ilk defa çok takdir ettiğim bir şey yaptılar ve selçuk yönteme şiir okuttular bu geceki bölümde. o sesten, o şiiri dinleyen nice kadınlar ekran karşısında erimiştir kalıbımı basarım. şiir için; (bkz: kadınlar için sone)
önder açıkbaşın büyük sükse yapacağının habercisi olan program. adam uzun zamandır ekranlarda ama farkedildiğini zannetmiyorum. oysa ne kadar da sempatikmiş. ileride adama tek başına talk show yaptırma işine de girişebilirler.
programla alakalı olarak da; konuklar ilgimi çekti. şu ana kadar neredeyse hiç niteliksiz adam görmedim diyebilirim, format bu olsa gerek. insan keşke bütün formatlar böyle olsa demekten kendini alamıyor.
programla alakalı olarak da; konuklar ilgimi çekti. şu ana kadar neredeyse hiç niteliksiz adam görmedim diyebilirim, format bu olsa gerek. insan keşke bütün formatlar böyle olsa demekten kendini alamıyor.
hanelerin yaran bölümü. o kadar çok tuttu ki programı bunun üzerine yapıyorlar nerdeyse.
bu sene itibariyle hazırlık sınıflarını iki eylül kampüsüne taşımış ve öğrencilerin her okula geliş ve okuldan dönüşlerinde, her yemek kuyruklarında ve her soğuktan donduklarında an be an küfürlere maruz kalmış okul.
bir anda allahın dağına 3 bin öğrenciyi yollayan okul, bunların ulaşımları nasıl olacak, yemekhaneye nasıl sığacaklar, bu yaptığımız bina adam akıllı ısınacak mı (zira bina ödüllü ama yapanlar asla güzel ısınmayacak diye de bi laf etmişler, trajikomik) diye düşünmeyip; hadi bakalım gençler, iki eylüle demiştir.
binalardan başka bi forsu da olmayan kampüs şehre yeni gelmiş öğrencileri de hayattan soğutmaya yemin etmiş gibi durmaktadır. istisnasız her öğrenci hazırlığı atlayıp, rüyalarda yaşattıkları, güzide yunusemre kampüsüne geçeceği günü beklemektedir. besyo, sivil havacılık ve mühendislik ve mimarlık faklteleri öğrencileri ise 5 senenin o izbe yerde nasıl geçeceğini merak etmektedir.
üstüne üstelik, sıkış tepiş otobüslerde her sabah öğrenciler yolda giderken küfür gibi bir espriyle karşılaşırlar; kampüse doğru giderken eskişehirden çıkış tabelası vardır. bu sayede eskişehirli öğrenciler bile şehir dışında okuma zevki yaşamaktadirlar.
bir anda allahın dağına 3 bin öğrenciyi yollayan okul, bunların ulaşımları nasıl olacak, yemekhaneye nasıl sığacaklar, bu yaptığımız bina adam akıllı ısınacak mı (zira bina ödüllü ama yapanlar asla güzel ısınmayacak diye de bi laf etmişler, trajikomik) diye düşünmeyip; hadi bakalım gençler, iki eylüle demiştir.
binalardan başka bi forsu da olmayan kampüs şehre yeni gelmiş öğrencileri de hayattan soğutmaya yemin etmiş gibi durmaktadır. istisnasız her öğrenci hazırlığı atlayıp, rüyalarda yaşattıkları, güzide yunusemre kampüsüne geçeceği günü beklemektedir. besyo, sivil havacılık ve mühendislik ve mimarlık faklteleri öğrencileri ise 5 senenin o izbe yerde nasıl geçeceğini merak etmektedir.
üstüne üstelik, sıkış tepiş otobüslerde her sabah öğrenciler yolda giderken küfür gibi bir espriyle karşılaşırlar; kampüse doğru giderken eskişehirden çıkış tabelası vardır. bu sayede eskişehirli öğrenciler bile şehir dışında okuma zevki yaşamaktadirlar.
sözlüğün herşeyiyle burnunda tütmesi. zorunlu bir kaç aylık uzaklaşmamdan sonra, sözlüğe girdiğimde tüm benliğimde hissettim ben bu duyguyu. tüm butonlarına tek tek basıcam şimdi, hamlamıştır belki, bi güzel temizlik yapiyim butonlara. örtülerini kaldiriyim, dantellerini yerleştiriyim, kendi sözlük sezonumu başlatayım.
selçuk yöntem ve zerrin tekindor olmasa asla izlemeyeceğim dizi. haa bir de nebahat çehrenin kıyafetleri tabi...
her grip olanın şüphelenmesine sebep olan salgın. mesela bendeniz de an itibariyle battaniyeye sarılmış, selpakları kucağıma almış bi yandan da sıcak bişeyler içerek durumun vehametini tartıyorum. eğer gerçekten bahsi geçen virüs naciz bedenimde dolaşıyorsa kendimi karantinaya alabilirim. bunu yapabilirim insanlık için. ya da yapmam. ne yapcam ya, bana bulaştıran da yapmış mı. ha bir de okullardaki yabancı öğrencilerden tırım tırım kaçma sebebidir.
kendisinden ne kadar nefret ediyor da olsam; şu son albümündeki senden öğrendim ve yak gel parçaları yüzünden önlenemez bi hayranlık besliyorum ancak bu kendisini itici bulduğum gerçeğini asla değiştirmiyor. evet başarılı bir sanatçıdır, evet iyi bir yorumcudur, evet canlı performansı çok iyidir ama kendisini sevmemi engelleyen de bir iticiliği vardır. (bunun ekürisi kıraçı da sevmezdim zaten.) mesela kadın ne kadar süslenirse süslensin, ne kadar imaj yaparsa yapsın bir türlü güzel bulamıyorum. ha tabi bir tek bu da değil ama hepsi birleşince toplu bir sinir yaratıyor bende. yine de ne dersem diyim; senden öğrendim ve yak gel harikaydı ama olmuş abi onlar...
şahsımın yüzde yüz inandığı yargı/atasözü. insan herhalde dünyaya gözlerini ilk açtığı anlarda babasından kazığı yiyorsa, bırakın da güvenmesin durumu...
aslında kimse tarafından duyulmaz.
test edildi, onaylandı.
lakin, örnek vermek gerekirse; 3 saat 15 dakkalık bir öss denemesinde insanlık hali, her bireyin karnının guruldaması muhtemeldir. ki buna sabah aç karnına sınava girmiş olmak ya da sınavdan önce yenilenlerin hazmedilememiş olması eklenirse, bahsettiğimiz olayın vuku bulması yüzde yüzdür.
bu durumda bir sınıfta bulunan tüm öğrencilerin belirli aralıklarda ve belirli sürelerde karınlarının guruldaması demek; herkesin, o sınav ortamında bulunan insanların kendi gurultularını dinlediğini sanmak demektir.
ve yine bu durumda öğrenci kişisi sınava odaklanmaz ve direktman tüm ilgisini karnının guruldamasına verir.
oysaki ortamdaki her öğrencinin tek sorunu kendi karın gurultularıdır ve hepsi başkalrının duymasından endişe eder. böyle kişisel endişeler sebebiyle de başkalarınınki doğal olarak duyulmaz.
ve maalesef bendenizin bunu öğrenmesi çok geç olur ki öss sürecinin bitimine tekabül eder. benki bu uğurda kaç sınavımı heba etmişimdir. ama olsundur, vardırdır bunda da bir hayırdır...
test edildi, onaylandı.
lakin, örnek vermek gerekirse; 3 saat 15 dakkalık bir öss denemesinde insanlık hali, her bireyin karnının guruldaması muhtemeldir. ki buna sabah aç karnına sınava girmiş olmak ya da sınavdan önce yenilenlerin hazmedilememiş olması eklenirse, bahsettiğimiz olayın vuku bulması yüzde yüzdür.
bu durumda bir sınıfta bulunan tüm öğrencilerin belirli aralıklarda ve belirli sürelerde karınlarının guruldaması demek; herkesin, o sınav ortamında bulunan insanların kendi gurultularını dinlediğini sanmak demektir.
ve yine bu durumda öğrenci kişisi sınava odaklanmaz ve direktman tüm ilgisini karnının guruldamasına verir.
oysaki ortamdaki her öğrencinin tek sorunu kendi karın gurultularıdır ve hepsi başkalrının duymasından endişe eder. böyle kişisel endişeler sebebiyle de başkalarınınki doğal olarak duyulmaz.
ve maalesef bendenizin bunu öğrenmesi çok geç olur ki öss sürecinin bitimine tekabül eder. benki bu uğurda kaç sınavımı heba etmişimdir. ama olsundur, vardırdır bunda da bir hayırdır...
az önce, telefon rehberimde numarasının kayıtlı olduğunu gördüğüm kişi. kim kaydetti, niye kaydetti ve ne zaman kaydetti bilememekteyim. hangi akıl fikir böyle bir şekilde kaydeder kendini, yaklaşık bir saattir de onu düşünmekteyim. yoksa... yoksa gerçekten... yoksa gerçekten o pollyanna mıydı... allahım bu bi işaret miydi acaba... ve maalesef benim o işareti yok etmem tek parmak hareketime baktı. artık çok geç pollyanna, güle güle sana...
imgelem abi imgelem... eğer sık sık imgelem diyorsan ya da devinim; tamamdır olmuşsun sen; çıkarın bu adamı fırından durumları yani...
edit: başlıkta hata varmış, ben de entryi yazdıktan uzun süre sonra fark ettim. entellektüel değil efenim entelektüel.
edit: başlıkta hata varmış, ben de entryi yazdıktan uzun süre sonra fark ettim. entellektüel değil efenim entelektüel.
dün gece teke tekte fatih altaylının konuğuydu.
saçmalığın daniskası. özgür diye geçinen bir ülkede bu ve buna benzer kısıtlamaların, yasakların olması saçmalıktan da öte işleyiş hatasıdır, sistemi ve güçleri bazı kitlerin kendi lehine kullanmasıdır.
vay canına, yıllardır kimsenin aklına gelmemiş şahane bir uygulama senin aklına geliyor ve sen uyguluyorsun; ne büyük yaratıcılık. bu ülkede yıllardır böyle bir yasak getirilmemiş ise burada keşke bir kere düşünülseydi. düşünülseydi de böyle bir durumun sonucunda ortaya çıkacak maddi, manevi olumsuzluklar görülseydi. az önce tvde haberlerde izledim; bir çok mekan sigara yasağından dolayı boş, insanların çoğu isyan ediyor. zira nargile kafe adıyla açılmış ve amacının nargile içilmek olduğu ortamlarda tüm yurdu kapsayan böyle bir yasak ne kadar abes durdu bir de siz düşünün.
kaldı ki, yasağın getirilmesine sebep olan faktörler de asla iyileşmedi, iyileşmeyecek de. dumansız hava sahası mıdır nedir; emin olun ki insanları son derecede rahatsız edecek sigara içimi sadece mahalle kahvelerinde oluyor ve orada da bir tane sigara içmeyen adam bulunmuyor ki rahatsız olan olsun. onun haricindeki hiçbir mekanda adamın suratına suratına üflemiyorlar dumanı. üstelik böyle bir yasak yerine her mekana havayı temizleyecek cihaz takılması zorunluluğu tarzında bir uygulama getirilseydi, her iki tarafın da mutlu olacağı bir ortam pek ala yaratılabilirdi.
ayrıca; çocuklara kötü örnek olma meselesi, uygulamaya ön ayak olan kişiler sağolsun ki kötü örneğin doruklarında dolaşıyor. önceden yoldan geçen çocuklar, içeride sigara içen büyüklerini görmezlerdi bile; şimdiyse sokakta, parklarda her an büyük bir istekle sigara içen büyüklerini görüyorlar. bir düşünün kendini kaptırmış ve büyük bir istekle bir kafenin önünde sigara içen birini görseniz siz ne düşünürdünüz o yaşta sigara hakkında. bundan ala özendirme yöntemi olamazdı.
yasakla birlikte ne olacak; sigaraya özenenler artacak, sonuçta ortada bir yasak var ve bizim milletçe yasağı delme tutkumuz yadsınamaz düzeyde. hem her yeri ne kadar denetleyebilirler, nereye kadar denetleyebilirler; hiç mi kimsenin canına tak etmez de bi laf etmez, karşı çıkmaz. hadi şimdi yazın bir süre devam etti diyelim, kışın soğuğunda hangi sigara tiryakisi bir dandik yasak yüzünden dışarı soğuğa çıkıp, donmayı göze almayı kabul edecek ki, ya da hangi sigara tiryakisi,ay devlet büyüklerimiz düşünmüş, vardır bir sebebi, hadi ben de sigarayı bırakiyim diyecek ki. ben maalesef inanmıyorum, inanamıyorum, böyle saçma bir yasağın varlığına da inanmak istemiyorum.
vay canına, yıllardır kimsenin aklına gelmemiş şahane bir uygulama senin aklına geliyor ve sen uyguluyorsun; ne büyük yaratıcılık. bu ülkede yıllardır böyle bir yasak getirilmemiş ise burada keşke bir kere düşünülseydi. düşünülseydi de böyle bir durumun sonucunda ortaya çıkacak maddi, manevi olumsuzluklar görülseydi. az önce tvde haberlerde izledim; bir çok mekan sigara yasağından dolayı boş, insanların çoğu isyan ediyor. zira nargile kafe adıyla açılmış ve amacının nargile içilmek olduğu ortamlarda tüm yurdu kapsayan böyle bir yasak ne kadar abes durdu bir de siz düşünün.
kaldı ki, yasağın getirilmesine sebep olan faktörler de asla iyileşmedi, iyileşmeyecek de. dumansız hava sahası mıdır nedir; emin olun ki insanları son derecede rahatsız edecek sigara içimi sadece mahalle kahvelerinde oluyor ve orada da bir tane sigara içmeyen adam bulunmuyor ki rahatsız olan olsun. onun haricindeki hiçbir mekanda adamın suratına suratına üflemiyorlar dumanı. üstelik böyle bir yasak yerine her mekana havayı temizleyecek cihaz takılması zorunluluğu tarzında bir uygulama getirilseydi, her iki tarafın da mutlu olacağı bir ortam pek ala yaratılabilirdi.
ayrıca; çocuklara kötü örnek olma meselesi, uygulamaya ön ayak olan kişiler sağolsun ki kötü örneğin doruklarında dolaşıyor. önceden yoldan geçen çocuklar, içeride sigara içen büyüklerini görmezlerdi bile; şimdiyse sokakta, parklarda her an büyük bir istekle sigara içen büyüklerini görüyorlar. bir düşünün kendini kaptırmış ve büyük bir istekle bir kafenin önünde sigara içen birini görseniz siz ne düşünürdünüz o yaşta sigara hakkında. bundan ala özendirme yöntemi olamazdı.
yasakla birlikte ne olacak; sigaraya özenenler artacak, sonuçta ortada bir yasak var ve bizim milletçe yasağı delme tutkumuz yadsınamaz düzeyde. hem her yeri ne kadar denetleyebilirler, nereye kadar denetleyebilirler; hiç mi kimsenin canına tak etmez de bi laf etmez, karşı çıkmaz. hadi şimdi yazın bir süre devam etti diyelim, kışın soğuğunda hangi sigara tiryakisi bir dandik yasak yüzünden dışarı soğuğa çıkıp, donmayı göze almayı kabul edecek ki, ya da hangi sigara tiryakisi,ay devlet büyüklerimiz düşünmüş, vardır bir sebebi, hadi ben de sigarayı bırakiyim diyecek ki. ben maalesef inanmıyorum, inanamıyorum, böyle saçma bir yasağın varlığına da inanmak istemiyorum.
dikkatlice incelendiğinde sonradan türeme hiçbir oyuncunun bulunmadığı, hemen hemen hepsi tiyatro kökenli oyuncuların oynadığı müthiş komik dizi.
kendisinin emret komutanım dizisindeki şaşşkıııınnn deyişine hayrandım. burada da ona benzer çok hoş çıkışları var. bu adam hakikaten sağlam oyuncu yahu...
son reklam filmi ileri derecede kötü olan deterjan markası. çıktığında kanal değştirmemek işten değil. ancak nasıl bir reklam politikaları, nasıl bir anlaşmaları varsa o iğrenç reklam her an her saniye ekranda görünüyor. insanı hayattan soğutuyor tam anlamıyla. bendeniz de filmin reklamcılarına bol bol küfür ediyorum.
şimdi bir de yaşadıkları filme çekilecekmiş. hatta münevveri merve sevinin oynaması düşünülüyormuş.
benim merak ettiğim, babası kızının ölümünden bu kadar kısa süre sonra nasıl böyle bir şeye izin veriyor.
benim merak ettiğim, babası kızının ölümünden bu kadar kısa süre sonra nasıl böyle bir şeye izin veriyor.
aşk ı memnu dizisinde bülent karakterini canlandıran genç yetenek. daha önce bıçak sırtında ve çeşitli reklamlarda da oynamıştı. bu yaşta, bu yetenek... hayret ediyor insan. önü çok açık bu çocuğun, ileride hem yakışıklılığıyla kızları kendine hayran bırakıcak hem de iyi oyuncululuğla tüm türkiyenin ilgi odağı olucak. bu kadar da net konuşuyorum.
aşk ı memnu dizisini izlenebilir olgunluğa taşıyan kişilerden biri. usta oyuncu. büyük insan. harika ses. müthiş yetenek. sağlam karizma.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?