uriah heep

deep driver
isimlerini charles dickens’ın ünlü romanı ‘david copperfield’daki bir karakterden alan ingiliz rock grubu uriah heep, iron maiden, saxon, def leppard gibi gruplara ilham kaynağı olmuştu.

1967 yılında ’stalkers’ ismiyle yola çıkan mike box ve gruba sonradan katılan david byron, müzikle profesyonel olarak ilgilenmeye başlayınca grubun ismi değişir ; spice.

spice bir cover grubudur fakat 1969 yılında gerry bron isimli bir prodüktörle tanışınca kendilerine ait 4 tane parça yaparlar ve bas gitarda paul newton ile grubun ismini uriah heep olarak değiştirirler. the gods’tan ken hansley ve elton john’un tavsiyesi üzerine nigel (ollie) olsson’un gruba dahil olmasıyla albüm kayıtları tamamlanmıştır.

8 parçalık ‘very ’eavy very ’umble’ 1970’de debut albüm olarak piyasaya sürülür. ilk albümle dikkatleri üzerine çeken grup hemen ardından 2. albümleri olan ‘salisbury’i piyasaya sürer. bu sırada davulda bir değişiklik olur. ollie tekrar elton john’un yanına dönerken keith baker gruba katılır. 13 hafta boyunca listelerde 1 numara olmasıyla herkezin hayatında bir şekilde mutlaka dinlemiş olduğu ‘lady in black’ single’ı ile uriah heep avrupa’nın grammy’si olarak kabul edilen ‘’golden lion’’ ödülünü alır. ancak şüphesiz albümün en göze çarpan parçası, albümle aynı adı taşıyan parçadır. 16 dakika 22 saniyelik ‘salisbury’ belkide uriah heep’in yaptığı en hırslı parçadır.

keith barker’ın gruptan çıkmasıyla davulcu clarke ile beraber ilk amerika konserlerini vermeye giderler. 20.000 kişilik alanda three god night ve steppenwolf’un alt grubu olarak sahne çıkan heep amerika dönüşü 3. albümleri için stüdyoya girerler ve akabinde ‘look at yourself’ piyasaya çıkar(1971). bu albümle birlikte tarzları artık oturmuştu. ‘tears in my eyes’, ‘look at yourself’ ve led zeppelin - stairway to heaven ile deep purple - child in time ile aynı kefeye koyulan ‘july morning’, bu albümün en dikkat çeken parçaları olmuşlardı.

bu albüm ile dünya müzik piyasasında kendini kabul ettiren uriah heep için her şey güzel gitmişti ve daha güzel gidecekti. fakat 1972’de grupta büyük bir değişiklik oldu; iain clarke ve paul newton gruptan ayrıldılar. ilk giden paul newton oldu ve yerine geçici olarak mark clark geldi. arkasından ayrılan iain clarke ise yerini tekrar karşımıza çıkan grub the gods’ın davulcusu lee kerslake’e bıraktı. bas gitara ise gary thain geçti.

1972 yılında ise mistik ve fantastik hikayelerle dolu olan albümleri ‘demons and wizards’ çıktı. albümün en bilindik parçaları ’the wizard’ ve ’easy livin’dir. bu albümle ingiltere listelerinde 11 hafta boyunca kalan uriah heep, ‘easy livin’ile ilk defa amerikan listelerine girdi. bu albümden altı ay sonra 1972’nin kasım ayında, ‘the magician’s birthday’ isimli albümlerini yayınladılar. bu albümün parçaları arasında en dikkat çekici ve en iyileri şüphesiz ‘sweet lorraine’ ve ’sunrise’ olmuştur.

1973 yılında grup bir canlı kayıt bir çift albüm çıkarır. bu albüm grubun kişilik ve karakterine canlı bir tanıktır.

aynı yıl ‘sweet freedom’u piyasaya sürerler. "stealin" gerçek bir hit olur. albüm u.k listelerine 18. sıradan girer.

uriah heep tarihinde hayal kırıklığı yaratacak bir albüm varsa o da 1974 yılında kaydedilen ’wonderworld’dür şüphesiz. byron’un sürekli içmesi ve kenny’nin duygusal hayatındaki sarsıntılar albüme de yansır. albümün tek yüz akı ‘the easy road’ isimli ballad parçalarıdır herhalde. bu arada grubun basçısı gary twain’in de uyuşturucuyla başı beladadır ve tüm uğraşlara rağmen hiçbir düzelme göstermemesi onun gruptan atılmasına yol açar.

1975 yılının aralık ayında 27 yaşındaki twain evinde aşırı dozdan ölü olarak bulundu. twain müziksiz hiçbir şey yapamazdı..

twain’in aralarından ayrılışından sonra gruba eski family ve king crimson üyesi john wetton dahil oldu. "return the fantasy" isimli albümün çıkmasıyla, year-long world tour ismiyle dünya turuna çıkarlar. fakat zor zamanlar kısmen de olsa devam eder. mike box kentucky’de bir konser esnasında düşüp sağ kolunu kırar. fakat azimli box alçıyla ve iğnelerle tura devam eder.

kötü zamanlara rağmen artık geleneksel toplama albüm çıkarma sırası gelmiştir. 1975 yılının kasım ayında 10. albümleri olan the best of uriah heep piyasaya çıkar.
1976 yılında ‘high and mighty’ı çıkaran grup albüm için biraz yumuşama olduğunu kabul eder. ’weep in silence’ ve ’misty eyes’ bu albümün en göze çapran parçaları.

grup içindeki çalkalanmalar byron’un alkol sorunlarıyla devam eder. öyle ki philadelphia konserlerinde sahneye oldukça alkollü çıkan byron düşer. şaşıran ve bağırmaya başlayan seyirciye dönüp ‘beğenmediyseniz s*ktirip gidebilirsiniz’ der. david byron ve diğer grup üyeleri arasında ki problemler gün geçtikçe çoğalır ve en sonunda byran gruptan atılır. byron’un gruptan çıkmasıyla basçı john wetton’da uriah heep’ten ayrıldığını açıklar. nitekim grubun yapı taşlarından olan david byron aşırı alkol sonucu geçirdiği kalp kriziyle 1985 yılında 38 yaşında hayata gözlerini kapatacaktır...

bir çok büyük grubun hayatında, bir çok kötü an yaşanır. önemli olan bu tip olayların altından kalkıp her seferinde tekrar kendini bulabilmektir. profesyonellik budur.
bas gitaristleri wetton’un ayrılmasıyla gruba david bowie ile de çalışmış olan trevor bolder dahil oldu. vokale de değişik bir imaja ve sese sahip olan alman grubu lucifer’s friend’in eski üyesi john lawton geldi.

1977 yılında grup yeni haliyle ilk albümünü çıkarttı; ‘firefly’.

tabi uriah heep fanatiklerinin yeni kadroya alışması kolay olmadı. lawton’un sıra dışı imajı birçok konuyu da beraberinde getirdi. 1978’lerde aynı kadroyla yepyeni bir albüm için çalışmaya başlayan grup yıl sonuna doğru ‘innocent victim’i piyasaya sürdü. bu albüm önceki bir çok albüme göre daha sertti.

albüm içinde göze çarpan ilk parça ‘free me’, birkaç ülkede birden büyük bir hit oldu. özellikle almanya’da çok büyük başarı yakalayan ve bir milyonun üstünde satan ‘innocent victim’ uriah heep’in yaptığı en önemli albümler sıralamasında başı çeker.

1978’de yine aynı kadroyla ‘fallen angel’ı çıkarttılar. bu albüm sonrasında kadro da yine değişiklik yapıldı. eski lone-star vokalisti john sloman ,lawton’un yerine geldi. müzikal ve görünüş açısından sloman çok daha iyiydi. lawton’un gruptan ayrılmasını lee kerslake izledi.

davulda chris slade’nin gruba dahil olmasıyla 1980’de ‘conquest’i piyasaya sürdüler. ‘conquest’ başarı yakalarken, grup içinde yine anlaşmazlıklar oluyordu. parçaların yazarı hensley mutlu değildi ve grubun sloman’ı seçtiğini fakat kendisinin farklı fikirde olduğunu söylüyordu. paul sloman için ‘iyi bir müzisyen ama şarkıları yazdığım şekilden tamamıyla farklı yorumluyor’ diyordu. bu olaylar zinciri, prodüktörleri gary bron’un ofisinde yapılan toplantıda hensley’in gruptan ayrılmasıyla son buldu.

hensley’den boşalan yere gregg dechert’in dahil olmasıyla 1982 yılında gurubun en önemli albümlerinden biri olan ‘abominog’ isimli albümü çıkardılar. ardından sloman uriah heep ile son 18 ay çok güzel vakit geçidiğini ve müzikal isteklerini başka bir yönde gerçekleştirmek istediğini söyleyerek gruptan ayrıldı.
bu ayrılışın ardından trevor ve mick, david byron’a tekrar gruba katılıp katılmayacağını sordular. ve teklifleri geri çevrildi. bu aslında mick box için bir sürpriz olmuştu, reddedilmeyi beklemiyordu.
wishbone ash’den kârlı bir teklif alan trevor bolder, bu teklifi kabul etmeye karar verdi. gregg dechert’inde grubu terk etmesiyle, 20 eleman değiştiren uriah heep’in sonu mu gelmişti?

mick box 2 gün boyunca kendisini dairesine kitlemiş ve sürekli içmişti. fakat bir şekilde kendisini toparlamayı becermiş ve ne yapacağı konusunda düşünmeye başlamıştı. temsilcisi neil warnock tek başına yola çıkmasını zamanın doğru olduğunu önermişti. ama mick’in aklı sürekli uriah heep’teydi.. ve mick box gitarını alarak kısa bir süreliğine tek başına yollara çıktı.
dünya üzerindeki bir çok hayranları ‘’nasıl olur da yollarınızı ayırırsınız!’’ e-postaları atarken, mick kendisini en çok yüreklendirenlerin ‘uriah heep’i yeni keşfeden gençlerden’ olduğunu söylüyor.

ilk olarak lee kerslake’in tekar uriah heep’e geri dönmesini, eski ozzy osbourne bas gitaristi olan bob daisley ve john sinclair izledi. peter goalby de yeni vokalist olarak gruba dahil oldu.
1983 yılında ‘heads first’ isimli albümlerini çıkartmalarını bob daisley’in gruptan ayrılması izledi.
trevor bolder’in tekrar gruba dahil olmasıyla rush, judast priest ve def leppard ile tura çıktılar. def leppard vokalisti, uriah heep’in şimdiye kadar tura çıktıklar en iyi grup olduğunu söylüyor.. ve böylece dünyayı dolaşmaya başlayan uriah heep, 1985 yılında ‘equador’u piyasaya sürdü. ‘poor little rich girl’, ‘heartache city’ ve ‘rockarama’ ile hala rock yaptıklarını kanıtladılar.

goalby bu hızlı tempo içerisinde sesini her geçen gün daha da kaybediyordu ve en sonunda avusturya turunda sesi tamamen gitti. nitekim goalby de uriah heep’e veda etti..

peter goalby’nin gruptan ayrılışının ardından, john sinclair uriah heep’e veda etti. sinclair yerine phil lanzon ve goalby’nin yerine de kısa süreli olarak stef fontaine geldiler. kısa bir süre sonra fontain’in ayrılması ve bernie shaw’ın gruba dahil olmasıyla, uriah heep günümüze kadar uzanan kadrosuna kavuşmuş oldu.

bu kadroyla sırasıyla 4 büyük albüme imza atıldı. 1989 yılında ‘raging silence’, 1991 yılında ‘different world’, 1995’te ‘sea of light’ ve 1998 yılında ise ‘sonic origami’ isimli albümleri çıkardılar.

o zamanlar sadece cliff richard, elton john ve billy joel gibi sanatçıların çalabildiği sscb’den davet alan tek heavy rock grubu olan uriah heep moskova olimpik stadyumunda 180.000 kişiye konser verdi. bununla birlikte tam bir konser grubu olduğunu kanıtladı. 180.000 kişilik konserden bir sene sonra tekrar sscb’ye giden uriah heep, bu sefer de leningrad’da 100.000 kişilik konserle unutulmayacak ikinci bir geceye imza attı.
1986-1995 yılları arasında durmaksızın konserler verip dolaşan grubun bu dönemine ‘wilderness years’ deniliyor.

kaynak:http://www.ayyas.com/biyografiler/14509-uriah-heep/
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol