yağmurda yürümek

0 /
akasha
temmuzun ortasında bastırıverir, ben çıkıyorum bile demeden dışarda bulursun kendini. herkes kuytulara, pervazlara kaçışıyordur; gri (5dk içinde siyah) tshirt ve siyah kısa pantolonlu bir kızın sırılsıklam olmasına aldırmadan yürümesini yadırgar, en türk halleriyle (mal mal bakarak) da belli ederler bu yadırgayışlarını. denerler veya belli etmeyi
ama yağmurda yürümektesindir, hedefini ise varana kadar farketmezsin; her şeyini paylaşan moda sahil... yağmurla beraber göz yaşları da özgürdür sanki artık, kulağında space dye vest bitmiş, yerini the last remaining light ’a bırakmıştır. sahil ıssızdır, moda deniz klübünün ışıklı yolunu geride bırakacakken bekçisi sanki el kol hareketleri yapar, chris cornell kulaklarındayken kimin umrundadır..
zifiri karanlığı bir kaç şimşek deler, playlistteki sonraki şarkıya geçmeden önceki sessizlik gök gürültüsüyle bozulur, ve o bildik piano notaları: 12:5 ’ten undertow. her cümlesi her zamankinden daha da yakıcı işlerken içine, ruhunun kabukları sıyrılır; yagmura izin verir, yıkanırsın.
eve dönmekte olduğunun farkına denizden uzaklaştığını görünce varırsın, ışıklı sokaklar ve insanlar geri dönmüştür, 4. şarkı bile başlamıştır: comfortably numb. tasvip etmeyen bakışlar ve kafa sallayan teyzelere ragmen sakin, ve epey ıslak girersin içeri.
anneler anlar, seninkisi anlar, "hemen üstünü değiş"eceğini bilir, boşuna darlamaz. müziğini kapatır, teşekkür edersin yağmura, böyle zaman zaman annelik ettiği için.
poh poh perisi
ıslanmak yalnızca elleri ellerinizdeyse güzeldir ya da aslında hiç yanınızda olamamasına rağmen hayalini kucaklayabildiğiniz kadarıyla hissedersiniz ellerini...yanağınızdan kayıp giden damlalara, yüzünüzü okşayıp geçen rüzgarlara hiç aldırmadan adım adım onda bıraktığınız sonsuzluğunuza gitmektir belki de hissedilen...yağmur saftır ve yağmur en güzel onun varlığında hissedilir.
angelus
romantiktir evet ilk 10 saniyesi. sonrasında donuna kadar ıslanıp "hay a.k. bu tip bir romantizmin" söylemleri ile karşılaştığı ilk toplu taşıma aracı ile eve dönmeye çalışılır, o ıslanmış elbiseler ile koltuğa oturmak ise ayrı bir işkencedir ki oturacak bir koltuk bulunabilir ise. eve dönüş, ıslak elbiselerden kurtuluşun sonrasında leziz bir hapşırma nöbeti başlar akabinde ise kendini gösteren 39.5 derece vücut ısısı. evet güzeldir yağmurda yürümek.
bb
yere bakarak yürüyenlerin en sevdiği şeydir. böylece yerdeki insanların balgamlarını saymadan bir gün geçirmiş olurlar.
max
yapmayı çok sevdiğim etkinlik. kesinlikle şemsiye kullanmadan yapılmalı ve bünyeyi hasta etmek pahasına da olsa bu mükemmel doğa olayının akışına bırakmalı. sırf bunun için insanın londra ya falan taşınası geliyor nitekim buralarda artık zor görürüz biz yağmuru...
zzzz
sen yağmurlu günlere yakışırsın
yollar çeker uzak dağlar çeker uzak evler
islanan yapraklar gibi yüzün ışır
işırsa beni unutma

alır yürür sıcak mavisi gökyüzünün
kuşlar döner uzun yağmurlardan sonra bir gün
bir yer sızlar yanar içimde büsbütün
her şeye rağmen ellerin üşür
üşürse beni unutma

yeni dostlar yeni rüzgârlar gelir geçer
yosun muydum kaya mıydım nasıl unuttular
kahredersin başın önüne düşer
düşerse beni unutma.
akhillius
hafif bir yağışı, tenine ince ince dokunuşu, sürekli bir şekilde verdiği mutluluk ile hiç bitmemeisi istenilen doğar harikası olay.

bardaktan boşanırcasına değil de hafif yağması yürüyüşünüze ayrı bir zevk katmakla beraber sizi başka alemlere alıp götürür. değişik düşüncelere gark eder insanı. heleki yanınızda sevdiğiniz varlıklardan bir tanesi varsa ki oda yağmurda yürümeyi seviyorsa, o zaman değmeyin keyfe. uzun uzun konuşmalara itekler insanı. olmadığı kadar güzel şeyler yaşatır insana.

ama ne yazıktırki sürekliliği hep tadında kalan bir güzelliktir. zamanı gelince biter ve sizde sanki bir şey olmamış gibi ama içinde farklı bir anlam taşıyan mutluluk ve huzur ile yavaş yavaş dağılırsınız.
made in heaven
tek kisilik bir aktivitedir kanimca,sevgili yerine onun hayali insana eslik etmeli,insan onu dusunup kendinden gecmeli,kiyafetini sirilsiklam eden yagmuru hissetmemeli,sarhos olmalidir.kafaniza carpan her yagmur damlasi askinizi beslemeli,onu sadece bir kac saat once gormus olmaniza karsin deli gibi ozlemeli.sonra tam bu duygu yogunlugunun ortasinda yolun kenarinda yavaslayan bir arabadan "şüşşş la aloo x napıyon oglum mal misin islaniyon yagmurda gel atla arabaya" seklinde boguren bir tanidigin sesiyle irkilmemeli,her sey bombok olmamali,unutmamali sevgiyle anmali.
armes
yağmur eşlik eder adımlarınıza,
sizi yalnız bırakmaz ucsuz sonsuzlukta,
dinler sizi ve derdinizle yanar yüreği,
şimşek olup gürler dünyaya,
yağmuru giyersiniz üstünüze,
sadece siz ve o,
yürürsünüz buruk bi ıslaklıkla...
cocabora
şubatın ortasında,akşamüstü suları ayazı yerken aynı zamanda sağanak yağış altında kalmak,ertesi gün finallerin olduğunu bile bile ve artisliğine üzerinde sadece yün bile olmayan bi kazak...deli dedi bazıları ama insan her zaman 20 yaşında olmuyor ve zaten yağmurda yürümeyi her yaşta yapamazsın,yapsan da aynı zevki alamazsın kesinlikle...
yumos
yagmurda yururken asik bir yurek sahibi olup ’uhuhuhu beni sevmiyor istemiyor’ diye soylenerek yurumenin ayrı bir tadı var..
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol