"türk varlığını" ırkçı ya da bir türk ırkıyla ilgili bir kavram olarak algılamaya meyilli bünyelerin -bu bünyelere göre türkiyede ayrımcı kürt sorunu vardır bir de- her zamanki gibi bir kulp taktıkları söz.
artık bir laf etmeme kararı alsam iyi olacak.
çünkü keskin bir provokasyon yapılıyor. sürekli bir etnik kökencilik, "ezilmişlik", ait olduğu toprak ve vatana "ait hissetmeme" duygusunu yansıtmaya çalışan kişiler, aslında kürt sorununu körükleyen kişilerdir.
unutulmasın ki, bu ülkede türklerden sonra bir tek kürtler yaşamıyor. diğer etnik kökenler neden bir ayrıcalık istemiyor, neden türklük kavramını sonuna kadar benimsiyor da, bazı kendini dışlanmış olarak görüp ayrı bir yere koyan kişiler, içinde "türk" lafı geçen her söze, "özlü söze" etnik kökenini belli etme ihtiyacı hissederek laf ediyor?
iyi düşünmek lazım bazı şeyleri. yoksa bu kafa devam ettiği sürece, kimileri açısından "o-şu-bu sorunu hala da devam eder.
internete de el atmış zavallılar takımı. hürriyetin haberine göre, google earth programında kürdistan diye arama yapıldığında başkent olarak diyarbarı gösteriyormuş. evet ben de gerçekten öyle mi diye baktım ve gördüm ki öyleymiş. işin arkasında da bölücü terör örgütü pkk varmış tabii. bir de bölge açıklamasında diyarbakır için türklerin işgal ettiği topraklar diye yazmışlar. o türk topraklarında boğulasınız birer birer.
bekir coşkunun bugünkü yazısı:
gidecek yerim yok...
sabah sabah bizim uğur ergan aradı, birleşmiş milletler mülteci yüksek komiserliği ile konuşmuş.
uğur "abi başbakan’ın ’çek git’ ikazı üzerine bm mülteci yüksek komiserliği ile görüştüm. türkiye’den kovulma haberini gösterirsen seni mülteci kabul edecekler. ama bir de işkence-mişkence gibi, darp izi var mı diye soruyorlar..." dedi.
uğur’a "var" dedim.
*
aslında gidecek yerim yok.
ben başka hiçbir ülkeyi sevmedim.
bu yurdun taşını, toprağını, sulaklarını, denizlerini, ırmaklarını, yaylalarını, kedilerini, kirpilerini sevdim, tanıksınız.
bir dal kesildiğinde yanarım..
ama orman alanını kaçak ev yapan, bana "bu ülkeden çek git" diyor.
bir yeşil alan yok edildiğinde çığlık attım, canım yandı, ormandaki bir vaşak öldürüldüğünde oturup ağladım.
ama ormanları "2-b arazisi" diye satmak isteyen başbakan bana ve benim gibi düşünenlere "çekin gidin" diyebiliyor.
*
ben bu ülkeyi severim.
amerika da okuyan kızlarım yok.
oğluma washington da iş vermediler.
kimse benim için yabancılara gidip "delikten aşağı süpüreceğinize kullanın" da demedi, dedirtmedim.
*
ben bu ülkeyi severim.
devrek 125’inci alayda askerliğimi yaptım.
nöbet tuttum.
mataramı parlattım, potinlerimi kaybettim.
askerlikten kaytarmak için rapor mapor almadım.
*
ama başbakan "çek git" diyor.
gidemem.
doğrusunu isterseniz bu toplumun göz göre göre dinimizi siyasete alet edenlerin peşine takılması, boşa giden yazılarım, o yalnız kalma duygusu... bunların tümü canımı yaktı ve sevgili uğur’a "darp izi yok da, yürek yarası olur mu?" diye sordum.
olsa da, olmasa da...
benim gidecek başka bir yerim yok...
gidecek yerim yok...
sabah sabah bizim uğur ergan aradı, birleşmiş milletler mülteci yüksek komiserliği ile konuşmuş.
uğur "abi başbakan’ın ’çek git’ ikazı üzerine bm mülteci yüksek komiserliği ile görüştüm. türkiye’den kovulma haberini gösterirsen seni mülteci kabul edecekler. ama bir de işkence-mişkence gibi, darp izi var mı diye soruyorlar..." dedi.
uğur’a "var" dedim.
*
aslında gidecek yerim yok.
ben başka hiçbir ülkeyi sevmedim.
bu yurdun taşını, toprağını, sulaklarını, denizlerini, ırmaklarını, yaylalarını, kedilerini, kirpilerini sevdim, tanıksınız.
bir dal kesildiğinde yanarım..
ama orman alanını kaçak ev yapan, bana "bu ülkeden çek git" diyor.
bir yeşil alan yok edildiğinde çığlık attım, canım yandı, ormandaki bir vaşak öldürüldüğünde oturup ağladım.
ama ormanları "2-b arazisi" diye satmak isteyen başbakan bana ve benim gibi düşünenlere "çekin gidin" diyebiliyor.
*
ben bu ülkeyi severim.
amerika da okuyan kızlarım yok.
oğluma washington da iş vermediler.
kimse benim için yabancılara gidip "delikten aşağı süpüreceğinize kullanın" da demedi, dedirtmedim.
*
ben bu ülkeyi severim.
devrek 125’inci alayda askerliğimi yaptım.
nöbet tuttum.
mataramı parlattım, potinlerimi kaybettim.
askerlikten kaytarmak için rapor mapor almadım.
*
ama başbakan "çek git" diyor.
gidemem.
doğrusunu isterseniz bu toplumun göz göre göre dinimizi siyasete alet edenlerin peşine takılması, boşa giden yazılarım, o yalnız kalma duygusu... bunların tümü canımı yaktı ve sevgili uğur’a "darp izi yok da, yürek yarası olur mu?" diye sordum.
olsa da, olmasa da...
benim gidecek başka bir yerim yok...
karakteri ve kimliği belli olmayan, tarihsel açıdan var olduğu günden beri savaş yüzü görmemiş, stratejik konumundan dolayı komşularıyla arası toz pembe olan ülkeler için geçerli sayılabilecek; ancak türkiye gibi gerek coğrafi gerekse siyasi bakımdan önemli bir konumda olan bir ülke için asla ve asla kabul edilemeyecek bir vicdan muhasebesidir.
okumaya inanan zihniyet açıp baksın tarihe, hangi ülkeler bunu yapar, bunu yapmalarının sebebi nedir? bir ülkenin böyle bir uygulamaya girebilmesi için hangi özellik ve rahatlıkları barındırması gerekir?
bu toprakların tarihi bellidir, tarihten günümüze kadar uzanan yaşayış şekli de bellidir. bu vicdani ret meselesi türk topraklarında kesinlikle yaşatılmayacak bir saçma sapan uygulamadır. farklı düşündüklerini sanan, insan haklarını bildiklerini savunan, okuyup kültürlü olduklarını; diğer medeniyetlerin de taihlerini, siyasi politikalarını, yaşayışlarını sular seller gibi kavradıklarını sanan kişiler, bu "vicdani ret" olayına yine "batı" gibi bakacaktır tabii. olur mu canım, bu en insanın en doğal hakkı diyecektir. desinler efendim, onlar askerlik de yapmasınlar zaten mümkünse; çünkü askerlik şerefli bir görevdir.
okumaya inanan zihniyet açıp baksın tarihe, hangi ülkeler bunu yapar, bunu yapmalarının sebebi nedir? bir ülkenin böyle bir uygulamaya girebilmesi için hangi özellik ve rahatlıkları barındırması gerekir?
bu toprakların tarihi bellidir, tarihten günümüze kadar uzanan yaşayış şekli de bellidir. bu vicdani ret meselesi türk topraklarında kesinlikle yaşatılmayacak bir saçma sapan uygulamadır. farklı düşündüklerini sanan, insan haklarını bildiklerini savunan, okuyup kültürlü olduklarını; diğer medeniyetlerin de taihlerini, siyasi politikalarını, yaşayışlarını sular seller gibi kavradıklarını sanan kişiler, bu "vicdani ret" olayına yine "batı" gibi bakacaktır tabii. olur mu canım, bu en insanın en doğal hakkı diyecektir. desinler efendim, onlar askerlik de yapmasınlar zaten mümkünse; çünkü askerlik şerefli bir görevdir.
gördüğüm kadarıyla yazı metinlerinde ı,ü,ğ,ö gibi türkçe karakteri bulundurmayan dergi. bir edebi dergi için dezavantaj olabilecek bir durumdur bu. tabii sitenin yapısını tam olarak bilmiyorum ama okuyucu için pek hoş görünmeyebilir. naçizane bir görüş olarak belirtmekte fayda vardır diye düşündüm.
v yerine w kullanmak eyleminde olduğu gibi, anlaşılamayan başka bir davranış biçimi de budur. klavyesinde ş harfi olmayan kişileri anlıyoruz tabii ki... ancak türkçe karakterlerin eksiksiz bulunduğu bir klavyeye sahip olup diğer tüm türkçe karakterleri kullanırken sadece ş harfini dolar işareti olarak kullanmak tuhaf görünüyor. sanırsak ekşi sözlükten asimile olmuş bir davranış çeşididir ya da sms kültürü... ne gerek vardır ki, klavyede güzelim ş harfi dururken alt gr ve 4 tuşuna birlikte basmakla uğraşmanın alemi nedir..
işin tuhafı, orhan pamukun edebi yeteneğini doyurucu ya da türk edebiyatı için kazanç olarak gören akademik kariyere sahip bir edebiyatçıya şu ana kadar rastlanamamış olunmasıdır.
orhan pamuk türk tarihi hakkında ipe sapa gelmez, uydurma bir takım açıklama yapınca, türkiyedeki bazı siyasi gruplar için büyük bir dayanak oluvermiştir. o gruplar için kaçırılmaz bir fırsat olarak görülmüştür. zira orhan pamuk o malum açıklamalarını yapmadan önce, şimdilerde onu savunan çoğunluğun, bu kişinin kitaplarını okudukları bile meçhuldür.
şahsen ben, orhan pamuka öncelerden iyi niyetle yaklaşırdım, kitaplarını okurken beğeni ölüçümün daima ağır basması için elimden geleni yapardım. ancak gördüm ki, orhan pamuk yaptığı edebiyatı ülkesi ve vatandaşları için değil, sadece kendi reklamı ve refahı için kullanıyor.
orhan pamukun yaptığı açıklamalardan sonra onu savunan kişilerin "aydın" kavramını düşünmelerini rica ediyorum.
aydın kimdir, ne yapar, toplumu nasıl etkiler...
işgalci ve hükmeden ülkelere karşı nasıl bir tavır takınır? hakkı yenen ve yıllardır mağdur olan ülkeleri nasıl kaleme alır?
ülkemizde bunu yapan edebiyatçılarımız var. ama tabii ki onlar, orhan pamuk gibi ön plana çıkamazlar, çıkarılmazlar. her zaman abdnin işgalci ve emparyalist tutumuna lanet okuyan insanların orhan pamuka büyük bir sevgiyle yaklaşmaları da ilginç. zira orhan pamuk abd denen ülke ne isterse onu yapan, gerek abd gerekse avrupaya hoş görünerek kitaplarını daha fazla sattırmak için elinden geleni yapan bir yazar.
peki orhan pamuk ülkesi için ne yaptı? bence hiçbir şey yapmadı...
burada düşünce özgürlüğü kavramını bir kenara koyarak yorum yapmak istiyorum. orhan pamuk açıklamalarıyla düşünce özgürlüğü hakkını kullanmadı, sadece kendisi ve sempatizanı olduğu ülkeler için bir oyun oynadı. bu oyunun adı da bana göre düşünce özgürlüğü değildir. bir edebiyatçının en büyük hakkı düşündüklerini özgürce ifade edebilmektir tabii, hepimiz bunun sonuna kadar arkasındayız. ancak düşünce özgürlüğü, vur-kaç taktiğiyle ortaya çıkıp, sonrasında açıklama bile yapamadan dış güçlere sığınmak değildir.
orhan pamuk, türk edebiyatının burjuva kanadının şişirmesi olan bir yazardır benim için.
ikinci bir salman rüşdü olma hevesinde.
ama yanlış yaptığının farkında değil ne yazık ki... türkiyedeki diğer kısım yazarlar gibi, mazlum edebiyatıyla batıya yanaşmanın derdinde.
bu yaptığı türk edebiyatını yüceltmez, sadece ön yargılara sebebiyet verir.
orhan pamuk türk tarihi hakkında ipe sapa gelmez, uydurma bir takım açıklama yapınca, türkiyedeki bazı siyasi gruplar için büyük bir dayanak oluvermiştir. o gruplar için kaçırılmaz bir fırsat olarak görülmüştür. zira orhan pamuk o malum açıklamalarını yapmadan önce, şimdilerde onu savunan çoğunluğun, bu kişinin kitaplarını okudukları bile meçhuldür.
şahsen ben, orhan pamuka öncelerden iyi niyetle yaklaşırdım, kitaplarını okurken beğeni ölüçümün daima ağır basması için elimden geleni yapardım. ancak gördüm ki, orhan pamuk yaptığı edebiyatı ülkesi ve vatandaşları için değil, sadece kendi reklamı ve refahı için kullanıyor.
orhan pamukun yaptığı açıklamalardan sonra onu savunan kişilerin "aydın" kavramını düşünmelerini rica ediyorum.
aydın kimdir, ne yapar, toplumu nasıl etkiler...
işgalci ve hükmeden ülkelere karşı nasıl bir tavır takınır? hakkı yenen ve yıllardır mağdur olan ülkeleri nasıl kaleme alır?
ülkemizde bunu yapan edebiyatçılarımız var. ama tabii ki onlar, orhan pamuk gibi ön plana çıkamazlar, çıkarılmazlar. her zaman abdnin işgalci ve emparyalist tutumuna lanet okuyan insanların orhan pamuka büyük bir sevgiyle yaklaşmaları da ilginç. zira orhan pamuk abd denen ülke ne isterse onu yapan, gerek abd gerekse avrupaya hoş görünerek kitaplarını daha fazla sattırmak için elinden geleni yapan bir yazar.
peki orhan pamuk ülkesi için ne yaptı? bence hiçbir şey yapmadı...
burada düşünce özgürlüğü kavramını bir kenara koyarak yorum yapmak istiyorum. orhan pamuk açıklamalarıyla düşünce özgürlüğü hakkını kullanmadı, sadece kendisi ve sempatizanı olduğu ülkeler için bir oyun oynadı. bu oyunun adı da bana göre düşünce özgürlüğü değildir. bir edebiyatçının en büyük hakkı düşündüklerini özgürce ifade edebilmektir tabii, hepimiz bunun sonuna kadar arkasındayız. ancak düşünce özgürlüğü, vur-kaç taktiğiyle ortaya çıkıp, sonrasında açıklama bile yapamadan dış güçlere sığınmak değildir.
orhan pamuk, türk edebiyatının burjuva kanadının şişirmesi olan bir yazardır benim için.
ikinci bir salman rüşdü olma hevesinde.
ama yanlış yaptığının farkında değil ne yazık ki... türkiyedeki diğer kısım yazarlar gibi, mazlum edebiyatıyla batıya yanaşmanın derdinde.
bu yaptığı türk edebiyatını yüceltmez, sadece ön yargılara sebebiyet verir.
nitelik ve ülke için yaptıkları değerlendirilirken "dönemin koşulları"nın dikkate alınması gereken yüce insan. ülkeyi işgalden kurtarmak ya da milli mücadele için milli bir bütünlük sağlamak, atatürk döneminde karizma ile olacak işler değildi. şüphesiz ki bunda insanlara verdiği güvenin ve ileri görüşlü olmasının katkısı da büyüktür. ancak, o zamanların manda yönetimlerinin sürdükleri sefaya sahip olmayan, savaş esnasında mermi bulmakta bile zorlanan bir ülkenin liderinin sorunu, karizmasını kenara bırakıp bir demokratik nizam oluşturmak değil, elinden ne geliyorsa yapıp refaha çıkmak ve egemenliğini korumaktır. evet, bunun için de ne gerekiyorsa yapmıştır. gerek milli mücadele dönemi olsun, gerekse cumhuriyetin ilk yılları olsun en iyi yönetim şeklini en doğru kararlarla almasını bilmiştir. bunun içindir ki, onun yüceliği ya da efsaneliği "karizma" gibi sıradan bir kelime ile ölçülemez. zira bu çok yüzeysel bir bakış açısı olur. çünkü onun komutanlık ve devlet adamlığı vasıfları çok daha önemli sıfatlara sahiptir. bu yüzden de her zaman ulu önder olarak kalmaya devam edecektir.
özellikle de ülkemizde her yüz kişiden 10’unun bile kitap okumadığı gerçeğini düşünürsek, kitap okuyan bir insanın doğal olarak da marifetli olduğunu düşünmektir. tabii ki çoğunluğun sahip olmadığı iyi bir alışkanlığa sahip azınlık az da olsa marifet sahibi bir insandır.
kurcala: evet kitap okumak marifetli bir iştir tabii ki, ancak kitap okuyorum diye övünmek marifetli bir iş değildir tabii. iyi bir okuyucu kitap okuyunca mutlu olur, okuduklarını insanlara anlatmaktan da mutlu olur. ancak bunu kendi açısından diğerlerine karşı bir hava atma anlamında gerçekleştirirse eksik marifetli bir okuyucu olur.
kurcala: evet kitap okumak marifetli bir iştir tabii ki, ancak kitap okuyorum diye övünmek marifetli bir iş değildir tabii. iyi bir okuyucu kitap okuyunca mutlu olur, okuduklarını insanlara anlatmaktan da mutlu olur. ancak bunu kendi açısından diğerlerine karşı bir hava atma anlamında gerçekleştirirse eksik marifetli bir okuyucu olur.
konuyla ilgili bardağın sadece boş olan kısmına bakmakla ortaya çıkabilecek söz. evet bir de dolu tarafı vardır, boş kısımdan daha fazla yer kaplamaktadır. oraya kafa yormak daha hayırlıdır.
yedikleri kabı pislemeye çalışıp da ülkeye hainlik yapanlara şefefsiz dediği için hiç de pişman olmayan bir yazardır.
sadece kendi bildikleri nameden laf kalabalığı yapıp, başkalarına faşist derken, aslında en büyük faşitliği kendilerinin yaptığının farkında olmayan yazarlara da sözlük içinde uygun cevapları yazan yazardır.
bunun haricinde sözlük içersinde hiçbir bireyle -houston ya da başka bir yolla- ne herhangi bir tartışmaya girmiştir ne de yazarlardan herhangi birine küfür ya da hakaret etmiştir.
sadece kendi bildikleri nameden laf kalabalığı yapıp, başkalarına faşist derken, aslında en büyük faşitliği kendilerinin yaptığının farkında olmayan yazarlara da sözlük içinde uygun cevapları yazan yazardır.
bunun haricinde sözlük içersinde hiçbir bireyle -houston ya da başka bir yolla- ne herhangi bir tartışmaya girmiştir ne de yazarlardan herhangi birine küfür ya da hakaret etmiştir.
sloganı olayın acı tarafını hissettirmek için değil de, kendi isyasi parti bayraklarını açarak tamamen partizan bir şekilde seslendirenlerin, şov yaptıkları cümledir.
abdnin oyununa kapılmakta hayli başarılı olan, kendi başlarına bir iş beceremedikleri için yine daima abdye sığınıp da kuzay ırakta özerk bir mülkiyet elde etmek isteyen cahil ve beyin kıvrımı az kürtlerin -kuzey ıraklı malum kürtlere diyorum, yanlış anlaşılmasın- kendi aralarında yaptıkları muhabbetlerde söyleyebilecekleri söz.
herkes hayal kurmakta serbesttir. dediğim gibi, bu hayali kuran kürtler, papua yeniginenin yanında kurulacak bir kürdistan için dilediklerini düşünebilir, yeter ki bizim ülkemizde sınır komşusu olmasınlar. ama bunlar bununla yetinmiyorlar ki canım1 akılları fikirleri türkiyenin bölünmez bütülüğünde. sonra da kürdistan dendi mi neden böyle ters tepki veriyorsunuz diyorlar. fazla konuşmak da istemiyorum bu konu hakkında aslında. yeter bu kadar.
herkes hayal kurmakta serbesttir. dediğim gibi, bu hayali kuran kürtler, papua yeniginenin yanında kurulacak bir kürdistan için dilediklerini düşünebilir, yeter ki bizim ülkemizde sınır komşusu olmasınlar. ama bunlar bununla yetinmiyorlar ki canım1 akılları fikirleri türkiyenin bölünmez bütülüğünde. sonra da kürdistan dendi mi neden böyle ters tepki veriyorsunuz diyorlar. fazla konuşmak da istemiyorum bu konu hakkında aslında. yeter bu kadar.
bu tip insanlar, ingilizce yazınca anlatmak istedikleri kelimelerin daha da bir etki kazandığını düşündükleri için böyle bir tercih içine girerler ki son derece yanlış bir düşüncedir.
akp düşmanlığı yok aslında, diye cevap verilebilecek cümle. cumhuriyet ve atatürk düşmanlığına, laiklik düşmanlığına karşı bir tepki var.
ülkemizin acı gerçeğini sıklıkla hatırlamamızı sağlayan hain saldırılardan biri.her zaman savunduğum bir olay var; bizim halkımızın büyük bir çoğunluğu -özellikle de terör olaylarının yaşandığı ve terörün insan kaynağı olan güneydoğu bölgeleri- maalesef kendi kararını kendisi veremeyen, başkaları tarafından kafasına yediği tokmaklarla hayatını sürdüren ve buna göre düşünüp buna göre hareket eden hantal bir beyne sahip.
terörü besleyen ve terörü ülkedeki belli bir etnik kökene karşı bir savunma mekanizması haline getiren insanlar aramızda elini kolunu sallayarak dolaşabiliyor ve bu insanlar milletvekili de olabiliyor. terör destekçisi olacakları malum olan bu kişiler bölge halkının çoğunluğunun desteğini alabiliyor.
maalesef ülkemizde terör-kendi etnik kökenine sahip olan büyük bir çoğunluktan destek görmekte. bunu o insanların davranışlarından, sözlerinden ve imalarından anlamak hiç de zor değil. bu noktada ülkenin eğitim seviyesinin en düşük olduğu bu bölgelerdeki vatandaşlarımızı tamamıyla hatalı bulmak da hatalı bir davranış olacaktır.
ancak işin diğer tarafına baktığımızda eğitim almış, belli bir donanımı olan insanların da bu terör olaylarını bir savunma metodu, demokratik bir hak, gereksinim, ülkenin sancılı çocuğu olarak algılamaları anlaşılır gibi değil. bu tip maymunları her yerde görmek mümkün, internet ortamındaki çok kullanıcılı platformlarda da, ünivsersitelerde de... zira kendileri terör konusunda hiç yara almadıkları için, kelimelerin ve tarihsel kitapların yapraklarının ardındaki kokuşmuş kavramların arkasından diledikleri gibi konuşabilmektedirler.
ama işin bir de tam ortası var, gerçekler var, yaşananlar var, askere yolladığınız arkadaşınızın haince bir saldırıyla hayatını kaybettiğini öğrendiğinizde kafanıza düşen tonlarca ağırlığındaki bir gerçek var. bunu yaşamış insanları anlayabilmek daha zordur tabii ki, canı yanmış insanların teröre bakışı daha farklıdır, onlar ne siyasetçinin lafından anlar ne de diplomasiden, istedikleri tek şey başka genç hayatların bu uğurda can vermemesidir.
bu terör olayları insanların hayata bakış açısını değiştirebiliyor, kesinlikle bu tür konularda daha da hassaslaşıyorsunuz. en önemlisi de ülke vatandaşlarının terör konusunda samimi olmalarının gerekliliğidir.
terörün kökünün kuruması konusunda aynı istek duyulmalıdır. teröre olanak sağlamaya uğraşan kimi sözde siyasetçilere yol açılmasına izin verilmemelidir. bu bütünleşme ve yaşadığımız yeri herkes gibi sevme duygusu içimize yerleşmediği sürece terör olaylarını atlatmamız zor.
terörü besleyen ve terörü ülkedeki belli bir etnik kökene karşı bir savunma mekanizması haline getiren insanlar aramızda elini kolunu sallayarak dolaşabiliyor ve bu insanlar milletvekili de olabiliyor. terör destekçisi olacakları malum olan bu kişiler bölge halkının çoğunluğunun desteğini alabiliyor.
maalesef ülkemizde terör-kendi etnik kökenine sahip olan büyük bir çoğunluktan destek görmekte. bunu o insanların davranışlarından, sözlerinden ve imalarından anlamak hiç de zor değil. bu noktada ülkenin eğitim seviyesinin en düşük olduğu bu bölgelerdeki vatandaşlarımızı tamamıyla hatalı bulmak da hatalı bir davranış olacaktır.
ancak işin diğer tarafına baktığımızda eğitim almış, belli bir donanımı olan insanların da bu terör olaylarını bir savunma metodu, demokratik bir hak, gereksinim, ülkenin sancılı çocuğu olarak algılamaları anlaşılır gibi değil. bu tip maymunları her yerde görmek mümkün, internet ortamındaki çok kullanıcılı platformlarda da, ünivsersitelerde de... zira kendileri terör konusunda hiç yara almadıkları için, kelimelerin ve tarihsel kitapların yapraklarının ardındaki kokuşmuş kavramların arkasından diledikleri gibi konuşabilmektedirler.
ama işin bir de tam ortası var, gerçekler var, yaşananlar var, askere yolladığınız arkadaşınızın haince bir saldırıyla hayatını kaybettiğini öğrendiğinizde kafanıza düşen tonlarca ağırlığındaki bir gerçek var. bunu yaşamış insanları anlayabilmek daha zordur tabii ki, canı yanmış insanların teröre bakışı daha farklıdır, onlar ne siyasetçinin lafından anlar ne de diplomasiden, istedikleri tek şey başka genç hayatların bu uğurda can vermemesidir.
bu terör olayları insanların hayata bakış açısını değiştirebiliyor, kesinlikle bu tür konularda daha da hassaslaşıyorsunuz. en önemlisi de ülke vatandaşlarının terör konusunda samimi olmalarının gerekliliğidir.
terörün kökünün kuruması konusunda aynı istek duyulmalıdır. teröre olanak sağlamaya uğraşan kimi sözde siyasetçilere yol açılmasına izin verilmemelidir. bu bütünleşme ve yaşadığımız yeri herkes gibi sevme duygusu içimize yerleşmediği sürece terör olaylarını atlatmamız zor.
bölücü terör örgütü pkknın korkak ve haince saldırılarının son perdesi.
özgürlük, insanlık, barış, halkların kardeşliği maskesi altında atıp tutanlara, pkkyı ülkenin kendi doğurduğu bir sonuç olarak görenlere diyorum ki: "işte halklarınız, işte kalleşliğiniz."
özgürlük, insanlık, barış, halkların kardeşliği maskesi altında atıp tutanlara, pkkyı ülkenin kendi doğurduğu bir sonuç olarak görenlere diyorum ki: "işte halklarınız, işte kalleşliğiniz."
bilgi sözlük-facebook arası bir ikili düzende hayatını sürdüren yazarın alkollüyken yapacağı masumane güzellik de olabilir.
başlık: bilgi sözlük, entry: sayesinde anaokulu-ilkokul-ortaokul-lise vs.. eğitim kurumlarındaki arkadaşlarımı bulduğum süper site. o da yetmedi, geçen ay minibüste görüp o an aşık olduğum ve günlerce rüyalarıma giren sarışın kızı bulmama vesile oldu. bununla da kalmadı yirmi üç senedir görmediğim ebemi gösterdi bana. müthiş bir yer, tam anlamıyla inanılmaz.
başlık: bilgi sözlük, entry: sayesinde anaokulu-ilkokul-ortaokul-lise vs.. eğitim kurumlarındaki arkadaşlarımı bulduğum süper site. o da yetmedi, geçen ay minibüste görüp o an aşık olduğum ve günlerce rüyalarıma giren sarışın kızı bulmama vesile oldu. bununla da kalmadı yirmi üç senedir görmediğim ebemi gösterdi bana. müthiş bir yer, tam anlamıyla inanılmaz.
hayal aleminde dolaşan, yüzünü görmekten haz etmediğim provokatör kişi. bu kadının akli dengesi yerinde mi, önce onu araştırın. sonra da saçma sapan söylediği laflara itibar edip üzerinde yorum yapın.
leyla zana denen kişi, şu eyalayet kelimesini diyarbakırda apo posterlerinin ve apo sloganlarının bolca mevcut olduğu bir yerde söylememiş midir, söylemiştir.
yahu kardeşim, biriniz de çıkıp bu kadın terör örgütünün bir numaralı adamına "o bizim liderimiz" dediği için bir şey söylesin. hah, sanki çok normal bir şey bu açıklama.
hayır, bunu diyen bir zavallının eyalet sistemi hakkında gevelemesi üzerine kafa yoruluyor bir de... aman allahım, bu bir rüya mı?? sanki kürt halkının haklarını en iyi savunan kişi bu... sanki kürt halkının hislerine tercüman olan kişi bu?? dışarı çıkıp sorsak, hiçbir kürt vatandaşımız bu çirkef kadının söylediklerini onaylamaz herhalde. barzaniden aldığı pasları, milleti kışkırtmak için iyi kullanıyor. siz hala da eyalet deyin.
leyla zana denen kişi, şu eyalayet kelimesini diyarbakırda apo posterlerinin ve apo sloganlarının bolca mevcut olduğu bir yerde söylememiş midir, söylemiştir.
yahu kardeşim, biriniz de çıkıp bu kadın terör örgütünün bir numaralı adamına "o bizim liderimiz" dediği için bir şey söylesin. hah, sanki çok normal bir şey bu açıklama.
hayır, bunu diyen bir zavallının eyalet sistemi hakkında gevelemesi üzerine kafa yoruluyor bir de... aman allahım, bu bir rüya mı?? sanki kürt halkının haklarını en iyi savunan kişi bu... sanki kürt halkının hislerine tercüman olan kişi bu?? dışarı çıkıp sorsak, hiçbir kürt vatandaşımız bu çirkef kadının söylediklerini onaylamaz herhalde. barzaniden aldığı pasları, milleti kışkırtmak için iyi kullanıyor. siz hala da eyalet deyin.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?