üniversitede saat 12 gibi başlayan derslerimin verdiği imkan ve boğazın dayanılmaz manzarası sayesinde ben de bu kategorideydim aa dostlar. gençtik, şendik, tasasızdık, heyecanlıydık, umutluyduk ayrıca.. özlenen günler..
eylül ayında çıkacak olan cem adrian albümü. merakla beklemekteyiz.
şeker prens ve tuz kral adlı albümü 2013 eylül ayında çıkacakmış. albümde yer alacak ben seni çok sevdim adlı şarkıyı yayınladılar. nefis olmuş.
derler ki vodka rus kızı gibidir;parasını verirsin alırsın. rakı, türk kızı gibidir; su ister, buz ister, peynir ister, kavun ister, balık ister. ister de ister.
twitter hesabi da bulunan dizi karakteri.
cem adrianın patronumla benim için yazdığını düşündüğüm şarkıdır. her gün mesai bitiminde "efendim ben çıkıyorum bir isteğiniz yoksa" dediğimde, adam nereye gidiyorsun diyor ve benden ciddi ciddi açıklama bekliyor. tey allahım.
(bkz: nereye gidiyorsun)
onun gözünden dünya:
"yollar reklamlarla doluydu. binaların dış cepheleri, billboardlar, ışıklı panolar, bez afişler, dijital ekranlar.. her yerden logolar, amblemler, sloganlar fışkırıyordu. kadınlar, iç çamaşırlarının ve ayakkabılarının marka etiketinden aldıkları destek nispetinde özgüvenliydiler. erkekler,otomobillerinin modeline bağlı psikolojik bir hiyerarşi içinde trafikte seyrediyordu. rekabet kızışmıştı. köleliğin adı konmamış biçimleri devredeydi. kula kulluk almış yürümüştü. bir sinir harbi evrenindeydik. kainat, bütün tuzakların toplamı olan bir tuzağa dönüşmüştü. sahtelik, aldatma ve avuntuyla karılmış harç, hayatın temelini teşkil ediyordu. göstermelik neşe, süreğen blöf ve sentetik nezaket prosedürü, bu temel üzerinde yükseliyordu. neşe deliliğin, blöf ihanetin, nezaketse cinayetin bariz ve doğal ipucuydu. korku, kozmosun çatısıydı. bu çatı altında renk, ses ve biçimleri suistimal etmekten başka yöntem bilmiyorduk. ebedi biçareliğimizi, taşıyamadığımız mesuliyetler dengeliyordu. şov devam etmeliydi... şov...kaybedişin kaçınılmazlığı ve kayboluşun kesinliği adına..."
"yollar reklamlarla doluydu. binaların dış cepheleri, billboardlar, ışıklı panolar, bez afişler, dijital ekranlar.. her yerden logolar, amblemler, sloganlar fışkırıyordu. kadınlar, iç çamaşırlarının ve ayakkabılarının marka etiketinden aldıkları destek nispetinde özgüvenliydiler. erkekler,otomobillerinin modeline bağlı psikolojik bir hiyerarşi içinde trafikte seyrediyordu. rekabet kızışmıştı. köleliğin adı konmamış biçimleri devredeydi. kula kulluk almış yürümüştü. bir sinir harbi evrenindeydik. kainat, bütün tuzakların toplamı olan bir tuzağa dönüşmüştü. sahtelik, aldatma ve avuntuyla karılmış harç, hayatın temelini teşkil ediyordu. göstermelik neşe, süreğen blöf ve sentetik nezaket prosedürü, bu temel üzerinde yükseliyordu. neşe deliliğin, blöf ihanetin, nezaketse cinayetin bariz ve doğal ipucuydu. korku, kozmosun çatısıydı. bu çatı altında renk, ses ve biçimleri suistimal etmekten başka yöntem bilmiyorduk. ebedi biçareliğimizi, taşıyamadığımız mesuliyetler dengeliyordu. şov devam etmeliydi... şov...kaybedişin kaçınılmazlığı ve kayboluşun kesinliği adına..."
inndia adlı şarkının sahibi. istanbulda çekilmiş olan bu klibi de şarkı da pek hoş.
http://tinyurl.com/c7j532j
http://tinyurl.com/c7j532j
bulgaristan’da da türkiye gibi uygulanmakta olan ve pazar günü saatlerimizde ayarlama yapmamızı gerektiren hadise. bugün gazetede vardı, veri yokmuş bu güzide uygulama sayesinde kaç milyon tutarında paracık kurtuldu heba olmaktan diye. ben de düşündüm bizim ülkemizde var mı acaba veri meri hakikaten. yoksa, böyle ezbere biz manyak gibi değiştirip duruyoz günışığından fazla yararlanıoz, enerji tasarrufu edioz zırvalıklarıyla gibime geliyor.
bulgaristanda her evde bulunan hayvan türü. independenceın şirin mi şirin köpeğini görünce bir saniyeliğine ben de mi köpek alsam lan diye düşündüm ve bu düşüncemi kendisine de aktardım. sonra aramızda geçen diyalog:
l:ben de mi köpek alsam ki acaba?
i:yemin ederim al dicem de,olmaz ki bakamazsin sen, yalniz birakilmaz o hayvan.
l:hee öyle de bi şey var, ama ben yalnız bırakılıyorum,tüh lan, yazık günah bana!
i:lan bi kopek kadar degerin yokmu$ ya:*/ vay arkada$.
l:valla billa, görüon mu, aydınlanma yaşadım ama dünyam karardı!
l:ben de mi köpek alsam ki acaba?
i:yemin ederim al dicem de,olmaz ki bakamazsin sen, yalniz birakilmaz o hayvan.
l:hee öyle de bi şey var, ama ben yalnız bırakılıyorum,tüh lan, yazık günah bana!
i:lan bi kopek kadar degerin yokmu$ ya:*/ vay arkada$.
l:valla billa, görüon mu, aydınlanma yaşadım ama dünyam karardı!
bir de buradan bakın:
http://livinginankara.tumblr.com/
http://livinginankara.tumblr.com/
kuruluşunun 150. yılını kutlayan okulum. kütüphanemizin sitesini bu vesileyle pek cici yapmışlar. erguvanlar, kediler, istanbul, kitaplar...buyrun buradan:
http://www.library.boun.edu.tr/150/
http://www.library.boun.edu.tr/150/
bir şeyin/kişinin/olayın size başka bir nesne/kişi ya da olayı anımsatmasıdır. geçenlerde arkadaşlarla isimler üzerine konuşuyorduk. bir arkadaşım bazı isimlerin kafasında kişi değil de tuhaf tuhaf şeyler canlandırdığını söyledi.
mesela ahmet denince aklına çürük diş, ayşe denince ise tavuğun lades kemiği geliyormuş. tavuğun lades kemiği ne arkadaşım desem de bir mantığı yok, sebebini bilmediğim şekilde böyle abuk subuk şeyler geliyor aklıma dedi.
(bkz: tuhaf çok tuhaf)
mesela ahmet denince aklına çürük diş, ayşe denince ise tavuğun lades kemiği geliyormuş. tavuğun lades kemiği ne arkadaşım desem de bir mantığı yok, sebebini bilmediğim şekilde böyle abuk subuk şeyler geliyor aklıma dedi.
(bkz: tuhaf çok tuhaf)
sindire sindire okumak istediğim ama bir an önce de bitirme isteğiyle dolduğum sabahattin ali eseri. elimde renkli kalemlerle altını çize çize okuduğum süper cümleler barındıran şaheser.
"insanlar arasındaki münasebtleri tanzim eden amiller ne kadar gülünç, ne kadar dıştan, ne kadar boş ve bilhassa asıl insanlıkla ne kadar az alakası olan şeylerdi..."
"insanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rasgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar."
"niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçındığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatıyla öteye geçiyoruz?"
"hayatta hiçbir zaman kafamızdaki kadar harikulade şeyler olmayacağını henüz idrak etmemiştim."
"insanlar arasındaki münasebtleri tanzim eden amiller ne kadar gülünç, ne kadar dıştan, ne kadar boş ve bilhassa asıl insanlıkla ne kadar az alakası olan şeylerdi..."
"insanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rasgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar."
"niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçındığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatıyla öteye geçiyoruz?"
"hayatta hiçbir zaman kafamızdaki kadar harikulade şeyler olmayacağını henüz idrak etmemiştim."
an itibariyle online uyeler
independence (jedi) [msg] [kim]
tayfa75 (2. nesil bilgic) [msg] [kim]
elma sekeriiii (moderator) [msg] [kim]
ladycapulet (5. nesil bilgic) [msg] [kim]
komple teorisyen (5. nesil bilgic) [msg] [kim]
kanlikalem (5. nesil bilgic) [msg] [kim]
$u anda yonetimden
1 jedi,
1 moderator,
1 bot(genelde gorunmez bu),
uyelerden ise
0 gammaz,
4 bilgic,
0 comez,
uyelerden toplam 6 ki$i sozlukte at ko$turuyorlar.
independence (jedi) [msg] [kim]
tayfa75 (2. nesil bilgic) [msg] [kim]
elma sekeriiii (moderator) [msg] [kim]
ladycapulet (5. nesil bilgic) [msg] [kim]
komple teorisyen (5. nesil bilgic) [msg] [kim]
kanlikalem (5. nesil bilgic) [msg] [kim]
$u anda yonetimden
1 jedi,
1 moderator,
1 bot(genelde gorunmez bu),
uyelerden ise
0 gammaz,
4 bilgic,
0 comez,
uyelerden toplam 6 ki$i sozlukte at ko$turuyorlar.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?