abazanlığın son noktasına yapılan yolculuk başarıyla sonuçlanmıştır. nasıl olsa bir kaç bin yıla kadar insan olur ben de direk kayarım düşüncesiyle yapılan harekettir.
(bkz: herkes hrant dink olacak)
her gördüğünde içinin yağlarının eridiği hatuna artık hissettiklerini söyleme olayıdır. genellikle uzun zaman alır. nitekim göt bu yemez bir kerede her şeyi söylemeyi. belki de korkulan reddedilmektir. keşke söylemeysem, böyle ne güzel takılıyorduk demekten tırsmaktır.
bir şekilde göt yer, yola çıkılır. hatunla tekrar göz göze gelinir. bir anda duraklar insan, ayaklar sabitlenmiştir. ama böyle olmaması gerekiyordu der kendince. geri dönülür birden. yok yere hatunda da bir beklenti oluşturulmuştur. artık olay platoniklikten çıkıp, "şu çocuk beni kesiyor"a dönüşmüştür. insanın içi içini yer. ulan acaba arkadaşlarıyla falan dalga mı geçiyorlar diye uykusuz geceler başlar.
derken bir gün yalnız başına hatun kişiye denk gelinir. artık bünyenin bekleyecek hali kalmamıştır. sikerim lan reddedilmeyi der ve "meraba" der birden birey. karşıdan gelecek cevap ile bu "meraba" arasındaki süre 3 yıla tekabül eder. bir "meraba" gelirse karşıdan artık dünya daha yaşanır bir yerdir. ardından klasik bir soru ile olaya devam edilir tabi ki:biraz konuşabilir miyiz? bu hatun kişiye sorulan ilk soru olarak tarihteki yerini alır. bir evet belki de hayatı daha da yaşanır hale getirecektir. "tabi" der. "haydi beline kuvvet" diyerek konuşmaya başlar bünye. isim, okul, bölüm, medeni hal, duygusal durum arka arkaya sıralanır. araya espriler, şakalar sıkıştırılır ve hatunun verdiği tepkiler ölçülür. gülme oranıyla, hoşlanma oranı arasında ilişki kurulmaya çalışılır. anlamadan "biz size aşık olduk" denir. sessizlik kaplar ortamı. belli ki birden söylemeni o da beklememektedir. "ama ben seni daha yeni tanıdım" diye vurucu cevap gelir. aslında tam olarak da beklenilen cevaptır bu. "o zaman arkadaşız şu an" denir ve yapılan vurgu ile soruymuşcasına cevap beklenmeye başlanır. "evet" der ve tebessüm eder. işte bu an belki de tüm beklemene değer. artık olayın bir platonikliğini kalmamıştır. "görüşürüz o zaman" diyerek eli sıkılır, bu ilk dokunuş olarak tarihin tozlu sayfalarına kaydedilir. "görüşürüz" der odana yol alırsın. kafayı yastığa koyduğun anda bir uyku sarar dört bir yanını. uzun zamandır beklemenin verdiği yorgunluk uçmuştur uzaklara. artık sadece bir mutluluk vardır her tarafında. hayallare dalarsın rahatça ve en mutlu uykudasındır artık.
bir şekilde göt yer, yola çıkılır. hatunla tekrar göz göze gelinir. bir anda duraklar insan, ayaklar sabitlenmiştir. ama böyle olmaması gerekiyordu der kendince. geri dönülür birden. yok yere hatunda da bir beklenti oluşturulmuştur. artık olay platoniklikten çıkıp, "şu çocuk beni kesiyor"a dönüşmüştür. insanın içi içini yer. ulan acaba arkadaşlarıyla falan dalga mı geçiyorlar diye uykusuz geceler başlar.
derken bir gün yalnız başına hatun kişiye denk gelinir. artık bünyenin bekleyecek hali kalmamıştır. sikerim lan reddedilmeyi der ve "meraba" der birden birey. karşıdan gelecek cevap ile bu "meraba" arasındaki süre 3 yıla tekabül eder. bir "meraba" gelirse karşıdan artık dünya daha yaşanır bir yerdir. ardından klasik bir soru ile olaya devam edilir tabi ki:biraz konuşabilir miyiz? bu hatun kişiye sorulan ilk soru olarak tarihteki yerini alır. bir evet belki de hayatı daha da yaşanır hale getirecektir. "tabi" der. "haydi beline kuvvet" diyerek konuşmaya başlar bünye. isim, okul, bölüm, medeni hal, duygusal durum arka arkaya sıralanır. araya espriler, şakalar sıkıştırılır ve hatunun verdiği tepkiler ölçülür. gülme oranıyla, hoşlanma oranı arasında ilişki kurulmaya çalışılır. anlamadan "biz size aşık olduk" denir. sessizlik kaplar ortamı. belli ki birden söylemeni o da beklememektedir. "ama ben seni daha yeni tanıdım" diye vurucu cevap gelir. aslında tam olarak da beklenilen cevaptır bu. "o zaman arkadaşız şu an" denir ve yapılan vurgu ile soruymuşcasına cevap beklenmeye başlanır. "evet" der ve tebessüm eder. işte bu an belki de tüm beklemene değer. artık olayın bir platonikliğini kalmamıştır. "görüşürüz o zaman" diyerek eli sıkılır, bu ilk dokunuş olarak tarihin tozlu sayfalarına kaydedilir. "görüşürüz" der odana yol alırsın. kafayı yastığa koyduğun anda bir uyku sarar dört bir yanını. uzun zamandır beklemenin verdiği yorgunluk uçmuştur uzaklara. artık sadece bir mutluluk vardır her tarafında. hayallare dalarsın rahatça ve en mutlu uykudasındır artık.
yazar kişisinin her tarafta gördüğü dahi anlamındaki de ayrı yazılır uyarılarından tırsarak yaptığı eylem.
jigsawın torununun başrolde olacağı film. muhtemelen yine güzel planlanmış ölümler izlenecektir. dahası için;
(bkz: saw vii)
(bkz: saw küçük mücahit)
(bkz: saw tatilde)
(bkz: saw vii)
(bkz: saw küçük mücahit)
(bkz: saw tatilde)
uzun zamandır uzaktan bakışılıyordur. ilk zamanlar "lan gözü kaymıştır, hepimiz birilerine bakıyoruz sonuçta" duyguları içinde düşünülürken zamanla "acaba onda da bişeyler mi var" düşünceleri vücuda gelmiştir. hayat çok güzel gitmektedir. her gün onu görmek için aynı işler yapılır, aynı mekanlara, aynı saatlerde gidilir. tek istek bir görmektir. her görüş mutluluğu biraz daha artırmaktadır.
günler böylece geçer. bir gün arkadaş ekibiyle top oynarken gelir yanına platonikin. için hop hop eder oli. biz de oynayabilir miyiz derken içinden fışkırır evet cevabı. işte budur yani. sadece bir oynama isteğinden onlarca anlam çıkarılır ve en sonunda "o da hoşlanıyor a.q" sonucuyla mutluluğa yelken açılır. oyun boyunca hep onun yan tarafında olma isteği bulunur bünyede. her yanyana duruşta biraz daha mutlu olunur. her top gelişinde ona atılmak istenir ama zarar görür korkusu ile vazgeçilir.
artık tanışma olayı tamamlanmıştır. yolda görünce selam da verilir, kantinde karşılaşınca muhabbet de edilir. belki de artık beklenti vardır onda da. bir söz gerekiyordur sadece. ama olmaz işte. söyleyemez insan "hoşlanıyorum". sadece bakılır uzun uzun.
bir gün "bir şey mi söyleyeceksin?" der, "hoşlanıyorum senden" denir bir anda. düşünce ile konuşma balonları karışmıştır. her şey donar bu anda. cevap bekler konuma düşülür bu noktada. bir evettir tüm beklenen uzaklardan. tam ağzını açtığı sırada arkadaşı gelir, bir şeyler anlatır. "gitmem gerekiyor" der ve gülümser. bu gülümseme ısıtır içini. artık açmışsındır her şeyi. tek yapman gereken mutlu olmaktır.
günler böylece geçer. bir gün arkadaş ekibiyle top oynarken gelir yanına platonikin. için hop hop eder oli. biz de oynayabilir miyiz derken içinden fışkırır evet cevabı. işte budur yani. sadece bir oynama isteğinden onlarca anlam çıkarılır ve en sonunda "o da hoşlanıyor a.q" sonucuyla mutluluğa yelken açılır. oyun boyunca hep onun yan tarafında olma isteği bulunur bünyede. her yanyana duruşta biraz daha mutlu olunur. her top gelişinde ona atılmak istenir ama zarar görür korkusu ile vazgeçilir.
artık tanışma olayı tamamlanmıştır. yolda görünce selam da verilir, kantinde karşılaşınca muhabbet de edilir. belki de artık beklenti vardır onda da. bir söz gerekiyordur sadece. ama olmaz işte. söyleyemez insan "hoşlanıyorum". sadece bakılır uzun uzun.
bir gün "bir şey mi söyleyeceksin?" der, "hoşlanıyorum senden" denir bir anda. düşünce ile konuşma balonları karışmıştır. her şey donar bu anda. cevap bekler konuma düşülür bu noktada. bir evettir tüm beklenen uzaklardan. tam ağzını açtığı sırada arkadaşı gelir, bir şeyler anlatır. "gitmem gerekiyor" der ve gülümser. bu gülümseme ısıtır içini. artık açmışsındır her şeyi. tek yapman gereken mutlu olmaktır.
mahalle maçında nispeten daha iyi top oynadığını iddia eden bireyin, kanıtlama girişimidir. lakin malum ülke türkiye, pek hoş sonuçlarla karşılaşılmıyor bu denemeler sonucunda.
sene 1995-6, fatih terimin daha saçları var. top oynuyoruz sokakta. sokak dediğim, bildiğin yol. arabalar geçiyor sürekli. taştan yapılma kalelerimimiz. sürekli tartışıyoruz, olm direk olsa çarpar girerdi, direküstü gol değil diye. derken işte o geliyor. aramızda en iyi top oynadığını söylenen çocuk. tabi yaşı büyük diye kimse karşı çıkamıyor. başlıyoruz maça. eleman iyi ya, takımları o kuruyor. başlıyor maç, top bende. deniz tarafına bakan kaleye hücum ediyoruz.* soldan bir orta yapıyorum ki bir tek hagi yapabilir böylesini. eleman içerde, top geliyor, eleman ters zıplıyor, ne oluyor aq demeye kalmadan eleman yerde, kafadan kanlar akıyor. hemen hastaneye yetiştiriyorlar. allahtan bir şey olmuyor elemana. o akşam babam diyor "evladım rövaşata iyi oyun göstergesi değildir" ama deli gönül dinlemiyor, anlamıyor. kafa kalın tabi almıyor, aynı denemeyi kendi de yapıyor ve daha kötü bir sonuçla kendini hastanede buluyor. o gün öğreniliyor işte kafanın kalın olması delinmeyeceği anlamına gelmiyormuş.
(bkz: bu da böyle bir anımdır)
sene 1995-6, fatih terimin daha saçları var. top oynuyoruz sokakta. sokak dediğim, bildiğin yol. arabalar geçiyor sürekli. taştan yapılma kalelerimimiz. sürekli tartışıyoruz, olm direk olsa çarpar girerdi, direküstü gol değil diye. derken işte o geliyor. aramızda en iyi top oynadığını söylenen çocuk. tabi yaşı büyük diye kimse karşı çıkamıyor. başlıyoruz maça. eleman iyi ya, takımları o kuruyor. başlıyor maç, top bende. deniz tarafına bakan kaleye hücum ediyoruz.* soldan bir orta yapıyorum ki bir tek hagi yapabilir böylesini. eleman içerde, top geliyor, eleman ters zıplıyor, ne oluyor aq demeye kalmadan eleman yerde, kafadan kanlar akıyor. hemen hastaneye yetiştiriyorlar. allahtan bir şey olmuyor elemana. o akşam babam diyor "evladım rövaşata iyi oyun göstergesi değildir" ama deli gönül dinlemiyor, anlamıyor. kafa kalın tabi almıyor, aynı denemeyi kendi de yapıyor ve daha kötü bir sonuçla kendini hastanede buluyor. o gün öğreniliyor işte kafanın kalın olması delinmeyeceği anlamına gelmiyormuş.
(bkz: bu da böyle bir anımdır)
sevgilisinin kaçırılmasından korkan çiftlerdir. muhtemelen zar zor bir sevgilisi olmuştur, onu da elinden kaçırmak istemez.
nuri alço: uyutma büyüsü.
iltifat eden bireyin, aslında o an içinden geçtiği halde söyleyemediği sözler.
-necla, gözlerin çok güzel, bakarken dalıp uzaklara gidiyorum, birden söylediğin müthiş sözlerle kendime geliyorum.
meali: uykum geldi a.q
-necla, gözlerin çok güzel, bakarken dalıp uzaklara gidiyorum, birden söylediğin müthiş sözlerle kendime geliyorum.
meali: uykum geldi a.q
zico gözünü kupaya dikti başlıklarıyla duyurulan olaydır. fotomaç her zamanki gibi gazı vermiştir. sonu hayroladır.
ayrıca; (bkz: hiç güleceğim yoktu)
ayrıca; (bkz: hiç güleceğim yoktu)
geçit yok demektir.
ingilizce öğretmenlerinin bir kelimenin söylenişini öğretmek amacıyla sınıfa seslenişi.
-thıri repeat after me.
-tıri.
-no thıri.
-tıri.
-...
-thıri repeat after me.
-tıri.
-no thıri.
-tıri.
-...
namaza giden küçük çocukların yaptığı eylem.
-nerde bu telefon?
aileler yarışıyor programı ile hayatımıza giren, ancak son günlerde unutulmaya yüz tutmuş kalıp söz. yani nasıl olsa kaç kişiye sorulduğu asla bulunamaz diye rahatça sallanan da bir sözdür.
böyle ufak tefek bir kişiye çarpınca hatun, eleman kolpadan çok acıdı ayağına yatar. bu durumlarda hatun bunu yer ve pardon istemeden oldu acittim mi ablasi diyebilir. ancak adamın içinde taşıdığı o pis duyguları bilmez bunu söylerken.
(bkz: ve olaylar gelişir)
(bkz: ve olaylar gelişir)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?