aaron $arkısı. u turn olarak da bilinse de orjinal ismi budur. je vais bien ne t en fais pas filminin soundtrackinde bulunur. pek güzeldir.
lili,take another walk out of your fake world
please put all the drugs out of your hand
youll see that you can breath without not back up
some much stuff you got to understand
for every step in any walk
any town of any thought
ill be your guide
for every street of any scene
any place youve never been
ill be your guide
lili,you know theres still a place for people like us
the same blood runs in every hand
you see its not the wings that makes the angel
just have to move the bats out of your head
for every step in any walk
any town of any thought
ill be your guide
for every street of any scene
any place youve never been
ill be your guide
lili,easy as a kiss well find an answer
put all your fears back in the shade
dont become a ghost without no colour
cause youre the best paint life ever made
uzun bir sebzedir.
hayati bana iyilik yapmakla gecen kisi.ne yapsam hakini odeyemem oyle boyle diil.bugun de makinemdeki her sorunu makineme girerek halletti.simdi ben de ona 1,5 kusbasili kasarli pide ismarlayarak borcumun milyarda birini odemeyi dusunuyorum.bu entryi de benyazdim kesinlikle.makinemden o yazmadi.sacmalamayin.
yeni gammazımız. hayırlı uğurlu olsun.
teyzesinin kuzusu , iyi ki doğmu$.
gençligi boyunca sözlük bana karı bul lan allahsız söylemini felsefe haline getirmi$ ve ba$lıca eylemi sozlukten kari kaldirmak olan er ki$inin ya$landığı vakit tüm bunları yapmaya mecalinin olmaması sebebiyle isteyebilecegi $eydir.
50 yil sonra bilgi sozluk bilgicleri/#585352
50 yil sonra bilgi sozluk bilgicleri/#585352
adam olacak çocuk;
http://tinyurl.com/3xskl5
http://tinyurl.com/3xskl5
(bkz: çok iyi dü$ünmü$sün)
andrea di carlonun tek ki$ilik post-rock grubu. lamb, the longest night, your fault gibi neredeyse mükemmele yakın güzellikte $arkıları var. dinlemek lazım.
iyi uçu$lar dilediğimizdir.
bir nazım hikmet $iiridir. masal gibidir.
yuzlerce sene evvel cok guzel bir kiz varmis.
ayagina kapanip butun gencler yalvarmis
bu esi bulunmayan guzeli almak icin.
erimisler ask denen alevden icin icin,
gunesin sicagiyla eriyen karlar gibi;
hepsinin bu sevdadan hicran olmus nasibi...
boyle yasiyorlarken dunyalarina kuskun,
guzel kiz davet etmis asiklarini bir gun.
demis: "elbet veremem gonlumu hepinize,
fakat bir musabaka aciyorum ben size:
en guzel, en kiymetli inciyi bana her kim
getirirse onunla artik evlenecegim..."
asiklar mallarini feda edip satmislar,
dort taraftan en buyuk inciyi aratmislar.
yuzlerce sene evvel bir saz sairi varmis;
bu gencin de gonlunu o kizin aski sarmis.
aklini alivermis gok ela renkli gozler;
her dakika biricik sevgilisini ozler,
her dakika aglarmis, sizlarmis, ah edermis;
askindan perisanmis. mahzunmus. derbedermis...
duymus musabakayi bu asik da nihayet,
"inci nedir?" diyerek o anda etmis hayret.
cunku o ana kadar inciyi bilmiyormus.
"inci nasil sey?" diye bir ihtiyara sormus:
"ben onu hic gormedim, gezdim de diyar diyar."
demis ki zavalliya gulumseyip ihtiyar:
"guzel bir tastir inci, kadinlarin susudur;
durdugu yer onlarin acik, beyaz gogsudur.
denizden ciktigindan, pahalidir gayetle..."
bu sozleri duyunca asik bakar hayretle,
der ki: "ben, deniz nedir, onu da bilmiyorum."
ihtiyar denizi de anlatir: "dinle yavrum,
bu oyle bir sudur ki ufuga kadar acik,
bazan dalgalar vardir kiyisinda ufacik;
bazan firtina cikar, hava olunca lodos,
deniz birden kudurup kayalara vurur tos.
sen karada gezmissin, belli, bu yasa kadar.
bu daglarin ardinda cok uzak bir deniz var.
pek merak ediyorsan yuru, memleketler as."
saz sairi, bu sozler bitince, yavas yavas
denizi bulmak icin seyahate koyulur,
uzun yollar ustunde harap olur, yorulur.
nihayet gok topraga isigini dokerken
bir sahile yaklasir henuz safak sokerken...
aradan bir yil gecip nihayet muhlet bitmis,
asiklar akin akin kizin yanina gitmis.
hepsi de dizilmisler onune birer birer:
ellerinin ustunde donuk, beyaz inciler.
guzel kiz seyre dalmis, oturarak yerine;
ipek elbisesinin uzun eteklerine
butun delikanlilar koymus hediyesini!
gozlerini acarak herkes kesmis sesini:
"acaba hangisini kabul edecek?" diye...
disardan bir gurultu duyulmus o saniye:
"birakin, muradima ben bugun erecegim,
birakin sevgilime inciler verecegim..."
"o da getirsin" diye guzel kiz vermis izin,
sair iceri girmis, tereddut etmeksizin.
anlatmis kalbindeki sizlayan bir yarayi,
anlatmis uzun uzun butun bu macerayi...
"ben bir sair asikim, elimde bir kirik saz,
yapyalniz yasiyorum, derdim cok, sevincim az.
o guzel gozlerine bir pinar gibi gonlum
yillarca aka aka tukendi tahammulum.
fakat seni unutmak gelmiyordu elimden...
ve bir gun isittim ki inci istemissin sen.
ama bu ana kadar gormemistim ben onu,
ogrendim bu incinin denizde oldugunu.
deniz nerde? diyerek ariyordum bu sefer;
askinin kuvvetiyle astim daglar, tepeler.
nice ulkeler gezdim, nice daglar dolastim,
bir sabah, sonu gelmez bir denize ulastim:
gunes icinden dogup icinde batiyordu;
sular arzin ustune yaslanmis yatiyordu.
ruzgar yavas esiyor, engin sessiz, durgundu;
vucudum aylar suren yolculuktan yorgundu.
askinla geliyordu kalbime kuvvet yine;
indim buyuk denizin o buyuk sahiline
incileri topladim, ugrasip didinerek!..."
asikin sozlerini dinlerken kadin, erkek;
sair omuzundaki bir torbayi uzatmis,
yere, bagini cozup, incileri bosaltmis.
fakat o anda herkes kahkahalarla gulmus:
cunku inci yerine cakiltasi dokulmus.
guzel kiz genc asika demis: "bunu iyi bil:
bu, parayla alinmis incilere mukabil,
senin cakiltaslarin cok degerlidir elbet;
sair! yasayacagim seninle ilelebet...
yuzlerce sene evvel cok guzel bir kiz varmis.
ayagina kapanip butun gencler yalvarmis
bu esi bulunmayan guzeli almak icin.
erimisler ask denen alevden icin icin,
gunesin sicagiyla eriyen karlar gibi;
hepsinin bu sevdadan hicran olmus nasibi...
boyle yasiyorlarken dunyalarina kuskun,
guzel kiz davet etmis asiklarini bir gun.
demis: "elbet veremem gonlumu hepinize,
fakat bir musabaka aciyorum ben size:
en guzel, en kiymetli inciyi bana her kim
getirirse onunla artik evlenecegim..."
asiklar mallarini feda edip satmislar,
dort taraftan en buyuk inciyi aratmislar.
yuzlerce sene evvel bir saz sairi varmis;
bu gencin de gonlunu o kizin aski sarmis.
aklini alivermis gok ela renkli gozler;
her dakika biricik sevgilisini ozler,
her dakika aglarmis, sizlarmis, ah edermis;
askindan perisanmis. mahzunmus. derbedermis...
duymus musabakayi bu asik da nihayet,
"inci nedir?" diyerek o anda etmis hayret.
cunku o ana kadar inciyi bilmiyormus.
"inci nasil sey?" diye bir ihtiyara sormus:
"ben onu hic gormedim, gezdim de diyar diyar."
demis ki zavalliya gulumseyip ihtiyar:
"guzel bir tastir inci, kadinlarin susudur;
durdugu yer onlarin acik, beyaz gogsudur.
denizden ciktigindan, pahalidir gayetle..."
bu sozleri duyunca asik bakar hayretle,
der ki: "ben, deniz nedir, onu da bilmiyorum."
ihtiyar denizi de anlatir: "dinle yavrum,
bu oyle bir sudur ki ufuga kadar acik,
bazan dalgalar vardir kiyisinda ufacik;
bazan firtina cikar, hava olunca lodos,
deniz birden kudurup kayalara vurur tos.
sen karada gezmissin, belli, bu yasa kadar.
bu daglarin ardinda cok uzak bir deniz var.
pek merak ediyorsan yuru, memleketler as."
saz sairi, bu sozler bitince, yavas yavas
denizi bulmak icin seyahate koyulur,
uzun yollar ustunde harap olur, yorulur.
nihayet gok topraga isigini dokerken
bir sahile yaklasir henuz safak sokerken...
aradan bir yil gecip nihayet muhlet bitmis,
asiklar akin akin kizin yanina gitmis.
hepsi de dizilmisler onune birer birer:
ellerinin ustunde donuk, beyaz inciler.
guzel kiz seyre dalmis, oturarak yerine;
ipek elbisesinin uzun eteklerine
butun delikanlilar koymus hediyesini!
gozlerini acarak herkes kesmis sesini:
"acaba hangisini kabul edecek?" diye...
disardan bir gurultu duyulmus o saniye:
"birakin, muradima ben bugun erecegim,
birakin sevgilime inciler verecegim..."
"o da getirsin" diye guzel kiz vermis izin,
sair iceri girmis, tereddut etmeksizin.
anlatmis kalbindeki sizlayan bir yarayi,
anlatmis uzun uzun butun bu macerayi...
"ben bir sair asikim, elimde bir kirik saz,
yapyalniz yasiyorum, derdim cok, sevincim az.
o guzel gozlerine bir pinar gibi gonlum
yillarca aka aka tukendi tahammulum.
fakat seni unutmak gelmiyordu elimden...
ve bir gun isittim ki inci istemissin sen.
ama bu ana kadar gormemistim ben onu,
ogrendim bu incinin denizde oldugunu.
deniz nerde? diyerek ariyordum bu sefer;
askinin kuvvetiyle astim daglar, tepeler.
nice ulkeler gezdim, nice daglar dolastim,
bir sabah, sonu gelmez bir denize ulastim:
gunes icinden dogup icinde batiyordu;
sular arzin ustune yaslanmis yatiyordu.
ruzgar yavas esiyor, engin sessiz, durgundu;
vucudum aylar suren yolculuktan yorgundu.
askinla geliyordu kalbime kuvvet yine;
indim buyuk denizin o buyuk sahiline
incileri topladim, ugrasip didinerek!..."
asikin sozlerini dinlerken kadin, erkek;
sair omuzundaki bir torbayi uzatmis,
yere, bagini cozup, incileri bosaltmis.
fakat o anda herkes kahkahalarla gulmus:
cunku inci yerine cakiltasi dokulmus.
guzel kiz genc asika demis: "bunu iyi bil:
bu, parayla alinmis incilere mukabil,
senin cakiltaslarin cok degerlidir elbet;
sair! yasayacagim seninle ilelebet...
tarafımca tekrardan yapılmı$ yeni sözlük themei. logosundaki kitap bana ait değil sadece. onu da tasarım yarı$ması için bir yazarımız yollamı$ ben bu theme de kullanmayı uygun gördüm gerisini bilemem. vatana millete hayırlı uğurlu olsun.
(bkz: veronika decide morrer)
(bkz: veronika decide morrer)
harry potter serinin son kitabı harry potter and the deathly hallowsun türkçeye harry potter ve olumcul takdis olarak çevirildiği lanse edilirken aldığı son isimdir ve piyasada bu isimle bulunmaktadır.
charles bukowski kitabıdır. ayrıca 1981 yılında filmi de çekilmi$tir.
(bkz: storie di ordinaria follia)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?