recep tayyip erdoğan

19 /
greyfurt
ingiltere bayındırlık bakanı, çok başarılı işler yapmasına rağmen, yaptığı işler basında yer almaz ve sürekli olarak eleştirilir.
basınla arasını düzeltmek ve onların gözüne girmek isteyen bakan, "sizlere inanılmaz bir gösteri yapacağım" der ve bütün gazetelerden gelen temsilcileri thames nehri kıyısında toplar.
bakan, kıyıdaki kalabalığın şaşkın bakışları arasında başlar su üstünde yürümeye. hoplar, zıplar ve tekrar yürüyerek geri gelir.
ertesi gün bütün gazeteler sekiz sütuna manşet atarlar. "adam hem ingiltere’li, hem bakan, hem de yüzme bilmiyor".

bu adam; herkese iki anahtar versede, enflasyonu %1 yapsada, terörün kökünü kazısada, ağzıyla kuş tutsada, yinede birileri onu içi boş eleştirilerle yıpratmaya çalışacaktır.

sayın başbakanımızı duygu sömürüsüne dayalı, mantık temelinden yoksun bağlantılar ve çıkarımlarla eleştirenleri görünce; milli mücadele yıllarında mecliste yaşanan zamansız yada gereksiz tartışmalar aklıma geliyor.
deepblack


dinle başbakan


sayin başbakan...

bütün şehit aileleri, kurulmuş plak gibi, "bir evladımızı şehit verdik, diğerini de vermeye hazırız" demez ki...

bütün şehit aileleri, "vatan sağ olsun! allah sizi başımızdan eksik etmesin" demez ki...

içlerinden biri çıkar, "benim oğlum neden öldü?" diye sorar.

bir şehit ailesi için...

"vatan sağ olsun" demek ne kadar meşru ise...

"benim oğlum neden öldü?" diye sorgulamak da o kadar meşrudur.

ne yani?

oğullarını kurban vermiş anne ve babaların, aykırı bir çıkış yapmaya bile hakkı yok mudur?

ne yani?

bir şehit ailesinin iki dakikalık sitemine bile katlanamayacak mısınız?

***

sayın başbakan...

size televizyonda, "neden aykırı çıkışlar yapan o şehit ailesini aramadınız?" diye sorulduğunda...

"ben şimdi oturup bunları mı dinleyeceğim" dediniz.

ben sorunuza yanıt vereyim:

evet, dinleyeceksiniz sayın başbakan!

telefon açacaksınız o şehit ailesine...

o anne ile baba telefonda size bin bir sitemde bulunacak.

"bizim oğlumuz neden öldü?" diye soracak.

"neden üç aylık eğitim almış bir askeri böyle bir savaşın içine sürdünüz?" diyecek.

"neden yeteri kadar önlem alınmadı" diye sizi eleştirecek.

ve belki de ileri gidip yakanıza yapışacak.

bütün bunlara karşı...

size düşen sabırdır, tevekküldür.

size düşen "ne derseniz deyin, başımızın üstünde yeriniz var" demektir.

***

sayın başbakan...

şehit aileleri, "kendilerine telefon edilip gönülleri alınmayı hak etmiş cici şehit aileleri" ve "kendilerinden uzak durulması gereken ve kendilerine asla kulak verilmeyecek aykırı şehit aileleri" diye ikiye ayrılmazlar.

şehit ailesi, şehit ailesidir.

"vatan sağ olsun" diyen de, "benim oğlum neden öldü" diyen de bir evlat vermiştir.

ve bir evlat vermek, çok fazla şey vermek demektir.

bu nedenle...

katlanmalısınız sayın başbakan.

hem yapacağınız öyle zor bir şey de değil.

iki dakika pek hoşunuza gitmeyen şeyler dinleyeceksiniz.

bu öyle bir alışveriş ki...

onlar bir evlat verecekler, siz de buna karşılık iki dakika sitem dinleyeceksiniz.

oysa...

görüyoruz ki siz, bu "adaletsiz alışveriş"e bile tahammül edemiyorsunuz.

o zaman soralım:

allah’tan reva mıdır bu?

mihrabım diyerek

ismailağa camii cinayetinin failinin nasıl öldüğüyle ilgili polisin tuttuğu rapor hálá tartışılıyor.

"cinayetin faili kafasını mihraba vurarak öldü" şeklinde bir izah tarzı, hakikaten tartışılmaya muhtaç.

ben bu tartışmaya girecek değilim.

ancak "kafayı mihraba vurmak" ifadesinin bir avni anıl bestesini anımsattığını belirtmeden geçemeyeceğim.

tamam, bağlamı çok farklı ama "mihraba kafa atarak ölmek", sizin aklınıza da "mihrabım diyerek sana yüz vurdum" şarkısını getirmedi mi?

hani şu ajda’nın da yorumlamaya kalktığı, ancak zeki müren’in güçlü yorumu karşısında pek yavan kaldığı etkileyici şarkıdan söz ediyorum.

muhalifler işi espriye vurdu

tezkereye "hayır" oyu verenlerin sayısının 6’da kalması, akp içindeki muhaliflerin ne kadar acıklı bir durumda olduğunun kanıtı.

ancak...

muhalif kanatta ne yılgınlık var, ne umutsuzluk.

duyduğumuza göre "zoraki muhalif" turan çömez, 6 kişilik muhalif güce "birkaç iyi adam" denilmesini isteyerek moral güçlerini yüksek tutmaya çalışıyormuş.

hatta çömez’in bugünlerde adı sanı duyulmayan "birkaç iyi adam" grubunun, "birkaç iyi adam / uçacaktık yıldızlara" şarkısını dilinden düşürmediği de gelen iddialar arasında. bu kadarla kalsa yine iyi.

bir başka "hayırcı" nurettin aktaş ise, "bize 6 kişi derler" diyerek olaya bir parça fiyaka katmaya çalışıyormuş.

ahmet hakan coşkun
deepblack
kendileri 12 aralık 1997 de ziye gökalp’in yazdığı asker duası’nı

elimde tüfenk, gönlümde iman,
dileğim iki: din ile vatan...
ocağım ordu, büyüğüm sultan,
sultan’a imdad eyle yarabbi!
ömrünü müzdad eyle yarabbi!

değiştirerek şu biçimde söylemiştir, ordumuzu övmek yerine dini övmeyi tercih etmiştir ve diyarbakır devlet güvenlik mahkemesi’nde yargılanmıştr. suçu ise “halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek” dir. dört ay hapis cezasına çarptırılmıştır.

"minareler süngü, kubbeler miğfer
camiler kışlamız, mü’minler asker
bu ilahi ordu dinimi bekler
allahu ekber, allahu ekber"
efendisiz
ipini askeryaya vermiş fazlasıyla gaza gelmiş bu gazla bir dahaki secimlerde nahı görecek dedigim karizması bol basbakan
sepulturk
dtp için "kapatalım da dağa mı çıksınlar" gibi muhteşem sözü söylemiş insandır.

yahu ya bu adam politikadan zerre anlamıyor ya da süper anlıyo da maşa olmak çok hoşuna gidiyor. kim ne derse desin, isteyen reddetsin, isteyen bana "siktir git lan pis militarist" desin, bilen bilir neyi nasıl bildiğimi ama şu gerçeği kimse unutmasin ki; dtp’nin pkk’nın siyasi kanadı olduğunu reddedenin kuş kadar beyni yoktur.

peki pkk’nın kurulduğu yıldan beri amacının siyasi ortamda da lafını geçirmek olduğunu bilmiyor mu bu adam da böyle abuk cümleler kuruyor anlamıyorum. politikayı, siyaseti de geçtim hadi, yahu en basit insan ilişkilerinden anlayan bir insan bile bunu bilir. ama ne yazik ki bilmeyenler, bilip de bilmemezliğe gelenler var tepemizde. bakalım daha neler göreceğiz.
miafori
sevilmemesine rağmen nasıl bu kadar oy aldığına şaşırdığım, teslimiyetçi politikaları artık canımızdan bezdiren, her seferinde mahalle ağzını açar açmaz birşeyler yumurtlayan, kimine ananıl al git, kimine sen teksaslıysan bende kasımpaşalıyım, kimine askerlik yangelip yatma yeri değildir, kimine,lan kimine lun gibi başbakana yakışmaıyan sözler sarfeden, ancak kral abdullah ın önünde pek süt dökmüş durabilen, türkiye nin başbakanı...
greyfurt
yaptığı fedakarlıklar ve hizmetlerin ancak on yıllar sonra toplumun geneli tarafından anlaşılabileceğini ve taktir edileceğini düşündüğüm devlet adamı.
x
az önce facebook ta okuduğum ve yerle bir olduğum, iş bankasının rte versiyonu.

(tayyip gül bahçesinde güllerle ilgilenirken eline diken batar ve eli kanar, küçük çocuk şaşkınlıkla sorar)
-aa
-n ’oldu ulan?
-senin eline diken batar mı?
-ne dikeni? attan bile düşerim... tabi ki batar.
-senin elin kanar mı?
-kanamaz mı.. burası yan gelip yatma yeri mi?
-ama..sen tayip değil misin?
-öyleyim çocuk..
-ama..
- bir gül ne kadar zor yetişiyor biliyor musun? tohumlarını israil’den getirt, unakıtan’ın oğluna ithalat kotası aç... sen kendine şunu soracaksın: ben burayı adeta pazarlamakla mükellef miyim? eğer mükellefsen, ne gül tohumu kotaları, ne de söylenenler umrunda olmayacak..
anani da al git buradan çocuk...
freagl dreams
partisinin il başkanları toplantısında ilginç sözlere imza atmıştır. "biz dağa çıkışı engellemek, dağlarda kanlı teröre bulaşmamış olanlara da ’gel ananın babanın yanında otur’ diyoruz. siyasetçinin yapması gereken de bu. biz yaradılanların tümünü yaradandan ötürü seviyoruz".

hoş güzel sözler belki ama bu türkiye’yi uniter devletin dışına taşıyarak ve fedaral bir yapıya sürükleme çabasıysa şemsiyenin açılmayacağını bir kez daha hatırlatmak gerek kendisine ki tanıdığımız rte bu tür bir açılımı bir hesabı olmadan yapmaz. ne de olsa o bop eş başkanı!.
independence
canim ba$bakanim.

facebook’ta 5 tane buldum saygideger kendilerinden, be$ine de mesaj attim.

"sevgili ba$bakanim.gozumuzun nuru evimizin digeri.icraatlarinize hastayiz ve yakinen takip ediyoruz.siz olmasaniz bizim icin ya$amin da bir anlami olmayacagini bilmenizi istirham eylerim.ayrica oglunuza almi$ oldugunuz bir kac milyon dolarlik gemiciki hazmedemeyenleri lutfen o guzel beyninize dert olarak algilamayin.onlr kiskaniyorlar.size her $ey helal.hatta biz turk halki olarak oglunuza bir uzay mekigi, kiziniza da uzaktan kumandali insansiz bir ucak almanizi istiyoruz.ne i$e yarayacaklarini lutfen sormayin zira zerre fikrim yok, ancak demin de belirttigim gibi size her $ey helal.bahse gecen cihazlari satin almak icin rica ediyorum sizden ulkenizi pazarladiginiz ki$ilerden kar payi olara...eeöö.

neyse sayin ba$bakanim, gozumuzun nuru evimizin digeri.daha fazla sizi rahatsiz etmek istemiyorum, zira bu degerli vaktinizi calmak olacaktir.bilmelisiniz ki sizi her daim yalayacak bir kulunuz burada bekliyor.

hormetlerimle."

dedim hepsine.

"ahauhuahau salak yaa ahahaha" $eklinde cevaplar geldi, bir $ey anlamadim.az sonra sayin cumhurba$kanim sevgili abdullah gul beyefendiye facebook uzerinden mesaj aticam, zira kendisinden de 3 tane var orada.
sepulturk
kuyruk acısı olandır. bundan 3,5 sene önce istanbul’da devletin desteğiyle fazıl say, sivas katliamında hayatını kaybeden metin altıok için bir oratoryo düzenleyecekti. oratoryo boyunca katliamdan hiç bahsedilmeyip sadece sonunda 3 dakikalık kısa bir filmle bir şiir okunacaktı katliam için. ama ne oldu? konu önce istanbul kültür vakfı’nın canını sıktı ve konuyu dönemin kültür bakanı, şimdilerde kofti solcularında sempati duyduğu erkan mumcu’ya iletti. erkan mumcu işin içinden çıkamadı ve konu en sonunda recep tayyip erdoğan’ın kulağına gitti ve net bir çözüm buldu başbakan; "o film yayımlanmasın". neden acaba bu kadar kararlı olmasının sebebi insan düşünmeden edemiyor.

devletin desteğiyle devlete küfür edilirmiymiş. sen ilk önce devletinin ve yandaşlarının orada yaptıkları büyük hata ve caniliği eleştirmeyi öğren ve tepkini koy, ülkenin gerçek sanatçılarına sahip çık da ondan sonra zaten sanatçıların senin devletini öven neler yaparlar aklın almaz.

edit: fazıl say’ın da neden böyle bir çıkış yaptığını az çok anlamış bulunuyoruz.
19 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol