confessions
  1. toplam entry 6645
  2. takipçi 1
  3. puan 117997

size katiliyorum

imgoindeeperunderground
görüş bildiren kişiye aynı fikirde olduğunu belirtirken bir yandan da söz almak isteyen diğer kişinin giriş cümlesi. genellikle "lakin," yahut "ama" ile devam eder ve kendi fikirlerini söylemeye başlar ozamana kadar dinlemiş ya da kendi iç sesi sebebiyle "dinler gibi yapmış" olan taraf.. bunun en tatlı olanı "size katılıyorum ama gülmekten katılıyorum" şeklinde vuku bulur.

geldik yoktunuz

imgoindeeperunderground
cep telefonlarından önce bir hayat olduğunu anımsayabilenlerin yakından tanış olduğu nottur kendisi. haber vermeye gerek duymadan misafirlik, özellikle bayram gezmesine giden ve gittiği evde yaşayanlarında aynı şeyi yapıyor olabileceğini ya aklına getirmeyen ya da getirip umursamayan bünyelerin, evde bulamadıkları kişilere bıraktıkları nottur. sanırım sonradan "biz geldik, siz yoktunuz" demek inandırıcı olmadığından böyle harika bir buluş yapılmıştır. kapı kenarına sıkıştırılmak sureti ile kullanılır, altına isim yazmak yerine iş kartı kullanışlıdır.

baba ve piç

imgoindeeperunderground
elif şafak’ın bir türk ailesi; kazancılar ile bir ermeni ailesi; çakmaçıyanlar arasında gidip gelerek ermeni soykırımı, türk ailesi tarafından yetiştirilen asya ile ermeni-amerikan kırması bir ailenin kızı olan armanuş arasındaki farklardan yola çıkarak kültür betimlemeleri yapan romanı.
romanın geneline bakıldığında kurgusu ve her zamanki elif şafak yazın tarzı sebebiyle okunur bulmama rağmen kafada pek çok soru işaretine sebep olur.
asya, 4 kadın ile birlikte bir evde yaşamaktadır. 3 adet teyze ve bir anneanne. 3 adet teyzeden 1 tanesi kendi annesidir ancak piç olması sebebiyle hem annesine hem de kendisine toplumsal bir kabul edilirlik kazandırmak amacıyla teyze demektedir.
armanuş, boşanmış bir ermeni bir baba ile amerikalı bir annenin kızıdır ve amerikada sürdürdüğü yaşantısında kendisine kabul edilirlik kazandırmak amacıyla ismine "amy" diyen bir kızdır. ermeni kimliğinden utanmak bir yana, aslında buna sahip çıkabilmek adına diğer ermeniler ile görüşmekte, chat yapıp türkler ve soykırım hakkında bilgi edinmekte, yazları yanlarına gittiği ermeni ailesinden gelenekleri, tarihleri ve yemekleri hakkında bilgi edinmektedir. edindiği bilgilerin gerçeklerine, ve o gerçeklerin de fazlasına ulaşabilmek amacıyla annesinin 2. kez ermeni kocasının inadına bir evlilik yaptığı türk üvey babanın memleketi olan istanbula, kazancıların evine misafir olmaya karar verir. ve esas mesele de burada başlar...
kitaptan edindiğimiz intibaya göre türkler tarihle hesaplaşmasını ondan uzaklaşarak bitiren, sorgulamayan ve hatta tarihini bilmeyen, bilmek istemeyen çocuklar yetiştirirken (asya karakteri üzerinden gidilerek), ermeniler ise tarihteki acılarından dolayı bu hesaplaşmayı bitiremeyen, tarihi araştıran ve o itilmişlik, haksızlığa uğramışlık duygusu sebebiyle geçmişine daha da sıkı bağlanan topluluklardır.
asya, "her türk orta sınıf ailenin sınıf atlama çabasında görüldüğü gibi" -ki bu tanım yine kitabın içerisinden çıkmaktadır- bale kursuna gönderilen, ama başarısız ve evli bir karikatürist ile onun garsoniyerinde yatıp, esrar içen bir genç iken, armanuş tüm parasını kitaplara veren ve erkekler ile sınırlı bir ilişkisi bulunan, flört etmek yerine akşamları bir ermeni chat odasında soykırım ve türkler hakkında konuşarak zaman geçirmeyi tercih eden, hemen hemen aynı yaşlardaki gençlerdir.
daha sonra asya o chat odasına girmeye fırsat bulduğunda "geçmişi bırakın, azıcık geleceğe bakın" mesajı vermiştir.
bu bir kurgu olarak ortaya çıktığında kabul edilebilir olabilir ama ermeni soykırımı gibi hassas bir nokta için savunmayı yapamayacak kadar güçsüz bir karakter olan asya -ki güçsüzlüğü bilgisiz ve ilgisizliğinden gelmektedir- seçilmesinin belirgin bir sebebi var mıdır acaba?
teyzelerinden bir tanesinin geçmişi görme gücü sayesinde karşımıza çıkan görüntü ise, önce aydınlarından başlayarak türkiyeden yollara dökülen ve döküldüğü yollarda telef olan ermenilerdir. bu oldukça tek taraflı bir görüntü, bir de geçmişi görebilen bir ermeni olsaydı ve bizlere aynı dönemde öldürülen türkleri gösterseydi daha iyi olmaz mıydı?
elbette bir yazarın ne yazacağına, nasıl yazacağına karışmak mümkün değildir ancak bu kadar hassas bir konuda ve tartışmaları halen sürerken, orhan pamuk’laşmanın bir alemi var mıdır?
araştırmadan, bir başka bilgi kaynağına başvurmaksızın roman okuyan insanların kafasında kabul edilebilir bir "ermeni soykırımı" hayali yaratmanın bir anlamı var mıdır?
dönemindeki şartlar, sebepler ve diğer sonuçlar gözedilmeksizin yazılan bir roman dahi olsa kişileri yanlış yönlendirmenin bir sebebi var mıdır?
elif şafak, son dönem türk romanları içerisinde en sevdiklerimi yazmış yazar da olsa son romanı baba ve piç ile benim kafamda bu soru işaretlerine sebep olmuştur..

bir ömür yetmez

imgoindeeperunderground
murathan mungan’ın yazdığı sözler ile aşk tesadüfleri sever isimli müslüm gürses albümünün en güzel şarkılarından biri. sözleri de şöyle;

ayin gibi bu ask
ayin gibi bu ayrılık
ayin gibi beklemek
ve seni gizlemek

sen de yenik düsme
sabrını yitirme
korkma ölmezsin daha cok istedin diye

benim gibiler sevmeyi sevenler
her derdi ceker de
ihanete gelemezler
kaldırsana basını
yüregime dokunsana
ben hazırım her seye
bak hayat cok kısa

ayrılık yorar
ayrılık yakar
ayrılık yıkar
derken iz kalır kalbinde

bir ömür yetmez ki
korkarsan hayattan
sen de yetmezsin ki

mr tambourine man

imgoindeeperunderground
1965 yapımı bob dylan albümünde bulunan klasiği. sözleri de şöyle;

hey! mr. tambourine man, play a song for me,
i’m not sleepy and there is no place i’m going to.
hey! mr. tambourine man, play a song for me,
in the jingle jangle morning i’ll come followin’ you.

though i know that evenin’s empire has returned into sand,
vanished from my hand,
left me blindly here to stand but still not sleeping.
my weariness amazes me, i’m branded on my feet,
i have no one to meet
and the ancient empty street’s too dead for dreaming.

hey! mr. tambourine man, play a song for me,
i’m not sleepy and there is no place i’m going to.
hey! mr. tambourine man, play a song for me,
in the jingle jangle morning i’ll come followin’ you.

take me on a trip upon your magic swirlin’ ship,
my senses have been stripped, my hands can’t feel to grip,
my toes too numb to step, wait only for my boot heels
to be wanderin’.
i’m ready to go anywhere, i’m ready for to fade
into my own parade, cast your dancing spell my way,
i promise to go under it.

hey! mr. tambourine man, play a song for me,
i’m not sleepy and there is no place i’m going to.
hey! mr. tambourine man, play a song for me,
in the jingle jangle morning i’ll come followin’ you.

though you might hear laughin’, spinnin’, swingin’ madly across the sun,
it’s not aimed at anyone, it’s just escapin’ on the run
and but for the sky there are no fences facin’.
and if you hear vague traces of skippin’ reels of rhyme
to your tambourine in time, it’s just a ragged clown behind,
i wouldn’t pay it any mind, it’s just a shadow you’re
seein’ that he’s chasing.

hey! mr. tambourine man, play a song for me,
i’m not sleepy and there is no place i’m going to.
hey! mr. tambourine man, play a song for me,
in the jingle jangle morning i’ll come followin’ you.

then take me disappearin’ through the smoke rings of my mind,
down the foggy ruins of time, far past the frozen leaves,
the haunted, frightened trees, out to the windy beach,
far from the twisted reach of crazy sorrow.
yes, to dance beneath the diamond sky with one hand waving free,
silhouetted by the sea, circled by the circus sands,
with all memory and fate driven deep beneath the waves,
let me forget about today until tomorrow.

hey! mr. tambourine man, play a song for me,
i’m not sleepy and there is no place i’m going to.
hey! mr. tambourine man, play a song for me,
in the jingle jangle morning i’ll come followin’ you.

müslüm gürses’in aşk tesadüfleri sever albümündeki versiyonu için;
(bkz: hayat berbat)

ezik sözlük

imgoindeeperunderground
bunca zamandır gördüğüm en güzel sözlük.ki, net olarak bilinir ben pek bir şeye iyi demem, iyi benim olmayınca.. ayrıca üye oldum baktım theme’leri de bilgi sözlükten güzel, hızları da iyi. bunca sene olmuş açılalı, kim ezik bilemedim desem topa tutarlar beni, susayım en iyisi.. (bedbaht oyu diye bişi olsa kendime verirdim ben onu işte şimdi..)
25 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol