mustafa kemal atatürk

tiryaki
ahmet altan’ın pek hazzetmediği şahsiyet.kendisi atakürt başlıklı yazısında bunları dile getirmiş,bu makalesiyle de dgm’lik olmuştur.şöyle ki:

mustafa kemal, selanik’te degil de musul’da dogmus bir osmanli pasasi olsaydi kurtulus savasi’ni türklerle ve kürtlerle birlikte gerçeklestirdikten sonra kurulmasina önayak oldugu cumhuriyetin adini “kürdiye cumhuriyeti” koysaydi, kendisi de meclis karariyla “atakürt” adini alsaydi.

kürdiye cumhuriyeti’nin bütün vatandaslarina “kürt” denecegi için hepimiz “kürt” sayilsaydik, taksim’e, kadiköy’e, kizilay meydani’na, kordon’a “ne mutlu kürdüm diyene” pankartlari asilsaydi...

“kürdiye’de” türk olmadigi, herkesin aslinda kürt oldugu söylenseydi, kendilerini türk sananlarin aslinda “deniz kürdü; olduklari iddia edilseydi...

kürtlerin “yedi bin yillik” bir tarihi bulundugunu, anadolu’nun esas sahiplerinin kürtler oldugunu, mogollarin, hunlarin, etrüsklerin aslinda kürtlerin atasi sayildigini, osmanli’daki kürt pasalarinin kahramanliklarini derslerde okusaydik.

teoman, cengiz, atilla, osman gibi isimler almamiz yasaklansaydi, berfin, beruj, tiruj, nevruz gibi isimler almak zorunda kalsaydik...

türkçe televizyon kurulmasi yasak edilseydi, bütün televizyon yayinlari kürtçe yapilsaydi...

romanlarimizi, hikayelerimizi, siirlerimizi kürtçe yazmak zorunda kalsaydik, yalnizca kürt sarkilari dinleseydik, gazetelerimizi kürtçe çikarsaydik...

okullarimizda yalniz kürtçe okutulsaydi ve türkçe okutulmasi yasaklansaydi...

“biz türküz, bizim bir tarihimiz, bir dilimiz var” dedigimizde sorgusuz sualsiz hapislere atilsaydik.

istanbul’da, ankara’da, izmir’de, bursa’da, edirne’de polis sürekli olarak bizi izleseydi, “özel timler” bizim “kürdiye cumhuriyeti’ni” parçalamak isteyen “ayrilikçilar olmamizdan” kuskulanip hepimize sürekli “suçlu” muamelesi yapsaydi, sirf türk oldugumuz için hakaretlere ugrasaydik.

12 eylül darbesinden sonra bütün bati bölgesindekiler hapishanelere doldurulsa, inanilmaz iskencelerden geçirilse, bogazlarina kadar çamurlarin içine battiklari hücrelere konsa, tazyikli sularla iç organlari perisan edilse, azgin köpeklerle bacaklari parçalansaydi...

evlerimiz basilsa, ayrilikçi “türk teröristlere” yardim ettigimiz iddialariyla apartmanlarimiz yakilsa, biz evimizden bir esya bile alamadan çikarilip, diyarbakir’a, hakkari’ye sürgüne gönderilerek, çadirlarda yasamak zorunda brakilsaydik...

biz türkler razi olur muyduk, ’iste hepiniz kürdiye cumhuriyeti’nin vatandai olarak birir kürtsünüz, ayrica türklük diye niye tutturuyorsunuz, isterseniz basbakan bile olabilirsiniz’ sözlerini bir hakkaniyet isareti olarak kabul eder miydik?

yoksa türk kimligimizin, dilimizin, kültürümüzün, bu ülkenin ’esit’ vatandaslari olarak kabul edilmesinde israrci mi olurduk?

bu ülkenin türk ve kürt vatandaslari var ve tarih ’türk’ çizgisinden yürümüs, bu gün bizim ’türk’ oalarak kabul edemeyeceklerimizi kürtlerin kabul etmesini istemisiz, bu yersiz istek sonunda patlamis, ülke önce teröre arkasindan iç savasa yuvarlanmis.

türkiye’nin bu kanli karmasadan ’demokrasiyle’ ve kürt vatandaslarin ’kimliklerinin’ kabulüyle kurtulacagina inanan insanlar, bu düsüncelerini dile getirdiklerinde, bizim yöneticilerle taraftarlari hep ayni soruyu soruyor:

-nedir demokratik çözüm, nedir kürt kimligi?

biz türkler, bir ’kürdiye cumhuriyeti’nde’ yasasaydik ne isteyeceksek, bu isteklerin bu gün kürtler tarafindan dile getirilmesini kabul etmektir demokrasi.

kendimiz için isteyecegimizi, bizimle esit oldugunu kabul ettigimiz insanlara vermemek için bu kadar kan dökmeye, ülkeyi bir çikmaza sürüklemeye deger mi?

degmez diyenler ’demokrasi’ istiyor iste.


bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol