam etti. 1932-1934 arasında kurbanlarına ve kendisine işkenceler ve yamyamlık yaparak işlediği 4 cinayet ona brooklyn vampiri ünvanını getirdi. onun cinayet sayısı kesin bilinmemekle beraber en az 15 olmasından şüphe duyuldu.
albert fish e "amerika’nın öcüsü" adı verilmiştir ve bununda iyi bir nedeni vardır. sevimli bir ihtiyar görünümü altına gizlenmiş bu korkunç yamyam tüm ebeveynlerin karabasanıydı: çocukları hoşlarına gidecek bir vaatle kandırarak ortadan kaldıran bir iblis.
halkın ilgisinin fish’e dönmesine neden olan suç, 1928 de grace budd adında 12 yaşındaki sevimli bir kız çocuğunun kaçırılıp öldürülmesiydi. ebeveynleri ile arkadaşlık kurmasının ardından fish, şeytanca bir yalan uydurdu. yeğeninin doğum günü partisi olduğunu söyledi ve grace in gitmek isteyip istemediğini sordu. bir büyükbaba gibi görünen bu ihtiyar adamın bir canavar olduğunu bilmelerine hiç bir imkan olmayan bay ve bayan budd daveti kabul ettiler.
en güzel kıyafetlerini giyen güven dolu küçük kız, fish ile birlikte yola koyuldu. fish, onu new york city’nin kuzey banliyölerinden birinde, yakınlarında hiçbir bina olmayan terk edilmiş bir eve götürdü. burada onu boğdu, vücudunu parçalara ayırdı ve parçaların bir bölümünü kaldığı pansiyona getirdi. burada kızın "etini" havucu, soğanı ve jambon dilimleriyle tam bir yamyam yahnisi şeklinde pişirdi. bundan sonraki 9 günü odasından çıkmadan bu iğrenç yemeği yiyip devamlı mastürbasyon yaparak geçirdi.
sonraki 6 yıl botunca fish serbest dolaştı, ancak grace budd olayını kendi kişisel haçlı seferine dönüştüren william king ismindeki bir new york city dedektifi onu inatla arıyordu. buna rağmen fish kaçmayı başarabilirdi; tabii kendi içindeki şeytanlarla başa çıkabilseydi. 1934’te bayan budd’a bugüne dek yazılmış en hastalıklı mektuplardan biri olan bir mektup göndermeye kendini mecbur hisseti. sonuçta king, fish’i mektup kağıdındaki antetten bulup yakalayabildi.
fish tutuklandığında yetkililer elerinde tasavvur edilemez sapkınlıkla bir suçlu olduğunu hemen anladılar; bu adam bütün ömrünü acı vererek -- hem kendisine hem de başkalarına -- geçirmiştir. diğer bir çok seri katil gibi, fish de bir din manyağıydı ve günahlarının cezası olarak kendisine çok tuhaf işkenceler yapmıştı -- deri kayışlarla ve her yerinden çiviler fırlamış sopalarla kendisini dövmek, kendi dışkısını yemek, kasıklarına dikiş iğneleri sokmak gibi. yaraladığı ve öldürdüğü çocuklar onun kaçık zihninde tanrı ya verilen kurbanlardı. savunma makamı tarafından fish i muayene etmesi için çağırılan new yorklu ünlü psikiyatr dr. fraderic wertham, ihtiyar adamın "bilinen her türlü cinsel sapkınlığa" sahip olmasının yanında, bugüne değin kimsenin duymadığı anormallikler taşıdığını belirtmiştir (acayip zevklerinin arasında idrar yoluna gül sapı sokmak da vardı). hapishanede çekilen leğen bölgesi röntgeninde, mesanesinin etrafındaki alana sokulmuş 29 iğne bulunmuştu.
1935 teki duruşmasında jüri onun deli olduğuna karar vermiş olmasına rağmen yine de elektrikli sandalyede idam edilmesi gerektiğine inandı. idam kararının açıklanmasından sonra, bu anormal ihtiyarın "elektrikli sandalyede ölmek ne de büyük bir zevk olacak! bu tadacağım en büyük zevk olacak -- şimdiye kadar tatmadığım tek zevk" dediği bildirilmiştir.
16 ocak 1936 da 65 yaşındaki fish elektrikli sandalyeye gitti -- sing sing de idam edilen en yaşlı insandı.
hakkında kitap:
black house, stephen king
deranged, 1990, harold schechter
hakkında film:
kuzuların sessizliği, filmdeki hannibal lektor tiplemesi ondan esinlenilerek yaratılmıştır.
1870 washington doğumlu seri katildir. beş yaşındayken babası öldüğünde onu bir yetimhaneye yerleştirdiler. burada geçirdiği çok sıkıntılı iki yıl onun psikolojisini bozdu. yedi yaşına geldiğinde annesine teslim ettiler. ancak korkunç baş ağrıları çekiyordu. liseyi bitirdikten sonra ülkede yolculuk yapmaya ve ufak tefek işlerde çalışmaya başladı. bu durum ona suç işlemek için mükemmel bir fırsat sunuyordu.
1910 yılında işkenceler eşliğinde ilk cinayetini işledi. kendisine kurban olarak kolay hedef olan çocukları seçmişti. 1920 yılına kadar yolculuklarına devam etti ve izini kaybettirdi. yolculuk yapmaya devam ederken arkasında birçok kurban bırakmış olabilir miydi? kurbanlarına acı çektirirken aynı zamanda kendisine de işkenceler yapıyordu. kasıklarına toplu iğneler batırıyordu. 1910 da başlayıp yakalanıncaya kadar cinayet işlemeye devam etti. 1932-1934 arasında kurbanlarına ve kendisine işkenceler ve yamyamlık yaparak işlediği 4 cinayet ona brooklyn vampiri ünvanını getirdi. onun cinayet sayısı kesin bilinmemekle beraber en az 15 olmasından şüphe duyuldu.
albert fish e "amerika’nın öcüsü" adı verilmiştir ve bununda iyi bir nedeni vardır. sevimli bir ihtiyar görünümü altına gizlenmiş bu korkunç yamyam tüm ebeveynlerin karabasanıydı: çocukları hoşlarına gidecek bir vaatle kandırarak ortadan kaldıran bir iblis.
halkın ilgisinin fish’e dönmesine neden olan suç, 1928 de grace budd adında 12 yaşındaki sevimli bir kız çocuğunun kaçırılıp öldürülmesiydi. ebeveynleri ile arkadaşlık kurmasının ardından fish, şeytanca bir yalan uydurdu. yeğeninin doğum günü partisi olduğunu söyledi ve grace in gitmek isteyip istemediğini sordu. bir büyükbaba gibi görünen bu ihtiyar adamın bir canavar olduğunu bilmelerine hiç bir imkan olmayan bay ve bayan budd daveti kabul ettiler.
en güzel kıyafetlerini giyen güven dolu küçük kız, fish ile birlikte yola koyuldu. fish, onu new york city’nin kuzey banliyölerinden birinde, yakınlarında hiçbir bina olmayan terk edilmiş bir eve götürdü. burada onu boğdu, vücudunu parçalara ayırdı ve parçaların bir bölümünü kaldığı pansiyona getirdi. burada kızın "etini" havucu, soğanı ve jambon dilimleriyle tam bir yamyam yahnisi şeklinde pişirdi. bundan sonraki 9 günü odasından çıkmadan bu iğrenç yemeği yiyip devamlı mastürbasyon yaparak geçirdi.
sonraki 6 yıl botunca fish serbest dolaştı, ancak grace budd olayını kendi kişisel haçlı seferine dönüştüren william king ismindeki bir new york city dedektifi onu inatla arıyordu. buna rağmen fish kaçmayı başarabilirdi; tabii kendi içindeki şeytanlarla başa çıkabilseydi. 1934’te bayan budd’a bugüne dek yazılmış en hastalıklı mektuplardan biri olan bir mektup göndermeye kendini mecbur hisseti. sonuçta king, fish’i mektup kağıdındaki antetten bulup yakalayabildi.
fish tutuklandığında yetkililer elerinde tasavvur edilemez sapkınlıkla bir suçlu olduğunu hemen anladılar; bu adam bütün ömrünü acı vererek -- hem kendisine hem de başkalarına -- geçirmiştir. diğer bir çok seri katil gibi, fish de bir din manyağıydı ve günahlarının cezası olarak kendisine çok tuhaf işkenceler yapmıştı -- deri kayışlarla ve her yerinden çiviler fırlamış sopalarla kendisini dövmek, kendi dışkısını yemek, kasıklarına dikiş iğneleri sokmak gibi. yaraladığı ve öldürdüğü çocuklar onun kaçık zihninde tanrı ya verilen kurbanlardı. savunma makamı tarafından fish i muayene etmesi için çağırılan new yorklu ünlü psikiyatr dr. fraderic wertham, ihtiyar adamın "bilinen her türlü cinsel sapkınlığa" sahip olmasının yanında, bugüne değin kimsenin duymadığı anormallikler taşıdığını belirtmiştir (acayip zevklerinin arasında idrar yoluna gül sapı sokmak da vardı). hapishanede çekilen leğen bölgesi röntgeninde, mesanesinin etrafındaki alana sokulmuş 29 iğne bulunmuştu.
1935 teki duruşmasında jüri onun deli olduğuna karar vermiş olmasına rağmen yine de elektrikli sandalyede idam edilmesi gerektiğine inandı. idam kararının açıklanmasından sonra, bu anormal ihtiyarın "elektrikli sandalyede ölmek ne de büyük bir zevk olacak! bu tadacağım en büyük zevk olacak -- şimdiye kadar tatmadığım tek zevk" dediği bildirilmiştir.
16 ocak 1936 da 65 yaşındaki fish elektrikli sandalyeye gitti -- sing sing de idam edilen en yaşlı insandı.
hakkında kitap:
black house, stephen king
deranged, 1990, harold schechter
hakkında film:
kuzuların sessizliği, filmdeki hannibal lektor tiplemesi ondan esinlenilerek yaratılmıştır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?