anlatılmamış masallar dinliyorum,
sanki bir çığlık gelip de kulaklarımda ağıt yakıyor.
garip bir ışığın gölgesinde yürüyorum, ağlasam gözyaşlarım taş olacak.
yalnızlığım, dayan bu acılara, bir gün gideceğiz bu yokuş diyardan,
kimselere bakmadan uğurlayacak bizi siyah bulutlar…
hasta yüzüm burada kalacak.
umudumu sevincimi bavuluma koymadan,
bir yaralı yürek emanet edeceğim herkese…
ben gençliği saptıranım belki de inanmasınlar kelimelerime…
yalan be yalnızlığım ben genç bile değilim ki…
bir emanetçi gibi taşıyorum bedenimi.
belki de söner umut feneri, ya da sonsuzluğun ucuz hayallerinden birini alırım.
nefretim çarpacak tokat gibi yüzüne,
birkaç kırık sandalye ve rolünü beceremeyen bir kukla sahnede…
keşke hiç almasaydın o bileti, keşke hiç tanımasaydın beni.
kusurumu günahımı bağışla şimdilik, bu kuklanın gözyaşı akmasın nedensiz.
gel attıkları köşe de saçlarını okşa, tahtadan ellerini göğsüne bastır.
bir isteği var bu kuklanın gitmeden son kez olsun sarılıp onunla beraber ağla…
karakedi.
ağlayan kukla
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?