ciddi anlamda hissettiğimdir.
zaman çok çabuk geçiyor, yaşamaya çalışıyorsun, bir yerlere tutunmaya çalışıyorsun. bu süreçte herşey değişiyor, hayatına birileri giriyor, çıkıyor. kavgalar ediyorsun, savaşıyorsun. bir bakıyorsun olduğunu sandığın yer her şeyiyle değişmiş.
etrafındakiler itmeye başlamış seni, her gün geçtiğin yollar, bir zamanlar içini huzurla dolduran o deniz grileşmiş, sönmüş, bitmiş.
yirmi dakikalık yol, eskiden hemencecik katettiğin o yol bitmez olmuş. daha önce sana huzur veren evinin duvarları üstüne üstüne gelir olmuş.
güvende hissetmek şöyle dursun, devamlı ardına bakar olmuşsun, çantanı kontrol eder olmuşsun cüzdan yerinde mi diye.
eskiden 24 saat yetmezken, günün 23 saatini yatakta geçirip kalan o bir saatte de karnını doyurur olmuşsun mesela. duvarlara bakmaktan başka hobin kalmamış.
birlikte vakit geçirmeyi sevdiğin herkes ya kandırmış seni, ya umursamamış, ya arkandan bıçaklamış.
en önemlisi kendine yabancılaşmış, kendinden korkar olmuş, kendinle kavga eder olmuş ve en sonunda kendinden nefret etmişsen, üstüne tüm bunlar varken nereye ait hissedebilirsin ki?
hangi şehir kabul eder, hangi ülke alır sınırlarına?
hangi toprak kabul eder adımlarını, kim evini açar bir bardak su verir?
hangi deniz arındırır seni, hangi güneş ısıtır?
dünyanın hiçbir yerine ait hissetmezsin, gerisi zaten yokluk, hiçlik.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?