hasta galatasaraylı,zamanında az artı toplamadı.bir de sesini duyunca "höyt" diye zıplamıştım yerimden,yanlışlıkla kapalı alanlarda güldürmeyin kendisini.yıkabilir,dökebilir.
bu şarkı aslında sentencedın hayranlarına karşı hazırladığı bir sabotajdır.onlar bittiklerinde başkasını sevmesinler diye kıskanıp yapmışlar bu şarkıyı,kendileri giderken yanlarında götürsünler diye.
daha geçerli bir bahane yok böyle sapık bir şarkı yapmak için,bulamıyorum.
daha geçerli bir bahane yok böyle sapık bir şarkı yapmak için,bulamıyorum.
bir saturnus şarkısı.ilerledikçe coşar,coşturur.sonlarda "nevertheless im gone,gone,gone" diyişiyle kendinden geçirir insanı.eğer sevdiğiniz bir insandan ayrı düşmüşseniz dengeniz kayabilir.
tears to fill the despair
dreams to hunt forever
so fill up my cup with emptiness again
and chase those blackenened dreams on
more time
nevertheless im gone
the drone of snow
as i breathe every second of your nearness
so fill my cup with despair again
and dream those blackened dream one
more time
nevertheless im gone
help me change
change the pain
my sadness never sleeps
i walk the lonely mile
should i forget your face?
and cast away my dreams?
should i walk away?
would i walk forever?
nevertheless im gone
tears to fill the despair
dreams to hunt forever
so fill up my cup with emptiness again
and chase those blackenened dreams on
more time
nevertheless im gone
the drone of snow
as i breathe every second of your nearness
so fill my cup with despair again
and dream those blackened dream one
more time
nevertheless im gone
help me change
change the pain
my sadness never sleeps
i walk the lonely mile
should i forget your face?
and cast away my dreams?
should i walk away?
would i walk forever?
nevertheless im gone
"hazardous environment suit" açılımıyla bilinen,radyoaktif maddeleri tutan kurşun kaplar gibi sağlam bir giysi.sıradan bir fizik profesörünü profesyonel askere çevirir adeta,her ne kadar ölümsüz olmasak da ciddi anlamda savunma sağlar bu edevat.half life 2 ile beraber sprint özelliği de geldi,depar depar üzerine atıyor gordon amca sayesinde.bir ara sven coop modunda bataryalarından levyeye elektrik salıyordu,iyice coşturmuşlardı.ki hala da öyledir,önemlidir.bataryalarını dolu tuttuğunuz sürece bireysel tank gibidir.
bana ülkem hakkında çok değişik açılardan çok ilginç fikirler veren bir oluşum.
başlıyoruz,çekirdeklerinizi çaylarınızı hazırlayın başlamadan önce.
10 sene önce...
half life diye bir şey çıkmış,herkesin dilinde.birçok kişi anlatıp duruyor öyle güzel böyle süper diye,insan da merak ediyor.benim doğduğum zamana denk gelir aslında.ilk oyundan sonra hayatım değişti adeta,çok rezalet oynuyordum doğal olarak ama nasıl keyif aldığımı anlatamam.ve ilk oynadığım oyunu hatırlarım,haritasına skoruna varana kadar.
iyili kötülü 2 senem geçti half life ile,hep takıldığımız kafede artık belli bir grup arkadaştık.counter-strike gelene kadar çatır çatır half life oynardık,geliştirdik kendimizi o konuda.birçok abi kafeden "bu veletler ne biçim oynuyor ulan" diye çıkar oldu.izmitte o zamanlar en iyi kafeydi hem,müşterisi eksik de olmazdı diğer kafeler bomboşken.bu sayede daha kaliteli bir oyuncu çevresi bulmamızda büyük etkisi oldu tabi,ileride daha güzel olacaktı her şey biz o zaman farketmesek de.
bir gün kafeye girdim,işte o gün benim kafama psi-saksı düştü.bakıyorum birileri half life motoruyla yapılmış bir oyun oynuyor ama bu half life değil,bariz farklı bir şey.güzel de görünüyor hani,çekti bizi kendine.bir oynamaya başladık,yok arkadaş bırakamıyoruz.ayçekirdeği gibi bir şey.
aylar,yıllar geçti.hala oynanıyor,gelişiyoruz.counter-strike artık ünlü olmuş,herkes oynuyor.önüne gelen artistlik yapıyor "ben şöyle oynarım böyle oynarım" diye.biz cs kafeye geldikten 2 sene sonra nete açıldık ve asıl orada öğrendik bu oyunun ne olduğunu.zaten kafenin demirbaşlarından olduğumuz için her daim oyundaydık.oynaya oynaya artık ciddi anlamda çevrede adı geçtiğinde çekinilen oyunculardan olmaya başlamıştık,cafe içinde 15 kişi kadar bir çekirdek topluluktuk.hala görüşür o grup.
cs 1.5e kadar geldik,beta 5.0dan başlamıştık biz.ne günlerdi...ama biz de büyümüşüz be arkadaş,başladığımızda yaş 8 iken olmuş 13-14.neslimin en köklü oyuncularındandım yalan olmasın,ben o yaştayken kimseyi göremezdim öyle cafede oyun oynayan.bir parantez açalım burada,bugünkü profesyonellerin röportajlarını dinlerseniz onlar da bu oyunlarla 8-9 senedir beraberler genelde.sanırım yeterince açıklayıcı bir bilgidir bu.
ben 15ime geldiğinde hala cs1.5 oynuyorduk ve en kötü günlerim başlıyordu.yatılı okul nedeniyle büyük oranda uzak kalmıştım ve o güne kadar sevgilim bellediğim oyunumu kimlere,nelere bırakıyordum bilemedim.geri döndüğümde neler bulacaktım,hiç tahmin edemedim.ve bir gün geri döndüm.
kafedeyim.nostalji yapıyoruz,eski günleri yad ediyoruz tanıdıklarla.millet oynuyor o arada,kafede 3-5 velet mevcut.sağda solda oynayanlara bakıyorlar.o arada biri arkadaşlarıyla muhtemelen bir diğer half life modifikasyonuyla ya da bir başka fps oyunuyla oynayan birinin başına gidiyor.bir süre izliyorlar.sonra içlerinden biri adeta gerizekalı bir çıkışla soruyor oynayan şahsa:
"abi bu yeni kantır mı?"
işte bu soruyu sorduğunda içimden bir şeyler koptu.türkiyede oyunculuk var mıydı,varsa ne haldeydi işte o an anladım ve anlamaz olaydım dedim kendi kendime,sinirden bir anda sıcak bastı bütün bünyemi.nasıl bir soruydu,nasıl bir hakaretti o?anlayamıyorum,yeni kantır nedir ya?dalga mı geçiyorsun ulan bücür?
daha neler görecekmişim,bilmiyorum tabi o günler.her fps oyununa "yeni kantır" diyecekmiş bu bacaksız piçler.nasıl sinirleniyorum anlatamam.ulan battlefield oynayan adama sorulur mu bu,max payne oynayan adama sorulur mu!?!defol ulan bu cafeden!
yok arkadaş,daha ne katliamlar olacakmış.
wow çıktı.trailerları yıllar önceden verilmiş,ekran görüntüleri,artworkleri yayılmış nete.bunu gören bir grup götoğlanı ise kınayt onlayn diye bir rezalet sürmüş piyasaya.ömrümde bu kadar rezil,kepaze bir taklit,bir çakma ürün görmedim.ama kalite farkı kendini anında belli ediyor malum.grafiklerden tutun oyunun paralı/parasız olmasına kadar her şey bariz ortada.tabi bunlarla ilgilenen oyuncu kitlesinin yaş ortalamaları da bunu ispatlamakta zorlanmıyor.denklem şöyle;
k-kınayt onlayn bücürlerin yaş ortalaması
w-wow oynayan oyuncuların yaş ortalaması
w=3*k
aynen böyle.tolerans olarak +/- 0.0001 veriyorum,ayıp olmasın.
wow gibi bir şaheserdeki rpg tadını hiçbir oyun vermedi bugüne kadar,nitekim bu şaheserin online oyun dünyasına yaptığı etki 9-10 milyon oyuncu kadardır.wowdan önce bu sayı 15 milyon iken bugün en az 25 milyona ulaşmıştır.
kınayt onlayn oynayan bu veletler ortalıkta artist artist gezerler,rpg ile hacknslash arasındaki 10 bariz farkın tekini bile göremeden sağa sola laga luga ederler.level kasmak marifettir onlar için,+31 denyo sword bulan "kıral"dır.onlar öyle diyor.
wow oynayanlar bu işin hakkını da verirler dikkatinizi çekeceği üzere,kendileri etrafta durduk yere bununla iftihar etmezler,konunun açılacağı ve açılmayacağı yerleri bilirler.denyoluk etmezler,hackle falan da uğraşmazlar bu veletler gibi.
ve en sonunda bugün bu yazıyı yazıyorum,dün dolmuş 18im.10 senelik bir macera olmuş benim için,umarım ileride nice 10 seneler görürüm de bana bir hayat olur bu oyunculuk.bana hayat olsun ki böyle kolpalara zindan edeyim o oyunculuğu.
başlıyoruz,çekirdeklerinizi çaylarınızı hazırlayın başlamadan önce.
10 sene önce...
half life diye bir şey çıkmış,herkesin dilinde.birçok kişi anlatıp duruyor öyle güzel böyle süper diye,insan da merak ediyor.benim doğduğum zamana denk gelir aslında.ilk oyundan sonra hayatım değişti adeta,çok rezalet oynuyordum doğal olarak ama nasıl keyif aldığımı anlatamam.ve ilk oynadığım oyunu hatırlarım,haritasına skoruna varana kadar.
iyili kötülü 2 senem geçti half life ile,hep takıldığımız kafede artık belli bir grup arkadaştık.counter-strike gelene kadar çatır çatır half life oynardık,geliştirdik kendimizi o konuda.birçok abi kafeden "bu veletler ne biçim oynuyor ulan" diye çıkar oldu.izmitte o zamanlar en iyi kafeydi hem,müşterisi eksik de olmazdı diğer kafeler bomboşken.bu sayede daha kaliteli bir oyuncu çevresi bulmamızda büyük etkisi oldu tabi,ileride daha güzel olacaktı her şey biz o zaman farketmesek de.
bir gün kafeye girdim,işte o gün benim kafama psi-saksı düştü.bakıyorum birileri half life motoruyla yapılmış bir oyun oynuyor ama bu half life değil,bariz farklı bir şey.güzel de görünüyor hani,çekti bizi kendine.bir oynamaya başladık,yok arkadaş bırakamıyoruz.ayçekirdeği gibi bir şey.
aylar,yıllar geçti.hala oynanıyor,gelişiyoruz.counter-strike artık ünlü olmuş,herkes oynuyor.önüne gelen artistlik yapıyor "ben şöyle oynarım böyle oynarım" diye.biz cs kafeye geldikten 2 sene sonra nete açıldık ve asıl orada öğrendik bu oyunun ne olduğunu.zaten kafenin demirbaşlarından olduğumuz için her daim oyundaydık.oynaya oynaya artık ciddi anlamda çevrede adı geçtiğinde çekinilen oyunculardan olmaya başlamıştık,cafe içinde 15 kişi kadar bir çekirdek topluluktuk.hala görüşür o grup.
cs 1.5e kadar geldik,beta 5.0dan başlamıştık biz.ne günlerdi...ama biz de büyümüşüz be arkadaş,başladığımızda yaş 8 iken olmuş 13-14.neslimin en köklü oyuncularındandım yalan olmasın,ben o yaştayken kimseyi göremezdim öyle cafede oyun oynayan.bir parantez açalım burada,bugünkü profesyonellerin röportajlarını dinlerseniz onlar da bu oyunlarla 8-9 senedir beraberler genelde.sanırım yeterince açıklayıcı bir bilgidir bu.
ben 15ime geldiğinde hala cs1.5 oynuyorduk ve en kötü günlerim başlıyordu.yatılı okul nedeniyle büyük oranda uzak kalmıştım ve o güne kadar sevgilim bellediğim oyunumu kimlere,nelere bırakıyordum bilemedim.geri döndüğümde neler bulacaktım,hiç tahmin edemedim.ve bir gün geri döndüm.
kafedeyim.nostalji yapıyoruz,eski günleri yad ediyoruz tanıdıklarla.millet oynuyor o arada,kafede 3-5 velet mevcut.sağda solda oynayanlara bakıyorlar.o arada biri arkadaşlarıyla muhtemelen bir diğer half life modifikasyonuyla ya da bir başka fps oyunuyla oynayan birinin başına gidiyor.bir süre izliyorlar.sonra içlerinden biri adeta gerizekalı bir çıkışla soruyor oynayan şahsa:
"abi bu yeni kantır mı?"
işte bu soruyu sorduğunda içimden bir şeyler koptu.türkiyede oyunculuk var mıydı,varsa ne haldeydi işte o an anladım ve anlamaz olaydım dedim kendi kendime,sinirden bir anda sıcak bastı bütün bünyemi.nasıl bir soruydu,nasıl bir hakaretti o?anlayamıyorum,yeni kantır nedir ya?dalga mı geçiyorsun ulan bücür?
daha neler görecekmişim,bilmiyorum tabi o günler.her fps oyununa "yeni kantır" diyecekmiş bu bacaksız piçler.nasıl sinirleniyorum anlatamam.ulan battlefield oynayan adama sorulur mu bu,max payne oynayan adama sorulur mu!?!defol ulan bu cafeden!
yok arkadaş,daha ne katliamlar olacakmış.
wow çıktı.trailerları yıllar önceden verilmiş,ekran görüntüleri,artworkleri yayılmış nete.bunu gören bir grup götoğlanı ise kınayt onlayn diye bir rezalet sürmüş piyasaya.ömrümde bu kadar rezil,kepaze bir taklit,bir çakma ürün görmedim.ama kalite farkı kendini anında belli ediyor malum.grafiklerden tutun oyunun paralı/parasız olmasına kadar her şey bariz ortada.tabi bunlarla ilgilenen oyuncu kitlesinin yaş ortalamaları da bunu ispatlamakta zorlanmıyor.denklem şöyle;
k-kınayt onlayn bücürlerin yaş ortalaması
w-wow oynayan oyuncuların yaş ortalaması
w=3*k
aynen böyle.tolerans olarak +/- 0.0001 veriyorum,ayıp olmasın.
wow gibi bir şaheserdeki rpg tadını hiçbir oyun vermedi bugüne kadar,nitekim bu şaheserin online oyun dünyasına yaptığı etki 9-10 milyon oyuncu kadardır.wowdan önce bu sayı 15 milyon iken bugün en az 25 milyona ulaşmıştır.
kınayt onlayn oynayan bu veletler ortalıkta artist artist gezerler,rpg ile hacknslash arasındaki 10 bariz farkın tekini bile göremeden sağa sola laga luga ederler.level kasmak marifettir onlar için,+31 denyo sword bulan "kıral"dır.onlar öyle diyor.
wow oynayanlar bu işin hakkını da verirler dikkatinizi çekeceği üzere,kendileri etrafta durduk yere bununla iftihar etmezler,konunun açılacağı ve açılmayacağı yerleri bilirler.denyoluk etmezler,hackle falan da uğraşmazlar bu veletler gibi.
ve en sonunda bugün bu yazıyı yazıyorum,dün dolmuş 18im.10 senelik bir macera olmuş benim için,umarım ileride nice 10 seneler görürüm de bana bir hayat olur bu oyunculuk.bana hayat olsun ki böyle kolpalara zindan edeyim o oyunculuğu.
half life serisinde insanları en çok korkutan düşmanlardan biri.eğer bundan daha beteri varsa,o da kesinlikle fast zombie olacaktır.bu bücürler bir anda "böüe" diye fırlayıp en beklenilmeyen anlarda insanın yüreğini ağzına getirirler.kafalarına tutunabildikleri düşmanlarının beyinlerini organik olarak ele geçirdikten sonra onların vücutlarına hükmederler.
half life 1de üzerinize zıplarken çifteliyi patlatın o açık ağzına,karşı duvarda portre olsun.half life 2de daha da güzel bir seçim şansınız var,ve o şans da kendi içinde birçok seçeneğe ayrılıyor.alırsınız gravity gunı,ister kalorifer peteği atın üzerine ister patlayıcı dolu bir varil.atarken küfredin,orgazm olursunuz.
half life 1de üzerinize zıplarken çifteliyi patlatın o açık ağzına,karşı duvarda portre olsun.half life 2de daha da güzel bir seçim şansınız var,ve o şans da kendi içinde birçok seçeneğe ayrılıyor.alırsınız gravity gunı,ister kalorifer peteği atın üzerine ister patlayıcı dolu bir varil.atarken küfredin,orgazm olursunuz.
oyunu bitirdikten sonra "memleketim" diye bahsettiğim,forumlarda şehir yerine yazdığım,rüyalarımda hep gidip çay kahve içtiğim,arada combine avladığım,oturup black mesa eastteki eski dostlarla muhabbet ettiğim şehir.otobüs seferleri kalksın oraya,zor oluyor bu ayrılıklar.
dünya ile yaptıkları savaşı 7 saatte kazanabilecek kadar okkalı bir askeri dehası olan ırktır.dünyanın son üssü olan city 17 de düşmek üzereyken siz oraya half life 2de gordon freeman olarak gidersiniz ve dağıtır çıkarsınız.ilginçtir,siz hala bir fizik profesörüsünüz ve paralı asker gibi çarpışıyorsunuz.hadi ilk oyunda kendinizi kurtarmak adına her şeyi yapıyorsunuz,ama ikinci oyunda yapılanlara akıl sır ermiyor.ne gordonmuş be arkadaş.ama alyx vance olmasa olmazdı,arada onu da tavlıyor çaktırmadan.
insanın ruhunda sessiz sedasız yaşayan baba kavramının haykırmaya başladığı,insanın gözlerinden damla damla aktığı anların en büyük suçlusudur bu şarkı.öyle ki,babanızı aslında ne kadar özlediğinizi,ona karşı gerçekten neler hissettiğinizi,daha da kötüsü eğer o size tekrar geri dönmemek üzere el sallarken ona söyleyecek çok değerli iki kelimeniz kalmışsa yaptığınız hatanın vehametini en acı biçimde hatırlatır.dinlemeden,sadece düşünerek bile aniden deli gibi ağlamaya başlayabilirsiniz,emin olun on saniyenizi alacaktır en fazla.
eğer babanız artık sizi yukarıdan izliyorsa bu şarkıyı ne yapın edin dinlemeyin.atın kendinizi sırat köprüsünden aşağı,ama bu şarkıyı dinlemeyin.
eğer babanız artık sizi yukarıdan izliyorsa bu şarkıyı ne yapın edin dinlemeyin.atın kendinizi sırat köprüsünden aşağı,ama bu şarkıyı dinlemeyin.
sıradan bir dinleme seansında en fazla duygulandırabilen,hadi diyelim ki çok fena bir haldesiniz,gözlerinizi dolduran ama daha ötesine pek geçmeyen bir şarkı.
ama o sınav filminin en pislik yerine o şarkıyı neden koyarsınız be insafsızlar?kesseler inanmazdım o kadar kötü olacağıma.bir de filme sırt çantamla gitmiştim hani,sınava hazırlanıyordum o zamanlar.
ağlamadım,ağlamadım ama kendimi daha önce o kadar kastığımı da hatırlamıyorum ağlamayacam diye.
ama o sınav filminin en pislik yerine o şarkıyı neden koyarsınız be insafsızlar?kesseler inanmazdım o kadar kötü olacağıma.bir de filme sırt çantamla gitmiştim hani,sınava hazırlanıyordum o zamanlar.
ağlamadım,ağlamadım ama kendimi daha önce o kadar kastığımı da hatırlamıyorum ağlamayacam diye.
günümüzde modifikasyon/modification kelimelerinin kısaltması olarak kullanılan kelime.
gayet pis,kötü,iğrenç müzik yapan,anti-sanat görüşüyle müziğini icra eden dadaist grup.dinlerken dağıtabilir gülmekten,ama birçok insan fellik fellik kaçmaktadır bu sevimli adamlardan.
(bkz: fadime nin düğünü)
(bkz: fadime nin düğünü)
bir yıldan biraz daha uzun bir süre boyunca bünyesinde yazarlık yaptığım,iyili kötülü birçok anıma evsahipliği yapmış,bana ciddi anlamda tecrübeler ve arkadaşlar kazandırmış sözlüktür.ancak 2006 yılındaki o güzel kadronun yavaş yavaş açık vermeye başlamasıyla eski havasını bir nebze olsun kaybettiğini kimse inkar edememiştir sözlüğün kalitesi ne kadar yüksek de olsa.
ama kısa bir süre önce şanssız sayılabilecek bir olay neticesinde yöneticileri tarafından orada yazmaya layık bulunmadığım bildirilmiştir şahsıma gayet net bir biçimde.nitekim aylarca zorladığım lastik balon kıvamındaki sabrımın sonunda patlaması nedeniyle sinir bozucu bulduğum bir yazarın başlığına bütün hıncımla döşediğim bir entry kuralları deldiğim uyarısıyla beraber beni tekrar yeni yetme statüsüne döndürmüştür.zaten aralarında bulunmaktan hoşlanmadığım birkaç yazar müsveddesinden kurtulmak için aradığım bahane de ayağıma gelince tepmek istemedim bu güzel fırsatı ve yönetime hesabımın kapatılması yönündeki talebimi açık bir dille arz ettim.
kısadan anlatmak gerekirse,içinde hayli kaliteli yazarlar barındırdığı gibi arada çok seslilik adına çatlak sesleri de barındırmakta olan sözlük.bunu dürüstçe kabul etmeleri güzel bir davranıştır tabi,ama diğer yazarların rahatsız olmasına da göz yummak ne kadar yerinde bir davranış olur bu kişilerin şahsi takdirlerine kalmış bir olaydır tahmin edebileceğiniz gibi.
kod yapısı olarak da özgündür evet,uzun bir aradan sonra laf engine v3 de çalışmaya başlamıştır.bu yeni motorun kaymağını pek yiyemedik ama kısmet artık.bizden sonra gelenler yesinler bizim yerimize de.
bana kalırsa lafmacun laf engine v3ün kaymağından ziyade kendi kendini yiyor,zira şahit olduğum 13 ay içerisinde çok kaliteli yazarların bir bir gittiğini gördüm.yönetimle bu konuda çok kez konuşmama karşın sitenin aldığı hit sayısına daha bir önem verdiklerini gördüm her seferinde ve idealist biri olarak bu fikri pek de sevmedim açıkçası.
sonuç olarak lafmacun tarafsız bakıldığında iyi bir sözlüktür hala,geçmişte daha iyiydi,ve yanılmıyorsam iyi günlerinin artık sayılı olduğunu farkedemiyorlar.sözlük yıkılır demiyorum,günde yüzbinlerce hit de alabilir ama kalite eksikliği çekiliyorsa yüzbinlerce hit de erir gider zamanla.finansal strateji konusunda bilgisi iyi olan biri olmasam da kalite kavramından bihaber değilim sonuçta ve böyle bir oluşum hakkında kısa vadede öngörüde bulunabilmek için alim olmaya gerek yoktur herhalde.umarım yanılırım,dediklerim yanlış çıkar,birileri gelip bana hareket çeker,dombili neyin der.ama hayırlısı artık,zaman gösterecek kimin ne denli haklı olduğunu.
ama kısa bir süre önce şanssız sayılabilecek bir olay neticesinde yöneticileri tarafından orada yazmaya layık bulunmadığım bildirilmiştir şahsıma gayet net bir biçimde.nitekim aylarca zorladığım lastik balon kıvamındaki sabrımın sonunda patlaması nedeniyle sinir bozucu bulduğum bir yazarın başlığına bütün hıncımla döşediğim bir entry kuralları deldiğim uyarısıyla beraber beni tekrar yeni yetme statüsüne döndürmüştür.zaten aralarında bulunmaktan hoşlanmadığım birkaç yazar müsveddesinden kurtulmak için aradığım bahane de ayağıma gelince tepmek istemedim bu güzel fırsatı ve yönetime hesabımın kapatılması yönündeki talebimi açık bir dille arz ettim.
kısadan anlatmak gerekirse,içinde hayli kaliteli yazarlar barındırdığı gibi arada çok seslilik adına çatlak sesleri de barındırmakta olan sözlük.bunu dürüstçe kabul etmeleri güzel bir davranıştır tabi,ama diğer yazarların rahatsız olmasına da göz yummak ne kadar yerinde bir davranış olur bu kişilerin şahsi takdirlerine kalmış bir olaydır tahmin edebileceğiniz gibi.
kod yapısı olarak da özgündür evet,uzun bir aradan sonra laf engine v3 de çalışmaya başlamıştır.bu yeni motorun kaymağını pek yiyemedik ama kısmet artık.bizden sonra gelenler yesinler bizim yerimize de.
bana kalırsa lafmacun laf engine v3ün kaymağından ziyade kendi kendini yiyor,zira şahit olduğum 13 ay içerisinde çok kaliteli yazarların bir bir gittiğini gördüm.yönetimle bu konuda çok kez konuşmama karşın sitenin aldığı hit sayısına daha bir önem verdiklerini gördüm her seferinde ve idealist biri olarak bu fikri pek de sevmedim açıkçası.
sonuç olarak lafmacun tarafsız bakıldığında iyi bir sözlüktür hala,geçmişte daha iyiydi,ve yanılmıyorsam iyi günlerinin artık sayılı olduğunu farkedemiyorlar.sözlük yıkılır demiyorum,günde yüzbinlerce hit de alabilir ama kalite eksikliği çekiliyorsa yüzbinlerce hit de erir gider zamanla.finansal strateji konusunda bilgisi iyi olan biri olmasam da kalite kavramından bihaber değilim sonuçta ve böyle bir oluşum hakkında kısa vadede öngörüde bulunabilmek için alim olmaya gerek yoktur herhalde.umarım yanılırım,dediklerim yanlış çıkar,birileri gelip bana hareket çeker,dombili neyin der.ama hayırlısı artık,zaman gösterecek kimin ne denli haklı olduğunu.
"özellikle de %90 devam istiyorsa balıklama gireyim" gibi ileri seviye ağabeyleri de vardır bunun.
dying fetusün biraz daha temiz hali denebilir bu adamlara,nitekim distortion kullanmamaları onların tarzını daha temiz bir şekle sokuyor.tabi o vokalle ne kadar temiz olabildikleri tartışmaya bir hayli açık da olsa teknik death metal adına güzide bir isimdir man must die.
(bkz: faint figure in black)
(bkz: faint figure in black)
web sayfalarında yanlış hatırlamıyorsam grubun amacının "en hayvani black metal grubu olmak" olduğu yazan,bunu başardıklarına da pek şüphe duyulmayacak black metal grubu.
özellikle de mortuus denen yaşam formunun gelmesiyle beraber "hoyt lan noluyor burada" havasına giren şarkılarla sağa sola kafa göz saldırtan,insanın iliklerinde "berserkers call" etkisi yapan grup.her ne kadar legionın çatallı scream vokallerini özlesek de mortuusun ormandan kaçtığını belli ettiği anlar birçok hayranını mutlu etmiştir,edecektir.
özellikle de mortuus denen yaşam formunun gelmesiyle beraber "hoyt lan noluyor burada" havasına giren şarkılarla sağa sola kafa göz saldırtan,insanın iliklerinde "berserkers call" etkisi yapan grup.her ne kadar legionın çatallı scream vokallerini özlesek de mortuusun ormandan kaçtığını belli ettiği anlar birçok hayranını mutlu etmiştir,edecektir.
chris danasının iyiden iyiye kudurduğu şarkıdır,bu hayvanat bahçesinden kaçma godzilla yavrusu öyle bir "murdered in the basement" der ki elleriniz istemdışı bir şekilde birinin boğazına sarılmaya kalkar.kalabalık yerde dinlenmez bu şarkı.hele ev bodrumunda yanınızda biri varken özellikle kaçının.
gothic/doom tarzını dinleten değil hissettirendir.oturtur sizi olduğunuz yere,ağlatır,yerden yere çarpar.melankolik bir anda dinlenilmesi felaket doğurabilir,tehlike arz eder.
(bkz: a fairy s breath)
(bkz: priamus)
(bkz: black swans)
(bkz: diotima)
(bkz: morning...grey)
(bkz: the crown of leaving)
(bkz: a fairy s breath)
(bkz: priamus)
(bkz: black swans)
(bkz: diotima)
(bkz: morning...grey)
(bkz: the crown of leaving)
(bkz: insomnium)
in their lofty chambers dwell
the sacred and divine
resting in seraphic bliss
the timeless and sublime
far above the mortal sphere
dreaming without a care
far above the weeping world
sleeping amidst the light of stars
too far away to hear our calls
too far away to care at all
on the burnished thrones they sit
might in their blazing eyes
vault of heaven at their feet
undying flames inside
never shall decay or death
touch on the blithe souls
sorrowless the days of gods
amidst the everblooming groves
but where do we lay our heads to rest?
where do we shelter when the night falls?
for the part of man
is to take the sombre path
stumble in the dark
stray amidst the dust and ash
like forgotten ghosts
drifting in the driving wind
dashing towards the void
whirling blindly through the night
like water flung from the highest cliff
we fall,
lunge,
swirl,
dissolve,
and fade away
down into the unknown
vokalin daha ağzını açar açmaz arkadan saldıran gitar ve bateriyle beraber "broooaaarrggghhh" diye delirmesiyle headbang başlar,5 dakika sürer.
"for the part of man..." diye girdiği bölüm ise adeta bir adrenalin pompasıdır,dozunu aşmamak lazım.
in their lofty chambers dwell
the sacred and divine
resting in seraphic bliss
the timeless and sublime
far above the mortal sphere
dreaming without a care
far above the weeping world
sleeping amidst the light of stars
too far away to hear our calls
too far away to care at all
on the burnished thrones they sit
might in their blazing eyes
vault of heaven at their feet
undying flames inside
never shall decay or death
touch on the blithe souls
sorrowless the days of gods
amidst the everblooming groves
but where do we lay our heads to rest?
where do we shelter when the night falls?
for the part of man
is to take the sombre path
stumble in the dark
stray amidst the dust and ash
like forgotten ghosts
drifting in the driving wind
dashing towards the void
whirling blindly through the night
like water flung from the highest cliff
we fall,
lunge,
swirl,
dissolve,
and fade away
down into the unknown
vokalin daha ağzını açar açmaz arkadan saldıran gitar ve bateriyle beraber "broooaaarrggghhh" diye delirmesiyle headbang başlar,5 dakika sürer.
"for the part of man..." diye girdiği bölüm ise adeta bir adrenalin pompasıdır,dozunu aşmamak lazım.
yüksek kalitede müzik üretebilen nadir gruplardan.melodic death metal denildiğinde hatrı sayılır bir yeri vardır bu grubun,zira melodic kelimesinin hakkını sonuna kadar verir.hangi şarkısını dinlerseniz dinleyin,elbet birinde kendi melodinizi bulursunuz.gaz da verir,uyutur da.
ama biri vardır ki aralarından;
(bkz: mortal share)
ama biri vardır ki aralarından;
(bkz: mortal share)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?